Özüm'ün Anlatımı
Kışlaya kadar tek kelime etmeden gelmiştik.
Bir ara Selimin bu kadar sessiz kalmış olmasına şaşırdım konuşmadan durabiliyor muydu?
Arabadan indim kimseye bir şey demeden koğuşa ilerledim.
Ben üstümü değiştirmiş banyodan çıkarken Gizem içeri girdi bir şey söyleyeyim diye gözlerimin içine baktığında
"Şimdi değil Gizem şimdi değil" diye geçirdim içimden buraya kadar sarılarak gelmiş olsakta şimdi konuşmak istemiyordum konuşsam kalbini kırardım.
Hiçbir şey söylemeden ilerleyip yatağa uzandım.
Bir müddet sonra ışık kapandı ve yatakta kıpırtı oldu.
Tıpkı çocukken yurtta birimiz üzgün olduğunda diğerinin yaptığı gibi konuşmadan sarılmıştı.
.
Eğitim sonrası kahvaltı için yemekhaneye gittim bizimkiler kurulmuş yine tam kadro tabildotumu alıp boş olan masaya oturdum henüz kimseyle konuşmak istemiyorum onları arkama aldığım için görmüyordum.
Sinirime açlığımda karışınca kıtlıktan çıkmış misali saldırmıştım yanaklarım dolu doluyken başımı kaldırıp yutkunacağım sırada karşımda ayakta dikilen hayvanat bahçesinden kaçmış bir adet gorili görmemle boğulurcasına öksürmem bir oldu.
Yüzbaşı endişeyle masadaki sürahiden bardağa su koyduğu sırada yan masadan biri daha önce davrandı kim olduğuna bakmadan hızla alıp içtim kendime geldiğimde kafamı çevirip baktım daha önce tanıştığım kıdemli teğmen Burak Yıldıray'dı "komutanım çok teşekkür ederim hayatımı kurtardınız" diye espirili bir şekilde teşekkür ettim. "yapıyoruz bu sporu " deyince beraber güldük.
"Teğmenim yarın tim masasındasın!" diye bağırdı yüzbaşı döndüm senin yüzünden boğuluyorduk burada ne bu sinir insan bir iyi misin diye sorar önce görgüsüz uyuz.
"Emredersiniz komutanım!" deyince biraz duraksayıp gitti.
Onu bir kere yaparlar canım yine inat edip hemen gideceğimi sanmıştı ama daha çok bekler emir verdiği gibi yarın gideceğim. "Arada şaşırtmayı severim." dedim sessizce.
Revire gitmek için kalktım, hastanede hemşire son bir pansuman yapılması gerektiğini söylemişti.
Böyle mi kudurtacağım ben bu dağ öküzünü hiçbir şey yapmadan çocuk gibi küserek inatlaşarak mı? Aklıma gelenle durup timin yanına gitmek için döndüğümde yüzbaşı ile çarpıştık öküz gibi resmen ben sendeleyip sırt üstü düşecektim ki belimden yakaladı.
Ben de o panikle koluna tutunmuştum.
Kasları.. Demir adam mübarek.
O gözlerini yüzümde gezdirirken benim bakışlarım yutkunduğunda belirginleşen adem elmasına kayıp tekrar gözleri ile buluştu.
Kendime gelip hızla doğruldum etraf kalabalıktı "pardon komutanım" deyip ilerledim.
"Alaz bir baksana.."
"Emredersiniz komutanım" deyince kapıda beklemek için geri döndüm tam da tahmin ettiğim gibi yüzbaşı bıraktığım yerdeydi.
Revire gelmesini söyleseydim uyuz müdahale ederdi.
Alaz geldiğinde koluna girip ilerledim.
"Komutanım? ne oluyor?" dedi.
"Bir şey olduğu yok revire gidiyoruz"
"Düşündüğüm şey mi?"
"Yok daha önce yapamadığın şey" dedim gözlerimi devirerek.
"Komutanım!! " deyip kolunu çekmeye çalıştı.
" Ya albay ya yüzbaşı seç" dedim.
Şaşkın gözlerle bakarken "sen.. ciddisin" dedi.
Yaa ben ciddi..
Değildim aslında ama blöf yaparken acayip sert ve ciddi görünürdüm.
Revire geldiğimizde kapıyı açıp girdim.
Muayene masasına oturmak için ilerlerken
"içeri gir ve kapıyı kapat"
dediğimde kapı kapandıktan sonra
" Emredersiniz komutanım" dediğinde "bu ses.." diye içimden geçirip arkama baktım şaşkındım ama yüzbaşının karşımda dikiliyor olmasına değil, onun geleceğinden zaten emindim şaşkınlığım Alazın yerde baygın yatıyor olmasınaydı.
"Ne yaptın çocuğa?" diyerek hemen yanına koştum kendine gelmesi için yanaklarına dokunurken ;
"Çocuk mu? koskoca adam bunun neresi çocuk sırık kadar" dedi.
"Siz de direk kadarsınız biz bir şey diyor muyuz" dedim sinirle hâlâ Alaz'ın başındayken kolumdan tutup kaldırdı beni, elindeki pamuğu gösterip "bir şeyi yok biraz parfüm kokladı uyuyacak sadece" dedi yarım ağız sırıtarak.
Kolumu elinden kurtarıp sinirle gülerken
"Sen hastasın tedavi olman lazım" dedim.
"Basit bir pansuman için sana başkası dokunacaksa evet hastayım" dedi.
"Senin hastanım kızım anlamıyor musun?" diye ekledi.
Elindeki pamuğu çöpe atarken "hadi oturda yapalım" dedi sakin bir ses tonuyla.
Yerde yatan Alaza bakarak "şu yaptığına bak ya" diye içimden geçirip yüzbaşıya döndüm "kudurtacaktım ben bunu ya, kıskançlık neymiş gösterecektim planımın bozulmasını hiç sevmem" diye tekrar içimden geçirirken aklıma geleni düşünmeden yaptım.
Öyle kuduramıyorsan
Böyle kudur!
İlkyardım çantasını alıp geldim.
Pantolonumu çıkarıp oturduğumda yüzbaşı yutkunurken kamuflajın düğmelerini yavaş yavaş açmaya başlayıp çıkarttım, atletimi hızla kafamdan çekerken tokamda açıldı ve saçlarım önüme düştü işte bunu bilerek yapmamıştım bir şeyle uğraşırken saçlarımın önüme gelmesine sinir olurdum.
Yalnızca iç çamaşırlarım ile kalmıştım bunu yaptığım için sonra çok utanacaktım biliyorum ama şimdi onu düşünemezdim.
Yüzbaşı kısa bir süre baktıktan sonra hızla kafasını çevirip "deli manyak" diye bağırıp sertleşen bakışı ile koşup kapıyı kilitledikten sonra Alaza baktı, birkaç saat uyurdu ama yine de yanımdaki örtüyü alıp çocuğun kafasına fırlattı.
"Ne yapıyorsun?" dedi dişlerinin arasından hızlı nefes alıp verirken
Makasla oksijenli bezi keserken omuz silkerek "pansumaan.." dedim masum bir ifade ile.
Bakmamak için savaş verirken "üstünü çıkarmaya ne gerek vardı" dedi.
Çok gerek vardı. İşte tam da bu hallerini görmek için yaptım.
"Ben böyle yapıyorum" dedim.
"Ben yapardım" diye yanıtladı.
"Siz yapmayın siz hiçbir şey yapmayın komutanım" dedim aynı zamanda önüme gelen saçımla savaş veriyordum.
Kafasını kaldırıp bakınca göz göze geldik yaklaşmaya başladı arka tarafa geçince ne yaptığını göremedim sonra içimden sövdüğüm saçlarım gözümün önünden çekilince arkama bakacaktım ki
"Sakın teğmenim işini bitir önce" dedi.
"Emredersiniz komutanım" dediğimde saçlarımı okşamaya başladı.
Gözlerimi kapatıp hissetmeye çalıştım sıcaklığını sevgisini en çokta saçımı okşarken dizlerinde uyumak istiyorum.
Yüzbaşı hâlâ okşarken gözlerimi açtım Özgür böyle bir şey hiç yapmamıştı hep başka türlü yaklaşırdı şimdi daha iyi anlıyorum bana olan yaklaşımını niyetini o başından beri sevmemiş zaten... düşüncelerimden sıyrılıp flasteri yapıştırıp hızla arkamı dönünce yüzbaşı ile göz göze geldik bir süre bakıştık sonra o ;
"Özüm bir şey demeyecek misin? dedi.
"Ne diyeyim komutanım?" dediğimde pantolonumu alıp önüme dönerken bacaklarıma koydum çıkartırken utanmadım çıplakken utanmadım ama şu an utancımdan giyemiyorum. Ne yaptım ben öyle salak gibi...
"Bir dakika... senin burana ne oldu..?" derken aynı anda göğüslerimin hemen aşağısında hissettiğim sıcaklıkla oraya baktım parmaklarının dokunduğu yeri görünce hızla kalktım titreyen sesimle "bir şey olmadı komutanım" derken hızla atletimi giydim pantolonumu ve üstümü de giymiştim.
Malzemeleri toparlayıp yerine koydum.
"Yardım eder misin komutanım?" deyip Alaz'ın ayaklarından tuttum o da başucuna geçince kaldırıp muayene masasına bıraktık.
Tam anahtarı çevirmiş kapıyı açmıştım ki tekrar kapandı.
Ayaz'ın Anlatımı
Belli ki kötü bir hatırası var o yaranın ama bu ruh haliyle çıksın istemedim.
Kapıyı açtığında başının üstünden koyduğum elimle tekrar kapattım birkaç kez zorladı ama açamadı sinirlenip döndü.
"Komutanım kapıyı bırakır mısınız?" derken her bir kelimesini sinirinden bastırarak söylemişti.
"Bırakamam" dedim onun aksine gayet sakin ve sessiz söylemiştim kapıyla aramda iyice sıkıştırdım kulağına eğilerek "sen biraz önce benim önümde çıplaktın Çıplak!" deyip dudaklarımı kulağına değdirdim.
Ellerini göğsüme koyup itmeye çalıştı milim yerimden oynamadım. "çıplak değildim iç çamaşırlarım vardı" derken kızarmış yüzünü yere eğdi.
İyi kafasını dağıttım diye sevinirken bu kadar yakın oluşumuzu protesto eder gibi erkekliğim baş kaldırıyordu. Açık olan saçlarına parmaklarımı geçirdim dudaklarım yanağında gezinirken "sana seni sevdiğimi söyledim bir şey söyle artık" derken zor nefes alıyordum.
Gözlerinde bir an beliren gülümsemenin ardından sinsi bir gülümseme takındı ve şaşkınlıkla arka tarafa bakarak
"Alazzz!" diye bağırdı.
Panikle elimi çekip arkama bakmamla kapının kapanması bir oldu.
Döndüm. Çıkmıştı.
Alaza baktım tekrar hâlâ baygındı.
"Beni mi kandırdı o elbet elime düşeceksin kızım" dedim hemen peşinden çıktım.
Selvi boylumun arkasından ilerliyordum kamuflajın altından bile belli olan o dolgun kalçası kadınsı kıvrımlarını ortaya çıkaran bel oyuntusu omuzlarından sarkan dalgalı saçları ile çıplak hâli gözümün önüne geldi yine, çaktırmadan aldığım avucumdaki tokayı kokladım şampuanının kokusu burnuma dolarken aletimde tekrar ben buradayım demişti.
O bahçeye çıkarken ben odama ilerledim bu şekilde dolaşamazdım.
Odamda bulunan küçük banyoya ilerledim bileğime kuvvet deyip Özümü düşünerek boşaldım.
.
Ballı cadı timin yanına geçmiş konuşup gülüyor onlara küskünlüğü bu kadarmış benimle ne zaman doğru düzgün konuşacak.
Atahanla Ozan yeşil tişörtleri ile ter içinde kalmışlar güreş şovu kaçırdık desene..
Timin yanına geldiğimde Özümün yanına oturacaktım ki Selim benden önce yerinden kalkıp kızın yanına oturdu.
"Ulan pezevenk Selim" dedim dişlerimin arasından geçerken bir tane omzuna yapıştırdım.
"Komutanım sizin önemli iş ne kadar uzun sürdü akşam olacak birazdan" diye imayla konuşup kaşının tekini havalandırdı.
Masada duran çekirdekten bir tane alıp fırlattım.
"Kapa çeneni Selim" dedim.
Peçete uzatıp öne eğildi sessizce "ben kaparım da o zamanda rezil olursunuz" deyip kaşıyla pantolonumu işaret etti.
Önüme bakıp hızla uzattığı peçeteyi alıp silerek çöp kutusunun oraya gittim neyse ki herkes kendi halindeydi kimse bir şey fark etmemişti.
Zamanında yapılmış olan çeşmede elimi yıkayıp yanlarına tekrar gittim Selim pis sırıtışını takınmış yine, düştük bunun da eline hadi buyurun cenaze namazına onun kulağına eğilirken Özüme baktım ben geldiğimden beri kimseyle konuşmadı açık saçını parmağımda dolayarak "Bunun iması espirisi bir yerde yapılırsa sikerim belanı" dedim Selime. Özüm saçıyla oynadığımı fark edince bana baktıktan sonra saçlarını geriye savurdu.
Ben geçip yerime otururken Atahan da "içecek bir şeyler alıp geliyorum" dedikten sonra gitti.
Selim "Alaz akrebi nerede lann" dedikten sonra Özüme baktı "birlikte çıktınız en son adam kayboldu birileri kıskançlıktan uzaya uçurmadı inşallah.." derken bana baktı.
Özüm yüzüme baktı ne diyeceğini bilemedi.
"Oğuz aslanım. Alaz revirde git getir yeter dinlendiği."
"Hastamı komutanım?"
"Bayıldı!" dedim Özüme bakarak
"Gerek yok komutanım ayıldım ben" diyerek bıyık altından gülen Alaz geldi yanımıza
"Düşerken kafanı mı vurdun Alaz ne gülüyon lan!" dedi Yiğit.
O "Asıl düşmezsem kafam yarılırdı komutanım" derken gülüp Özüme baktım avuç içini alnına vurup kafasını yasladı.
Selim işaret parmağı ile beni Özümü ve Alazı işaret ederek "Bu üçlü bir şey saklıyor benden söylemesi" dedi.
"Yaşlanıyorsun mobeseliğini kaybetmek üzeresin." dedi Alaz.
"Az önce ne yakaladığımı bir bilsen aklın şaşar" dediğinde piçe bir bakış attım sus pus oldu.
Hakan "gelen var" deyince herkes kafasını aynı yöne çevirdi. Siyah bol kargo pantolon siyah kapüşonlu siyah büyük sırt çantalı biri bu tarafa geliyordu.
Yan taraftan Atahan belirdi sessizce elindeki tepsiyi yere bıraktı kapüşonlunun koluna yapışıp geriye çekti ardından diğer kolunu da yakalayarak yere yatırdı ve hareket etmemesi için üstüne çıkıp ellerini kafasının üzerinde birleştirdi.
Herkes onların yanına gitmek için ayaklanırken Selim avucunda kalan son çekirdekleri bitirip "biz ne izledik amına koyim" deyip arkamızdan geldi.
Kapüşonlu acıdan yerde inlerken "Atahan kalk" dedim.
"Komutanım canlı bomba olabilir içeri bir şekilde sızmıştır."
"Ne canlı bombası bee!" diyerek yüzünü kapatan kapüşonlusunu açmak için kafasını sağa sola çevirdi. Kızıl saçları görününce kendisini de hemen tanıdım time aldığım bilişim uzmanıydı.
"Atahan kalk bombacı falan değil Astsubay Zümra Güneş"
"Zümra Güneş... Astsubay.." diye tekrar etti.
"Komutanım kitlendi bu" dedi Alaz.
"Oğlum kalk lann BOZKURT!" diye bağırdım.
Normalde soyadları ile hitap edince kendilerine gelirdi bunlar..
"Bana bak kalk üstümden bozayı."
"Oğlum bu işler böyle ulu orta mı yapılır" diyen Selime sinirle döndüğümde Özüm koluna vuruyordu "aaa acıdı kız" dediğinde bir inlemede Atahandan geldi Zümra kalkarken Atahan karnını tutarak yere yığıldı.
"Bombacı falan değilim çantamda kıyafetler ve laptoplarım var üzerinde çalıştığım yazılımın olduğu laptopa bir şey olduysa bu sefer altta yatan sen olursun." diye sinirle Atahan'a söylenip aynı sinirle üzerini sirkeledi.
Selim "ohaa tehditi bile ateş ediyor." dediğinde Atahan Selim'in yaptığı zevzekliğe daha fazla dayanamamış olacak ki kalkmak için Selim'in eline tutunduğunda Selimi yere serip kendi ayaklandı.
Yalandan söylediğini gayet belli ederek
" Pardon komutanım." dediğinde
Selim "oğlum senin ben..." deyip söyleyeceğinden vazgeçerek "kız doğru söylüyor bozayısın sen" dedi.
Atahanın üzerinde tişörtü olduğu için Zümra rütbesini bilmiyordu.
İşaret ederek "Asteğmen Atahan Bozkurt" dedim Zümraya, önce bir şaşırıp afalladı ama sonra başını dikleştirerek Atahana baktıktan sonra bana döndü.
"Kusura bakmasın komutanım ama söylediklerim için özür dilemeyeceğim yere yatırıp üstüme çıkan kendisiydi."
"Karadul gibi giyinmişsin ne bileyim ben ne olduğunu" dediğinde kız köpürdü hemen araya girdim.
"Yeter Kesin artık!
"Zümra hoşgeldin biraz farklı bir karşılama oldu ama.. birazdan tanışıcaz" dedim.
"Hoşbuldum yüzbaşım çok farklı bir karşılama oldu gerçekten. Teröristte olduk." deyip tek kaşını havalandırarak Atahana bakış attı.
"Panter timi ! herkes toplantı odasına !" diye bağırdım.
"Emredersiniz Komutanım!" dediler hep bir ağızdan.
.
Toplantı odasına girdik herkes yerini alınca
elimle göstererek rütbelerine göre tanıtmaya başladım.
"Tim Komutan Yardımcısı Kıdemli Üsteğmen Yiğit Toprak acemiliğini bile burada yapmış bölgeyi çok iyi bilir bu yüzden Kılavuz deriz kendisine."
.
"Keskin Nişancımız Üsteğmen Barın Cihangir hem gözünün keskinliği hem Beşiktaş'a olan aşkından dolayı Kartal diyoruz."
.
"İstihbarat Ajanı Kıdemli Teğmen Selim Dağdelen girdiği her karakterle bütünleştiği için
Bukalemun deriz. Bazen de
Mobese onu da çok geçmez bilmeyenler öğrenir."
Son cümlemi söylerken yarım ağız sırıtmaya başladı.
.
"Yakın Dövüş Uzmanı Teğmen Özüm Selvi henüz göreve çıkmadık kendisiyle ama albayın dediğine göre 2. keskin nişancımız gibi görünüyor ayrıca çok hızlı koşuyormuş bu özelliğin de nasıl işimize yaradığını hepimiz biliyoruz." dedim kendimi ima ederek.
"Lakap işini de ilk operasyonda buluruz."
"Komutanım..?"
Gizem söz isteyince elimle konuşmasını işaret ettim.
"Özüm'ün aslında bir lakabı var yani daha doğrusu birden fazla var ceylan çita karaca üçlüsü arasında sürekli değişen lakabı vardı komutanımız da sürekli değiştirdiğimiz için kızardı en son Rüzgârın Kızı olsun demişti öyle de kaldı uygunsa.. Özüm de çok sever."
"Ohooo iki kelime bu komutanım" dedi Selim.
"Olsun güzel ama" dedim Özüme bakarak.
" Hee işine geldiği için değil yani."
masadaki kalemi fırlatıp rütbede olduğumuzu hatırlattım.
"Pardon komutanım" dediğinde anlamaz gözlerle bakan yalnızca üç kişi vardı onlarda birazdan öğrenecekti.
.
"Bir diğer Yakın Dövüş Uzmanımız Teğmen Gizem Su onunla da henüz göreve çıkmadık. Dört dil biliyor sızma görevlerinde bu işimize çok yarayacak ayrıca bir tokatla adam bayıltıyormuş" dediğimde Özümle bakıştılar.
"Sana Balyoz diyelim." dedim
"Olur komutanım da daha bir şey görmediniz.."
"Albay öyle bir söyledi ki ben ikna oldum."
.
"Muhabere Uzmanı Asteğmen Atahan Bozkurt Telsiz ve tüm iletişim ağını kesintisiz, şifreli ve güvenli bir şekilde sürdürür soyadın yeter dedik Bozkurt diye sesleniriz."
.
"Astsubay Kıdemli Başçavuş Ozan Gözcü
Gözlerinde gece görüş kamerası varmış gibi karanlıkta net görür sayesinde çok iyi işler çıkarttık lakabı Fener."
.
"Sıhhiye eğitimlimiz Astsubay Başçavuş Alaz Sokar hayat kurtardığına bakmayın iğnesini acımadan sokar, düşmana da bıçağını soyadının hakkını fazlasıyla verir bu yüzden Akrep dedik."
.
"Tahrip Uzmanı Astsubay Kıdemli Üstçavuş Oğuz Kanat düşmana karşı çok merhametli olduğu için lakaba gerek duymadık
Kanat deriz." dediğimde herkes sırıttı.
.
"Bilişim Uzmanı Astsubay Üstçavuş
Zümra Güneş geliştirdiği yazılım sayesinde düşman bilgisayarlarına sızmanın ötesinde gerçek zamanlı izleme yeteneği kazandı.
Kendisine Deha diyorlar bundan sonra bizimle" dediğimde kafasını memnun oldum der gibi eğdi.
.
"Astsubay Kıdemli Çavuş Hakan Demirkan
Sessiz veya aşırı sesli ortamlarda başka bir mevzu hareketlenme varsa hemen duyar bu yüzden
4Kulak ünvanını aldı."
.
"Ve Yüzbaşı Ayaz Turan" diyerek beni işaret etti Selim. "Yürüyüşüyle bile düşmana korku salan korkusuz kasırga girdiği yerde ne merhamet ne de nefes bırakır. Tıpkı rüzgârın kızı gibi hızlıdır aniden belirir ve geçtiği yerden sadece yıkım izleri kalır bu yüzden kendisine Rüzgâr diyoruz." deyip Özüme göz kırptı.
"Sen de bu durumda hangi Rüzgârın Kızısın inan benim de kafam karıştı." deyince şaşkınlıktan donan Özüm utancından kızardı.
.
.
.
İyi oldu sana beni çileden çıkarmayacaktın kıskanıyoruz diyoruz hanımefendi geçmiş Burakların masasına saçlarını savurarak sohbet ediyor gamzesini çıkara çıkara gülüyor bu kadar komik olan ne yani "daha bana çıkmadı o gamzeler lann.." diye bir sinirle kalkıp gittim.
""Rüzgâr'ın kızı"" olduğunu artık tim dışında herkes biliyor.
Gittim aldığım tokasını yüksek sesle "tokan ben de kalmış" deyip verdim nasıl da şok oldu önce masadaki herkese sonra tüm yemekhaneye baktı kızardıkça kızardı sonra sakince üstüne bir bardak su içti sakinliği karşısında şaşırmıştım ki o gözlerini görene kadar çakmağı çaksam alev alır bir şey demesini beklemeden çıktım arkama baktım
Allah..! peşimden geliyor.
Oğlum Ayaz sen de ayvayı yiyeceksin!.
.