☆3.bölüm☆

1379 Words
*** Hala Haşmet ağanın sorusuna cevap vermeyen Dalga, dudaklarını ıslatarak "Bilmiyorum, beni vurdu ve ortalıktan kayboldu." Dedi. "Vay namussuz!" Diyen dedesine baktı. "Niye kocamı sordun Haşmet dede?" "Niye senle gelmedi diye merak ettim kızım." Genç kız başını anladım dercesine salayarak ayağa kalktı. "Ben gideyim, iyi akşamlar." Dedesinin yanından ayrılıp odasına giderek yatağına oturdu. Elini boynuna götürüp o boşluğu hissedince içi bir kötü olmuştu çünkü kolyenin varlığına çok alışmıştı. Üzerini değiştirip yatağına girdi ve bedeninden çok ruhu yorgun olduğu için direk uykuya daldı. *** Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan kız, avluda mis gibi temiz havayla beraber sporunu yapıyordu. Yeni yeni uyanan ev haklı, uykulu gözlerle kızı gördüklerinde haliyle şaşırıyorlardı. Etraflarında spor yapan kadın nerdeyse hiç görmemişlerdi. Mutfak camından Dalga'yı izleyin Rojin, "Anam anam boynunu kıracak kız şimdi!" Diye gözlerini kısarken, kızı Dilzar sesli gülmüştü. "Ana onlar alışıklar." "Belli belli, şu vücuda bak. Kızın maşallahı var." "Vallahi öyle ana. Allah için güzel kız." "Kocası niye bu güzelliği bırakmış? Anlamak güç ha." "Ben araştırdım ana. Dalga adamın nişanlısını yanlışlıkla öldürmüş ama adam bunu bilmediğinden intikam almak için bizim kızla evlenmiş." Rojin hemen heyecanla oturduğu sedirden duruşunu düzeltip kızını pür dikkat dinledi. "Adam intikamını aldıktan sonra Dalga'nın masum olduğunu öğreniyor neyse bunlar barışıp birleşiyor. Ondan sonra artık her ne oluyorsa adam Dalga'yı vurup ortadan kayboluyor ve bizim kız da buraya geliyor." Rojin adamı oldukça merak etmişti. "Hele göster bizim damatın fotoğrafını." Dilzar hemen adamın ismini arama motoruna yazınca bir sürü görsel çıkmıştı. Annesine telefonunu uzatınca, Rojin telefonu hızla alarak tek tek fotoğraflara bakındı. "Abov! Kız bu insan mı Dilzar?!" "Vallah anne insanın inanası gelmiyor ama gerçekten insan." "Kızım bu adam çok yakışıklı." Dilzar telefonunu annesinin elinden çekip, o bu sefer fotoğraflara baktı. "Yakışıklı kelimesi yanında halt etmiş ana! Bunu bide canlı görmek vardı." Dalga ise sporunu bitirip su içmek için mutfağa girince ayakta dikilen ve sırtı ona dönük olan Dilzar'ın telefonuna gözü çarptı ve dediklerini de duymuştu. "Dimi Dilzar?!" Dediği gibi kız korkarak döndü. "Kusura bakma, korkuttum mu?" "Biraz Dalga. Ayrıca evet, maşallah kocan baya yakışıklı." Dilzar'a tebessüm edip kendine su doldurarak, sırtını tezgah dayayıp onlara döndü. "Yakışıklı olduğu kadar sadık olsaydı keşke." "Seni aldatı mı kızım?" "Yok Rojin yenge, bir iz bırakmadan öylece kayboldu." "Senin gibi güzel kıza yapılır mı bu?!" Diyen Rojin'e, Dalga hiç bir şey demeden suyunu içerken, Pervin ve kızı içeri girmişti. "Adam bir aya kalmaz başka kadınla karşısına dikilir." Diyip sohbete dahil olmuştu. Dalga, Pusat'ın öyle bir şey yapacağına ihtimal vermesede, ister istemez bunu düşünürken buldu kendini ve canı yanmıştı. "Pusat öyle bir adam değil!" Pervin alayla gülüp, eltisi Rojin'in yanına oturdu. "Erkek kısmına güven olmaz." Genç kız göz devirip başka bir şey demedi çünkü Pervin gibi bir kadına laf anlatarak efor sarf etmek istemiyordu. Dalga'nın gitmesiyle, Avşin Dilzar'ın elindeki telefonu çekerek Pusat'ın fotoğraflarına baktığında resmen ağzının suyu akmıştı. "Lan bu adam Dalga'da ne bulmuş?!" Dilzar sinirle elinden telefonu çekti. "Dalga onda ne bulmuşsa, o da onu bulmuştur." Avşin kuzenine alayla dil uzatarak kahvaltıyı hazırlamaya başlayınca, oturan kadınlarda ona yardım etti. Dalga ise odasına gidince ılık bir duş alıp hemen hazırlanarak aşağı indiğinde, kahvaltı masasına baktı ve çoktan herkesin geldiğini gördü. Kimseyi umursamadan direk abisine baktı. "Abi benim küçük bir işim var. Hal edip geleceğim, haberin olsun." "Kahvaltı yapsaydın önce abicim?" "Yok, size afiyet olsun." Diyerek konaktan çıktı. Dün o gittiği seyir tepesine giderek düşürdüğü kolyesini almak istiyordu. Ne kadar gitmemek için dirensede, kolyeden vazgeçememişti. Pusat bir gün ortaya çıkarsa ve neden gittiği konusunda haklı bir sebep sunarsa, kolyeyi attığı için pişman olacaktı. Ara sokaklara girip çıkarken, önünü iki adam kesti. "Çekilsenize bilader!" "Çekilmiyoruz bacım çünkü sen bizle geliyorsun." Adam kızın kolunu tutuğu gibi Dalga adamın kolunu ters çevirerek duvara yapıştırıp diğer adamın saldırmasına dahi izin vermeden döner tekmeyi yüzüne basmıştı. Birden etrafını ondan fazla adam sarınca, sırıttı. Onu tutmaya çalışan tüm adamların ağzını burnunu dağıtmıştı ancak savunmasız olduğu bir an da ağzına dayatılan pamuğu ne kadar solumak istemesede, en sonunda artık direnemeyip bilincini kaybetti. Adamlar hemen arabaya kızı bindirerek uyanırsa diye başına önlem amaçlı bez bir torba geçirdiler. Kısa süren bir yolculuktan sonra kızı boş bir eve getirdiklerinde, vakit kaybetmeden elini kolunu bağladılar çünkü tekrar dayak yemek istememişlerdi. Kapının sertçe açılıp kapanmasıyla, oraya döndüler ve ağalarının geldiğini görünce hemen duruşlarını düzeltiler. "Hoşgeldiniz ağam." Welat ağa hiç taviz vermeden baygın kızı gösterdi. "Bu mu?" "Evet Welat ağam. Bora'nın kardeşi." "İyi. Çıkarın şu bezi." Dalga ise çoktan ayılmış, etrafı görmesede onları dikkatle dinliyordu. Korumalar kızın başına geçirdikleri bez torbayı çıkardıklarında, Mardin'in gaddar ağasının her zaman çatık olan kaşları, bu sefer şaşkınlıktan havalandı. Ürkek bir kız bekliyordu, ona tehditkar bakışlarını diken bir kız görmeyi değil. Kızı dikkatle incelendiğinde güzelliği bir yana dursun, güçlü duruşundan epey etkilenmişti ancak bir sorun vardı. Bu kadar cesur bir kızın, o ailede yaşadığını daha önce ne görmüş ne duymuştu. Yanlışlık olduğunu düşünerekten, adamlarına bağırdı. "Yanlış kızı mı kaçırdınız lan?!" Adamlarının salaklık yaptığını düşünmek ona daha cazip gelmişti. Ta ki kız sessizliğini bozana kadar. "Hayır, adamların yanlış kızı kaçırmadı. Ben Dalga Çakı! Sende abimi kurşuna dizmek isteyen ağa zırvalığı olmalısın ama dikkat et de, o kurşunlar dönüp götüne isabet etmesin. Önden uyarıyı vereyim sonra babanın elini tutarak kapımıza dayanıp, beni şikayet etmeye gelme." Bu sözler karşısında adam oldukça sinirlenirken, korumalar istemeden bıyık altından gülüyorlardı. "Bana bak küçük hanım, dilini kopartıp eline vermeyeyim!" Dalga adamı hiç umursamadan burun kıvırdı. "Ayrıca Bora'nın senin gibi bir kardeşi yok." "Artık var demekki.!" Diye kız adama çemkirince, Welat ağa emin olmak için adamlarına baktı ve şimdi dağılan yüzlerini fark etmişti. "Hangi şerefsizlerden dayak yediniz lan?" Adamları başını eyip cevap vermezken, Dalga alaylı ses tonuyla konuştu. "Ayıp oluyor ama bir kadına şerefsiz demek." Welat ağa öfkeyle gözlerini yumarak elini saçlarının arasından geçirdi. Kızın bu kadar adamı dövebileceğine inanmak istemiyordu. "Ama kabul et adamlarını temiz dövmüşüm.! Ne kırık var ne çıkık sadece dikişli yaralar var." Ağa, sinirle kıza döndü. "Kimsin lan sen?" "Anlamıyor musun adam? Bora'nı kardeşi Dalga, diyorum ya!" "Welat ağam, kız doğru söyler. Bora'nın öz kardeşi, yani annesinin diğer çocuğu. Doğuma büyüme hep İstanbul'daymış." Adam bu duyduklarına şaşırsada belli etmeden kızın tam karşısına bir sandalye çekip oturdu. Dalga'yı baştan aşağı süzdüğünde, Mardin'li olmadığını zaten anlamıştı. "Sapık gibi beni süzecek misin yoksa adam gibi bana soru mu soracaksın?" Kızın bu hırçın tavırları Welat ağanın zoruna gidiyordu, zira daha önce hiç bir kız onla bu şekilde konuşma cesaretinde bulunmamıştı. "Soru sormak için buraya getirilmedin." Dalga alayla güldü çünkü niye buraya getirildiğini biliyordu. "Aklınca beni kaçırarak, abimi buraya çekeceksin ama yemezler, hele ben hiç yemem." Kurduğu planı kızın anladığını anlayan ağa, öfkeyle ayağa kalktı. "Lan niye bunu kaçırdınız?! Avşin ne güne duruyor?!" Resmen kaçırdığı kızdan rahatsız olmuştu. "Kırıldım ama benim Avşin'den ne eksiğim var.!" Dalga'nın yüzüne adeta kükreyerek, "Sus kadın!" Demişti. Tabi Dalga kimseyi dinlemediği gibi adamı da dinlemedi ve konuştu. "Abim buraya gelmez. Ya beni salın yada adamlarım sizi bir güzel sirkelesin." Dediği an, Vedat onlar içeri dalmıştı. Kız işte bunu bekliyordu. Adamlarının her an onu takip ettiğini biliyordu. "Vedat iyi insanlarsınız ha! Bizde tam sizden bahsediyorduk." "Olduğu kadar Patron." Diyen Vedat'a kız gülerken, patron demesini duyan Welat ağa kaşlarını çatmıştı. Dalga karşısında duran heybetli adama baktı. "Beni salıyor musun salmıyor musun?" Welat ağa sinirli bakışlarını adamına dikerek, kızın iplerini çözmesini istedi. Bu kıza daha fazla katlanamayacaktı. Dalga iplerden kurtulunca, ayağa kalkıp adamın tam karşısında durdu. "Sana abimi kurban etmem velet ağa. Hadi selametle!" Diyip alayla gülerek adamlarıyla beraber çıkarken, Welat sağ kolu olan adamına baktı. "Velet ağa mı dedi lan o bana?" Adam başıyla çekinerek onu onaylayınca, içindeki öfkeyi bastırmak için yumruğunu sıktığında, şakaklarındaki ve kollarındaki damarlar belirginleşmişti. Hangi cüretle onla böyle konuşabilirdi? "O kızın her şeyini bilmek istiyorum. En ince ayrıntısına kadar araştırın!" Diyerek adamlarına emir verdi. *** Adam çağresizce bileğindeki zincirlere bakıyordu. Gündüz müydü gece miydi? Kaç gündür buradaydı ve daha kaç gün burda kalacaktı? Adeta zaman kavramını yitirmişti. Peki ya sevdiği kadın iyi miydi? Ona kızgın mıydı yada onu çoktan unutmuş muydu? Aklındaki bu sorular, hiç bir cevap bulmadan sürekli tekrarlanıp başa dönüyordu. Yırtılmış kıyafetleri, yüzünde kurumuş kan izleri hala ilk geldiği gün ki gibi aynı duruyordu. Adam resmen kir pas içinde kalmıştı ve burdan nasıl kurtulacağını hala bilmiyordu. Bileğindeki zincirler ona çok az haraket etme imkanı sağlasada, kaçmak için ona yetmiyordu. Eski demir kapının rahatsız edici sesini duyduğunda, oraya döndü. Nefret ettiği adamı karşısında görünce, kaşlarını çatarak öfkeli boğa gibi soludu. "Ee oğlum sen hala iyisin? Ölde ikimiz de kurtulalım." Diyen adama sakin sesiyle, "Seni öldürmeden ölmeyeceğim." Demişti Pusat...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD