Doğu Alessandro Sartori
***
(Bir ay önce)
_______
Elindeki silahın kabzasını sıkıca tutan adam karşısında ki elleri ve ayakları bağlı olan zavallıya doğrultmuştu.Sandalyeye bağlı olan cılız adam bu karanlık bakışlar karşısında tir tir titriyordu.Ölümü çok yakınında hissediyordu.Yaşamının karşısında ki adamın tek parmak hareketiyle son bulacağını anlamıştı.Adam soğuk ve karanlık sesiyle hırladı.
"Come osi fare affari nella mia città!?"
(Benim şehrim de iş yapmaya nasıl cesaret edersin lan!)
Adam duyduğu hiddetli sesle bir an irkildi ama tüm korkusuna rağmen mensubu olduğu aile kuyruğunu dik tutmasına sebep oldu.
"Se mi uccidi non ti lasceranno andare, muori anche tu"
(Eğer beni öldürürsen peşini bırakmazlar, sen de ölürsün)
Adam duyduğu kelimelerle kafasını yukarı kaldırıp samimi olmayan bir kahkaha attı.Daha sonra hızla sönen gülüşüyle adamın üzerine eğildi.Ve fısıldadı.
"Sai? , non te ne può fregare un cazzo."
(Biliyor musun?Hiç bir sikim yapamazsınız.)
Ve daha sonra adamın bir şey demesine fırsat vermeden ve konuşma gereğinden fazla uzadığı için tetiğe basarak karşısında ki adamın beyninin parçalarını arkasında ki duvara dağılışını ifadesiz ve acımasız gözlerle izledi.Adamın açık gözlerinde ki tüm ifadeler dondu ve başı saniyeler içinde arkaya doğru asılı kaldı. Her şeyin bir bedeli vardı ve onun dünyasında bu bedel ancak can alarak ödenirdi.Silahının emniyetini indirme gereği görmeden beline yerleştirdi.Ve üzerinde ki ceketi rahat bir hareketle düzelterek loş ışığın hüküm sürdüğü depodan yavaş adımlarla dışarıya çıktı.Peşinden gelen iki adamıyla güneşli havaya çıkarak ona doğru gelen güvenliğe baktı.Güvenlik yaklaşarak tam yanında durdu ve başını eğerek onu selamladı.
"Signore, tuo padre vuole vederti."
(Efendim, babanız sizi görmek istiyor.)
Karşısında ki adama bir şey söyleme gereği görmeden eve giden patika yola doğru ilerledi.Geniş arazide ki koca yapı şehirden uzak, bir o kadar da şehre hükmeden bir saray yavrusuydu.Ülkenin ileri gelen ailelerinin başında oldukları için bu güç ve ihtişam ona normal geliyordu.Babasının yolundan ilerleyen adam, güce aşıktı.Hayatında önem verdiği tek şey elinde ki güç ve sahip olduğu saygınlıktı.
O karanlığın kralıydı.
Az sonra geldiği dört tarafı camdan olan ihtişamlı verandayla babasını oturduğu koltukta tek dizini gerginlikle sallarken buldu.Sinirli görünüyordu.
Umursamadı.
Mermerden oluşan bir kaç basamağı rahat bir tavırla çıkarak ilerleyip babasının karşısında durdu.Adam karşısında oğlunu görünce sinirli bir ifadeyle anında ayağa kalktı ve bağırdı.
"Cosa credi di fare, Alessandro, sei pazzo?"
(Sen ne yaptığını sanıyorsun Alessandro, çıldırdın mı?)
Alessandro ayakta durmaya devam ederek ellerini rahat ifadesini bozmadan pantolonunun cebine koydu ve ona hiddetle bağıran babasına baktı.
Ve dolgun dudaklarını ıslatarak konuştu.
"Cosa ho fatto?"
(Ne yapmışım?)
Söylediği şeyle karşısında ki adam daha da hidddetlendi
"Chiedi anche tu?Come puoi trattenere il figlio della famiglia Bruno? Vuoi iniziare una guerra?"
(Bir de soruyor musun?Bruno ailesinin oğlunu nasıl alıkoyarsın.Savaş mı çıkarmak istiyorsun?)
Adam her kelimesin de oğluna daha çok yaklaşıyordu ve ellerini sağa sola savurarak ne kadar sinirlendiğini gösteriyordu adeta.Alessandro duyduğu şeyle derin bir nefes verdi ve babasını cevapladı.
"Non ho trattenuto."
(Alıkoymadım)
Babası bir an afalladı ve çattığı kaşlarıyla kafasında bir şeyleri anlamlandırmaya çalışan ifadesiyle ona baktı.Daha sonra karmaşık bir ifadeyle oğluna sordu.
" i ragazzi hanno detto di averlo messo in deposito"
(Adamlar depoya kaldırdıklarını söylediler.)
Alessandro burada dikilmekten sıkıldığı için bıkkınlıkla derin bir nefes alıp, yanaklarına doldurdu ve şişen yanaklarında ki havayı tek seferde dışarı saldı ve hızlıca cevapladı babasını.
"Non ho detenuto, ho ucciso."
(Alıkoymadım, öldürdüm.)
Yaşlı adam duyduğu şeyle kurşun yemiş gibi olduğu yerde sarsıldı ve dehşet içinde oğluna baktı.Ne demek öldürmüştüm.Bu büyük bir savaşın başlangıç alarmıydı.Güçlü aileler arasında ki savaş çok kan demekti.Çok fazla kan dökülecekti.Adam bunun farkındalığıyla karşısında ki oldukça rahat görünen oğluna baktı.
"Cosa hai detto?"
(Ne dedin sen?)
"(Hai sentito, ha provato a vendere nella mia zona e ho fatto quello che era necessario. Chiunque entri nella mia zona, chiunque entri, pagherà il prezzo con la vita, chiunque sia.)"
(Duydun,benim bölgem de satış yapmaya çalıştı ve bende gereğini yaptım.Benim alanıma giren bedelini canıyla öder, kim olursa olsun.)
Babası elleriyle yüzünü ovup, bunların bir kabus olmasını diledi.Oğlu böyle bir vurdum duymazlık yapmış olamazdı.Bir gün tüm işleri ona devredecekti.O bu krallığın tek varisiydi.Ama görüyordu ki oğlunun elinde ki güç onu zehirlemeye başlamıştı ve doğru düşünmesine engel olmaya başlamıştı.Yoksa ne olursa olsun böyle bir hata yapmazdı.Böyle bir savaşa tüm aileyi bile bile sokmazdı.
Ve şimdi herşeyden önce tek oğlunun canını düşünmek zorundaydı.Bu öğrenilirse onu öldürmeden durmayacaklardı. Sakin olmalı ve herkes herşeyi öğrenmeden oğlunu tüm bu olanların dışında tutmalıydı.Arkasında kalan sandalyeye yığılır gibi oturdu.Ve başını elleri arasına aldı.
"(Come hai potuto fare una cosa così stupida, Alessandro. Non hai pensato alla tua famiglia?)"
(Nasıl böyle bir aptallık yaparsın Alessandro.Aileni düşünmedin mi?)
Alessandro babasının karşısında ki sandalyeye oturup sinirlenmeye başlayan ifadesiyle konuştu.
"(Faccio tutto perché penso alla nostra famiglia. Si meritava già questa fine.)"
(Ben her şeyi ailemizi düşündüğüm için yapıyorum baba.O çoktan bu sonu hak etmişti.)
Marcio Sartori bir kaç dakikalık sessizlikten sonra oğlunun yüzüne bakarak aldığı kararı söyledi.
"Te ne vai da qui. Non voglio che tu venga visto in pubblico per qualche mese."
(Buradan gidiyorsun.Bir kaç ay ortalıkta görünmeni istemiyorum.)
Alessandro duyduğu şeyle dakikalar sonra öfkelenmişe benziyordu.Bu sesine de yansımış olacak ki oldukça yüksek bir sesle konuştu karşısında ki babasıyla.
"Cosa intendi con te ne vai. Ti rendi conto di quello che dici, papà? Se pensi che scapperò come un codardo, ti sbagli."
(Ne demek gidiyorsun.Ne söylediğinin farkında mısın sen baba?Korkak gibi kaçacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun.)
"Se dico che vai, vai, Alessandro. Domani andrai in Turchia. Laggiù ti occuperai anche dell'azienda e non starai con le mani in mano."
(Ben gidiyorsun dediysem gidiyorsun Alessandro.Yarın Türkiye'ye gideceksin.Hem orada ki şirketle uğraşır, boş durmazsın.)
Dedi Marcio Sartori yüzünde ki itiraz istemeyen karanlık bir ifadeyle.
Babasının yüzünde ki kararlı ifade karşısında söyleyeceği tüm sözleri yutarak gözlerinden saçılan ateşle ona baktı.Bu ifadesinden sonra bir şey diyemeyeceğini biliyordu.Çünkü babası oldukça kararlı görünüyordu ve şu dakikadan sonra ona hiç bir şey kabul ettiremeyeceğini ve karşı çıkamayacağını bilecek kadar tecrübe kazanmıştı.Söyleyeceği her şey boşa konuşmak gibi olurdu.Babası eline her şeyi vermişti ama eninde de sonunda yine onun dediklerini yapmak zorunda kalıyordu.Bu gittikçe canını sıkmaya başlıyordu.Ama yapacak bir şeyi de yoktu.Ayağa kalkarak babasına üstten bir bakış attı ve boğuk sesiyle konuştu.
"Come dici tu, padre. Ma quando tornerò, niente sarà più come prima."
(Dediğin gibi olsun baba.Ama geri döndüğüm de hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.)
****