Gizem ile birlikte dışarı çıktığımızda Ayaz yüzbaşı hariç tüm tim bahçedeydi.
Bunlar o hayranı olduğum timdi.
Şu an 8 kişiler Ayaz gelirse 9 olacaklar.
Yakında aralarına bir kadın personel daha eklenecekmiş öyle demişlerdi. İnşallah biz de girebiliriz.
Hepsi sivil giyinmiş,
uzun boylu kalıplı yakışıklı koca koca adamlar benim için bir araya geldiler. Özgür'e bir şey yapmayacaklarına söz verdiler sadece gözünü korkutacaklar.
Bu izbandut gibi herifleri karşısında görürse ödü bokuna karışır zaten pezevenkin bir şey yapmalarına gerek kalmaz.
Ayaz'a karşı hislerimden emin olduğumdan beri midemin bulanmadığını fark ettim.
Gözlerimide izbandut dediğim adamlardan alamıyorum türk askeri oldukları nasıl da belli bir okuyup üfleyeyim.
Hepsi de çok yakışıklı maşallah...
Benim yüzümden yavaş yavaş yürüyerek yanlarına gelmiştik.
"Söz verdiniz bir şey yapmayacaksınız." dedim.
"Valla ben söz vermedim kim söz verdiyse o yapmasın dün dinlediklerimden sonra bilendim ben bu herife çok üzmüş seni bir de mideni bulandıracak kadar.." deyip sustu başını sağa sola sallayarak çenesini ovalayan Selim'e baktım.
"Utanmaz bir de kalkmış peşinden gelmiş yüzsüz şerefsiz" bunu diyen Barın Komutanımdı.
"Oğlum şerefsizler zaten yüzsüz olur, yüzü olan şerefsiz mi olur." diyen Selime herkes bir bakış attı.
Nasılda sahiplenmişlerdi beni daha ilk günden üstelik gözlerim doldu.
"Ben yapılması gerekeni yaptım zaten başınızın belaya girmesini istemiyorum buradan uzaklaşsın yeter."
"Bakmayın buna siz öyle şeyine tekmeyi geçireyim bir iki vurayımla olmaz o gece gördüğü herkesin şeyine tekmeyi geçirdi zaten yüzbaşı da nasibini aldı bundan Özgüre daha farklı bir şeyler gerekiyor şöyle bol acılı benim yerimede yapın, hatta ben de geleyim içimde kaldı zaten."
Allah'ım...
Susturmaya çalıştım kaş göz yaptım ne gördü ne duydu taramalı tüfek gibi.
Nefes almadan konuşmuştu.
Yerin dibine soktu beni.
"Hiiiii" deyip iki eliyle de ağzını sıkıca kapadı.
"Neee" deyip kahkahayı bastı Selim.
"Kız sen yürek mi yedin."
Herkes gülüyor rezil ettin beni Gizem
"Ya ben nereden bileyim adamın komutanım çıkacağını." dedim.
O sırada yüzbaşı albayın yanından çıkmış bize doğru geliyordu.
Sinirli mi o ? Henüz bir şey duymuş olamaz.
Kafa attım diye mi böyle ama ondan sonra iyiydi sanki..
"Panter" diye bağırmadı kükredi adeta "hiçbir yere gitmiyoruz dağılın, herkes serbest." dedi.
Ardından beni yaralayan o buz gibi cümlesi geldi.
"Kimsenin şahsi meselesini çözecek değilim."
deyip yine buz gibi bir bakış attı bu bakış tıpkı benim Özgür'e baktığım gibiydi iğrenerek.. tiksinerek.. Bana kendimi bok gibi hissettirdi.
İşte bu acıttı daha birkaç dakika önce ne haldeydik şimdi kimse mi oldum.
Ben seviyordum onun da beni sevdiğini zannediyordum daha doğrusu emindim.
Tamam gitmesinler ben de istemiyordum ama hâl ve hareketleri, kimse demesi, yüzüme bakışı.. büyük koydu.
"Ne oldu buna şimdi ?" konuşan yine Selim olmuştu.
Benim dile getiremediğim soruyu sormuştu.
Dolan gözlerimden bir yaş düştü hem de sol taraftan.
Bir yerde okumuştum çok üzüldüğünde ilk gözyaşı damlası sol gözden düşermiş bunu biliyorlarsa üzüldüğümü anlamasınlar diye hemen sildim kimse görsün istemedim ama sanırım gördüler.
"Öğreniriz şimdi, sen merak etme güzellik seninle alâkalı değildir." deyip dostane bir şekilde elini omzuma koyup arkasından koşarak gitti Yiğit Üsteğmen.
Ben de peşlerinden hayal kırıklığı ile gözü yaşlı durdum öyle hiçbir şey anlamadım biraz önce olanlarla şimdi yaptıkları.. ne değişti?
"Ayağım acımaya başladı izninizle." deyip uzaklaştım oradan ama acıyan kalbimdi aslında.
Ben hevesle başladım, fakat sen kırgınlıkla bitirdin.
Öyle olsun yüzbaşım...