8. Bölüm “Ben Gönlümün Kraliçesini Tanımamışım”

1427 Words
8. Bölüm “Ben Gönlümün Kraliçesini Tanımamışım” KARAN Ceylan’ın yanından ayrıldığım andan beri zihnim bir an olsun susmuyordu. Ne kadar çok şey yaşanmıştı ve bizim hiçbirisinden en ufak bir haberi dahi olmamıştı. Bejna teyzem tüm bunları nasıl olmuştu da hem bizden hem de Ertuğrul amcamdan saklayabilmişti? Üstelik kullanılan silah… amcama ait olan o silah… Bu iş fazlasıyla karışıktı ve artık geri duramazdım. Araştırmam şarttı; yoksa içim hiç rahat etmeyecekti. O adam gerçekten ölmüş müydü? Yoksa hâlâ bir yerlerde pusuda bekliyor muydu? Kızlar tehlikede miydi? Bejna teyzenin onları apar topar buraya göndermesi, adamın hayatta olduğunun en açık göstergesiydi. Demek ki kızları korkutmamak için gerçeği söylemiyordu. Umarım takıntılı bir psikopat değildir. Aksi hâlde… bu sefer onun sonu benim elimden olurdu. Ruhan’la da konuşacaktım; kızları daha sıkı ve ciddi bir koruma altına almamız gerekiyordu. Evdeki dinleme cihazı artık yetersiz geliyordu. Girişlere, çıkışlara, pencerelere kamera yerleştirmemiz şarttı. Bu adamın nereden çıkacağı belli değildi. Üstelik tüm bunları kızların haberi olmadan yapmalıydık. Evlerinin yakınına güvenilir iki adam dikecektim. Biri okulda ve dışarıda gölge gibi peşlerine düşecek, diğeri evin etrafında devriye gezecekti. Hatta onlara yakın bir yerde daire kiralamayı bile düşündüm. Aradıkları anda yanlarında olmam gerekiyordu. Tam bu düşünceler arasında boğulurken telefonum çaldı. Ekrana baktım: Bejna Teyze. Derin bir nefes alıp açtım. “Efendim Bejna teyze?” Her zamanki gibi önce kızları sordu. “Durumları nasıl? Gelen giden oldu mu? Ziyarete kimse uğramadı değil mi?” “Teyze,” dedim, sesimi mümkün olduğunca sakin tutmaya çalışarak, “en başta bana her şeyi anlatsaydın çok daha farklı olurdu. Ben onları yalnızca zibidelerden koruyorum sanıyordum. Meğerse durum bambaşkaymış. Neden söylemedin?” Ceylan’la konuştuğumu da ekleyince telefondan öyle derin bir nefes aldı ki… Kalbindeki üzüntüyü ve endişeyi Londra’dan bile hissedebiliyordum. “Bejna teyze,” dedim derin bir nefes alarak, “adam hayatta mı, yoksa öldü mü? Bana sadece bunun bilgisini ver.” Telefondaki sessizlik bir anlığına uzadı. Ardından yorgun, titrek bir ses duyuldu: “Maalesef… hayatta.” Sözleri içime buz gibi bir ağırlık bıraktı. “Akıl hastanesine yatırdılar ama akli dengesinde hiçbir sorun yok, Karan.” Kısa bir duraksama… sonra sesi daha da kısıldı. “Ama öyle güzel oynuyor ki… doktorları bile kandırmayı başardı.” Kaşlarım çatıldı. “Peki sen buna nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?” diye sordum. “Çünkü benimle konuşurken gayet normal,” dedi. “Ve kızlarıma vereceği zararları teker teker anlatıyor. Korkuyorum Karan… Onlara ulaşmasından, onlara zarar vermesinden korkuyorum. Adam işi inada döktü.” Sesindeki titremeyi iliklerime kadar hissettim. “Ceylan’ın teyzesine yaptıklarını sana anlatsam… aklın durur. İnsan değil bu adam, Karan. Bildiğin psikopat. O yüzden… ne olur kızlara göz kulak ol. En ufak bir şeyde de hemen benim haberim olsun.” Derin bir nefes daha aldı. “Belki de onun Londra’ya eli ayağı uzanamaz diye düşündüm. Kızları Türkiye’ye sakın gönderme. Gerekirse bir şey olursa biz geliriz oraya, ama onlar gelmesin. Sakın.” “Tamam, Bejna teyze,” dedim kararlı bir sesle. “Aklın da gönlün de kızlarda kalmasın. Bundan sonra daha titiz olacağım. Etraflarında kuş uçurtmayacağım.” Böyle söyledim… ama içimde tek bir soru yankılandı: Bunu nasıl yapacaktım? Bu iş sandığımdan daha derindi… daha tehlikeliydi. Kızların ciddi bir korumaya ihtiyacı vardı. Ve bu koruma, mahalle zibideleri için değil; akıllı, takıntılı, sınır tanımayan bir psikopat içindi. Babamdan destek almayı aklıma koydum. Bu iş artık bireysel çözülemeyecek kadar büyümüştü. Aynı zamanda bu adamı Ruhan ile birlikte incelemem gerekiyordu. Geçmişini, takıntılarını, zayıf noktalarını… Bir gün karşıma çıkarsa… nereden vuracağımı bilmem gerekiyordu. Tam telefonu kapatacakken Bejna teyzenin sesi yeniden duyuldu. Sanki söylemek istemediği bir şey boğazına düğümlenmişti. “Karan… Bejna teyzem kızlar adamı öldü diye biliyor,” dedi. “Yaşadığından haberleri olmasın. En azından hayatlarına devam edebilsinler. Kendilerini katil zannediyorlar ama… o adamın korkusuyla bir ömür geçirmesinler diye… onlara öldü dedim.” Telefon konuşması bitirmeden önce son kelimeleri buydu. Bir an nefesim kesildi. Doğru muydu, yanlış mıydı bilmiyordum. Ama Bejna teyzenin bunu yaparken ne kadar çaresiz kaldığını hissediyordum. Kızların yüzleri gözümün önüne geldi: Elif… sessiz ama güçlü durmaya çalışan, duvar gibi inatçı. Ceylan… içine attıkça ağırlaşan, kimseye belli etmeyen. Bu saatten sonra onların tırnağına bile zarar gelmesine izin veremezdim. Ne olursa olsun… asla. Ve kafamda bir plan oluşturmaya başladım. Öyle bir plan ki… biri bile “hayır” diyemeyecekti. Bu planı ilk olarak Ruhan’a açıklamam gerekiyordu. Telefonumu çıkarıp onu aradım. “Konuma bak. Acil buluşmamız lazım, önemli.” Konumu gönderip telefonu kapattım. İçimdeki ağırlık bir nebze olsun hafiflemişti ama gerilim hâlâ damarlarımda dolaşıyordu. Kızların başındaki bela yetmiyormuş gibi bir de okulda peşlerine takılan o zibideler vardı. Başta buna bilerek göz yumdum; akranlarından biraz zorbalık görürlerse başkalarına bulaşmazlar diye düşünmüştüm. Kendimce bir denge kurmaya çalışmıştım. Ama artık olmadığını anlamıştım. Onları yem etmeyecektim. Onları kimsenin önüne atmayacaktım. Artık o çocukların önünde bile tek başına durmak zorunda kalmayacaklardı. Rüzgârın yüzüme çarptığı o an kendime sadece tek bir söz verdim: Bu defa kimse onları incitemeyecek. Elif’in Ceylan için yaptıklarını düşündükçe içimde tuhaf bir sıcaklık yayıldı. Beni sevse… kim bilir benim için neler yapardı? Arkadaşı için çocuk yaşta göze aldıklarına bakınca, sevdiği bir adam için neler yapabileceğini hayal bile edemiyordum. Elif… dışarıdan sert, umursamaz, hoyrat görünürdü ama o kalbinin altındaki fırtınayı ancak yakından bakan biri görebilirdik. Gerçi ben dibindeyken bile fark edememiştim. Ve ben… giderek o fırtınanın tam merkezine çekiliyordum. Elif ile uğraşırken bile Elif’i düşünmekten kendimi alamıyordum. Belki de bu yüzden,onu korumak için attığım her adıma daha fazla özen gösterip, Elif’in bu durumunu da hesaba katacaktım. Elif’in gönlünü kazanmam gerekiyordu. O gönül bana ait olmalıydı. O yürek… beni sevmeliydi. Bir an durup kendi kendime güldüm. “Vay arkadaş…” dedim içimden, “Ben Elif’i şimdiye kadar hoyrat, bencil, boşvermiş biri sanıyordum. Meğerse sevdiğim kız, arka planda ne mücadeleler vermiş…” Onu her düşündüğümde göğsümde hafif bir sızı, midemde bir kıpırtı… garip bir karışım dolaşıyordu. Belki de ilk kez… gerçekten birini sevmeyi öğreniyordum. Ruhan ne yaptı, nasıl yetişti bilmiyorum ama on beş dakikada yanımda bitti.Işık hızından daha hızlıydı. Daha arabadan iner inmez kaşlarımı kaldırıp ona baktım. “Hayırdır oğlum? Nasıl bu kadar çabuk geldin?” Omzunu silkti, ve gözlerini kısıp ekledi: “Konumda seni zaten takip ediyordum. Yakınındaydım. Çok da uzun sürmedi. Ne oldu? Kızlarla ilgili bir durum mu var? Dünkü olaydan sonra yine bir şey mi geldi başlarına?” Derin bir nefes aldım. Sinirimi yatıştırmak için cebimden sigaramı çıkardım, yaktım. Bir tane de Ruhan’a uzattım. “Ne oldu anlatsana, Karan.” “Otur, anlatacağım.” Bankın soğuk demirine ikimiz de çöktük. Ve ben, Ceylan’ın bana anlattıklarını… ardından Bejna teyze ile yaptığım konuşmanın tamamını bir bir Ruhan’a aktardım. Ben anlattıkça Ruhan’ın yüzündeki ifade değişti; şaşkınlık, öfke, pişmanlık… hepsi karıştı. “Vay anasını…” dedi sonunda. “O kadar çok yanlış düşünmüşüm ki. Ceylan’ın ne kadar günahı varsa şu anda hepsi benim omuzlarımda. Kızı resmen kendi içimde öldürdüm, gömdüm. Üstüne toprağını suladım. Fatihasını bile okumuştum.” Başını iki yana sallayıp devam etti: “Halbuki kızın düşüncesine bak…” Sigarasından derin bir nefes çekti. “Ne yapacağız peki? Kızları böyle ortada, serseriler gibi dolaştıracak mıyız?” “Dolaştırmayacağız tabi,” dedim kararlı bir tonda. “Ama koruma işini artık çok daha ciddiye alacağız. Kızlar bizim asıl görevimiz, Ruhan. Bejna teyze bilerek bizi seçmiş. Şimdi bunun hakkını vereceğiz.” Ruhan bir anda sırıttı. “Aslında var ya… kızlarla evlensek aynı evin içinde daha rahat koruruz. Kimse kıllarına bile dokunamaz.” Gülmemek için dudaklarımı sıktım. “Vallahi benim de aklımdan geçti ama bu iki kıza ‘gelin evlenelim’ desek… inadına bekar kalırlar. Hatta gider en nefret ettiğimiz tiplerle evlenirler.” Ruhan güldü. “O zaman onları bizle evlenmeye mecbur edelim.” “Var kafamda bazı planlar,” dedim göz kırparak. “Ama önce kızların hayatındaki herkesi tekrar araştıracağız. Çevrelerini, okulu, temas ettikleri herkesi… Hiçbir ayrıntıyı atlamayacağız.” Ruhan başıyla onayladı. “Ve ev değiştiriyoruz.” “Kızlara yakın bir yerde daire bakacağız.” Ruhan kaşlarını kaldırdı. “O zaman ben bakmıştım, bulamamıştım. O yüzden senin yanına yerleştim zaten. “Bulamazsak bile satın alacağız artık Ruhan.” “Ama… neyle satın almayı planlıyorsun Karan beyim?” Kahkaha attım. “Tabii ki babam sağ olsun… Daha doğrusu büyükbabam. Adam her zaman desteğim. ‘En ufak bir şeyde ara’ demişti. Ben de en büyük şeyde arayacağım.” Ruhan güldü ben devam ettim sözlerime kendimden ve büyükbabam dan emin bir şekilde. “Dedem gözü kapalı alır bana daireyi,” dedim taklit ederek. “Malım mülküm herşeyim senin, yeter ki görevini başarıyla devam et ve beni bunlara rezil etme. Hem anandan hem babandan daha iyi ajan ol. Beni örnek alırsan dile benden ne dilersen.” Ruhan başını salladı. “İyi hadi bakalım, o zaman. İşimiz var.” Gözlerimi ufka diktim. Bu defa hiçbir şey şansa bırakılmayacaktı. “Ama nereden bilebilirdik ki adamın, çoktan kızlara yaklaşmanın bir yolunu bulduğunu…”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD