7. Bölüm - Ruhumu Şeytana Sattım

863 Words
SEHER: O gece, içimde birbirine karışmış onlarca duyguyla oturuyordum masada. Gözüm bir yandan Elif’teydi ; ara sıra sessizleşip gözlerini uzaklara dikip düşüncelere dalıyordu. Can, gülümsemesini eksik etmiyor, her an bizi ayağa kaldırmaya çalışan tatlı bir mücadele veriyordu. Ne Elif’ in dalgınlığı, ne benim içimde kıpırdayan geçmiş hiçbiri onun gözünden kaçmazdı zaten. Mekânda hava iyice ısınmıştı. Bazı masalarda insanlar ayakta şarkılara eşlik ediyor, dans edenler sahnenin etrafında dönüyordu. Ama biz üçümüz, nedense bu kalabalığın içinde bir başka yalnızdık. Sahneye çıkan solistin sesinde hüzün vardı. O an bir şey içime düştü. Derin bir nefes alıp Can’a döndüm. “Bir kapanış şarkısı söyleyelim mi?” dedim. Gözleri hemen parladı. “Elif?” Elif, önce şaşırdı. Sonra yavaşça başını salladı. “Tamam,” dedi. “Bu geceye bir şarkı yakışır.” Ayağa kalktık. Kalbim hızla atıyordu. Hem şarkı söylemenin heyecanı, hem birazdan o kalabalığın içinde yeniden görünür olmanın tedirginliği vardı içimde. Ama bu kez yalnız değildim. Can yanımda, Elif diğer yanımda durdu. Ve ben konuşmaya başladım: “Bu şarkı biraz içimizi dökmek için. Biz söylemek istedik. Hepimiz için.” Ardından Can başıyla soliste işaret etti. Müzik yükseldi. Ve o an, içimizdeki yara sesiyle sahneye aktı… “Kırk canım olsa Birini vermem Sen değmezsin, değişmezsin Seni sahibin sevsin…” İlk cümleleri söyledim; sesim titremedi, ama gözlerim uzaklara bakarken içim yandı. Yüzümde hafif bir gülümseme, ama içimde bir kırılma sonra Can devraldı sözleri, Elif arkamızdan usulca eşlik etti. “Hangimiz haklı Dünyalar farklı Bu alemde işim olmaz Yaram kalbimde saklı…” Ve üçümüz birlikte, o unutulmaz nakarata girdik: “Bu gece kalbimi evde bıraktım Ruhumu artık şeytana sattım Seni sevmekle büyük hata yaptım Elveda tatlım…” Sözler her defasında daha ağır geldi kalbime. Bu kez sadece söylemedik, yaşadık… Bir zamanlar her şeyiyle sevdiğim adamın gözleri üzerimdeydi. Ve ben, ona değil içimdeki kırılmış Seher’e söyledim bu satırları. Can yanımda durduğunda, onun gülümsemesiyle biraz nefes aldım. Elif’in sesiyle gözlerimiz doldu. Şarkı bittiğinde sahnede alkış vardı, ama biz üçümüz içimizdeki sessizliğe geri döndük. Ve ben o gece kalbimi sahnede değil, çok daha önce bir yerde bırakmıştım zaten. SAVAŞ: Sahneye bu sefer üçlü çıktıklarında mekânın içindeki hava değişti. İlk başta fark etmemiş gibi yaptım. Sanki göz ucuyla bakmıyordum. Ama her nota yükseldiğinde, her kelime dudaklarından döküldüğünde içim biraz daha yandı. Seher. O bendeki hâliyle tamamen zıttıydı bu gece. Karşımda duran kadın o nazlı, çocuksu kız değildi. Sesindeki sertlik, duruşundaki özgüven, gözlerindeki inat artık onu tanıyamıyordum. Ya da asıl sorun şuydu: Ben onu hiç tanımamıştım. İlk kıta başladığında elimdeki bardağı sıktım. “Kırk canım olsa, Birini vermem…” O an, onun bir başkasına ait olma ihtimali bile midemi burktu. Yanında Can vardı. O adamın gözleri rahat, sahnedeki hâli Seher’le bütün gibiydi. Sanki yıllardır birlikteymişler gibi… Birbirlerini anlayan, tamamlayan bir ikili… Ve işte o an: “Seni sevmekle büyük hata yaptım… Elveda tatlım.” Bu cümle, içime saplanan bıçağın sapını çevirdi. Bir zamanlar onun gözlerinin içini güldüren adam bendim. Şimdi ise o sözleri bana söylemiş gibiydi. Belki de söyledi. Bilmiyordum. Sahnedeki ışıkta parlayan teni, boynundaki zarif kolye, saçlarının omuzlarına dökülüşü… Her ayrıntı kalbimi sıkıştırıyordu. Ben onu yıllar önce çocuk bulmuştum. Ama karşımdaki kadın… Sadece güçlü ve güzel değil ulaşılmazdı da. Tuğrul bir ara bana döndü, “İyi misin?” dedi gözleriyle. Cevap vermedim. O da fazla kurcalamadı. Ama beni tanır. Ben gözümü kıstıysam, içimde fırtına vardır. Sahne bitti.Alkışlar yükseldi. Ama ben tek bir kelime bile edemedim.Yanımdan geçerken Seher bana bakmadı bile. Göz göze gelmemek için çabaladı belki.Ya da bakarsak yıkılacağımızı biliyordu. Onları izledim. Mekândan çıkarken Can onun sırtına hafifçe dokundu. Onu korur gibi… sahiplenir gibi… Bu detaya takıldım. Can, Seher’in omzuna sadece dostça mı dokundu? Yoksa daha fazlası mıydı? İçimde öyle bir sıkışma oldu ki, kelimelere dökemedim. “Ne yapıyorsun Savaş?” dedim kendime. “Yıllar önce sen terk ettin. O çocuksuydu, sen adam olmaya çalışıyordun. O seni sevdiğinde, sen yüzüne bile bakmadın. Şimdi neyin kıskançlığı bu?” Ama kıskanıyordum. Can’ı, seslerini, dokunuşlarını, göz göze gelişlerini… Her şeyi kıskanıyordum. ⸻ Tuğrul’la çıkışta birkaç kelime konuştuk. O da garip davranıyordu. Farkındaydım, Elif’e sürekli göz ucuyla bakıyordu.Elif de değişmişti. Eskiden sönük, sessiz biriydi. Ama bu gece bakışlarındaki çekim başka bir şeydi. Ben ise kendi cehennemimdeydim. Dışarı çıktığımda soğuk hava yüzüme çarptı. Ama içimdeki yangını söndürecek kadar serin değildi. Tuğrul bir sigara yaktı, bana da uzattı. “İçmiyorum artık,” dedim. Aslında yalan söyledim. Ama o an, bir şeyleri içime değil, dışarı bırakmak istedim. O anı düşündüm… Seher’in sesiyle bana söylediği o cümleleri… Sanki beni mezarıma uğurluyordu. Sanki “Seninle olan benden geriye hiçbir şey kalmadı,” diyordu. Ama kalmıştı. Kalbimde hâlâ ona ait kırık bir yer vardı. Ve o kırık, bu gece daha da derinleşmişti. Tuğrul, Can’a neden sahnede bu kadar yakın olduğunu sormamıştı ama ben sordum. O lavabodayken yakaladım. “Seher’le aranda ne var?” dedim. Sözlerim soğuktu ama içim ateşten bir parça gibiydi. Can gözümün içine baktı. Gülümsedi. “Yıllar geçmiş Savaş,” dedi. “Sence varsa, neden bu kadar sessiz kalırım? Yoksa, neden seni bu kadar sinirlendireyim?” Cevap veremedim. Çünkü haklıydı. Ben susarak kaybettim. Şimdi sesini duysam da, onu geri kazanacak bir cesaretim yoktu. En azından şimdilik. ⸻ O gece uyuyamadım. Seher’in sesi, o şarkı, o bakışlar… Her şey beynimde yeniden ve yeniden çaldı. Ama asıl sessizlik… Kalbimdeki fırtınaydı. Ve ben yine sustum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD