İstanbul’da mutluluk ve huzur içinde geçen bir haftanın sonunda Mirza ve Güneş araçlarıyla Urfa il sınırından geçtiler. Mirza, arabanın camından dışarı bakarken kentin tanıdık siluetini izledi, Güneş ise yan koltukta sessizce oturuyordu. İstanbul’un hareketli, özgür havasından sonra buraya dönmek garip bir his bırakmıştı içinde. Orada kendileri gibi olabiliyorlardı ama burada değil. Konağın büyük ahşap kapıları önlerinde açıldığında, Güneş dudaklarında hafif bir tebessümle, Mirza’ya baktı “Döndük mü kürkçü dükkanına?” dedi. Mirza, gözlerini ona çevirdi ve kaşlarını hafifçe kaldırdı. Gözlerinde her zamanki muzır ışık parladı. “Niye, biz hayvan mıyız ki?” dedi, dudak kenarında eğlenceli bir kıvrımla. Güneş önce kaşlarını çattı, sonra istemsizce güldü. Mirza’nın bu tür sözlerle ortamı yumu

