Derman’ın cesedi evin girişinden kaldırılırken, dışarıdaki hareketlilik Güneş’in tedirginliğini daha da artırıyordu. Evin içinde, karısını sakinleştirmeye çalışan Mirza, oturdukları koltukta kollarıyla onu sıkıca sarmış, güven vermeye çalışarak “Geçti... Bitti artık,” diyordu. Ancak Güneş’in korku ve üzüntü dolu bakışları, bu sözlerin kalbinde bir yankı bulmasına engel oluyordu. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki genç kadın olanları anlamaya dahi fırsat bulamamıştı. Mirza, “Birazdan evimize döneceğiz,” diyerek onu rahatlatmaya çalışsa da Güneş’in içindeki sarsıntı, dışarıya keskin bir sessizlik ve ardından gelen hıçkırıklarla taşmaya devam ediyordu. Güneş durmaksızın ağlıyordu. Ne silahın patlama anındaki yankılanan sesi kulaklarından gitmişti ne de Derman’ın yere yığılma anı gözlerinin önü

