9.BÖLÜM

462 Words
Ali, dolunayın ışığı altında salınan dalgaları izliyordu. içinde kopan fırtınanın aksine bugün deniz fazla usuldü sanki. durgun bir göl gibiydi. kayalıklara vuran dalgaların sesi de olmasa ıssızlık çökecekti geceye. tıpkı ruhuna çöken o huzursuzluk gibisinden. Fethiye'ye atanalı bir yılı geçmişti. yetmiş bir seçenekten en önceliği olmuştu bu şehir. Hakkı vardı aşırı güzeldi. Cennet Fethiye'nin hakkını veriyordu. Cennetti. doğal güzellikleri ve temiz sokakları ile.. Hem butik bir şehirdi hem de çok fazla alternatife sahipti. Tatil denince akla gelen her yere en fazla bir saat uzaktı. Ölüdeniz, Göcek, Dalyan, Kalkan, Kaş, Kaya köy Akyaka, Antalya.... bir yılda her yere gitmiş karış karış gezmişti. Seviyordu burayı. zaten buraya memur olarak gelen gitmiyordu zorunlu değilse. Kendine bağlıyordu bu şehir.... Şimdi karagözler tarafında sakinlikte o ıssızlığa ilk kez gelmişti. Genelde buraya ask acisi ceken asiklar icmeye ya da sevgililer yalniz kalmak icin gelirdi. Ali daha once bir gece bakti kendini buraya atmamisti...Sanki buraya çekilmişti. Sanki burası anlayacaktı halini. Üzerine oturan huysuzlugu.yalniz kalmak istemesini..Sahi neler oluyordu ona... telefonu deri ceketinin cebinden çıkarıp w******p baktı. Ela hala numarasını kaydetmemişti. Ne resim ne durum hiç bir şeyini goremiyordu. çevrimiçi .... yazısını görünce tebessüm etti. İnatçı keçi, diye söylendi... 0534 000 00 00: kavuştun mu kıymetline? ela ekranın üzerine düşen numaranın mesajına baktı. Üzerinde siyah deri ceket yahama motorunun üzerinde oturmuş deniz manzarasını izliyordu. burayı biliyordu. Montana tepesi... Eski Likya yolu buradan geçiyordu. manzara ise Ölüdeniz'e bakıyordu. akşam üstü gün batımında kızıla bürünmüştü manzara... durumuna baktı. sadece bir adet Türk bayrağı vardı. ela: Evet ne kadar soğuk nevale bir şeydi Ela. Aslında bu daha çok ne yazacağını bilememektendi ama. Bu arada Ali'nin numarasını da kaydetmişti. ali bildirimin ardından profil resminin renklenmesi ile parmağı resme dokundu. İnstagrama koyduğu fotoğraf vardı profilinde. Ali'nin en sevdiği resim. Durumunda, belki bizim yüklerimizi omzuna almak isteyen bir bulut yakalarız... Yaziyordu. Ali hafif bir tebessüm etti. Ali: Eee teşekkür etmeyecek misin? ela: Ne için? Ali: Arabanı belediyenin otoparkına çektirdiğim için. Akşam yemeğinde bu muhabbet dönmüştü. Çekici kendi otoparkına götürse muhtemelen dünya kadar parasını alacaktı. yani birisi çekici parasını ödemiş ve aracın ücretsiz bir otoparka aldirmisti. Yani Ela Ali'ye borçlanmıştı. Mahcup olduğunu hissetti. Deli gibi bagirmisti bir de. Yüzü kizararak yazdı. Ela: Teşekkür ederim. Çekicinin parasını sen mi ödedin? ali: Rica ederim. ela gözlerini baydı aldığı cevap yeterli gelmeyince. Yazmasa da biliyordu ödemişti ışte. Ela: Sana borçlandım. A: dert etme. E: Eğer hesap numaranı ve ne kadar ödediğini söylersen yarın sabahtan hesabına geçerim. ali bu cevaba güldü. hiç şaşırmamıştı. gurur anıtı örneklik timsaliydi kız. A: Oysa ben daha basit bir çözüm düşünmüştüm. E: Nasıl? A: Bana kahve ısmarlarsın ödeşiriz gibi. Ela bir an öylece kaldı. Ne yazması gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Önce olmaz yazdı sonra ayıp olacağını düşünüp sildi. Sonra evet yazsa hevesli görünecekti. offf bu ikilemler ne zordu. e: Tamam yazdı çaresiz. maksat ayıp olmasındı.... ####
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD