Elif işe gitmek için hazırlanırken son bir haftadır kendini yoran aynı düşüncelerin içinde. Son yaşanan bir türlü elini üzerinden çekmiyor. Ne vakit boş kalsa aklına üşüşen aynı görüntüler. O şımarık çocuğun kavgası ve sonrasında yaşadıkları ele ele vermiş içini daraltmaya devam ediyor. Şimdi olduğu gibi ayakları zor gidiyor o okula. Bir seçeneği olsa anında orayı terk edecek de yok, elinden gelen bir şey yok. Haksız yere aşağılanmasına devam edecek bir zaman. Ve aklından çıkaramadığı Mert Beyefendiye ilgisini yok sayarak devam edecek yoluna. Ona tüm öfkesi başkaldırıyor ama kalbi titriyor. Kendini uyardığı vakitlerde var tabii.
"Kızım aklını başına al, sen orada eğreti bir öğretmensin, haddine mi o zengin ve yakışıklıya kapılman?! Kendine gel ve dengeni sakın bozma! Hem aşk senin neyine?! Bir kere yaşadın ve gördün olanları, akıllı ol! Önce kendini düşün, yararına bak! Gerekiyorsa yaltaklık yap! Ne kaybedersin! Bu dünyada gemisini yürüten kaptan! Önce sen!" diyen aklına pek uymayı beceremiyor, hele ki yaltaklık kısmı! Asla kendine göre değil. O güne dek inanmadığı bir şeyi ne yapmıştı ne de söylemişti! Ve içten içe bu huyunun başına çok işler açacağını biliyor.
Çantasını en son eline alıyor ve evden çıkmak için kapıya yöneliyor.
-" Kızım daha kahvaltını yapmadın! Nereye?"
-"Aç değilim, okulda bir şeyler yerim sonra!"
Amacı annesini kolayca aşıp okula gitmek, uzun uzun ona karşılık vermenin zamanı değil, geç kalmamalı. Son bir haftadır zaten müdür hep okulun kapısında duruyor, sözüm ona öğretmenleri ve öğrencileri denetliyor ama gözü sadece kendi üzerindeymiş gibi hissediyor Elif. Orta yaşlı adam bir açığını arar gibi. Belki de Mert Beyefendi kendini işten çıkarmasını istedi. O çok akıllı kardeşine yaptıklarından dolayı Elif'i affedememiş olabilir ve müdür de bunu yapmak için fırsat kolluyor olabilir. Elif kuruntularının içinde çok şey söylemek istese de yapamıyor. Yuttukkarı her geçen gün artarak midesinde bir kitle oluşturuyor durmadan.
Bu düşünceler ile merdivenlerden inerken annesinin son sözlerini pek kayda almıyor.
-"İyice zayıfladın, hasta olacaksın! Bir şey yemeden yaşanır mı?!"
Önce annesinin abarttığını düşünüyor ama son bir haftada iştahının epey kapandığı bir gerçek. Fakat birkaç gün bir şey yememekle insan ölmez. Elinde değil bazı durumlar. Sıkıntılı anlar önce midesine vuruyor, sonra da baş ağrısı olarak boy gösteriyor varlığında. Aslında şu fakir haliyle çok gurur yapmak hiç iyi değil ama dünyaya bu şekilde gönderilmiş bir kere!
Sokağın sonuna gelip caddeye çıkıyor derken, çalıştığı yerin evine yürüme mesafesinde olması büyük bir avantaj. Hem zaman kaybı olmuyor hem de yol parası gerekmiyor. En azından buradan kurtarmıştı. İstese öğle arasında da eve yemeğe gidebilir ama bunu yapmıyor. Günün bütünlüğünün bozulmaması için öğlen de okulda kalıyor. Zaten mutlaka bir evrak işi çıkartılıyor acele yetiştirilmek üzere. Bazen de öğrencilerle ilgili kısa toplantılar yapılıyor. Müdür bu konuda çok işgüzar. Gören de eğitim sistemini düzeltiyor sanacak! Ama son yaptığı aslında onun bu disiplinli görünen haliyle kendi arkasını kollamak olduğu çok net.
Okulun dış kapısına çok yaklaşıyor, öğrenciler bağıra çağıra konuşuyor bahçenin farklı köşelerinde. Görünürde her şey normal ve yolunda. Elif için de bir hafta öncesine dek öyleydi. Severek geldiği işinin birden tatsız bir şekle bürünmesi hiç hoşuna gitmiyor.
-"Oooo hoca günaydın!"
Bu alaycı sesi duyup sahibini anlıyor ve tüm sinirleri ayağa kalkıyor bir anda. Hiç istemeden ondan yana bakıyor sert bir yüz ifadesiyle. Efe kendini okula getiren özel araçtan havalı bir şekilde iniyor, hemen şoföre patron benim havasında talimatını veriyor:
-"Çıkışta sakın geç kalma ha, ona göre!"
Elif önce öfkeyle baktığı çocuğun bu haline sonra acımaya benzer bir şey hissediyor. Bazılarının hiçbir niteliği olmadığı halde sırf parası var kendini ayrıcalıklı görmesi ne kadar kötü! Ani değişen duygularının etkisiyle alçalıyor genç kadın.
-"Buyur hoca önce sen geç, öğretmene saygı göstermeli değil mi!?" diyen Efe, demir kapının yanında kendine yol veriyor ama yapmacık ve alaycı. Elif yerinde kalıyor inatla. Çocuk daha da küstahlaşıyor derken:
-"Amma tuhaf insanlar var ya! Hem saygı derler hem de saygı gösterince bunu yaparlar, sen bilirsin hoca!"
Efe bahçeye giriyor. Elif biraz daha oyalanıyor. Bu çocukla ilgili başka bir şey yaşamak istemiyor çünkü. Onun binaya girip gözden kaybolmasını bekliyor. Ve kendini bu şekilde davranmak zorunda bırakan çocuğa kızarak okula yöneliyor. Açılış Efe ile olmuştu ama devamı müdürle olacağa benziyor. Elif'in niyeti kısa bir günaydın sözü ile müdürden kurtulmak.
-"Günaydın Müdür Bey!" deyip hemen içeri yönelmeye kalkınsa da bu olmuyor.
-"Elif Hanım bir dakika. Ders programına göre bugün üçüncü dersiniz boş sanırım."
-" Evet."
-"Güzel! Odama bekliyorum sizi, biraz konuşalım."
-" Tamam Müdür Bey." deyip iyice gerilen sinirlerinin eşliğinde okula giriyor genç kadın. Beyni olağanüstü anların hızına giriyor bir anda. Bu adam ne konuşacak benimle? Daha önce diyeceğini söyledi zaten! Rahatlamaya çalışan ruhu bir cenderenin içinde kalıyor. İki ders bu azap devam edecek. Ama yine kendisini azarlar gibi konuşursa bu sefer tavrını koyacak, onun bu şekilde konuşmaya hakkı yok kendisiyle.
İki ders tuhaf bir rüya gibi geçiyor, aklını işine veremiyor nedense. Bu öylesine yapılan dersler de kendini suçlu hissettiriyor ama performansının verimli olması için üzerindeki baskının kalkması lazım.
Üçüncü derse girme zili duyulduğunda gergin haliyle müdürün odasına gidiyor, kapıya hafifçe vuruyor. İçeriden:
-"Gelin!" sözcüğünü duyunca hafiften titreyerek adım atıyor müdürün o gösterişli odasına. Elif içeri girdiği an gördüklerinin etkisinde sarsılıyor. Mert var odada ayrıca! Müdür yine iki büklüm haliyle ayakta, neredeyse adamın karşısında elpençe divan duruyor. İçinden ne iğrenç bir adam diye geçiriyor genç kadın, bunun gibi müdürler menfatleri için her şeyi yaparlar. Elif içinde kaldığı sarsıcı durumun etkisiyle istemsizce konuşuveriyor:
-"Sanırım Efe yine benden şikayetçi olmuş!" Yüzünde alaycı bir tebessümle bunu söylediğine kendisi bile inanamıyor. Mert, kendisine boş boş bakıyor ne diyor bu gibisinden. Müdür cebinden çıkardığı bir mendille alnındaki terleri siliyor. Elif kesinlikle işine son verileceğine inanıyor bu cesaretinden dolayı.
-" Buyurun şöyle Elif Hanım. Sizden bir ricamız olacak kabul ederseniz, aslında bu, Mert Beyin hoş bir önerisi."
-"Anladım, sıkmayın kendinizi, ben kendim istifa ederim."
-" Neden?! " sorusu bu kez Mert'ten geliyor.
Hemen müdür ortamı tatlıya bağlamak için atılıyor söze:
-"Aman hiç öyle şey olur mu? Genç ve değerli bir öğretmenimizsiniz. Bizim okulumuzla ilgili bir projemiz var. Mert Bey ile onun üzerinde çalışıyoruz ve bize yardımcı olabileceğinizi düşündük."
Elif, bu samimiyetten uzak iyilik gibi görünen sözlerin altındakini anlamakta gecikmiyor. Bazı angarya gibi görülen işler hep göreve yeni başlayanlara, çömezlere verilir, daha doğrusu kilitlenir. Buna benzer bir şeyi yaşayacağını düşünüyor ama Mert'in bununla ilgisi ne? O sırada müdür oturması için genç kadına yer gösteriyor ve kendisi de masasının başına geçiyor. Elif ile Mert şu an karşı karşıya oturuyorlar ve ikisinin de ellerinde olmadan bakışları durmadan buluşuyor. Elif engelleyemediği bir ılıklığı yaşıyor içinde. Ne tuhaf! İnsan kendini sinirden delirten birini sevebilir mi? Hemen kararını veriyor ardından, bu sevgi değil, sadece gergin ortamın çekiciliği.
-"Elif Hanım, okulumuzun daha çok tanınmasına ve ilgi görmesine yönelik bir çalışmamız var. Önümüzdeki hafta "Kariye Günleri" adı altında bir etkinlik var. Mert Bey, sağ olsun, bakanlığa bağlı tüm okullar için kapılarını açtı. Bu etkinlik onun şirketlerinin birinde yapılacak. Ama biz en çok dikkat çeken okul olmak istiyoruz."
-" Anlıyorum." diyen Elif onun para konusundaki iştahını yine mide bulantısıyla hatırlıyor.
-" Bu organizasyonun hazırlığı da bize ait. Sizin bu koordinasyonda başarılı olacağınıza inanıyorum. Genç ve enerjiksiniz, bilgileriniz taze ve yeniliğe açık! Özellikle yaşınız öğrencilere hepimizden yakın, yani onlarla çok sağlıklı iletişim kuracağınız inanıyorum, yani Mert Bey ile buna inanıyoruz. Ne dersiniz?"
Aslında genç kadının diyeceği belli, işini kaybetmemek adına bu görevi yapmak zorunda.
-" Elif Hanım, yabancı dilinizin olması da bizim için oldukça iyi. Umarım bu teklife hayır demezsiniz." cümlelerinde Mert'in ağzından bal damlıyor adeta.
Müdür:
-"Ayrıca bu proje için ayırdığımız bir bütçemiz var ve sizin de emekleriniz fazlasıyla ödenecektir."
Elif'in yine içine hafiften bir bulantı geliyor. Bu müdür gibi insanların herkesi her şeye para ile ikna edeceğini sanmaları, yani herkesi parayla satın alabileceklerini düşünmeleri oldukça itici.
Elif, sessizliğini koruyor bir süre. Ağır ağır konuşuyor ardından:
-"Öncelikle öğrenciler adına faydalı bir etkinlik yapmak güzel ve önemli ama bu işi layıkıyla yapabileceğimden emin değilim. Hem buradaki derslerim ne olacak?!"
-"Aman endişe etmeyin ders konusunda Elif Hanım, ders dışı zamanlarda çalışacaksınız."
Elif, normal mesainin üzerine gelen bu teklifi bir an ikinci bir iş gibi görüyor.
-" Bence siz bu görev için biçilmiş kaftansınız!" sözlerini sarf eden Mert genç kadını daha da şaşırtıyor. Tek laf etmeden genç adamın yüzüne bakakalıyor Elif.
-" Şimdi, çok az zamanımız var hazırlanmak için. Bugün okul çıkışı çalışmalara başlamamız lazım." diyen müdürü Mert de onaylıyor.
-" Evet. Ben Elif Hanımı okul çıkışı aldırırım şoförümle."
Elif ağzı açık iki adamın konuşmalarını dinliyor. Sanki evet demiş gibi işleri yürütüyorlar. Bu hali ifade etmek için tam ağzını açacakken Mert:
-"Genel merkezimizdeki konferans salonumuzu düşünüyorum bu proje için Elif Hanım. Siz gelince beraber bir planlama yaparız. Oldukça geniş bir alana sahip salon, her okul için rahatlıkla bölüm oluşturulabilir."
Mert öyle ciddi ve yumuşak konuşuyor ki genç kadın tekrar susup kalıyor ki bu sessizliği de onu onaylamak kabul ediliyor.
Kariyer Günleri, lise öğrencilerinin üniversiteleri tanıması adına yapılıyor, bakanlığa bağlı liseler belli bir zaman aralığında katılabiliyor. Fakat anladığı kadarıyla müdürün asıl amacı, kendi okulunu üniversiteye öğrenci yerleştimek konusunda öne çıkarmak. Bir taşla iki kuş! Hem öğrenciye fayda sağlayacak hem de kendine yeni müşteriler bulabilecek.
Elif, hiç aklına gelmeyen bu durumu hâlâ sindirmeye çalışıyor. Birkaç gün önce kendine aba altından sopa gösteren bu adamlar şimdi neden böyle iyiler?! Okulda kendinden başka elbet bu işi yapacak başka bir öğretmen vardır diye düşünüyor. Ama ardından okuldaki yaş ortalamasını düşününce en genç kendinin kaldığını görüyor. Bu da, daha önce hiç kafa yormadığı bir özellik. Düşünürken dudağını büküp kalıyor yerinde genç kadın.
-"Öyleyse ben şimdi gidiyorum, katılmam gerken bir toplantım var. Elif Hanım okul çıkışı sizi aldıracağım." sözleriyle genç adam karakter değiştirmiş gibi geliyor bir an Elif'e. Kardeşi konusunda kendine küçümseyen bakışlar atan adam gitmiş, sanki daha normal bir adam gelmiş yerine. Çok ilginç! Ya müdürün kırılıp dökülmelerine ne demeli?! Onun bu halinde Mertin etkisi oldukça büyük ve bu,çok belli. Elif de yerinden kalkıyor ve Mert'in odadan çıkmasını bekliyor. Müdür eğile kalka Mert'i uğurluyor. Elif müdüre çok manalı bakarken yakalanıyor. Müdür bunu anlayıp hemen ciddiyetini takınıyor, Elif hafiften gülüyor ve:
-"Gidebilirim artık sanırım Müdür Bey?!"
-"Tabii çıkabilirsiniz!" diyen adam aklına gelen bir şeyle hemen değişip ardından tatlılıkla ekliyor:
-"Aman Elif Hanım, bugün çıkışta yapacağınız şeyi unutmayın!"
-"Unutmam Müdür Bey, ben hiçbir şeyi unutmam!" diyen Elif odadan çıkıyor ama içine bir serinlik geliyor. Özellikle son sözlerinin müdürü oldukça düşündüreceğine emin. Ardından kalbi pır pır kanat çırpmaya başlıyor. Okul çıkışı onu yine görecek!