.....
Gizem tekrar koğuşa döndüğünde ben de biraz olsun toparlamıştım.
Böyle anlarda sessiz kalmasını o kadar seviyorum ki hiçbir şey demeden öpüp sarıldı yanımda öylece oturdu.
Sonra birden kıçının altında çivi varmış gibi sık sık kımıldadı gözleri de fıldır fıldır dönüyor bir bana bakıyor bir sallandırdığı ayağına sonra başka yerlere, koğuşta gözünün değmedi yer kalmayınca konuşan ben oldum.
"Söyle.."
"Neyi ?"
"Götüne batan çivileri"
"Ayy kuşum çatladım burada hiç sormayacaksın sandım, çok güzel bir şey oldu.
Time girdik kızımmm panter timineee ."
"Neee ?" diye sevinçle bağırıp sarıldım.
Yüzbaşı aklıma gelince ayrıldım.
Adam tim komutanı şimdi ne olacak diye düşünürken zihnimi meşgul eden diğer soruyu sordum.
"Nasıl girdik biz bu time Gizem, tim alımları bu şekilde mi oluyor ? hadi sen tamam da Yüzbaşı benden bu kadar nefret ederken nasıl almış beni"
"O değil.. Albay Ateş istemiş time girmemizi."
"Albayyy..??"
"Evet."
"Ateşler... Bayram Ateş.. Mert Ateş.." diye istemsizce dilimden döküldü yine
"Sen niye sürekli bu isimleri tekrarlayıp duruyorsun" dedi.
Biraz bocaladım ama kendimi toparlayıp
"Sürekli tekrarladığımı nereden çıkardın ayrıca sen bunları nereden biliyorsun ?" dedim.
Bocalama sırası ona geçmişti
Bir şey diyecek gibi oldu vazgeçti.
"Duydum işte kuşum" deyip koluma girerek beni kaldırdı.
"Yemek vakti.. çok açım ben geç kaldık hadii, zaten yavaş yürüyorsun senin yüzünden yolda bayılmazsam iyidir." diyerek ilertti beni.
Koğuştan çıkmış yemekhaneye doğru ilerliyorduk.
"Kokuyu alıyor musun Gizem ?"
"Ne kokusu kuşum yemekhaneye uzağız daha"
"Sakladığın şeylerin kokusu canım"
"Öf Özümmm çok kötüsün"
"İyi tamam hadi şimdilik görmezden geliyorum."
Bir şeyler sakladığını biliyordum ama onu zorlamak da istemedim bazı şeyler vaktinde güzeldir anlatmak istemiyorsa daha zamanı var demektir.
.
Yemekhaneye girdiğimizde üzerimizde dolanan bakışları hissettim, tabildotları alırken Gizemin önümde olduğunu fırsat bilip çaktırmadan hızlıca baktım evet işte bakan onların masasıydı. 9 kişi full bakıyordu. Goril vücutlu kuş beyinli kaslı kütük bir de bakıyor utanmadan bak bak yeterince üzülmemişimdir belki biraz daha üzersin yüzüne ne olmuş bunun burnundaki imza bana ait ama diğerini de kim yaptıysa iyi olmuş ohh.
Yiyeceğimiz yemekleri seçtik her zamanki masaya ilerledik ama goril kaslı kütüğün yüzünü bile görmek istemiyorum o yüzden farklı yere oturdum Gizem de yine karşımda olabilmek için yerini değiştirip onların masasını görecek şekilde oturmuştu.
Daha farklı bir sinirle bakıp duruyor.
Başka bir şey olmuş gibi..
Biz başlamışken Selim geldi.
"Saygıdeğer hanımefendiler masanızın bence böyle bir yakışıklıya ihtiyacı var." deyip Gizemin yanına oturdu.
Bizle sohbet ederken arada arka tarafla da bakışıyordu.
Sırf moralim düzelsin diye olduğundan daha komik davranıyordu başarmıştı da bir ara hepimiz gülerken telefonunu eline aldı bir şeyler yazıp masaya bıraktı.
"Time girdiğinize göre yarından itibaren bizim masaya gelmeniz lazım"
"Ne alâka ya olmaz biz burada iyiyiz"
"Asıl o olmaz güzellik, biz tüm tim birlikte hareket ederiz bu başta albayın sonra yüzbaşının kararı."
Bir şey demedim ne diyebilirim ki...
Gizem yine ağzından bir şeyler kaçırdı.
Selim kaş göz yapsada durmadı, durur mu hiç Selimcim tanımıyorsun sen daha onu.
Gorilin suratındaki diğer imzanın sahibini öğrendim. Ben şaşırınca Gizem Selim'le bakışarak söyleyeceklerini geri yuttu hayret..
İkisi de bir şeyler saklıyor..
"Benim için böyle bir şey yapmana gerek yoktu dostluğunuz bozulsun istemem" dedim.
"Bozulmaz merak etme hem onunda hoşuna gitti."
"Hoşuna gitti derken ?"
Niye onun hakkında konuşuyorum ben ya banane diye düşünüp ;
"Ya da boşver duymak istemiyorum" dedim.
Selim hayal ettiğim ağabey modeline çok benziyor korumacı sahip çıkan ne olursa olsun kardeşinin yanında olan daha bu liste uzar gider...
Ağabeyimi az hayal etmemiştim bu şekilde.
"İyi ki varsın Selim tanışalı kaç gün oldu o kadar yıl yanında olduğum öz ağabeyimden-" deyip devamını getiremediğim gibi göz yaşlarımıda tutamadım siliyorum ama yerini hemen yenisi alıyor.
Selimi geldiğimden beri ilk defa ciddi görüyordum. Yerinden kalkıp yanıma oturdu elini kollarıma sarıp başımı kendi omzuna yasladı.
Birkaç dakika öyle kaldık.
Gözyaşım durmayınca daha fazla dayanamadı.
"Şanslısınız ki benden de çok güzel ağabey olur hee kıskançlığım yok kısıtlamam yok mis gibi yaşarsınız" dedi. Gizemle bakıştık sonra başımı omzundan kaldırıp ona baktım. Doğrulup Gizemin yanağından bir makas aldı.
"Ayrıca kız kardeşlerim olarak yapmanız gereken görevleriniz var bunun başında da ağabeyinize bir kız ayarlamak geliyor." dedi.
Herkes aile olamıyor demek ki bazen kan bağına değil de içeriden candan bir bağla da aile olunabiliyor önce Gizem şimdi Selim.. ağlayarak sarıldım Selim de sırtımı sıvazlıyordu birazda o şekilde kaldık ben geri çekilmek için gözümü açtığımda ani bir refleksle sağ tarafıma döndüm timin geri kalanı bize bakıyordu muhtemelen ne döndüğünü merak ediyorlardır.
Yüzbaşıyla göz göze gelince hemen çevirdim başımı sırtımı sandalyeye yaslayıp göz yaşlarımı sildim.
Gizemle kardeştik yeri gelmiş birbirimize ablalık yapmıştık artık bir ağabeyimiz de vardı.
Sıradan bir arkadaş, sizi asla ağlarken göremez. Gerçek dostun kardeşim dediğin kişilerin omuzları ise gözyaşlarınızla ıslanmıştır tıpkı benim kardeşlerimin ıslandığı gibi..
Kan damarda, can bağı kalpte sözünü bugün bir kez daha anladım.
.