İnsan, hayata yeniden başlayabilmek için, içinde bir umut kırıntısı hep saklar. O kırıntı çoğu zaman, insanın dişinin kovuğuna da geçmez. Ama öyle zaman olur ki, boğazında büyüyüp bir türlü yutamadığı lokma da olur, karnını doyuran azık da. Hani derler ya, 'çöpsüz üzüm' diye, kendisini bu şekilde nitelerdi Devrim. Herhangi bir bağı yok, kökü yok, ondan filizlenen dalı yok. Yek başına, ıssız ve kimsesiz. Ama şimdi nereden geldiğini bilmediği bir kırıntı var içinde genç adamın. Sanki o kırıntıya sahip çıksa kök salacak, salkımlar bırakacak, bağı bostanı olacak gibi hissediyordu. Yaprak gözlü kız 'canım yandı' dedi ya; sanki birisi o, başına buyruk üzüm tanesinin üzerine bastı ve yıllardır onu ayakta tutan dirayetini ezdi geçti. Aynı zamanda yaprak gözlü kızın da ne kadar kırılgan ve esen

