9.BÖLÜM

1673 Words
Adriana pencereden güneşin doğuşunu izlerken, dün gecenin yorgunluğu olmasına rağmen kendini çok kötü hissetmiyordu. Arkasına dönüp yatağında uyuyan genç kıza doğru baktı. Isabel gece yarısı kaleye geldiğinde hiç iyi durumda değildi. Yaşadığı şeyi öğrendiğinde Adriana ve Desmond gerçek olduğuna inanamamışlardı. Fernando kucağında getirdiği kızı hemen yatağa yatırmış, Adriana da sürekli ağlayan Isabel'in uyumasını beklemişti. Ölümün kıyısından dönen biri için bu çok kolay değildi. Bir süre daha Isabel'i izleyip, sessiz adımlarla odadan dışarı çıktı. Onun iyice dinlenip kendisine gelmesini, rahatlamasını bekliyordu. Uzun koridorda ilerleyip annesinin odasının kapısına geldi. Usulca kapıyı çalıp içeri girdi. Annelisa pencerenin kenarındaki koltuğunda dışarıyı izliyordu. Yüzündeki ifadeden çok derin düşüncelere daldığı belliydi. "Günaydın anne." Annelisa başını kızına doğru çevirip gülümseyerek cevap verdi. "Günaydın Adriana... Isabel... O nasıl? Dün gece hiç iyi görünmüyordu. Haline gerçekten çok üzüldüm. Umarım yaşadığı şeyi çabucak unutur." "Umarım... Ben de aynı şeyi düşünüyorum. Zavallı kız... Ailesini kaybettiği yetmiyormuş gibi bir de evini, yaşadığı yeri kaybetti. Tanrı'ya şükür dün gece yanında Fernando vardı. Eğer o olamasaydı şu an da yanımızda belki de olmayacaktı. Isabel için çok üzülüyorum. Ona yardım etmek istiyorum ama bana izin vermiyor. Sanki kendisi için başka planları var gibi... Ya da ne yapacağını bilmiyor. Yine de şansımı deneyeceğim. Hayatta tek başına kalmış bir kızı yalnız bırakmak gibi bir niyetim yok. Keşke Fernando ile aralarında her zaman olmasını isteğim şey olsaydı." Annelisa dışarıyı izlerken derin bir iç çekti. "Bazen hayat bizim düşündüğümüz gibi olmuyor maalesef... Yine de umudumuzu kaybetmememiz gerek. Kaderin bizlere ne hazırladığını bilemeyiz. Fernando kendi kararını verdi. Hayatına müdahale etmeye hakkımız yok. Şayet bir şeyler olacaksa zaten kalbi onu sürükleyecektir. Ne kadar dirense de aşkta seçim şansı olmuyor. Oğlumun kendisi için neyin doğru olduğunu fark edeceğini biliyorum." "Çok acele karar verilmiş bir evlilik diye düşünüyorum. Belki de yanılıyorum ama kalbimde bir yerlerde o kadının kardeşim için doğru seçim olmadığı hissediyorum. Pişmanlık duyacaksa bu çok geç olmaz umarım. Dün gece Isabel için ne kadar çok endişelendiğini gözlerinde gördüm. Küçük bir çocukken bu kıza karşı güzel duygular beslediğini biliyordum. Isabel'e aşık olmasını beklemiyorum. Çünkü zaten aşık olduğun birine bir kez daha aşık olamazsın." Anne kız bir süre daha sohbet ettiler. Adriana daha sonra salona indi. Desmond ve Fernando dün gece yaşanan yangınla ilgili sohbet ediyorlardı. "Çok garip bir olay." dedi Fernando. "Isabel'in yaktığı mumdan dolayı böyle bir yangının çıkacağını düşünmüyorum. Çünkü ben daha kaleye varmadan etrafı alevler sardı. Sanki biri evin etrafını bir anda ateşe vermiş gibi... Ama bunu kimin yapabileceği hakkında fikrim yok. Eve geldiği anı beklemesi de çok ilginç. Kim yalnız bir kızın ölmesini isteyecek kadar bir düşmanlık besleyebilir anlamıyorum." "Ben de seninle aynı fikirdeyim Fernando. Bu yangının tesadüf olması çok düşük ihtimal gibi görünüyor. Isabel'in birine kötülük yapacak bir kız olmadığını biliyorum. Sabah askerlerin bir kaçını köyde araştırma yapması için yolladım. Kimse bir şey görmemiş. Ayrıca evin bir anda her yönden ateş alıp yanması da şüphemizi destekliyor. Bu işin altından kimin çıkacağını çok merak ediyorum." "Emin ol lordum o her kimse, onu kimsenin eline teslim etmek gibi bir niyetim yok. Cezasını kendi ellerimle vereceğim. Hiçbir mazeret genç bir kadını böyle acımasız bir şekilde ölüme terk etmeyi haklı gerekçe göstermez." Fernando oldukça sinirli ve gergindi. Aklından geçenleri söylerken dün gece yaşadıkları anları zihninde canlandırdı. Isabel'i evine bırakmak için gitmeseydi başına gelenleri duyunca fazlasıyla vicdan azabı çekeceğini biliyordu. Onu alevlerin arasından aldıktan sonra yaşadığı derin üzüntü Fernando'yu etkilemişti. Ona şefkat göstermeye çalışırken kendisine sığınan kadını en zayıf anında öpmesi affedilir gibi değildi. Böyle bir şey yaptığı için kendine çok kızdı ve engel olamamasının sebebini anlamaya çalıştı ama bulamadı. Nişanlı bir adam olarak zaafına yenik düşmesi çok iyi olmamıştı. Clara'ya bunu yapmaya hakkım yoktu. Isabel'in güzelliği tartışılmazdı. Hiçbir süse gerek kalmadan oldukça sade hali ile sanki parlıyor gibiydi. Üzerindeki eski pantolon ya da kazak onun güzelliğini maalesef kapatamıyordu. Fernando tüm bunları zihninden geçirirken ondan neden etkilendiğini bir türlü anlamadı. Halbuki Clara'da güzelliği ile başını döndürmüştü. Kabul etmesi gereken bir gerçek vardı Isabel güzelliğinin yanında saf ve tertemiz bir ruha sahipti. Adriana sohbet eden adamları bir süre izledi. Masada kahvaltılarını yapan çocukları ile ilgilenirken onlara katılma gereği duydu. "Peki bundan sonra ne olacak? Onu yalnız bırakamayız. Dün gece yaşananlardan sonra bu asla mümkün değil. Fakat onun buralardan gitmek gibi bir düşüncesi var hatırlıyorsanız. Evi de yok olunca bu fikri yerine getirmek için çok bekleyeceğini düşünmüyorum." Fernando ablasının sözlerini düşünürken Desmond fikrini söylemek için atıldı. "Tabii ki onu istemese de yanımızda götüreceğiz. Burası artık Isabel için güvenli değil. Bilmediği başka yerlere gitmesine izin veremem. O bizim kızımız. Hata yapmaması için ona destek olacağız." "Burada kalmasında bir sakınca yok Desmond."derken araya girdi Fernando. "Hem anneme de arkadaş olur. Kalede kimse ona zarar veremez. Onu biz de koruyabiliriz." Adriana kardeşine karşı çıktı. "Bu pek mümkün değil bence Fernando. Yakında evleneceksin. Karının böyle güzel bir kızı kalesinde isteyeceğini sanmıyorum. Ne olursa olsun kabul etki Isabel gerçekten harika bir yüze sahip. Bu kadar sade olmasına rağmen bu kadar güzel olması her kadını kıskandırır. Isabel'in zarar görmesini istemiyorum. O yüzden en iyisi bizimle birlikte yaşaması." "Clara öyle bir kadın değil. Aramızda bir şey olacağını düşünmeyecek. Kalbinin kimsesiz ve çaresiz bir kızı dışarı atacak kadar katı olduğuna inanmıyorum." "Sorun aranızda bir şeyler olacağı değil sevgili kardeşim. Sorun Isabel'in çok güzel bir kız olması. Evliliğini tehlikeye atacak bir şey olsun istemezsin sanırım değil mi?" Fernando oturduğu koltukta geriye doğru yaslanıp düşünmeye başladı. "O zaman bırakalım kendi karar versin. Sonuçta onun hayatı ama bilmeni istiyorum, hiç bilmediği bir yere körü körüne gitmesine asla izin vermem. O yüzden iki seçim şansı var ya burası ya da sizin yanınız." ** Isabel kalenin dış kapısından çıkıp köy yoluna girdi. Kimseye fark ettirmeden evin dışına çıkmayı başarabilmişti. Dün geceden soran evinin ne halde olduğunu görmeyi çok istiyordu. Zorda olsa kendini toparlamayı başarmış göreceği şeye kendini hazırlamıştı. Hızlı adımlarla evine doğru giderken karşısına çıkan birçok köylünün üzülen ve acıyan bakışları ile karşılaştı. Durup onlarla konuşacak gücü yoktu. Sonunda sadece bir odun ve kül yığınına dönen evinin bahçesine girdi. Ağlamamak için kendine söz verse de bu mümkün değildi. Gözleri etrafı dikkatlice incelerken yangından kaçamayan hayvanlarının cesetleri ile karşılaştı. Olduğu yere çöküverdi. Sanki bütün hayatı ve anıları yanıp kül olmuştu. Keşke ben de ölseydim diye düşündü. Çaresizliği içini acıttı. O sırada yanına yaklaşmakta olan birini fark etti. Bakışlarını atıyla hızla ona doğru gelen adama dikti. Yanına yaklaşınca gelenin dün kapısını çalan Eaymonn denilen adam olduğunu anladı. Adam atını durdurup telaşla yere indi. Genç kızı gördüğü için çok mutlu olduğu belli oluyordu.Isabel'in tam karşısında durdu. "Leydim! Tanrıya şükür size bir şey olmamış. Sabahtan beri buralarda yaşadığınızı görmek için dua ederek bekledim. İyi olduğunuzu gördüğüme çok sevindim. Lütfen affedin her şey benim yüzümden oldu." Isabel oturduğu yerden kalkıp gözlerindeki yaşı sildi. Adamın kendini suçlu hissetmesine çok şaşırmıştı. "Ne demek istediğinizi anlamadım. Bu yangının sizinle ne ilgisi var lütfen açıklar mısınız?" "Bunu yapanlar beni takip etmiş olmalı. Hayatta olduğunuzu öğrendikten sonra sizi yok etmek için bu fırsatı değerlendirmişler ama inanın çok dikkatli davrandığımı sanıyordum. Hayatınızı riske atacak hiçbir şey yapmam leydim. Sizin varlığınıza ihtiyacı olan insanlar var." Isabel yangının tesadüf değil de onu öldürmek için yapılan bir plan olduğunu duyunca gerildi. "Beni neden öldürmek istediler? Kimse ile bir sorunum olmadı. Daha açık konuşun peşimde kimlerin olduğunu ve bunu neden yaptıklarını bilmek hakkım." "Her şeyi zamanı geldiğinde öğreneceksiniz ama kesin bir şey var ki sizi bir an önce ülkenize götürüp, büyükannenize teslim etmem gerekiyor." Isabel varlığından daha yeni haberdar olduğu kadının kim olduğunu bilmiyordu. Hala bu yabancının doğruyu söylediğinden emin de değildi. Kime güvenecek? Nerede yaşayacak? Nasıl hayatta kalacaktı? Üzerindeki elbiselerinden başka hiçbir şeyi yoktu. Hayatta kaldığı için mutlu bile olamıyordu. "Benim bir büyükannem mi var?" derken sesindeki umuda ve heyecana engel olamadı. "Ailem bana bundan hiç bahsetmedi. Neden sakladılar? Neden onun varlığından haberim yok. Ve siz bunu nereden biliyorsunuz?" "Onların haklı sebepleri vardı leydim. Şimdi benimle gelmeye hazır mısınız? Sizi ait olduğunuz yere götürmek için buradayım." Isabel yaşadığı yerde hiç bir şeyinin kalmadığını biliyordu. Üstelik kalesine sığındığı adam onun halkının düşmanıydı. Zaten burada güvende değildi. Seçimini çoktan yapmıştı. Ne olursa olsun buradan gitmeye kararlıydı. Ancak bu yabancıya güvenmek ve onunla gitmek için biraz daha düşünmesi gerekiyordu. Ona inanması şarttı. Adriana hizmetliyi Isabel'e bakması için yollamış, ona kahvaltı hazırlanmasını istemişti. Genç kız koşarak salonun kapısından girince içeridekiler merak ona doğru baktı. "Leydim, Leydi Isabel odasında yok. Her yere baktım ama göremedim. Kimse de görmemiş." Fernando oturduğu koltuktan hızla kalkıp kapıya yöneldi. "Kahretsin! Bu kız ne yapmaya çalışıyor?Kesin köye indi. Hayatının tehlike de olduğunun bile farkında değil. Onu illa yatağa bağlamamız mı gerekiyor?" *** Isabel hala yabancının kendisine söylediklerini düşünüyordu. "Burada kalırsam güvende değilim. Fernando benim İrlandalı olduğumu öğrenirse, bana bir casusmuşum gibi bakacak. Belki de kendi elleri ile beni öldürecek." "O adamın ününü duymayan tek bir İrlandalı bile yok. İngiltere kralı yanında zalim adamlar yetiştiriyor leydim. Yıllardır biz bu insanlara yeterince kurban verdik. Yeterince kan akıttık. Sizi buradan götürene kadar onun kalesinde kalmanız güvenli olacak. Bana üç gün süre verin ve gideceğinizi kimseye belli etmeyin. Üçüncü günün akşamı köyün çıkışında bulan kulübenin orada sizi bekleyeceğim. Güvenliğinizi sağlamak için bu süreye ihtiyacım var. Bu arada kaleden dışarı çıkmayın.Peşinizdeki adamlar çok tehlikeli." "Size güvenmek istiyorum." "Tanrı şahidim olsun ki leydim... Beni buraya getiren tek sebep sizsiniz. Ve yine Tanrı şahidim olsun ki... Hayatınız için hayatımı seve seve feda ederim." Isabel'e doğru yaklaşıp şefkatle omuzlarından tutarak sarıldı. Isabel bu adama tüm kalbi ile güvendiğini hissetti. Bu yabancı şu anda güvenebileceği tek insandı. Sonrasında uzak bir noktadan atıyla hızla onlara doğru gelmekte olan Fernando'yu fark etti. Onun yanındaki adamı gördüğünden emindi ve telaşlandı. "Lord Eaymonn derhal buradan gidin. Fernando buraya doğru geliyor. Sizin kim olduğunuzu öğrenmek için elinden geleni yapacaktır." Adam hızla atına doğru giderken yine aynı şeyi tekrarladı. "Unutmayın leydim üç gün sonra.." Fernando Isabel'e sarılıp hızla ayrılan adamı fark etmişti. Atını hızla ona doğru sürüp önünde durdu ve yere indi. Isabel gözleri öfke dolu kendisini izleyen adama bakıyor ve az önce yaşanılanları görmediğini umut ediyordu. Ama yanılmıştı. Fernando kendisine hakim olamayıp Isabel'in kolunu öyle bir tuttu ki Isabel acıyla bağırdı. "Isabel! Kimdi o adam? Sana sarılan, seni kollarının arasında tutan adam kimdi? Neden ortalıktan kayboldu?Yoksa gitmeyi planladığın aşığın mi? Söyle diyorum sana kim?" Isabel öfkeden deliye dönmüş genç adama bakarken ne söyleyeceğini düşünüyordu. Fernando ona kolay inanacağa benzemiyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD