Bölüm 5: Yorgun Bir Gün

830 Words
Zeki, okulun son zilinin çalmasıyla birlikte sınıftan ağır adımlarla çıktı. Gün boyunca her öğrencinin dikkatle izlediği o karizmatik duruşu, ders bittiğinde bile üzerindeydi. Geniş omuzları, kendinden emin yürüyüşü ve derin bakışlarıyla dikkat çekmemesi imkânsızdı. Yüzünde her zaman hafif bir tebessüm taşıyan Zeki, hem öğretmenler odasında hem de okul koridorlarında doğal bir otoriteye sahipti. Onun varlığı, bulunduğu her ortamı dolduruyordu. Eve vardığında anahtarı kapıya usulca yerleştirip içeri girdi. Sessizlik, evin içini sarmıştı. Tam montunu çıkarırken telefonu çaldı. Ekranda Zeynep’in ismi belirdi. Derin bir nefes aldı, yüzüne sıcak bir ifade yerleştirdi ve telefonu açtı. "Nasılsın hayatım?" dedi Zeynep. Enerjik sesi, odanın boşluğunu anında doldurdu. Zeki dudaklarında hafif bir tebessümle cevap verdi. "İyiyim, canım. Sen nasılsın?" Telefon kulağındayken, bir yandan mutfağa yöneldi ve kendine birşeyler hazırlamaya başladı. Buzdolabını açtı, içinden birkaç şey çıkarırken hareketlerinde her zamanki rahat ve kendinden emin tavır vardı. Keskin çene hattı ve yüzündeki belirgin hatlar, her hareketinde dikkat çekici bir hava katıyordu. Kendine yiyecek birşeyler hazırlarken sesi doğal ve karizmatikti. "Yazın şu askerlik işini halleder halletmez nişan ve düğün için hazırlanırız," dedi, sanki her şey olması gerektiği gibi ilerliyormuşçasına. Zeynep’in sevinç dolu sesi kulaklarında yankılandı. Oysa Zeki’nin içi bu kadar rahat değildi. Görücü usulüyle tanıştığı Zeynep, ailesinin onayladığı mükemmel eş adayıydı: Kapalı, öğretmen ve saygılı dolu genç bir hanım. Ama Zeki’nin içinde derinlerde bir yerde, bu yolun gerçekten onun için doğru olup olmadığına dair bitmek bilmeyen bir soru işareti vardı. Telefonu kapattıktan sonra, elindeki tabağı bıraktı ve koltuğa doğru yürüdü. Uzun ve dikkatli adımlarla kanepeye ulaşıp, oturdu. Kumandayı alıp televizyonu açtı, ama ekrandaki görüntüler yalnızca arka plan gürültüsüydü. Aklında dönüp duran, o gün beden eğitimi öğretmeni Kemal'in söyledikleriydi. Bir an düşündü. Biraz kafa dağıtmak belki ona da iyi gelebilirdi. Bu Zeynep meselesini düşünmekten çok bunalmıştı. Telefonu eline aldı ve kısa bir mesaj yazdı: "Bu akşam müsaitim, dışarı çıkabiliriz." Mesajı gönderdikten sonra, evin sessizliği tekrar üstüne çöktü. Geniş omuzlarını koltuğa yasladı, kaslarının gevşediğini hissetmeye çalıştı ama zihnindeki karmaşa buna izin vermedi. Dışarıdan bakıldığında ideal bir hayat yaşıyor gibi görünüyordu: Başarılı bir öğretmen, saygın ve nişan planları olan yakışıklı bir adam... Ama içindeki boşluk? Ya o ne olacaktı? O boşluk hayatındaki her şeyden daha derindi. Gözleri televizyon ekranında gezinirken yüzünde düşünceli bir ifade belirdi. Yüz hatlarındaki sertlik, düşündükçe daha da belirginleşti. İçinde dolup taşan sorularla, gerçek hisleriyle yüzleşmekten kaçıyordu belki de. Ancak kaçışların da bir sonu vardı. Zeki derin bir nefes aldı, elini saçlarından geçirirken kendini toparlamaya çalıştı. O an dışarıdan bakan biri, yalnızca bir adamın yorgun bir günün ardından dinlendiğini sanabilirdi. Ama aslında, o koltukta oturan adam, beklentilerle, sorumluluklarla ve kendi içinde biriken arzularla sessiz bir mücadele veriyordu. ... Zeki, okulun stresinden ve kendi içsel karmaşasından biraz olsun uzaklaşmak için dışarı çıkmaya karar vermişti. Telefonunu alıp Kemal’e mesaj atmıştı. Mesajı kısa ama netti. "Bu akşam dışarı çıkalım mı?" Cevap gecikmedi, Kemal her zamanki atılgan ve enerjik tavrıyla onun bu teklifini hemen kabul etti. Akşam saatlerinde, şehrin kalabalığından uzakta küçük bir restoranda buluştular. Kemal onu kapıda gülümseyerek karşıladı. Geniş omuzlu, rahat tavırlarıyla Zeki’yi sımsıcak bir dostlukla karşıladı. "Hoş geldin," dedi, Zeki’ye sarılarak. "Güzel bir plan yaptım. Önce iyi bir yemek yiyeceğiz, sonra da biraz içip rahatlayacağız." Zeki hafif bir tebessümle başını salladı. Yorgundu ama bu dostane enerjiye çok ihtiyacı vardı. Masaya oturduklarında garson siparişleri aldı. Yemekleri gelene kadar sohbet ettiler. Zeki’nin yüzündeki yorgunluk Kemal’in gözünden kaçmadı. "Seni böyle yorgun görmeye pek alışkın değilim," dedi Kemal, endişeyle. "Her şey yolunda mı?" Zeki omuz silkerek cevap verdi. "Yani... Her şey olması gerektiği gibi ilerliyor işte." Yemekler geldiğinde biraz daha rahatladılar. Kemal, yemek boyunca okulla ilgili birşeyler anlatıp Zeki’yi güldürmeye çalıştı. Yemekten sonra küçük ve samimi bir pub’a geçtiler. Loş ışıkları, ahşap masaları ve fondaki hafif caz melodileriyle mekan rahatlatıcı bir atmosfer sunuyordu. Kemal, iki bira sipariş etti ve bardağa doldururken Zeki’ye göz ucuyla baktı. "Seni pek içerken görmemiştim, beni şaşırtıyorsun," diyerek takıldı. Zeki omuz silkerek gülümsedi. "Çok sık içmem ama arada bir de hayır demem." İlk yudumlarını alırken, ortamın rahatlatıcı etkisi ikisinin de üzerindeki negatiflikleri hafifletmeye başlamıştı. Birkaç yudumdan sonra Kemal ciddi bir ifadeyle Zeki’ye döndü. "Eee," dedi, bir kaşını kaldırarak. "Evlilik ne zaman?" Zeki bir an durdu, bardağındaki birayı inceler gibi baktı. Gözleri düşünceli bir boşluğa daldı. "Bilmiyorum," dedi sonunda. "Yazdan sonra, askerlik işini halledince diye konuştuk ama..." "Ama?" diye sordu Kemal, merakla. Zeki iç geçirerek koltuğuna yaslandı. "Zeynep iyi bir insan. Ailem de onu çok seviyor. Her şey... olması gerektiği gibi. Ama ben kendimi bu işin içinde sıkışmış hissediyorum. Sanki...Sanki başka türlü olması gerekiyormuş gibi." Kemal sessizce dinledi. "Dostum, bu hisleri görmezden gelmek en büyük hata olur. Eğer içinden gelmiyorsa..." Zeki başını salladı. "Biliyorum. Ama bazen... doğru olanı yapmakla, gerçekten istediğini yapmak arasında sıkışıyorsun." Bir süre sessizlik oldu. Sadece fondaki melodi ve bardaktaki buzların hafif tıkırtısı duyuluyordu. Kemal bardağını kaldırdı. "O zaman bu akşam sadece keyif yapalım. Düşünmek yok, dert yok. Sadece biz." Zeki gülümsedi, bardağını kaldırarak tokuşturdu. "Anlaştık." Saatler ilerledikçe ikili daha da rahatladı. Tuttukları takımlardan bahsettiler, okuldan, öğrencilerden ve öğretmenlerden konuştular. Zeki, uzun zamandır böyle iyi hissetmemişti. O an, içinde uzun zamandır taşıdığı baskının biraz olsun hafiflediğini fark etti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD