HÜSRAN

2557 Words
TURAN SARICA Son yarış ve beklenen zafer. Bu sezon başında bir planlama yapmıştım ve gerçekten her şey planladığım gibi gitmişti. Tüm hayatım boyunca her hedefim planlıydı. Planlama gerçekten insanın hayatını düzenliyor ve zafere giden yolda çok yardımcı oluyordu. Sonuç olarak planlı bir şekilde tüm yıl zorlu çalışmalarımın karşılığı şampiyonluk ile ödüllendirilmişti. Herkesin korkusunun aksine ben bu sporu seviyorum. Yarışmayı hızı ve kontrolün ellerimde olması beni gerçekten mutlu ediyordu. İnsanlar babası otel zinciri sahibi bir yatırımcı olan, üstelik bu zenginliğin tek varisi adamın nasıl oluyor da motor yarışı hastası olabildiğini anlamakta zorlanıyordu. Hiç kimsenin bunu anlamasını beklemiyordum. Hayatım benim kontrolümdeydi ve eğer bir işin tüm kontrolü bendeyse mutlaka biraz çılgınlık olurdu. Buda etraftaki herkese garip gelirdi. Umurumda olmayan bir şeyde da diye düşünüp yoluma devam ederdim. Bu benim tutkumdu hiç kimsenin düşüncesi için değiştirmeye de niyetim yoktu. Hedeflerim arasında bulunan şampiyonluklardan biri de dünya şampiyonluğuydu. Yarış için sadece bir sene kalmış olmasına rağmen önümde çok fazla çalışma vardı. Elbette dünya şampiyonluğu son yarışım olmayacaktı fakat, şirkette babama destek olmak adına daha fazla iş yükleneceğimden emindim. Çok fazla çalışıyor ve yaşı ilerledikçe daha çok yoruluyordu. Bu sene başında yarışlara hazırlık için kampa gitmeden hemen önce benimle çok güzel bir konuşma yapmış ve gerçekten böyle bir adamın benim babam olmasından duyduğum mutluluğu tarif edemeyeceğimi anlamıştım. Babam ve annem tam bir aşk evliliği yapmışlardı. Bende o aşkın içinde dolu dolu sevgi ile büyümüştüm. Babam işlerden anneme gerektiği kadar zamanı bunca yıl ayıramadığını ve annemin de bundan hiç şikâyet etmediğini söylemiş fakat annemin hayalini kurduğu dünya turu için artık işlerin başına geçmem gerektiğini gayet net bir şekilde belirtmişti. Yıllarca beni belli bir düzeye getirebilmek için çalıştıklarını ve artık tatil yapma, hayatın keyfini çıkarma sırasının kendilerinde olduğunu söylemişti. Haklı bir istekti ve kabul etmekten başka bir çarem yoktu. Babamın yıllarca bu şirketler zinciri için feda ettiği hayat, gençlik, zaman hiçbir şekilde geri gelmezdi ve çok kıymetliydi. Bana sundukları bu hayatın karşılığında benim yapmam gereken sadece bu mirası güvenli ve başarılı bir şekilde geleceğe taşımaktı. Bunun için düşünmem bile adil gelmiyordu. Onun için tüm planlarımı şirkete oranla düzenleyip yoluma o şekilde devam etme kararı almıştım. Bugün ise tüm ekip için güzel bir yarış olmuştu. Zaferin bizim olması ve karşılığındaki ödüller herkesin sevinçten uçmasını sağlamıştı. Herkes planını neredeyse bir yıl önceden düzenlemişti. Günün sonunda sadece çılgınca eğlenmek istiyorlardı. Herkes yorgunluğunu stresini kendince belirlediği bir şekilde coşkuyla kutlarken ben tüm zaferlerin sonrasında olduğu gibi elimde biram ile motorumun üzerinde dinleniyordum. Üzerimden neredeyse bir kamyon geçmiş gibiydi. Yorgunluktan uyuşmuş gibi öylece sessizce oturuyordum. Elimdeki biradan bir yudum aldım ve gülümsedim kimi kandırıyorum tüm yarış kampı boyunca aklımdan bir an olsun çıkmayan o mavi gözleri düşünüyordum. Açık renk teni, kusursuz yüz hatları ve mükemmel dolgunluktaki dudakları bir erkeğin dileyebileceği güzelliğin çok üstüne sahipti. Gülüşü ve gülüşünün gözlerinde bıraktığı ışıltı resmen beni büyülemişti. Onu nişan sonrası yemek için almaya gittiğimde restorandan ayrılmış olduğunu öğrenmiştim ve bu benim için gerçekten hüsran olmuştu. O nefes kesici güzelliğin ruhumda yarattığı bu elektriklenmeyi daha derinlerimde hissetmek istiyordum fakat kimse yaşadığı evin nerede olduğunu bilmiyordu. Onu İtalya’nın sokaklarında ev eve arama imkânım yoktu fakat birkaç kişiye haber salmıştım. Nerede olduğu hakkında bir şeyler bulmuşlardı sonuç olarak nerede yaşadığına dair fikir sahibiydim. İtalya’da bir anda kapısında bitemeyeceğimi biliyordum ve uygun bir an kolladım fakat zaman hızlı geçmişti. İlk hafta zaten evinden çıkmadı ve çıktığında ise birkaç iş görüşmesine gitti. Ardından da evinde kalmayı tercih etti. Bir sonraki hafta şampiyonlar yarışı vardı ve geri dönmem gerekiyordu. Bir önceki yılın şampiyonu ile bu yılın şampiyonu arasında yapılan küçük bir yarıştı ve geçen sene milimlik bir farkla beni geçen adi düzen baza haddini bildirmem gerekiyordu. Haftanın son günü geldiğinde başka bir sefere karşılaşmamızı daha kolaylaştıracak nedenleri dilemeyi umdum. Fakat gece sabaha karşı uçuşum vardı ve arkadaşlarla bir şeyler içmeye gittiğim barda her şey değişmişti. Hayatın farklı bir tesadüf trafiği vardı. Ne zaman nerede nasıl bir karşılaşma olacağını kestiremiyorduk. Bu gecede öylesi bir geceden biriydi ve hayatımın nadir oluşan tesadüflerinden birini iliklerime kadar hissediyordum. Karşımdaki bar taburesinin üzerinde fazlasıyla mutsuz ve üzgün, üstelik bir o kadar da büyüleyici güzellik ile nefesim kesilmişti. Hüznü ona ne kadar uzak mesafede olsam da kendini hissettiriyordu. Yanına gidip ona merhaba demek istedim. Tam zamanı olduğunu farkındaydım fakat o anlık yalnız kalmak istediği ve bir karar verme aşamasında olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Bu kız ile kaderimde bir kesişme vardı. Nasıl olduğu hakkında herhangi bir fikrim yoktu fakat sürekli bir yerlerde o mavi gözlerin gözlerim ile buluşmasının bir nedeni olmalıydı? Bu karşılaşmaların tesadüf olması imkansızdı. Onu her gördüğümde kalp ritmimin değişmesinin, gözlerimi onun üzerinden alamayışımın, onu koruma içgüdüsü ile bir an olsun uzak kalamamamın gerçekten bir anlamı olmalıydı. Yalnız üzgün ve büyüleyici görüntünün yanı sıra fark ettiğim kadarıyla çok ama çok hızlı gidiyordu. O tabureye oturduğundan bu yana iki saat geçmiş olmasına rağmen üçüncü shot bardağını midesine indirmişti. Hala o taburede oturuyor olabilmesi bile bir mucizeyken hala içme çabasında olması da şaşırtıcıydı. Fazla güzel, fazla çekiciydi ve herkesin özellikle de çakalların dikkatini üzerine toplamıştı. Gecenin ilerleyen saatlerinde veya sonunda istemediği bir şeye zorlanması muhtemeldi. Gerçi kendisi basını belaya sokma durumunda kesinlikle bir numaraydı. Bunun tek sorumlusu ise bu kadar güzel ve dikkatsiz olmasıydı. Gözlerimi bir an olsun büyüleyici güzelliğinden alamıyordum. Daha doğrusu başına bir bela almadan evine kadar sağ salim gitmiş olduğundan emin olmak istiyordum. Bu şekilde içmeye devam ederse pek mümkün olmayacakmış gibi görünmüyordu çünkü biraz önce kendisine verilen kesinlikle içinde tehlikeli bir madde olduğu belli olan içkiyi sırf inat olsun diye içmişti. Üstelik barmen ve yanına yaklaşan şerefsizin niyeti bariz belliyken. Yerimden bir an olsun kıpırdamadan onları izliyordum. Sanki gözlerimi ondan ayırdığım anda ortadan kaybolacak ve ona zarar vereceklermiş gibi hissediyordum. Mekân fazlasıyla karanlıktı. Barmenler haricinde masa aralarında gezen garsonlar vardı ve sanırım beşinci kere masama gelip bir şey içip içmeyeceğini soruyordu. Yeterince içmiştim ve daha fazla içersem kendimi kontrol etmekte zorluk çekebilir ve karşımdaki bu şerefsizi kontrolsüzce öteki tarafa gönderebilirdim. Benim için hiçbir sakıncası yoktu fakat pisliğin teki yüzünden yıllarımı İtalya’nın pis hapishanesinde geçirmek gibi bir niyetim yoktu. Onun için garsona tam cevap vermeye hazırlandığım esnada güzelliğin masadan kalkmaya çabaladığını fakat bunun yardıma ihtiyacı olduğunu fark ettim. Nasıl oturduğuna dair şaşkınlık yaşadığım tabureden kalkmaya çalışması da şaşırtıcıydı. Tabi ki son içkisini kafa yapıcı olduğuna inandığım bir madde koyarak kendisine ikram eden şerefsiz vaktinin geldiğini gösterircesine yanına yaklaştığında dişlerimi bu kadar sert sıktığımı çenemi ağrımasından anladım. Derin bir nefes aldım ve bana içki içip içmeyeceğimi artık cevap vermemi umarak bekleyen garsona “Sanırım daha hareketli ve sert bir aksiyon istiyorum” dediğimde garson ne söylediğimi bile anlamadı. Onun için ona yüzündeki aptalca ifadeye sıkılmış bir şekilde, “Hayır kalkıyorum” dedim. Garson fazla durmadı ve ısrar etmeden masamdan uzaklaşırken güzelliğin düştüğü çakalın kollarından kurtulma girişimlerini seyrettim. Nasıl oluyor da tüm bu gerzekleri etrafında toplayabiliyor ve üstelik her seferinde aynı duruma düşmeyi başarabiliyordu? Güzellik başa bela dedikleri bu olsa gerekti. Adamın onu sürüklemesi ve onun çaresiz kurtulma çabasını seyrederken derin bir of çekerek ayağa kalktım ve “Hayatımda hiçbir kız için bu kadar adam dövmedim güzellik. Umarım değer” diye söyledim ve hızla peşlerinden yürümeye başladım. Adam gerçekten şerefsizdi. Daha fazla kollarındaki güzelliği soldurmaması için çırpındığı kollardan onu çekip aldım. Vücudu göğsüme çarptığında saçlarından yayılan koku ile anlık duraksadıysam da sonuç olarak onu o pislik herifin elinden kurtarmıştım. Onu evine götürmek için arabama kadar kucağımda taşıdığım süre boyunca kokusunu içime çektim. Uyuşmuş bir kedi misali kollarımda kıvrılmıştı. Zararsız uysal bir kedi. Şu anda ona bulabileceğim tek benzetme buydu ve gece boyunca onu kucağıma yatırım mırlayan kedi misali başını okşamamı isteyecekmiş gibi hissettiriyordu. Korku ve endişe bedenini terk etmiş olmalıydı ki neredeyse gevşemiş bir şekilde uykuya dalmak üzere olduğunu hissedebiliyordum. Onu arabamın ön kapısından içeriye dikkatlice sokup koltuğa yerleştirirken yüzüne daha yakından bakma fırsatım oldu. Ciddi anlamda baş döndürücü bir güzelliğe sahipti. Hiçbir erkeğin sahip olamayacağı kadar güzel ve büyüleyiciydi ve bir o kadar her erkeğin sahip olmak için kıyasıya yarışacağı türden bir güzellikti. Kadınların güzelliğinden her zaman korkmuştum. Güzel bakışlar, güzel bir fizik harika bir gülüş ve mükemmel bir yüz bir erkeğin tüm hataları yapmasına neden olurdu. Fakat bu güzellikte beni çağıran hissi ertelemek veya unutmak istemiyordum. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu fakat neredeyse 26 yaşında olmama rağmen daha önce hissetmediğim her ne varsa bu güzellik ile içime doluyordu. Ben onu izlerken bir şeyler mırıldanmaya başlamıştı ve mırıltı dahi olsa ne kadar tatlı olduğuna gülümsedim. Söylediklerinin hiçbirini anlamıyordum. Yine de çok keyifliydi. Onun için “Hangi dilde konuştuğunu anladığımda sana cevap vereceğim” diye söylendiğimde hala mırıldanıyordu. O kadar tatlı ve şirin bir kedi gibiydi ki kedilerden hazzetmesem de şu anda onu kucağıma alıp uyanana kadar saçlarını okşamak istiyordum. Emniyet kemerini takıp kapısını kapattım ve arabaya binip barın bulunduğu sokaktan hızla uzaklaştım. Onun evinin nerede olduğunu kaçıncı katta ve hangi dairede olduğunu zaten biliyordum. Onun için arabayı sakin ve yavaş bir şekilde sürmeye başladım. Yaşadığı evin bulunduğu apartmanın önünde durduğumda derin bir nefes daha aldım. Güzellik fazlasıyla derin bir uykuya dalmıştı ve bu gece orada olmasaydım u anda nerede olduğunu hayal edince kalbimin sıkıştığını hissettim. Uyandığında düşeceği durum ve bu durum karşısında yaşayacakları atlatamayacaklarını hayal ettiğimde ise tüm bedenim dehşet ile titredi. O pislik herifi kesinlikle öldürmeliydim. Böylesi iğrenç yaratıkların yaşamaya hakkı olmadığını düşünenlerdendim. Hala kendimi durdurabildiğime şaşırmıyor değildim. Arabamı apartmanın girişinden çok az ileriye sakince park ettim. Koltukta yan dönerek birkaç saniye hemen yan koltukta huzurlu ve kendinden geçmiş bir şekilde mışıl mışıl uyuyan güzelliği seyrettim. Bıraksam kendine gelene kadar burada uyurdu. Nasıl uyanacağını ve uyandığında vereceği tepkiyi gerçekten merak ediyordum. Yüzünün sağ tarafına akan saçlarını elim ile kulağının arkasına çektim ve sürekli dinlediğim ve gerçekten fazlaca bağımlısı olduğum şarkının sözleri kulağıma dolduğunda mırıldanarak, “Benim aklım sende, seninki nerede “diye söyledim. Aklının ne ile dolu olduğunu, neden onu her gördüğümde mutsuzluğun kollarından kurtulmak için çırpınıyordu, neden gözlerinin ışıltısı bir zindana hapsolmuş fakat sanki çıkış yolunu bir türlü bulamıyormuş gibi sönüktü. Elini tutup seni oradan çekip almak istiyordum ama elimi tutup tutmayacağın konusunda emin olmama gerekiyordu. Birkaç saniye şarkının bitmesini onun mükemmel uykusunu izleyerek bekledim. Şarkı bittiğinde arabadan yine sakince çıktım. Arabanın etrafında dolandım ve kapısını açarak uyandırmamaya dikkat ederek yavaşça onu kucağıma aldım. Cidden çok zayıf ve hafifti. Fazla ağırlık çalıştığımdan mı bilmiyorum ama kucağımda bir beden değil tüy taşıyormuşum gibi hissettiriyordu. Apartmanın kapısının açık olması gerçekten sinirlenmemi sağlamıştı. Ciddi anlamda güvenlik eksikliği vardı. Buraya herkes elini kolunu sallayarak girebilirdi. Bu konu ile ilgili düşünmemeye çalışarak merdivenlere yöneldim. Dairesi birkaç kat üstteydi ve dairesine ulaşmam için biraz merdiven çıkmam gerekecekti. Kucağımda bu şekilde uyuduğu sürece herhangi bir sorun yoktu. Dairenin önüne geldiğimde hiç onaylamasam da çantasını kurcalamak zorunda kaldım. Çünkü neredeyse kendinde değildi ayakta durmadı için onu belinden tek kolum ile tutmak zorunda kalmıştım ve onun bana sarılıp dudaklarını istemeyerek de olsa boynuma dayaması işimi hiç ama hiç kolaylaştırmıyordu. Anahtarını bulup kapıyı açtığımda yürümesi için “Hadi bakalım güzellik, sanırım seni artık yatırmamız gerekiyor” diye söylendim. O ise kollarını boynuma daha sıkı dolayarak, “Beraber yatacaksak sorun yok” dediğinde içimde yükselen isteği bastırmak zorunda kaldım. Gerçekten şu anda seninle aynı yatakta uyumayı ve yapacaklarımızı hayal etmeyi bile istemiyordum. Çünkü eğer öyle olursa kendimi durdurabileceğimden bile emin değildim. Onun için “Bence sen tek başına uyumalı ve sabah kalktığında başına giren ağrı ile biraz kıvranmalısın” dediğimde sırıtarak boynumdan başın kaldırdı ve “Sanırım beni kurtarmış olsan da beğenmiyorsun. Sence de bu kadar tesadüf fazla değil mi? Yani eğer bir gün biri ile birlikte olacaksam bunun senin gibi biri ile olmasını isterim. Badem bir gün olacak neden bu gece olmuyor?” diye sorduğunda içimde uyanmaya başlayan mağara adamına ‘sakın deneyeyim deme pislik herif’ bakışını atıp dizginlemeye çalıştığım esnada gözlerine baktım ve bakışlarındaki arzuyu, karanlığı gördüm. Lanet olası piç kurusu ona yarıcı madde vermiş ve tüm hormonlarını alarma geçirmişti. Şu anda ne hissettiğinin farkında bile değildi. Onun için gülümseyerek, “Harika bir güzelliğe sahipsin ve inan bana sana hayır demek gerçekten beni fazlasıyla zorluyor. Fakat bir kadın ile birlikte olacaksam benim kim olduğumu ve kimin olduğunun farkında olmasını isterim. Onun için iyi bir uyku seni kendine getirir. “Dediğim ada dudaklarımı kaplayan yumuşacık dolgun, lezzetli dudaklar ile nefesim kesildi. Elleri boynumu daha çok kavrarken öpüşündeki sıcaklık tüm bedenimi sarmıştı. Buna birkaç saniye daha devam edecek olursa içimdeki mağara adamını kontrol etmem imkansızdı. Tüm ağzımı kaplayan bu dudaklara karşılık vermememde imkansızdı. Onu bedenime daha çok bastırırken dudaklarından çıkan inleme ile ne yaptığımın farkına vardım ve hızla onu kendimden uzaklaştırarak, “Durmalısın güzellik” dediğim anda bakışlarındaki ateşin beni daha fazla nasıl yakabileceğini hayal bile edemedim. Derin bir nefes alıp bedenimde yükselmek üzere ateşi bastırmak ve kontrol altına alabilmeyi umdum. Ondan sonrasında ise tane tane çıkardığım kelimeler eşliğinde “Şimdi seni koltuğa yatıracağım ve sen biraz uyuyacaksın. Kendine geldiğinde pişman olduğun bir şey olmaması adına” Dedikten sonra hamlelerini engellemek için onu hızla koltuğa götürüp uzanırcasına yatırdım. Hala mırıldanıyordu. “Neden pişman olacağımı düşünüyorsun?” diye sorduğunda bir an duraksadım ve yüzüne odaklandım. Gözleri kapalıydı, kendinde değildi ve olağan üstü güzel ve karşı konulmazdı. Birkaç saniye sonra kesinlikle derin bir uykuya dalacaktı ama teni alev alevdi. Ona kontrolü dışında verilen madde yüzünden şiddetli bir arzu ile yanıyordu. Fakat bu durumdayken ona dokunmak bildiğin fırsatçılık olurdu. Bu hiçbir şekilde taktir ettiğim bir durum olamazdı. Onu birkaç saniye yalnız bıraktıktan sonra odalara yöneldim. Çok fazla oda yoktu ve yatak odasını bulmak zor olmamıştı. Odası da kendi gibi sade ve zarifti. Odaya tam anlamıyla sarı hakimdi ve sarının en çok sevdiği renk olduğunu anlamış oldum. Yatan odasında küçük bir dolap vardı ve rast gele onu açtığımda üzerine örtebileceğim ince örtülerin orada olduğunu gördüm. Hızlıca bir tanesini aldım ve o örtünün de sarı olmasına sırıtmadan edemedim. Evet kesinlikle sarıyı çok ama çok seviyordu. Salona girdiğimde gerçekten de uyuya kalmıştı. Ayağındaki ayakkabıları çıkarırken şaşkınlığımı engelleyemedim. Bu derece yüksek topuklu ayakkabılar ile yürüyebilme yeteneğini sonuna kadar kullanabildiği için. Onun koltukta daha rahat bir şekilde uzanmasına yardımcı oldum ve üzerini örttüm. Birkaç saniye onu izledim ve o esnada, “Bir gün seninle gerçekten tanışacağım karanlıklar kahramanım” diye mırıldandığı esnada daha çok gülümsedim ve “Kesinlikle” diyerek karşılık verdim. Gerçekten gitmek zorunda olduğum için kendime bir ton küfür savurmak istiyordum. Sadece uyandığında onunla gerçekten fazlasıyla eğlenmek ve onu güzel bir kahvaltıya çıkarmak ya da ona güzel bir kahvaltı hazırlamak istiyordum. Bazen kendi kurallarımı biraz esnetmem konusunda rahat olmak istiyordum. Takımdaki herkes neredeyse kampa 1 hafta geç gelirdi. Ben ise ilk günü orada olmak zorunda kalırdım. Hem bu güzelliğin yanında kaldığım anda ondan kopabileceğimi de sanmıyordum. Onun için kesinlikle kalmamam gerekiyordu. Bana neler olduğu hakkında kesinlikle fikir yürütemiyordum. İlk defa kalbim bir kadının güzelliğinde bu denli ritim bozukluğu yaşıyordu. Cebimdeki telefonum çaldı ve “Efendim” diyerek cevapladım. Telefonun diğer ucundaki gerçekten hayatı sadece zevk olsun diye yaşayan takım arkadaşım John kahkaha atarak, “Sarışın hatun ile işin bitti ise kaldır kıçını uçak 2 saate kalkacak” dediğinde dişlerimi sıkarak. Koltukta uzanarak yatan güzelliğe baktım. Onu bırakırsam geldiğimde bulamayabilirdim. Derdi her ne ise buralardan gidecekmiş gibi duruyordu. Gözlerimi bir an olsun ondan ayırmadan, “Benim değil sizin o uçağa yetişmeniz gerekiyor. Ben 3 gün sonra sizinle yarış öncesi son antrenmanlarda görüşürüm.” Dediğimden telefonun diğer ucundaki John “Siktir gerçekten mi? Şaka yapıyor olmalısın” diye bağırsa da onu duyumsamazlıktan gelerek, “Ciddiyim. Yokluğumu aratmayın” diyerek telefonu kapattım ve gülümseyerek koltukta uzanan güzelliğe baktım. “Bence artık tanışmanın zamanı geldi güzellik” dediğimde daha çok sırıtarak tam karşısındaki koltuğa uzandım. Sabah olmasını ve o güzel gözlerinin açılmasını vereceği tepkiyi gerçekten merak ediyordum. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Yorucu bir gecenin sonunda huzurlu bir uykuya ihtiyacım vardı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD