Yine aynı rüya, aynı kız çocuğu, ama bu sefer daha sağlam basıyor ayaklarını yere. Öğretmeni gözleri görmeyen adam, onun her hareketinin rüzgarından anlıyor gibi. "Annem için" diyor kız her hareketi yaparken. Bu yaşta omuzlarına bir yük binmiş gibi. Bu yaşta annesi için bir şeyler yapmaya çalışıyormuş gibi. Hayatın sillesini küçükken yemiş gibi. Hala neyi hatırlamaya çalışıyorsam artık. Ben galiba çok acı çekmiş biriyim ve hatırlamak istemiyorum.
"Uçurum" diye yanağıma dokunuyor Aras, gözlerimi açtığımda, onun odasında kanepede yatıyordum. O da yanıma çökmüş, duruyordu. Ondan başka kimse yoktu. "Çok şükür" dedi nefesini sesli bir şekilde verip. Çok mu korkmuştu bayıldım diye. Bazen anılar böyle hücum edince başım çatlayacak gibi oluyor. Elim başıma gitti. Ona doğru döndüm.
"Ne oldu" dedim
"Bilmiyorum bir anda bayıldın. Doktora gidelim mi?"
"Yok gerek yok" diye doğrulmaya çalıştım. Beni kollarımın yanından tutup hafif yukarıya çekti. Ona baktığımda elini alnıma koydu. Hafif eğildi alnımdan öptü. Ona şaşkınca baktım.
"Ateşin var mı diye baktım. Asiye abla en iyi dudaklarla anlarsın demişti" dediğinde başımı salladım utanarak. Başka bir sebebi yok yani. O da başını çevirip gülmeye başladı. Bana baktı. "yokmuş ama" dedi gülerek.
"Teşekkür ederim" dedim bende.
"Önemli değil" diye ayağa kalktı. Yerimden rahatsızca kıpırdandım. "Hadi gidelim evde dinlen" dedi. Ayaklarımı sarkıttım. Ceketini aldı o da. Yavaşça ayağa kalktım. Beraber kapıdan çıktık. Yanımda gidiyordu. Her an bir şey olursa, tutayım diye sanırım.
Şirketten çıktıktan sonra, arabayı o kullanmak için anahtarları aldı. Beni ön koltuğa oturttu, kendisi hemen yan koltuğuma oturdu. Ona döndüğümde yola bakarak rahat bir şekilde arabasını kullanıyordu. Sonra bana döndü. "Ne oldu" dedi.
"Yok bir şey" dedim ona bakarak. Başını salladı gülerek. Güldüğünde yanağının birinde gamze çıkıyordu. Demek daha önce sana aşıktım. Peki sonra ne oldu. Neden seni gizli gizli takip ediyorum. Seni nereden tanıyordum. Yollar uzayıp giderken, ben bir yola bir Aras'a bakıyordum. O da aynı şekilde yapıyordu.
Araba evin önüne durunca yana doğru eğilip kapıyı açtım. "Uçurum" dedi bir anda Aras, ona doğru döndüğümde bana baktı. "Şey, iyisin değil mi?"
"İyiyim, daha iyiyim." dedim gülümseyerek. Bir şeyler söylemek istiyor da söyleyemiyor gibiydi.
"Tamam o zaman" dedi bana bakarak. arabadan çıkınca kapıyı kapattım. Ben arkamdan gelir diye düşünüyordum ama gelmedi. Arabayla yanımdan hızlıca gitti. Arkasından baktım, bahçe kapısından çıktı. Neyse deyip bende, içeriye girdim. Asiye abla, pencere kenarında bana bakıyordu. "Nereye gitti" dediğinde bilmem anlamında ellerimi kaldırdım. Güldü.
"Ne oldu abla" dedim şaşkınca.
"Sen, onun gönlünün yarasını saracak gibisin" dediğinde ona baktım. "Peri öldüğünde çok üzülmüştü, mezarın başından ayıramıyorduk. Yeniden hayata dönüyor gibi" dedi gülerek.
"Nasıl yani" dedim şaşkınca.
"İkinizde birbirinizden habersizsiniz." dedi gülerek mutfağa doğru geçmeye başladı. Arkasından eğilip baktığımda hala gülerek gittiğini gördüm. Ne demek istedi o ki. Ne demek gönlünün yarasını saracaksın. Olduğum yerde ayrılıp, odama doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı açıp, içeriye doğru geçtim. Yatağıma oturdum. Geriye doğru attığımda kendimi. Gözlerimin önüne geldi. Ben, uçurum kenarındaydım, yağmur yağıyordu yine. Önce elimdeki kılıcımı attım aşağıya. "Yapmayacağım, artık onun dediklerini yapmayacağım" dedim. Karşımda bir sürü adam vardı. Hepsi siyah giyimliydi. Başını salladı karşıdaki adamlardan biri.
"O senin görevin, dramatize etme" başımı olumsuz anlamda salladım. "Seni öldürür" dedi soğukça. "Verilen görevi yapmazsan seni sağ bırakmaz" Başımı dik tutup ona baktım.
