BÖLÜM 4 - BİR İLERİ İKİ GERİ

1286 Words
Soru soracak, öğrenecek ve yarım bıraktığı işini bitirecek ardından da timini alıp gidecekti. Burası onu boğmaya başlamıştı çünkü.. Orkun, Sanem, ve tim yemekhaneye doğru gittiler, bu esnada da Orkun Sanem'e etrafı gösteriyordu. Çınar ise sinsi sinsi sırıtıyor ve Mert'i dürtüp duruyordu, önlerinde Orkun ve Sanem'i göstererek. Onlara eğlence çıkmıştı sonuçta, "Sanem hanımcım, gelin ben size yemekhane de en güzel yere götürüyüm de bu insancıkları görmeyin, manzaranın tadını çıkaralım ne dersiniz," Eliyle kalabalık alanı, yeni erleri ve onları tanımayan askerleri gösterirken. Herkes bilirdi Çınar’ın şakacı hallerini ve geçici süreliğine de olsa şehirde bir karargahta bulunmaları aslında iyi olmuştu. "Ayy çok güzel olur, bu arada biz tanışmadık," dedi Sanem ve arkasını aniden dönüp time tek tek elini uzatıp "Ben Sanem, doktoruz, içeri de yatan arkadaşım Minel, Sizler?" diyerek soruyu yöneltti, Tim soruyu duymamış gibi soru sormaya başladı, "Aaa öyle mi, nerede görev yapıyorsunuz?" dedi Çınar, "Resmiyeti sevmem, lütfen sadece Sanem ve sen." "Tamam Sanem, bizde öyle, nerede görev yapıyorsunuz?" "Buraya yakın bir hastanede çalışıyoruz, ancak kısa bir süre önce atamalarımız çıktı," "Neden?" Çınar ne kadar da meraklı öyle, "Siz kim?" Orkun ise olaya başka bakıyordu, kısa bir an dahi olsa asker haricinde, suçlu ve kaçaklar hariç, normal insan görmeyeli baya zaman olmuştu. Sahi ailesini ne zaman ziyarete gitmişti en son? Tim en azından az da olsa bunlara önem verir vakit buldukça onları arardı, ancak Yüzbaşı? Sahi o neredeydi.. "Minel ve ben, ikimizde doktoruz, atama istedik." Mert hemen dahil oldu konuya, "ancak atama dönemi değil, tarihler mi değişti, siz nasıl atama istediniz?" Sanem dikkatlice time baktı, çok tuhaflar, çok zekiler ve çok samimiler. Askerler bu kadar dikkatli olur muydu? Hafif bir tebessümle soruyu es geçti ve devam etti Sanem, "Ne yiyeceğiz? Ben gerçekten çok açım." tim fazla mı dikkat çekti, ya da rahatsız mı oldu Sanem, "Gel bakalım, otur sen. Birazdan kalabalık olur burası, ben alırım."dedi ve gitti Orkun. Çınar, "Şifalı ellerinden bende bir tabldot alırım doktor civanım." der demez tim ipin ucunu ateşe verdi. "Tabii ki çapkın kunduzum, gel sen bakalım ne kadar şifalıymış ellerim" şakk diye çıkan sesle ensesini tutarak ayağa kaldırdı Çınar'ı. Onları gülerek izleyen Sanem ve goygoyu devam ettiren tim güzel olmuştu. Sanem'in çok hoşuna gitmişti bu kadar samimi olmalarına. Onun Minel ve Melis'ten başka arkadaşı yoktu. Zaten son dönemlerde Melis ile de çok görüşemiyorlardı. Minel desen daha kötü durumdaydı, kendi karanlığında aydınlığı bulmaya çalışıyordu ve bunu yalnız yapıyordu. Dışarıdan ise hiç öyle görünmez, iç dünyasından tamamen zıt bir karaktere sahipti. Asla karamsar değildi mesela, ya da asla kendini kapatmazdı, çok dobradır. Ama böyle