Mirza telefonu kapattıktan sonra direksiyonu öfkeyle yumrukladı. “Ne diyecek lan bu!” diye bağırdı. “Ölümüne mi susadın, *rospu çocuğu! Hangi cesaretle arıyorsun!” Güneş’i o odada bulduğu an sönen öfkesi yeniden alevlenmişti. Kıskançlık ve nefret, tüm bedenini sarmış, oturduğu koltukta bir an bile duramıyor, sanki ruhu bedeninden ayrılacak gibi hissediyordu. Ferit’in Güneş’i öptüğü anı her düşündüğünde, kafayı yiyecekmiş gibi oluyordu. “Herkesin gözü önünde karımı öptü, üstüne bir de utanmadan beni arıyor! ” derken Güneş’in telefonunun bildirim sesi kulaklarını çınlattı ve Mirza, mesajı hızlıca açtı. Ferit, buluşacakları yerin konumunu göndermişti. “Korkak piç!” dedi ve arabanın torpido gözünden tabancasını aldı, arka beline soktu. “Ne olur ne olmaz,” diye mırıldandı. Aracın motorunu çal