"Ona gerek kalmayacak" diye geriye doğru gittim. Kendimi arakaya doğru bıraktım. Yağmur damlaları düşerken çarpıyordu vücuduma. Sertçe çarptığımda yere ağzımdan kan boşaldı. Birinin ayaklarını gördüm. Başımı kaldırdığımda Aras olduğunu gördüm. Yüzüme doğru eğildi...
Derin bir nefes alıp da gözlerimi açtığımda şaşkınla ağzım açık kaldı. Atladım, ben atladım kimse beni atmamıştı. İntihar etmiştim. Onların dediklerini yapmamak için intihar etmiştim. Peki görev dediği şey de neydi. Neyi yapacaktım ben. Bu hafızam benim başıma bela olacaktı anlaşılan. Şu an çok güzel bir şeyin içinde gibiyim. Bunun bozulmasını istemiyordum. Kalbim pır pır atıyordu. Bunun sönmesini istemiyordum. Hatırlamak istemiyordum.
Kapı tıklatıldığında, zamanın geçtiğini havanın karadığını gördüm camda. "Uçurum" dedi Aras Bey, "İyi misin?"
"Evet" dedim sakin tutmaya çalıştığım sesimle. İçeriye girdi. Bir eli arkadaydı. "Siz ne zaman geldiniz"
"Çok oldu" dedi gülerek. Derin bir nefes aldı. "Hangisini seversin bilemedim" dedi bir anda.
"Neyin" dediğimde gülümsedi. Arkasından çiçek çıkardı. Gülümsedim, bana doğru uzattı. "Bunlar çok güzeller" diye ona baktım.
"İçimden geldi öyle" dediğinde gülerek ona baktım. Elini ensesine attı. "Yemeğe gel çiçekleri de suya koyarız"
"Teşekkür ederim" dedim başını salladı gülerek.
"Hadi" diye beni önden çıkarttı, kendisi de arkamdan gelmeye başladı. Birlikte mutfağa geçtik. O büyük bir kavanoz çıkardı turkuaz rengindeydi. Bende çiçeklerin, kurdelesini çözmeye başladım. Aras kavanoza su doldurup, bana doğru uzattı. Bende çiçekleri içine koydum. Hafif üzerine eğilip, kokusunu içime çektim. Bana gülerek bakıyordu Aras.
Yemeğe geçerken birlikte Aras bana şirkette fotomodel olmam için fotoğrafçının onu arayıp ısrar ettiğini anlatıyordu. "Ama ben çok rahatsız oldum" dedim utanırcasına
"Fark ettim" dedi gülerek. "Sen bilirsin." dedi gülerek. Asiye abla yoktu, gözüm onu, Batı beyi aradı.
"Asiye abla nerede"
"İzin istedi gitti, bir tek ikimiz varız" dedi gülerek. Masayı hazırlamış da gitmiş anlaşılan.
"Uçurumun dibinde asıl buldunuz beni" dedim bir anda.
"Hatırladın mı bir şeyler" başımı olumsuz anlamda salladım. "İlk gördüm öldün sandım uzaktan. Yanına koşarak geldim. Kıpırdanıyordun. Sanki ayağa kalkmaya çalışıyor gibiydin. Bana baktın. 'Geldin' dedin. Ya beni birine benzettin ya da tanıyordun beni." dediğinde ona baktım.
"sonra" dedim devam etmesini istiyordum. Rüyamda gördüğümle birebir uyuşuyordu anlattıkları.
"Sonra, seni kucağıma aldım. Zaten kendinden çoktan geçmiştin. Hastaneye götürdüğümde, iç kanman vardı. Bazı yerlerinde kırıklar vardı. Başında da büyük bir kesik, sanırım düşerken kayalara çarptın" dedi. "Neyse" dedi gülerek. "Bak geçti artık şimdi iyisin"
Aklımdan geçen şey, ben o kız olabilir miyim? Aras'ın sevdiğini öldüren. Elimdeki kılıcı uçurumdan aşağı atmam artık yapmak istemediğimi söylemek. Peki görev neydi. Neyi kabul etmedim ben. Aras'ın babasıyla tartışmaya girdiysem, beni tanıyacaktır büyük ihtimal. Eğer o kızsam.
"Nereye daldın" dediğinde irkildim. "İyi misin?" dedi
"İyiyim, Asiye abla ne çok yapmış" dedim konuyu değiştirmek adına. Bu kadar kibar, nazik bir adama nasıl kötülük yapardım ben. Aklımdan zorum mu vardı. Tabi o kız bensem. Değilsem boşuna düşünüyordum. Başka bir nedenle de oraya çıkmış olabilirdim.
"Bak bunu çok severim ben" diye benim tabağıma, yemeği koydu. "Tadına bak" dedi gülerek. Artık gülüşünü saklamıyor gibiydi. İtiraf etmek gerekirse gülmek ona çok yakışıyordu.