filtreden geçirmeden konuşanlardan değilde karşısında ki kişiye göre söyleyeceklerini söylerdi. Dürüstlüğü ise başına her seferinde bela olurdu.. Bir insan başhekime ameliyatına engel oldu diye rüşvet yediğini asistanların yanında söyler miydi? Bir de kıdemlileri varken. Gerçi Minel sorsan hala haklı, evet haklısında bunu da açıkça beyan etmezsin. Bir de bu yüzden ameliyatlarını meslektaşına verip ihtar yemişti Minel. Başhekime iftira attı diye.. Minel seminerin olacağı bir toplantı da kamera kaydını projeksiyona yansıtınca bu sefer de başhekim tarafından uzaklaştırma almıştı da döndüğünde başhekim görevden uzaklaştırılmıştı. Olayın aslı da torpille asistan alıp, kıdemlileri kontenjan sınırlı diye başka hastanelere göndermesi için paraseverler tarafından kıskaca alınma durumuydu. Yine de Minel haklıydı. Melis ne kadar çok uğraşmıştı ama bu olayla. Yüzbaşı Minel’in kim olduğunu merak etmeye başlamıştı. Normalde kimseyi karargaha getirmezdi ama bu kadın ikinci defa karşısına çıkmıştı ve ikisinde de Topal’ın peşindeyken. Bu sefer kim olduğunu öğrenecek sonra bırakıp gidecekti. Yiğit dosyaya Yüzbaşına verdi ve arkası dönüp çıkmadan önce, “Komutanım bu iki kadın bir şey bilmiyorlar” dedi Yüzbaşı kafasını Yiğit’e çevirip “nereden bu kanıya vardın asker?” Diye sordu. “Sanem hanım söyledi tayinlerini istemişler ve dosyalarına baktım sürekli gönüllü görevlere gitmişler, neredeyse hiç ülkede kalmamışlar ya da hastanede.” Yüzbaşı kafasını Minel’e çevirdi ve düşünceli bir şekilde “tamam aslanım, sen git” dedi ve Yiğit’i gönderdi. “S-su” Minel’in kısık sesli istediğini duyar duymaz harekete geçti, istemsiz hareket ediyordu sanki. “Al bakalım, yavaş yavaş iç” “Hı-hı” mırıldanması hoşuna gitmişti Yüzbaşının, başına destek vererek Minel’i hafif doğrulttu ve suyu azar azar içirdi. “Mm-mm” bu yeterli mi demekti? “Başka bir şey mi istiyorsun?” Minel kafasını hafifçe yüzbaşının gövdesine doğru çevirip kafasını sürttü ve “hı hı” diyerek uykusuna devam etti. Yüzbaşı sadece Minel’in kendisine sokulmasını izliyor ve ne yapabileceğini düşünüyordu Kapıdan da onları izleyen bir adet Yiğit vardı Yüzbaşının çatık kaşları ve dudağında ki hafif tebessüm onu şaşırtmıştı. *** “Minel?” “Minel? Kalk hadi bi tanem evimize gidelim.” “Minel uyan artık, yoksa..” Sanem önce revirde ki sedyeyi kontrol etti, sonra etrafı ve en son olarakta koridoru. O kadar asker var sonuçta bir sürü adam rezil olmaya gerek yoktu. “Üüç.. ikiiii.. veeee biiiiirrrrrrr!” Minel ve Sanem’in çığlığı ve kahkahası, Minel’in ise Sanem’e feryatları, “Ne işin var tepemde sarı, insene yaaaa” “Böyle mi uyandırılır insan evladı” “Minel söylenmeyi bırak saat kaç oldu hala uyuyorsun ve evet sen böyle uyandırılırsın, ne uykuymuş arkadaş, sen bugünü ömründen sil yaşamadın varsay” kahkahalarla konuşuyorlardı Yan tarafta ki toplantı odasında Yüzbaşının ve timin olduğunu bilmeyerek konuşmaya devam ettiler Eliyle saçını düzeltmeye çalışırken, “Ne oldu anlatsana Sanem, biz neredeyiz?” “Sonunda mantıklı soru sormaya başladın, kızıl merinos, aç kulaklarını da beni dikkatli bir şekilde dinle” “Başla hadi Sanem, gizem yaratma artık, nasıl uzman psikiyatrist’sin ya” dedi gülerek Minel. “Tamam tamam önce sana bir şey ya da bir iki bir şey soracam dürüst ol ve söz ver” “Noldu?” Minel tereddütle Sanem’e baktı, eğer böyle ciddiyete döndüyse problem var demekti “Bir şey yok Minel, sadece neden bir anda bayıldın, benim gözlemlediğim son bir iki hafta iyi değilsin ama ne zamandır böylesin ve son olarak şuan aç mısın?” Canı, dostu ailesiydi Sanem Minel’in. Birbirlerine çok uzun zaman önce çok küçük yaşta aile oldular ama sonra hiç kopmadılar “Orman yolunda olduğumuzu hatırlıyorum, arabaya gidiyordum sonrasını hatırlamıyorum Sanem, neden böyle oldu? Bir de burası neresi?” “Peki son bir iki hafta?” “Evet iyi hissetmiyorum, rüyalarım kabusa dönüyor ve evde durmak istemiyorum biliyorsun” Sanem düşünceli bir şekilde “tamam” diye mırıldandı ve pencereye kafasını çevirdi. Planını çoktan oluşturmuştu, ve Minel’in seans günlerini belirliyordu kafasında. “Karargahtayız canım, yolda benim tartışmak için arabalarına yaklaştığım kişiler askermiş, sen bayılınca bizi buraya getirdiler. Sen uyanmayınca burada biraz vakit geçirdim. Sabah gideriz artık buradan” “Yaa öyle mi, hayal meyal bana asker falan diye fısıldadığını hatırlıyorum Sanem, ben uyandım demi bi ara?” “Evet kuşum, uyandın serum verdim sana uyudun sonra tekrar uyanmışsın sanırım ben yanında değildim Yiğit söyledi” “O da kim?” “Valla bilmiyorum şekerim Orkun’un arkadaşı sanırım o biz çay içerken geldi arkadaşınız uyandı, komutanım yanında sorguya çekecektir 10 dakika sonra gidin dedi bende bekledim ama geldiğimde uyuyordun” Minel uyandı evet, suyu kimden istedi, kimin kolunda uyudu? “Neyse Sanem, boşver evimizde gidelim artık” “Minel gel bir saçını başını düzeltelim senin, lilith gibi olmuşsun gören arkasına bakmadan kaçar” kahkaha atarak arkadaşıyla uğraşmaya başladı Yastık fırlatarak ona eşlik eden Minel var bir de, “Hathor gibisin, seni yanlış coğrafyaya göndermişler, burası için çok fazlasın” “Yaa, sen kaşından kırmızı kafa” Kahkaha sesleri koridor boyunca duyuldu, çok zaman geçmişti böyle neşeli sesler duymayalı. “Komutanım?” Yavaşça Yüzbaşı’nın yanına yaklaştı Orkun, Kafasını çevirdi ve devam etti Orkun “Rütbede miyiz?” “Hayır aslanım” dedi elini Orkun’un omuzuna hafifçe iki tane vurarak “Neden Minel’i ve Sanem’i buraya getirdin” Kafasını duvara çevirdi Alpay sanki diğer tarafı görebilecekmiş gibi derin bir nefes aldı “çünkü” dedi devamını getiremeyecekmiş gibi durdu sadece. “Çünkü, Minel’le ilk karşılaşmamız değil bu. O hatırlamıyor ama bu üçüncü karşılaşmamız. “ “Nasıl yani?”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD