2. Bölüm: Plan

1807 Words
#Fatih "Ha, resmen buzdolabı!" diye kükreyen Cüneyt’le gülmemek için kendimi zor tutuyordum. "Sakin ol dostum. Karakteri öyledir." desem de beni umursamayıp arka arkaya saydırmaya devam etti. "Sanki robot ve pille çalışıyor da kelimeler ağzından tek tek, düz bir tonda çıkıyor! Manyak kadın!" diye bağırmasıyla 5 yıldır Güneş’le Cüneyt arasındaki gerilim benim eğlence noktamdı. "Dostum belki sevgilisiyle tartışmıştır!" diye tahminde bulununca siyah irislerini bana dikip "5 yıl mı?" diye kükreyince dudaklarımı ısırdım. "Bir de onun sevgilisi yok!" diye yakınmasıyla aklıma gelen fikirle gülümsedim. "Belki yalnızlıktan böyledir!" dediğimde masadaki kurabiyelerden alıp ağzına verdi. "O da hayrına biraz güler yüz göstersin yalnız kalmaz." diye umursamazca konuştu. "Sen göster!" dememle öksürmeye başladı. Cüneyt'in boğulduğunu fark edince telaşla yerimden kalkıp "Derya su getir!" diye bağırıp sırtına vuracakken eliyle engel oldu. Birkaç defa kuru kuru öksürürken "İyi misin?" diye sorsam da bana öfkeyle bakınca susmaya karar verdim. Derya suyu getirip Cüneyt'e uzattıktan sonra "Efendim iyi misiniz?" diye sordu. "Çok iyiyim!" diye gürleyen Cüneyt’le Derya'ya kaş göz işareti yaptım. Derya odadan çıkınca "Bu kadar heyecanlanacağını tahmin etmemiştim!" diye alay etmeye devam ettim. "Fatih beni delirtme ve çok istiyorsan o uyuzla sen birlikte ol!" diye öfkeyle köpürüp gülümsedi. "Hakikaten olsana!" diye ciddi bir tavırla konuşunca "Saçmalama!" dedim. "Ne oldu? Beğenemedin mi?" diye alayla sordu. "Evet beğenmiyorum ama yalnız olmasına üzülüyorum." dedim. Ardına yaslanıp "O zaman arkadaşı ol belki biraz olsun soğuk nevale olmaktan uzaklaşır!" diye ısrar etmesiyle başımı olumsuzca salladım. "Aslında benim başka bir amacım var!" dedim. Cüneyt bana dikkat kesilince "Senin kardeşin sakat onunla evlendirsene!" dedim. Bir an düşünür gibi olup "Ömer'in kendine hayrı yok bir de soğuk nevaleye mi olacak!" demesiyle "Onu bu hâliyle kimse almaz!" dedim doğruyu söyleyerek. Gözünde okuduğum siniri es geçip "Hem bu evliliği annenin kulağına fısıldarsan gözünde daha da büyüyeceksin." dedim. Son sözümle gülümseyince ben de içten içe gülümsedim. "Haklı olabilirsin." dediğinde "Annen, Güneş'i ikna eder. Zaten o da 28 yaşındaymış gül gibi geçinip giderler." dedim. "Ya kabul etmezse?" diye korkuyla sordu. "Kabul etmese etmesin. Sen bunu annene teklif ederek annenin takdirini kazanacaksın. Güneş olmazsa da bunu para karşılığında kabul edecek elbette biri vardır." dememle Cüneyt keyiflenmişti. "Güneş kabul etmezse annem ona kırılır ve onu kovmam sorun teşkil etmez. Bir de Ömer'i evlendirirsem hem annem hem de Ömer mutlu olur." diye çıkarımda bulunca başımı salladım. "Evet, aynen öyle olur ama Güneş'i ikan edersen bir taşla iki kuş vurmuş olursun." diye gazı kökledim. "Nasıl yani?" diye merakla sordu. "Artık aileden biri olacak ve aynı evde yaşayacaksınız. Sana karşı eskisi gibi dilbaz olamayacağı gibi daha çok saygı duymak zorunda kalacak. Ne de olsa kocasının abisisin!" dememle güldü. "O zaman ne yapıp edip o soğuk nevaleyi ikna etmek gerekiyor." Ardıma yaslanıp viskimi yudumladım. "Hani onu bir kere araştırmıştım ya!" dedim. "Evet." "Annesi Hintliymiş ve annesine çok düşkünmüş! Eğer bu evliliğin Hint geleneklerine göre yapılacağını vaat ederseniz kabul etme şansı yükselir." dedim. Şaşkınlıkla "Hint gelenekleri?" deyince gülümsedim. "Evet Hint gelenekleri. Daha sonra da Türkiye'deki gibi resmî nikah ve ardından imam nikahı kıyarsınız." dedim. "Hint gelenekleri Ömer'i zorlar." deyince gülümsedim. "Merak etme sandalyesini ben, sen ya da Handan Sultan iter." Cüneyt’in bu konudaki kararsız bakışlarını yakalayınca "Hem Hint geleneklerinde kadın kocasına çok bağlı olurmuş. Bakarsın Ömer sakat olduğundan Güneş ona bakmak için işi bırakır." dememle Cüneyt "Ağzından bal damlıyor." der demez ayaklandı. "Nereye?" diye sorduğumda "Gidip Handan Sultan'ın kulağına müjdeyi fısıldamaya!" demesiyle ayaklandım. Cüneyt’le vedalaşıp kapıya kadar eşlik ettim. Kapıdan çıkarken "Müjdeli haberi bekliyorum." dedim. "İlk sana söyleyeceğim!" diye sevinçle yanımdan ayrılan Cüneyt'in ardından öfkeyle baktım. ★★★★★ #Handan Dikkatlice Cüneyt'i dinlerken söyledikleri hem beni umutlandırmış hem de korkutmuştu. Cüneyt sözünü bitirince içimdeki korku ağır geldiğinden ilk onu söylemeye karar verdim. "Ömer yürüyemiyor." dediğimde burukça gülümseyip elimi tuttu. "Biliyorum anne ama belki evlilik ona ışık olur ve yürümeye olan inancı artar!" dedi umutla. Başımı sallayıp gözlerimi aile fotoğrafına diktim. "Hamid oğlunla gurur duy!" dedikten sonra gözlerimi Cüneyt'e çevirdim. "Peki neden Güneş?" diye merakla sordum. Cüneyt elimi serbest bırakıp kafasını kaşımaya başladı. Sonra tekrar bana dikkat kesilip "Anne, Güneş 28 yaşında genç ve yalnız bir kadın. Her gün şirkette sevgilim yok diye kızlara yakınıyor!" demesiyle şaşkınlıkla Cüneyt'e baktım. "Şaka yapıyorsun!" dememle başını olumsuzca salladı. "Keşke şaka yapsam ama kadın da haklı!" diye imayla konuşmasıyla "Cüneyt!" diye uyardım. Omuz silkip "Anne öyle gözlerini belerterek bana bakma. Biz erkeklerin nasıl fizyolojik ihtiyaçları varsa kadınlarında var. Hatta senin de vardır ama yaşının geçtiğini düşündüğünden pek yanaşmıyorsun!" demesiyle bastonu tuttuğum gibi kafasına vurdum. "Terbiyesiz!" derken Cüneyt kafasını tutmuş "Anne ne yapıyorsun!?" diye ciyaklamakla meşguldü. Aile fotoğrafına bakıp "Hamid görüyor musun görgüsüz, terbiyesiz oğlunu!" diye canım kocama dert yandım. "Anne, babam ölmüş gitmiş şimdi ona dert yanma da dediğime gel!" demesiyle duygusuz oğluma baktım. "Seni domuz sütüyle de beslemedim de sen niye böyle oldun!?" diye kızdım. "Anne alınıyorum ama!" demesiyle "Sus, utanmaz!" dedikten sonra bastonumu kavradım. Cüneyt tekrar bastonun başına geleceğini zannedip ellerini başına siper ederken "Ben odamda düşüneceğim. Ömer'e sakın bir şey söyleme." dedim. Esneyip "Zaten uykum geldi. Gidip uyuyacağım!" demesiyle bastonla sırtına vurdum. "Anne!" diye bağırdığında "Sen kesin hastanede değiştin. Yarın hastaneye gidip evlatlık testi yaptır ve belgeyi bana getir!" dedim. Gülerek ayağa kalkıp yanağıma öpücük bıraktı. "O evlatlık testi değil annelik DNA testi ve neredeyse 10. olacak!" diye başını olumsuzca sallayıp konuştu. "Sen yine de yaptır!" diyerek son bir defa bastonla bacağına vurup odama doğru yöneldim. ★★★★★ #Ömer Annemi dinlerken içim içime sığmıyordu. Güneş Karunasindhu CEREN! Merhamet Okyanusum ve mavi kristallerinde can bulduğum güzel kadın. Sana gerçekten kavuşabilecek miyim?.. "Oğlum sen ne diyorsun?" diye ilgiyle soran annemle sevincimi gizlemek istemedim. "Anne eğer Güneş beni bu hâlimle kabul ederse ben de ailem olmasını isterim." dememle annem şaşırınca ona sadece gülümsemekle yetindim. Annemin yüzüne yayılan umut verici gülümsemesiyle "Sen Güneş'i seviyor musun?" diye merakla sordu. Dudaklarımı ısırıp anneme başımı salladım. Annem yerinden kalkıp bana sımsıkı sarıldı. "Cüneyt bu sevgini fark ettiği için bu evliliği istedi değil mi?" diye sorunca "Bilmiyorum ama abime minnet borcum arttı!" dedim. Annem benden ayrılıp yüzümü avuçladı. "Ne minneti!" diye kızıp yanağımı okşadı. "O senin abin, bir ihtiyacın olursa elbet yerine getirecek!" diye şen bir sesle konuştu. "Bugün Güneş'i arayıp müsaitse ona geleceğimi söyleyeceğim." demesiyle içimdeki korkuyu söyledim. "Anne, benim bu evliliği bildiğimi söyleme." dediğimde anlayışla başını salladı. "Kabul ederse benimde bildiğimi ve kabul ettiğimi söyle. Hatta kabul ederse ben de sizin yanınıza geleyim!" diye sona doğru sevinçle konuşmama engel olamadım. "Sakin ol oğlum!" diye uyaran annemle başımı salladım. Annem elini yüzümden çekip "Ben Güneş'le konuşmaya gideceğim. İstediğin bir şey var mı?" diye sordu. "Hayır, teşekkür ederim." Annem bastonunu alıp odadan çıkınca mutlulukla sandalyemin düğmesine basıp dolabıma doğru yöneldim. Dolabı açıp kıyafetlerimin arasına sıkıştırdığım fotoğrafı elime alıp Merhamet Okyanusumun yüzünü okşadım. "Benimle evlenmeyi kabul eder misin?" diye titrek bir sesle sorup fotoğrafa bir öpücük bıraktım. Soruma çok yakında cevap bulacağım. Gözlerimi odada gezdirip Güneş’in kabul etmesi dahilinde gerçekleşecek değişiklikleri mutlulukla düşünüp durdum. ★★★★★ #Güneş Handan Hanım'ı dinlerken onu kırmadan bu teklifi nasıl ret edeceğimi düşünsem de bir çıkış yolu bulamadım. En iyisi doğrucu Davut olmak. Sözünü bitirip cevap bekler gibi gözüme bakmasıyla boğazımı temizleyip konuşmaya başladım. "Handan Hanım, siz beni tanıyorsunuz ve biliyorsunuz!" dedim katı bir sesle. Handan Hanım başını sallayıp gülümsedi. Elimi tutup "Annende mutlu olmanı isterdi." demesiyle gözlerimin dolmasına engel olamadım. "Zaten mutluyum!" diyerek elimi elinden ayırdım. "Oğlum yürüyemiyor diye mi istemiyorsun?" diye sorduğunda "Hayır, ben hayatımda erkek sineğe bile zor tahammül ederken bir de evlenecek miyim?" diye öfkeyle sordum. "Kendine bir şans versen!" diye ısrar edince ayağa kalktım. "Her şey için teşekkür ederim ama kabul etmeyeceğim! Lütfen ısrar edip beni sinirlendirmeyin!" Bastonunu tutup ayağa kalkınca "Umarım Ömer'e bu evlilikten bahsetmediniz!" dedim. "Bahsettik ve çok sevindi." demesiyle "Üzgünüm ama sevinci kursağında kalacak!" dedim. Bana öfkeyle bakınca "Diğer erkeklere oranla Ömer’le daha ılıman bir ilişkim varken siz ve Cüneyt Bey bunu sarstınız!" dedim suçlayıcı bir tavırla. Tekrar elimi kavrayıp "İyi düşün!" dedi. Elimi çekip "Ömer evlenmek istiyorsa elbet onu kabul edecek bir kadın vardır ya da en azından bunu para karşılığında yapabilecek biri vardır. Ama o kişi ben değilim!" dedim. Handan Hanım iyice öfkelenip sönük kahveleri yanarak "Haddini bil Güneş!" diye bağırdı. Bu Güneş ismini en sonunda kimlikten sildireceğim! "Hadsiz bir gelininiz olmasını istemiyorsanız başkasına gidin." dedim. "Öfkeni yanlış yönlendiriyorsun!" dedikten sonra "Her erkek bir değildir!" diye bastırarak konuşup bastonunu yere sertçe vura vura dış kapıya yöneldi. Ardından ilerlerken "Özür dilerim ama bunu kabul etmeyeceğimi tahmin etmeniz gerekiyordu!" dedim. Handan Hanım açtığım kapıdan çıkmadan önce "O zaman şirkette sevgilim yok, ihtiyaçlarım var diye yakınma!" demesiyle şaşkınlıktan gözlerim yuvalarında fırlayacaktı. "Siz ne diyorsunuz?" diye bağırdığımda "Önce sen ne dediğini bil sonra gel beni sorgula!" diyerek asansöre yönelince kapıdan çıkıp "Ben öyle bir şey söylemedim!" diye bağırdım. "Cüneyt yalan mı söylüyor!?" diye bağırdığında hiç düşünmeden "Evet!" dedim. Beni umursamayıp asansöre binerek zemin kata basınca kapı kapandı. Hırsla içeriye girerken Cüneyt Bey'i öldürmekten beter edeceğimi biliyordum. ★★★★★ #Cüneyt Ofisteki odamda parti verirken Güneş cadısından kurtulmanın keyfiyle müziği biraz daha açıp şarkıya dans ederek eşlik ettim. Üçtür beştir Kızlar hoştur Dünya boştur... Kendimden geçmiş gibi dans ederken birden kolumdan tutulmamla müziğin sesinin kapandığını fark ettim ama en kötüsü bana bir adet öfkeyle bakan mavi gözlerle karşılaşmaktı. "Güneş Hanım mesaiye mi kaldınız?" diye sormamla yüzüme inen tokat, sesimi fena kesti. "Uf anam acıttı!" diye tepki gösterdiğimde "Siz ne hakla benim hakkımda atıp durursunuz?" diye bağırarak sordu. Ah anne, sen de neden sana söylediğim her şeyi bu şeytana söylüyorsun? Elimi yüzümden çekip sesime ciddiyet katarak "Güneş Hanım kendinize gelin! Ne yaptığınızı zannediyorsunuz?" diye suçsuzmuşum gibi bağırdım. Öfkeyle bana bakmaya devam edip "Cüneyt Bey haddinizi bilin ve bir daha özel yaşantım hakkında atıp tutarsanız ben size ne yapacağımı iyi bilirim!?" diye bağırdı. "Neyden bahsettiğinizi anlamıyorum ama yarına kadar istifanızı vermezseniz ben size ne yapacağımı biliyorum!" Bir an şaşırınca yemi yuttuğunu sandım ve ona baktım. O ise bana bir Sherlock Holmes edasıyla bakıp açığımı bulmaya çalıştı. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim aşırı derecede Sherlock Holmes hayranıyım. "Beni buradan rahat bir şekilde kovabilmek için bunları yapıyorsunuz değil mi?" diye sorduğunda evet dememek için kendimi tuttum. Güneş'i arkamda bırakıp dolaba yöneldim. Kendime süt çıkarıp bardağa doldurduktan sonra "Siz bana hesap soramazsınız ben size sorarım ve bu hadsizliğinizin hesabını vereceksiniz!" diye bağırıp bardağa doldurduğum sütü afiyetle içtim. Güneş'e döndüğümde her an beni gözlerinden çıkan kıvılcımlarla yakacak gibi dururken "Süt ister misiniz?" diye aldığım güzel tattan ona ikram ettim. "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?" diye bağırınca süte baktım. "Bir kere konu süt olunca ben kimseyle dalga geçmem!" diye onu gibi sertçe bağırdım. Gülümseyerek elimdeki bardağı gösterip "Süt benim en sevdiğim içecek." dememle birkaç adımda dibimde durdu. Elinin tersiyle bardağa vurup bardağın elimden düşmesini sağlayınca bu sefer gerçek bir öfkeyle ona baktım. "Ne yaptığını zannediyorsun!?" diye bağırıp kolunu kavradığımda o da aynı öfkeyle gözlerime baktı. "Siz de en sevdiğim düzenimi, yalnızlığımı böyle elinizin tersiyle bozdunuz!" diye bağırıp kolunu kurtarmaya çalıştı. "Ne tahammülsüz bir kadınsın!" diye öfkeyle söylendim. İterek kolunu serbest bırakacakken yakamı kavramasıyla dengemi kaybedip ikimiz beraber yere kapaklandık. Güneş'in bendeni üzerimde durduğu yetmezmiş gibi bir de dudakları dudaklarımın üzerinde durmasıyla ikimizde şaşkınlıkla birbirimize baktık. Ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette ona bakmaya devam ederken "Cüneyt!" diyen sesle kanım dondu...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD