SAVAŞ
Okul kayıtları açıldığı ilk gün kayıt yaptırmaya gitmiştim. Kalabalık olacağını hiç tahmin etmemiştim. Hemen halledip çıkacağımı düşünerek gelmiştim. Böyle olacağını bilseydim kayıt için Barış'ı gönderirdim. Tiksinerek insan kalabalığına bakıp sıramın gelmesini beklerken sandalyede oturuyordum. Oturmaktan bir taraflarım düzleşmişti. Gerinerek kalktım. Koridorda yürüyüp bacaklarımı açtım. Ardından sigara içmek için bahçeye çıktım. Sigara olmazsa olmazım değildi ama içerken kendimi iyi hissediyordum. Sıkıldığım zamanlarda kurtarıcım oluyordu. Derin bir nefes çektim. Telefonum çaldı. Mete arıyordu.
"Konuş."
"Ben de iyiyim kardeşim. Sen nasılsın?"
"Kısa kes. Sıkıldım."
"Nerdesin?"
"Kayıt yaptırmaya geldim. Anasını satayım, başka gün yokmuş gibi herkes gelmiş." güldü.
"Ben de senin okula mı geçiş yapsam amına koyayım? Yine takılırız birlikte."
"Sen mezun olmamış mıydın amına koyayım?"
"Oğlum ben 2 yıldır 4. sınıftayım. Ne mezunu?"
"Sen benimle birlikte kep atmadın mı lan?"
"Oğlum anama babama hala 4.sınıftayım deseydim beni bu yaşımda sanayiye gönderirlerdi." kahkaha attım.
"Ulan Mete. Neyse geçiş yap bizim okula. Yalnız kalmayayım." güldü.
"Başvurular başlasın. Oradayım."
"İyi. Sen neden aradın?"
"Oyuna gel diyecektim."
"Yok kardeşim gelemem. Halletmem gereken işler var."
"Kayıttan başka ne işin var?" ofladım.
"Babamın başvurduğu öğretmenlik mülakatına gideceğim."
"Oğlum sakın saçma sapan bir şey yapma. Babanın kalbine iner."
"Of, tamam. Zaten kendimi rezil edemem."
"Oğlum ne güzel işte ya. Hatta ben kesin geçiş yapayım sizin okula. Dersime girersin belki."
"Seni geçireceğimi zannediyorsan yanılıyorsun." güldü.
"Siktir lan." güldü ve devam etti. "Ben de geliyorum. Geçiş işlemlerini araştırırım."
"Ciddi misin sen?"
"Evet. Bekle beni."
Telefonu kapattığında gülerek son nefesi çekip içeri girdim. Az kalmıştı. 12 kişi kadar. Oflayarak duvara yaslandım.
Kayıt işlemlerini yaptıktan sonra saate baktım. Öğleni geçiyordu. Mete mesaj atmıştı. Geldiğini ve öğrenci işlerinde sıra beklediğini yazmıştı. 10 dakika sonra mülakat başlayacaktı. Merdivenleri tırmanıp ok işaretlerini takip ederek dekanın odasını buldum. Kapıdaki sekreter ismimi aldı. Birkaç dakika sonra dekanın müsait olduğunu söyleyip beni içeri aldı.
"Hoşgeldin. Ben mühendislik fakültesi dekanı Nurullah Toksöz." uzattığı elini sıktım. "Savaş Bozgunoğlu." oturmam için koltuğu gösterdi. "Baban aslında senin hakkında konuştuğunda biraz şüpheliydim. Tabi okuldan ikincilikle mezun olduğunu duyana kadar. Ardından lisansını yapmışsın. Bitirme tezlerini okudum. Yazdıkların çok ilgi çekici." "Teşekkürler." övülmeyi sevmiyordum. "CV'ni okudum. Yarışma başarıların çok dikkat çekici. Bilgisayar mühendisliği kolay bir bölüm değil yaptığın uygulamalar takdire şayan." "Teşekkür ederim. Birkaç küçük uygulama." "Peki neden öğretmenlik? Zannediyorum ki peşinde olan onlarca şirket vardır? Yanılıyor muyum?" kafa salladım. "Yanılmıyorsunuz, teklifler geliyor ama ben okulu seviyorum." yalandı. Külliyen yalandı. Kim okulu severdi ki? "Neden öğretmenlik sorusuna gelecek olursam da, babam. Babam öğretmen olmamı çok istiyor." kafa salladı.
"Babam söyledi mi bilmiyorum. Ben ayrıca öğrenciyim bu okulda. Bu sorun olur mu?" "Hayır. Kendi dersinize kendiniz girmediğiniz sürece hiçbir sorun olmaz." "Anladım." gülümsedim. "Babana bu güzel haberi ver." gülümseyerek ayağa kalktığında ben de kalktım. "Hayırlı olsun." elimi sıktı. "Teşekkürler." "Bu arada sormadım. Ne içersiniz?" "Aslında ben bir şey içmesem iyi olur. Yapmam gereken kayıt işlemleri var." "Anlıyorum. Kolay gelsin." gülümseyerek odadan çıktığımda ofladım. Kendimi merdivenlerden aşağı yuvarlamak istiyordum.
"Amına koyayım!" Mete karşımda kahkahalarla gülüyordu. "Gülmesene lan!" daha fazla güldü. "Oğlum şansını sikeyim. Gidip kabullenip gelmişsin hemen." "Ne yapsaydım oğlum? Babam sıkıntı yapmasın diye kabul ettim zaten." "Sen kaşındın ama. Birkaç sene sınıfta kalsaydın böyle şeyler olmazdı. Amına koyayım bir de gittin süslemek için lisans yaptın!" kahkaha attı. Oflayarak tekmeledim. Etrafta ters ters bakan insanlar vardı. "Oğlum okul kantinindeyiz biraz sessiz ol." kendini durdurmaya çalıştı. "Oğlum ya öğretmen oldun resmen!" tekrar kahkaha attı. Oflayarak kollarımı bağladım. "Hadi gidelim." dürttü. Ters ters bakıp kafa salladım. Ayağa kalkıp çıkışa yöneldik. O sırada bize doğru bakarak el sallayan 3 kızla Mete'ye baktım. "Tanıyor musun lan?" kafasını iki yana salladı. "Hayır."
Bize yapmadıklarını zannedip yanlarından geçip gidecekken "Savaş." ismimi duyduğumda durakladım. Mete şaşkınca bana baktı. "Tanıyor musun?" "Hayır." "Savaş." "Tanıyor işte oğlum." "Pardon? Tanışıyor muyuz?" içlerinden kumral olan öne çıkıp "Evet. Köpeğini bulmuştuk. Hatırlamıyor musun? Sonra da bar da karşılaşmıştık. O zaman biraz sarhoştum ama ismini hatırlıyorum." "Ne zaman bara gittin lan sen?" Mete bana baktı. Dudak büzdüm. "Ne bileyim oğlum. Hatırlamıyorum." "Yanında ki kız arkadaşın nerede?" "Ne kızı oğlum?" Mete tekrar sorduğunda "Oğlum ne bileyim ne kızı. Benim kızla, barla ne işim olur?" kızlara döndüm.
"Ben sizi cidden hatırlamıyorum. Üzgünüm. İyi günler." uzaklaşacakken "Siz de mi bu okulda okuyorsunuz?" sorusuyla durdum. "Evet." "Hangi fakülte? Biz mühendislik fakültesi. Bilgisayar mühendisliği okuyoruz." içimden şansıma küfürler ettim. "Ben Mete, bilgisayar mühendisliği okuyorum. Savaş'ta elektrik elektronik mühendisliği." "Ya? İlk defa görüyorum sizi. Kaçıncı sınıf?" "Ben, 4. sınıf, Savaş 1. sınıf." yüzü düştü bana baktı. "Çömezsin yani?" kafa sallayarak güldüm. "Aynen. Çömezim. Hatta burada benden daha çömez yoktur. Bizim gitmemiz lazım. Acelemiz var." Mete'ye döndüm. "Hadi Mete." bakışlarını diğer kumralın üzerinden çekemedi. Sevgilisi vardı bunun! "Mete Burcu'yla buluşmayacak mıydın sen?" kız bunu duyunca yüzünü astı. Burcu Mete'nin sevgilisiydi.
"Tanışalım yine de. Mercan ben." uzattığı elini sıktım. "Memnun oldum." diğer kız elini uzattı. "Katy." "Ben de Güneş." "Memnun oldum." Mete'yle de el sıkıştılar. "Katy!" kızıl saçlı bir kız daha geldi. "Of kayıt yenilemek için okula gelmekten saçma ne olabilir?" herkesle öpüştü. Ardından bize baktı. "Sen?" "Ben?" sorarca baktım. "Köpeği kaybolan çocuksun. Neydi ismi... Bal. Evet." güldü. "Aşkım bizim fakültede okuyorlar." "Ya? Memnun oldum. Devrim ben." elini uzattığında tuttum. Elektrik çarptığında ellerimizi geri çektik. Mahcup bir gülümsemeyle baktı. "Üzgünüm. Saçlarımla çok uğraşınca elektrikleniyorum." "Önemli değil." gülümsedim. Mete beni dürttü. "Size iyi günler. Bizim gitmemiz lazım." kafa sallayarak onayladıklarında uzaklaştık.
"Ben kesin kaydımı bu okula aldırıyorum." Mete şoför koltuğuna geçtiğinde yanına oturdum. "Neden?" "Nasıl neden? Çok güzel kızlar var." "Burcu öğrenirse ne olur biliyorsun değil mi?" "Nereden öğrenecek ya?" "Burcu'nun her yerde gözü kulağı var. Çapkınlık yapacaksan ayrıl kızdan. Beni de alet etme." "Of! Az konuş ya." arabayı çalıştırdı. "Nereye gidelim?" "Eve götür beni." "Ne evi oğlum ya, hazır çıkmışken gezelim biraz." "Bu sıcakta ne yapacağız? Eve götür oyuna girelim." "Alışveriş yapsak fena olmaz." üzerime baktı. "Ne alışverişi?" "Okul alışverişi. Öğretmen olarak bunları giyinemezsin." "Nedenmiş o?" üzerimde metal grubu tişörtü vardı.
"Gömlek falan almamız lazım. Öğretmenler gömlek giyer." "Ne alaka?" "Resmi bir şey olmalı. Öğrencilerin seni dinlemesi için." "Çok saçma. Dinlemezlerse sınıfta bırakırım." "Ya siktir amına koyayım." kahkaha attım. "Sana gömlek falan almalıyız." onayladım. Ne kadar istemesem de mantıklıydı.
"Renkli gömleğe gerek var mı?" "Var tabi. Ne kadar öğretmen olsan da, sen gençsin. Birazda renkli giyinmen lazım." inanmadığım için ters ters Mete'ye baktım. "Bir ara. Bizimkilerle kutlamaya gidelim." "İhsan gelecek mi?" "Gelir. Kaçırır mı hiç?" güldü. "Ben o çocuğu neden sevemiyorum?" "Çünkü çok aptal. Oyun oynayamıyor." "Doğru."
Ellerimizdeki poşetlerle yemek katına çıktık. Ben poşetlere sahip çıkarken Mete yemek almaya gitti. Telefonumu çıkardım. Annemden, babamdan ve Barış'tan aramalar vardı. İlk önce Barış'ı aradım.
"Sonunda döndün! Neredesin sen? Ne oldu?"
"Mete'yle yemek yiyoruz. Ne ne oldu?"
"İş işi? Üniversite işi?"
"He, kaydımı yaptırdım."
"Savaş ağzına sıçarım ama. Biliyorsun neden bahsettiğimi." güldüm.
"Akşam öğrenirsin." yüzüne kapattım.
Hemen ardından annemi de aradım.
"Güzel oğlum benim."
"Nasılsın anne?"
"Ben iyiyim. Haberler sende ama. Ne oldu? İşe alındın mı?"
"Akşam öğrenirsin annem."
"Ama oğlum-"
"Öpüyorum anne." onun da yüzüne kapattım.
Babamı da aradım.
"Alo? Eşek sıpası. Kaç kez aradım seni?"
"Görüşmedeydim baba."
"Aferin sana. Ee sonuç? Alındın mı işe?"
"Akşam herkesle birlikte öğrenirsin. Sana kolay gelsin. Görüşürüz."
Yüzüne kapatıp kahkaha attığımda Mete elindeki tepsiyle geldi. "Ne oldu? Kiminle konuşuyorsun?" "Babamlarla konuştum. Söylemedim hiçbirine. Yüzlerine kapattım telefonu." kahkaha attı. "Serdar'ı da ara. Akşama bir yerlere gidelim." "Yemekten sonra mesaj atarım." "İhsan'ı da çağıralım. Ayıp." Oflayarak kafa salladım. "İyi. Ona da yazarım mesaj." gülerek patates attı. Kafama geldi. Tekme attım.
"Akşam yemekten sonra ararım seni." kafa salladı. "Ben alırım seni." kafa salladım. "İyi olur." "Düzgün bir şeyler giyin. Giyme bu grup tişörtlerini." Oflayarak kafa salladım. "İyi tamam." kapıyı açtım. "Akşam görüşürüz." arabadan indim. Eve girdiğimde annemin akşam yemeğini hazırladığını görüp yanına gitmiştim. "Kolay gelsin." gülerek bana baktı. "Teşekkürler oğluşum." yanaklarımı sıktı. "Yemek hazır olur birazdan. Elini yüzünü yıka." "Ben yemek yemeyeceğim. Bir duş alıp gelirim." "Tamam oğluşum." odama çıktım. Bal odamda yatıyordu. "Aşkım." onunla biraz oyun oynadım. Bütün gün sıkılmıştı kız. "Söz seni sabah yürüyüşüne götüreceğim." havladığında kafasını öptüm.
Duş aldıktan sonra gece için hazırlanıp aşağı indim. Siyah gömlek, siyah pantolon giymiştim. Annemler tatlılarını yiyordu. "Afiyet olsun." "Dolapta anneciğim senin tatlın." dolaptan tatlımı alıp masaya oturdum. "Ee? Mülakat nasıl geçti?" "İyiydi. Zaten adam beni almaya dünden razıydı. Anlaştık, okullar başladığında ben de başlayacağım." babam mutlulukla gülümsedi. Böyle güldüğünü daha önce görmemiştim. "Tebrik ederim oğlum." babamın Gülümsemesini görünce ben de gülümsedim. "Teşekkür ederim baba." annem sımsıkı sarıldı. Gülümsedim.
"Tebrik ederim abi." Defne gülümseyerek tebrik ettiğinde Barış gülerek bana baktı. "Tebrikler ikiz. Ne zaman kutlamaya gidiyoruz?" "Bizimkilerle birazdan çıkacağız. Sen de gel." "Nereye gideceksiniz?" "Bilmiyorum. Mete bulacaktı." "Mete'yse tamam. Gelirim." "Hazırlan o zaman. Birazdan gelir." kafa sallayarak kalktı. "Yarın akşam yemeğe çıkalım." babam fikir verdiğinde kafa salladım. "Sen nasıl istersen baba."
Mete geldiğini belirtmek için korna çaldığında tatlımdan son kaşığı ağzıma atıp ayağa kalktım. "Barış! Hadi! Geldi!" "Geliyorum!" merdivenlerden giydiği gri gömleğiyle indi. Saçlarını sağa atmıştı. "Geldim." dışarı çıktık. Mete bizi görünce durakladı. "Durun bir saniye. Hanginizin Savaş olduğunu bulacağım." ikimize de baktı. "Sakın konuşmayın." gözlerimi devirdim. Barış'ı gösterdi. "Sen Savaş değilsin. Çünkü bana aptalmışım gibi bakmıyorsun." gülerek beni gösterdi. "Sen Savaşsın. Çünkü aptalmışım gibi bakıyorsun." "Aptal olmasan bakmam. Hadi yürü!" ittirerek arabaya bindirdim. Barış "Ben kendi arabamla gelirim." Barış arabasını kendi çalıştığı parayla almıştı. Ben ise çalışmadığım için kendime ait hiçbir şeyim yoktu. Ehliyetim vardı. Lazım olur diye zorla aldırmışlardı.
"Kardeşim, nereye gidiyoruz?" "Geçen doğum günümde gittiğimiz mekana gidiyoruz." "Oğlum orası çok sesli ya." "Yok yok. Güzel orası. Sus." arabayı sürmeye devam etti. "Serdar ve İhsan orada bekliyorlar bizi." kafa salladım. "Serdar nasıl izin almış?" "Almamış. Sevgilisi de gelmiş." "Senin ki?" "Limoniyiz şu sıra. Beni gavat zannediyor heralde. Sınıf arkadaşlarıyla kayağa gidecekmiş. Bak bak bak." güldüm. "Sen de git." omuz silkerek önerdiğim fikrime karşılık "Düşündüm onu ama sadece o okula kayıtlı olan kişiler gidebiliyormuş. Tutturdu gideceğim diye. Gidersen geri gelme bana dedim. Ne dese beğenirsin?" kahkaha attım. "Ne dedi?" "Bana dedi ki sana mı kaldım." güldüm. "Kız haklı oğlum. Sana mı kaldı? Elini sallasa ellisi." gülerek üzerine gittiğimde "Seni tekmelerim." kahkaha attım.
"Tamam tamam. Sen en iyisi ne yap biliyor musun? Ayrıl. Bugün okulda gördüğümüz kıza yazıl. Eğer kayağa gitmek falan isterse, peşine takılabilirsin." "O kızı da araştırdım ama bulamadım. Soyadını falan bilseydim. İnternetten bakacaktım ama yok bulamadım." "Geçiş işlemlerin hallolduğunda gider konuşursun ama ilk önce Burcu'dan ayrıl." "Bakarız. Eğer kayağa gitmezse anlaşabiliriz." gözlerimi devirdim. "Sen bir sığırsın."