Melis, öfke ve hayal kırıklığı içinde sınıfa döndüğünde, omuzlarını dik tutmaya ve yüzüne umursamaz bir ifade yerleştirmeye çalıştı. Ama içindeki fırtına öyle büyüktü ki, yüzündeki donukluk bile gözlerindeki ateşi gizleyemiyordu. Sınıfta birkaç kişi onun bu öfkeli haline kısa bir an baktı, ama Melis kimseye aldırmadan sırasına doğru ilerledi. Tam o anda Melih yanına gelip önünü kesti. Sabahki neşeli haliyle kıyaslandığında Melis’in yüz ifadesi bıçak gibi değişmişti ve bunu fark eden Melih, başını hafifçe yana eğerek merakla sordu, “Sabah gayet neşeliydin, şimdi yüzünden düşen bin parça. Hayırdır, her şey yolunda mı?” Melis, duygularını saklamak için ani bir çaba gösterdi. Zeki ile yaşadığı konuşmayı, kalbinin derinliklerine gömüp orada bırakmalıydı. Şu an Melih’e bunları anlatamazdı. Düz

