bölüm 2

3116 Words
"Anne yazlıkta bana yardımcı olacak bir kadın bul dedim, sen memlekette ne kadar teyze varsa kapıma yığdın" "Oğlum, gençsin, yakışıklısın, boylu poslusun ne yapaydım? Yanına genç kız mı bulsaydım? Sen bana yardımcı bul dedin, bende bulduklarımı gönderdim. Ha sen kendine eş arıyorsan o şekilde bakayım" "Anne bir karım olacaksa onu ben bulurum zaten, sana bırakmam ama sabah kalktığımda da karşımda anneannemin yaşıtını görmek istemiyorum." "Cem..." "Anne..." "Amaann karışmıyorum, ne bok yersen ye. Zaten o dağınıklıkla anca onu yiyeceksin" Cem suratına kapanan telefon ile kala kaldı. Karşısında ondan taktik bekleyen oyuncular dikkatle bakıyorlardı. "Gidin yirmi tur koşun lan" diye hıncını çocuklardan çıkarıp yere oturdu. Yarın son maçları vardı ve üç gün sonra tatili başlıyordu fakat hala bir yardımcı bulamamıştı. Alt tarafı üç ay yanında çalışacak temiz biri bulunacaktı. Çocuklar kan ter içinde sahada tur atarken çare düşünmeye başladı. Tek başına üç ayı geçiremezdi muhakkak yardımcı olmalıydı. Belki kardeşim yardım eder diyerek kız kardeşini aramıştı fakat "Annemin kesin talimatı var abi sana yardım edemem. Seni yolarım diye tehdit etti ki yapar biliyorsun" dediği için son umudunu da yitirmişti. Gerçek kurtarıcısının aradığından habersiz çalan telefonunu açtı. "Komiserim ne haber?" "Ne o lan Karadeniz'de gemilerin mi battı? O ses ne?" "Kardeşim üç ay ya alt tarafı üç aylık bir yardımcı arıyorum ama yok. Ne anam ne kardeşim yardım etmiyor." Emre aklına bir anda gelen fikir ile konunun içine balıklama atladı. "Cem hayret bir şeysin, bana söylesene kardeşim. Hemen yarın gönderiyorum" "Dalga geçme be" "Dalga değil oğlum, gerçek. Burada bir kızcağız var, kısa süreli iş arıyor. Hem çok temiz, düzgün biri tam senlik. Onu göndereyim." "Emre yanlışım varsa düzelt, sen polistin dimi? Yoksa iş bulma kurumunda çalışıp bize polisim ayağı mı yaptın yıllarca?" "Ben sana Didem'i göndereyim üç ay" "Kız ne zaman gelir?" Emre kahkahasını attı. Cem'in Didem'in ismini duyunca çark edeceğini çok iyi biliyordu. Cem ve Didem en çok bir hafta birbirlerini çekebiliyor sonrasında kedi köpek haline dönüşüyorlardı. Emre, Cem cephesini kolaylıkla çözmüştü sıra Seda da idi. Onu ikna etmeninde bir yolunu bulmayı umut ederek evine gitti. Seda mutlu olması için arkadaşlarının etrafında pervane olduğunu gördükçe mutlu oluyor fakat bir yandan da onlara daha fazla rahatsızlık vermek istemediği için bir çare arıyordu. Evine dönmemeye kesin kararlıydı ve tek aldığı karar bundan ibaretti. Daha sonrası soru işareti. Emre her zaman olduğu gibi evine neşe içinde gelmişti. Karısını dudaklarından öpüp çevresinde bir tur döndürdükten sonra Seda'nın da başından öpüp "Ne haber baldız?" diyerek yanına oturdu. "İyiyim." "Sana üç aylığına kaçacak bir yer buldum. Şimdi izin, rapor derken maaşın kesilecek ama bulduğum yerde para da kazanacaksın. İş aslında aynı hosteslik gibi sadece bu defa havada değil yerdesin" "Yer hostesliği mi?" "Şimdi o tanım kişiye göre değişir. Benim yer hostesliği anlayışım ile seninki muhtemelen bir değil" "Emre sanki laf çeviriyormuşsun gibi bir his uyandı içimde" Emre derin bir nefes alıp oflayarak geri verdi. Okumuş, üç dil bilen ve dünyayı gezmiş bir kadına git ev işlerinde yardımcılık yap nasıl diyecekti? Biraz kıvırarak biraz doğrudan anlatacaktı artık. "Şimdi benim tanıdığım iyi bir insan var, güvenilirdir ayrıca ki şu durumda bu önemli, üç aylığına bir yardımcı arıyormuş. Bende düşündüm ki hem buradan uzaklaşıp kafanı dinlersin hem zaten evde yaptığın işlerin aynısı diye şey ettim, kabul edersen..." Seda başka zaman olsa kabul etmeyeceği işi bir çırpıda kabul etti. Tek aklında olan uzaklaşmaktı. Ne iş ne başka bir şey umurunda değildi. Emre'ye güvendiği için gönderdiği kişi ile ilgili bir şüphesi olmamıştı. Emre kıvranarak anlattığı işin hemen kabul edilmesi karşısında şaşkınlığını gizleyememişti. Seda'nın içinde kopan fırtınayı daha yeni anlamaya başladı. Kadınların erkeklerden daha duygusal olduğunu bir kez daha kabullendi. Akşam yattıkları zaman Didem kocasının göğsüne yerleşti. "Hayatım Seda'yı Cem'in yanına göndermek iyi bir fikir mi?" "İyi tabii, kız kafasını toplayacak bizimkide yardımcıya sahip olacak. Belki yardımcılıktan daha fazlası da olur kim bilir?" "Ne o evlendirme programına bağladın bir anda. Hem ne biliyorsun anlaşacaklarını?" "Yavrum biz nasıl evlendik? Benim anam seni görmüş, senin anan beni görmüş hadi bunları evlendirelim demişler ve evlendik. Fena mı oldu? Yakışıklı bir kocan oldu" "Bende gulyabani değilim canım" "Kız ben seni ilk gördüğümde tutuldum da yola gelmen biraz uzun sürdü. İlk evlendiğimizde ne çektirdin bana" Didem kıkırdayıp kocasını boynundan öptü. Evliliklerinin ilk altı ayı kâbus gibi geçmişti. Birbirlerini hiç tanımıyor, huylarını bilmiyorlardı ve her an parlamaya hazır kor ateş gibi evin içinde dolaşıyorlardı. Kavgaları apartmanda yankılanmaya başladığında annelerin kulağına gitmiş ve iki kadın aralarını yapmak adına birçok oyun oynamıştı fakat başarılı olamamışlardı. Altı ayın sonunda yaşadıkları bir olay sayesinde biraz daha sakinleşmiş ve ılımlı olmaya başlamışlardı. Şimdi o günleri gülerek hatırlasalar da yaşarken ikisi de katil olmanın kıyısından dönmüştü. "Bir şeyi daha çok merak ediyorum" "Sor bakalım, çatlamadan" "Vedat'ın kıllarını tek tek yolacağım demiştin, yoldun mu?" "Off orası çok sıkıntılı. Küçük fıçı gibi kutularda ağda satılıyormuş, siz onu nasıl yapıyorsunuz? Adem'in her yanına yapışınca çok küfretti bana" "Canım o fi tarihinde kaldı. Şimdi daha kolay yöntemler var" "Bir ara o muhteşem yerlerine ağda yaparken ben yanında olayımda öğreneyim. Kariyerim için önemli bunlar, kendimi geliştirmem lazım" "Emre, bence senin amacın başka hiç kariyerim deme bana" "Tamam, ağdayı boş ver, o muhteşem yerlerini göstersene" Emre yine konuyu döndürüp dolaştırıp istediği yere getirmiş ve karısını altına almayı başarmıştı. Didem ise her defasında bu oyuna gelmekten memnundu. Başta olmasa da sonradan âşık olmuştu bu adama ve onsuz bir hayatı düşünemiyordu. ** Emre'nin kontrolünden sonra evin boş olduğuna emin olup üçü beraber Seda'nın eşyalarını toparladılar. Seda birikmiş izinlerini toplamış ve ardına da ücretsiz izin eklemişti. Normalde kabul edilir bir durum olmasa da Seda'nın taşıdığı özellikler ve başarısı izinleri almasını kolaylaştırdı. Seda hostes olmanın avantajı ile uçak bileti bulma sorunu yaşamadan İzmir uçağında yerini ayırtmıştı. Emre'nin kardeşi Tayfun havaalanında Seda'yı beklerken elinde telefonla Hülyası ile mesajlaşıyordu. Daha yeni çıkmaya başladıkları için ayrı oldukları her an mesajlaşmaya başlıyorlardı. Gençlik enerjilerinin en üst olduğu yaşlarda olan gençler sevgilerinin de sınırını bilemiyorlardı. Tayfun bir yandan da ekrandan beklediği uçağın inip inmediğini kontrol etmeyi ihmal etmiyordu. Abisinin kesin talimatı vardı. "Seda ablanı bekletmeyeceksin, saygısızlık yapmayacaksın ve çenene sahip olacaksın". Son tembih yapılırken özellikle sert bir ses tonu kullanılmıştı çünkü Emre, kardeşinin olmadık zamanlarda yaptığı dangalaklıkları çok iyi biliyordu. Uçağın iniş yaptığını görünce çıkışa doğru ilerledi. Seda'yı daha önce görmemişti ve nasıl biri olduğu hakkında çok fikri yoktu. Biraz yengesi dış görüntüsünü anlatmıştı o kadar. İçinden 'İnşallah görünce tanırım yoksa dakika bir, gol bir sıçarım' diye iç geçirirken otomatik kapı açıldı. Yolcular çıkıp sevdikleri ile buluşup sarılırken Tayfun aralarından Seda'yı görmeye çalışıyordu. Anlatılan tarife uygun birini hala görememişti. Uzun boyunun avantajını kullanarak arkalara bakan oğlan yanında beliren kadını fark etmedi. "Buradayım, burada. Deve kuşu gibi uzaklara bakacağına birazda yanına bak" Tayfun gelen sese dönünce Seda'nın ona gülen gözlerle baktığını gördü. Anlatılandan daha güzel bir kadındı. "Aaa Seda ablacım. Bende diyorum gözlerim kör oldu herhalde yoksa böyle güzel bir bayanı nasıl görmem, olacak iş değil" Seda gülerek Tayfuna sarıldı. Aynı abisi gibi olan çocuğu ilk görüşte sevmişti. Emre'den daha uzun en az onun kadar yakışıklı çocuğun yanaklarını sıktı. Tayfun "Bavulun..." dediğinde arkada duran büyük valizi fark etti. Tayfun gözlerine inanamadı. "Ablacım evi mi getirdin?". Seda cevap vermeden bavulu Tayfun'un eline tutuşturup kolundan sürükledi. Otoparktaki arabaya binip yola çıktılar. "Tayfun gittiğimiz kişiyi sen tanıyor musun?" "Sen tanımıyor musun?" "Hayır" Tayfun şaşırmıştı. Abisi ile Cem'in yedikleri içtikleri bile ayrı olmamasına rağmen Seda ile Cem'in tanışmıyor olması garip geldi. Cem abisi kendisinden bile daha yakındı Emre'ye. "Tanıyorum tabii... Hem abim hem koçumdur. Biraz aksidir ama çok iyi bir insandır." Cem yazlık evine yerleşebilmek için adeta savaş veriyordu. Uzun süredir kapalı olan ev havasız kalmış ve tozlanmıştı. Annesinin sözünü dinleyerek koltukların üzerine serdiği örtülerin işe yaradığını görünce memnun oldu. En azından koltuk silme gibi bir dert olmayacaktı. Evi havalandırdı, terası yıkadı ardından erzak almak için alışveriş yaptı. Bütün bu koşturmaca tüm gününü almıştı. Bir yandan da Emre'ye söyleniyordu. Dediği kız hala gelmemişti ve ne zaman geleceğini bile bilmiyordu. Hâlbuki planlarında kızı önceden eve gönderecek, ev temizlendikten sonra da kendi gelecekti. Annesi ve kız kardeşinin yardım etmemeye yemin etmesi üzerine tüm iş kendine kalmıştı. Akşamüstü kendine kahve yapıp yorgunluktan her yanı ağrıyarak kendini terastaki koltuklara bıraktı. 'Hay canına yandığımın ev işi ne zormuş, hala evi bok götürüyor benim anam ağladı. Yok ağlamamıştır, evde oh olsun diye oturuyordur sultanım.' Evin önüne yanaşan araca çalıların arasından oturduğu yerden görmeye çalıştı. Tayfun'un babasının arabası olduğunu görünce sırıttı. 'Hah! Çalıştıracağım kurban kendi ayakları ile geldi. Gel bakalım Tayfun Efendi hep top sürmek olmaz, birazda ev işlerini öğren' Cem sırıtarak Tayfun'u beklerken genç bir kadın içeri girdi. Etrafına göz gezdirip arkasından gelen kişiye dönüp gülümsedi. Tayfun bavulu çıkartırken "Sen içeri gir abla, ben bavulu alıp geliyorum" demişti. Seda evi dışarıdan çok beğenmişti, özellikler bahçesi harikaydı. Tamamen yemyeşil çimlerden oluşan bahçenin etrafında çit gibi çiçekler sıralanmış hemen ardında duvar görevi gören biberiyeler vardı. Cem eve doğru yavaş ve inceleyen adımlarla gelen kadını süzdü. Dar kotu ve üzerine giydiği narçiçeği bluzu ile oldukça alımlı bir kadındı. Saçlarını atkuyruğu yapmış, yüzünde hafif bir makyaj vardı. Tayfun'un arkadaşı olamazdı, yaşları tutmuyordu. Komşulardan biri olabilir miydi? Belki de bu yılki yazlıkçılardan biriydi. Seda terasta oturan adamı görünce gülümsedi ve inci gibi sıralı dişleri ortaya çıktı. Evin sahibi olduğunu düşündüğü adama doğru çimlerin üzerindeki yürüyüş taşlarına basarak ilerledi. Yanına yaklaştığında Cem ayağa kalktı. Seda uzun boylu, üzerinde sadece yanları cepli şort olan adama başını kaldırarak baktı. Gülümsemesi hala yüzünde duruyordu. "Merhaba, siz Cem Bey'siniz sanırım, ben Seda" Kadının sesindeki yumuşak tını etkileyiciydi. Cem adının Seda olduğunu öğrendiği bu kadının kim olduğunu daha çok merak etti. Yüzündeki kibar tebessüm karşısında duran kişinin de tebessüm etmesine yol açıyordu. "Memnun oldum Seda Hanım. Siz yan komşum falan mısınız?" "Hayır, değilim. Sanırım geleceğimden haberiniz yoktu" "Az önceye kadar varlığınızdan bile haberim yoktu Seda Hanım" Tayfun "Aslan abim, koçum benim" diyerek bahçeye girdi. Cem gözlerini devirerek genç adama baktı. "Senden kurtulmak için ne yapmam gerekiyor? Para versem gider misin?" "Sana daha çok bağlanırım ağabeycim. Aslında bu iyi fikir, Emreciğimin eli çok sıkı, pinti o" "O bavul ne?" Seda araya girerek "Benim bavulum" dedi. "Siz gün içinde bavulla mı geziyorsunuz?" "Aslında evet, benim bavulum hep yanımdadır." Hostesliğin getirisiydi bu, her daim bavulu hazır olurdu. Gerçi bu defa ki bavul diğerlerinin yaklaşık dört katı kadardı. Tayfun, Cem ve Seda arasındaki anlamsız iletişimden henüz tanışmadıklarını anladı ve olaya el atmaya karar verdi. "Cem abi, Seda abla yazın sana yardımcı olmak için geldi. Abim sana söz etmiş de galiba bugün geleceğini söylemeyi atlamış" "Siz oturun, ben Emre'ye atlayıp geliyorum" diyerek hızla içeri girdi. Seda ne olduğunu anlamadan Tayfun'a baktı. Hiç düşünmeden buraya gelmişti fakat daha ilk dakikada bunun iyi bir fikir olmadığını hissetmeye başladı, zamanla bu düşüncesinin değişmesini umarak. Cem eve girdiği anda nereye attığını bilmediği telefonunu aramaya başladı. Evin içinde yığılı olan eşyaların arasında bulabildiği telefon ile hemen Emre'yi aradı. "Koç, aradığın saate bakılırsa Seda ile tanıştın" "Dışarıdaki kadının doğru insan olduğuna emin misin Emre?" "Evet, Seda ile tanışmışsın" "Oğlum ben evime yardımcı ararken bacım diyebileceğim birini arıyordum. Bu kadının kendine hizmet edilecek tipte" "Beğeneceğini tahmin etmiştim." "Emre ailece beni yormaya ant mı içtiniz? Hala doğru insanın o olduğundan şüpheliyim" "Of Cem sana da yaranılmıyor be kardeşim. Bak Seda çok iyi bir insandır ve çok beceriklidir. Biraz buralardan uzaklaşmaya ihtiyacı vardı, seninde yardımcıya... Bende mükemmel bir birleşim yaptım." "Benim evim rehabilitasyon merkezi mi? Başka uzaklaşacak yer mi kalmadı?" "Zaten uzaktasın kalbim kırık birde yüzüme vurma" Cem arkadaşının sahte duygusallıklarına daha fazla dayanamayacağı için sağlam bir küfür ile telefonu yüzüne kapattı. Emre'nin şu anda kahkahalarla güldüğüne emindi. Bahçeye çıktığında Seda tek başına koltukta oturuyordu. "Tayfun nerede?" "Gitti" Cem derin bir nefes aldı, elini Seda'ya uzattı. "Ben Cem" dedi. Seda yine aynı kibar gülümsemesi ile elini uzatarak "Bende Seda" dedi. Cem giriş yapmalıydı. Tanışma tamam ama kurallar baştan belirlenirse sonradan sıkıntı çıkmayacaktı. "Bu yazı beraber geçireceğimize göre baştan kurallarımızı belirleyelim. Evin sorumluluğu sende, eksikleri bana söylersin alırım. Çok yoğun ve yorucu bir sezon geçirdiğim için tam bir dinlenme istiyorum bu nedenle sakinlik benim için önemli. Protein ağırlıklı beslenirim, her öğünde meyve yerim. Dağınık bir adamım ama düzeni severim" Her şey tamamda son cümle biraz karışık geldi. "O nasıl oluyor?" "Ben dağınığım ama evimin düzenli olmasını istiyorum" "Madem düzen istiyorsunuz neden dağıtıyorsunuz? Ya da dağınıksanız neden önce kendinizi düzenlemiyorsun?" Cem gözlerini kısarak şüpheyle baktı. "Sen annem tanıyor olabilir misin? "Ay ben nereden tanıyayım sizin annenizi?" "İçinden annem çıktı da bir an" Seda bezgince nefes verip "Ee başka?" dedi. Tayfun'un biraz huysuz olduğunu söylediği adamın hiç de birazlık hali yoktu. "Şimdilik bu kadar... Ha bir de bana âşık olma" son cümle ortam ısınsın diye söylenmişti fakat ters tepti. "Aa bak bu beni çok zorlayacak, ben bela mıknatısı gibiyimdir. Daha fazla saçmalamadan bana kalacağım odayı gösterir misin?" Seda kızgın bakışlarını gönderip eve girdi. Cem sadece şaka yapıp ortamı yumuşatmak istemişti fakat sert kayaya tosladığını geç anladı. Sanki kızlarla konuşma konusunda çok başarılıymış gibi birde durum kurtarmaya çalışmıştı. Tam bir salaklık... Seda eve girdiği anda geçirdiği şok ile olduğu yerde kaldı. Evin kirli ya da tozlu olmasını anlayabilirdi, uzun süre kapalı kalmış bir evdi sonuçta fakat etrafa saçılmış kıyafetleri gören, az önce bu evden hırsız çıktığını düşünebilirdi. Cem az önce yaptığı şaka görünümlü potun utancı ile yanına geldiğinde Seda'nın etrafa hayretler içinde bakmasından utanç hanesine bir artı daha ekledi. Üst katı göstererek "Yatak odaları yukarıda" dedi. Cem bavul elinde önünden yukarı çıkarken Seda yerdekilere takılmama gayreti göstererek onu takip etti. Aydınlık odaya girince Seda'nın yüzü gülümsedi. Her zaman güneş giren odaları severdi. Ruhu aydınlanır içi huzur dolardı. Cem'e teşekkür edip eşyalarını yerleştirmek için işe koyuldu. ** Seda günlerdir sıkıntılı uykularının ardından ilk defa rahat bir şekilde güne gözlerini açtı. Farklı bir ortamda bulunmak, yaşadığı sıkıntılı ortamdan uzak olmak şimdiden iyi hissetmesini sağladı. Kısa bir süre için burada olmasına rağmen hayatına yeni bir başlangıç yapmış olduğunu düşünüyordu. Önünde yaşayacağı günlerin yeni umutlar doğurmasını ve yeni yollar açmasını dileyerek yataktan çıktı. Kısa şortunu ve askılı bluzunu giyip saçlarını sıkıca topladı. Bugün yapacak çok işi vardı. Dün tanıştığı dağınık ve kirli evi temizlemek uzun zamanını alacaktı. Önce sıkı bir kahvaltı yapması gerekiyordu. Enerji şu an ihtiyacı olan tek şeydi. Odasından çıktığında evin sessizliği ile Cem'in hala uyuduğunu düşündü. Sessiz adımlarla mutfağa girdi. Dolaptan Cem'in bir gün önce aldıkları ile kahvaltı hazırladı. Bir yandan da alışveriş listesi yapıyordu. Elinin altında malzeme olursa yemek yapmak sorun olmayacaktı. Ne demişti adam? Protein ağırlıklı beslenirim. Cem uyandıktan sonra yatağın içinde sağa sola dönüp yüzündeki sersem sırıtışla gerindi. Hiçbir işi yoktu ve keyif yapmak harika hissettirdi. Zorlu maç ve antrenmanlar bitmişti. Sadece şortunu giyip alt kata indi. Mutfaktan duyduğu sesler ile bir anda aklına Seda geldi. Uyandığından beri varlığını unuttuğu kızı ilk defa hatırladı. Seda her ne arıyorsa dolap kapaklarını açıp kapatıyordu. Dolap kapağı elinden kaçıp hızla çarpınca "Hay eline senin Seda..." diyerek söylendi. Cem arkası dönük, kısa şortu ve ince askılı bluzu ile oldukça etkileyici duran kadından gözlerini çekip gülümsemeye başladı. "Uyandım merak etme" "Elimden kaçtı, uyandıracağım diye korktum" "Erkenden işe koyulmuşsun" "Evin halini görünce bir an önce başlamak istedim. İçinde sende başka yaşayan canlı varsa bir an önce terk etsin dimi?" "Şu an bildiğim benden başka bir sen varsın" "Ha ben gideyim yani. Nasıl isterseniz Cem Bey, istenmediğim yerde zaten durmam" Seda elindeki havluyu sertçe masaya fırlatıp mutfaktan çıkarken Cem kolunu tuttu. "Sen ne alıngansın böyle... Hiç şaka kaldırmıyorsun, tamam bir daha yapmam" Seda'nın siniri Cem'e değildi. Bu ara haddinden fazla alıngandı. Bitirdiği ilişkisinde de ikinci kadın durumunda olduğu için istenmeyen kadın olmuştu. Bir adamın metresi olmaktansa ömür boyu yalnız kalmayı tercih etmesine rağmen bilmeden ikinci kadın yapılmıştı ve bunun ağırlığını bir türlü atamıyordu. Dolan gözlerinin fark edilmemesi için başını yerden kaldırmadan durdu. "Kusura bakma aslında ben şakayı severim ama bu ara biraz alınganım galiba" "Seda neden sesin titriyor? Seni kırdıysam özür dilerim, gerçekten üzülmeni istemem. Ben etrafındaki insanları üzen biri değilim. Bazen biraz zor olabiliyorum ama..." "Onu da idare et mi diyeceksin?" "İçimden geçen o da, söylemeye korkuyorum. Birde ağlarsın falan" Seda cevap vermeden işine geri döndü. Cem haklı olabilirdi bu aralar olur olmadık her şeye ağlar olmuştu. Cem ise Seda'nın neden bu kadar hassaslaştığını bilmek istiyordu. Emre'den uzaklaşmaya ihtiyacı olduğunu öğrenmişti fakat nedenini söylememişti. Belki arkadaşına sorarsa öğrenebilirdi. Sessizce kahvaltılarını yaptılar. Cem tekrar patavatsızlık yapıp onu üzmekten çekindi. Seda'nın da pek konuşacak hali yoktu. Hem Cem'i hiç tanımıyordu ne konuşacaktı ki? Seda yazdığı ihtiyaç listesini Cem'e uzattı. "Burada temel ihtiyaçlar yazıyor, gerisi sana kalmış." "Bugün dışarıda biraz işim var, dönüşte alırım. Seda... Neden buraya gelmek istedin? Yani hiç ev temizliğine giden biri gibi durmuyorsun" "Biraz kendimi dinlemem gerekiyordu, bunu bilmen yeterli. Ben senin kurallarına uyacağım, benim kuralım da hayatımı kurcalamaman. Buradaki Seda'yı tanı yeter" Cem bu yarı sert yarı uyarıcı tepki karşısında sessiz kaldı. Kahvaltıdan sonra Cem dışarı çıkarken Seda ev işine başladı. Önce ortalığı topladı, perdeleri makineye attı, camlar yerler derken kendini işe kaptırıp arı gibi çalıştı. Öğleden sonra Cem eve geldiğinde karşısındaki görüntü yüzünden küçük dilini yutacaktı. "Siktir, burası benim evim mi?" Ev tam anlamı ile parlıyordu. Her yer yerli yerinde ve tertemizdi. "Hoş geldin, nasıl olmuş mu?" "Söylenecek söz yok, her şeyi bu kadar kısa sürede nasıl yaptın? Keşke bu kadar yorulmasaydın" "Bunun için buradayım. Açsan biraz bekleyeceksin, henüz yemeği yapamadım" "Bu kadar işin üzerine bir de yemek yapma, dışarıda yeriz" Normal zamanda Seda bu teklifi kabul etmezdi ancak o kadar yorulmuştu ki değil yemek yapmak su bile kaynatacak hali kalmamıştı. Cem ise neden böyle bir cümle kurduğunu bilmiyordu. Seda yanında çalışan bir kadındı fakat yorulmuş olması onu üzmüştü. Saçma bir ikilemin içindeyken aklı oyun oynayıp yemek fikrini ortaya attırmıştı. Dili de aklına uyup hemen dökülmüştü. Deniz kenarındaki restorana geldiklerinde Seda yüzünü denize dönüp burnuna dolan iyot kokusunu içine çekti. Gökleri ve denizi seviyordu. Kara ise olmak istemediği yerdi çünkü tüm acıları kara parçasının üzerinde yaşamıştı. Cem karşısında oturan kadını inceliyordu. O kadar naifti ki geldiği andan beri hayatını öğrenmek istiyordu. "Neden dikkatle bana bakıyorsun?" "Şimdi ne sorsam seni tanımak için olacak ama hayatımı kurcalama diyerek dilimi bağladın. Bende sadece bakıyorum." "Peki, o zaman ben biraz bilgi vereyim sana. Ben aslında hostesim." "Ne?" "Bu kadar şaşırma canım, gökteki hizmeti yere taşıdım diye düşün" "Bu çok Emrece bir tanımdı" "Zaten o söyledi" İkisi birden gülmeye başladılar. "Emre'yi nereden tanıyorsun?" "Ben Didem'in arkadaşıydım, onlar evlenince Emre'de yakınım oldu. Hatta baldızı oldum." "Bizim daha önce tanışmamız gerekmiyor muydu?" "Gerekiyor muydu?" "Biz Emre ile çocukluk arkadaşıyız. Onun hayatında olan herkesi bilirim. En azından düğünde seni görmem gerekirdi" "Ben düğüne gelemedim, uçuşum vardı ve devredeceğim kimseyi o an için bulamadım" "Senden söz edildiğini de duymadım" "Şu an beni sorguladığının farkında mısın? Ben Didem ile yakın arkadaşım, Emre'de kocası olduğu için ona da yakınım ama inanmıyorsan hemen şimdi bavulumu toplayıp gidebilirim" "Sakin ol Seda. Ben seni sorgulamıyorum sadece bu kadar zamandır tanışmamış olmamız garip geldi. Bende uzun zamandır İzmir'de yaşıyorum, denk gelmemişiz demek ki" Cem alttan almak zorunda hissetti kendini. Seda alınganlık konusunda oldukça hassastı. Hemen kalkanlarını çıkartıp kendini korumaya alırken okunu atmayı ihmal etmiyordu. Gitgide merak uyandırmaya başlamıştı. Neden bu denli korunaklı ve aynı zamanda kırılmaya müsait olduğuna anlam veremedi. Son cümlesinden sonra biraz yumuşamış gözükse de bundan sonraki konuşmalarına özen göstermesi gerektiğini anlamıştı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD