1.0 Kahvaltı

1360 Words
"Hala uyuduğuna inanmıyorum!" Yatağımın ucunda hissettiğim baskı üzerine gözlerimi aralarken Esra'nın yatağın üzerinden camı açmak için debelenirken gördüm, üzerinde rahat pijamaları ile odasından kalkıp bana geldiği barizdi. Gözlerimi devirirken devam etti. "Bu kadar çabuk pes edebileceğini düşünmemiştim. Aslına bakarsan," diyerek bana döndü. Gözleri gözlerimin üzerine dikilmiş, dudakları iki yanına kıvrılmıştı. "Bir an için kuzenimin gerçek aşkı olacağını düşündüm ama yanıldım." "Ne diyorsun Esra," diye sordum, eş zamanlı ayak ucumla bacaklarını ittirdim sinirle. Ne demek istemişti?! "Vazgeçtin, Afra'yı gördüğün anda. Vazgeçtin Yağız'dan." Ses tonu inkar edilemeyecek bir tonda beni rahatsız ederken gözlerimi kaçırmadan baktım ona. Nefesim içimde bir yerlerde tutarken, "Onu sevsen hemen vazgeçmezdin," diye yeniledi. Hareketleri beni sinirlendirirken bu kadar emin konuşması huzursuz kılıyordu beni. "Ben Buğra'dan vazgeçmedim." Gözlerimi devirirken alayla onu süzdüm. "Bana güvenerek." İmama karşılık omuz silkerek geriye çekildi. "Yeni bir gün, yeni şanslar demek. Yerinde olsaydım hazırlanıp kahvaltı masasındaki yerimi alırdım. Afra.. boşlukları doldurmakta çok iyidir. Anlarsın ya," dedi göz kırparak, kapıya yöneldiğinde konuşmaya devam etti. "Temiz kıyafetler getirdim senin için. Giyin ve aşağı gel.. hala bir şansın varsa Afra'yı uzak tut kuzenimden." Kıvırta kıvırta giden Esra'nın ardından sabır çekerken gerçekleri düşünüp iç çektim. Afra'nın dün gece odasına çağırması kulaklarıma fena şeyler fısıldıyordu sanki, cevapsız sorularım vardı beynimde. Ayağa kalktığımda elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Her şeyi hallettikten sonra üzerime getirdiği kıyafetleri geçirmiştim. Saç diplerim o kadar acıyordu ki, kaç gün bağlı kalmışlardı. Tokamdan saçlarımı kurtururken ay parçası gibi omuzlarımdan aşağı döküldüler. Altın sarısı saçlarım belimden aşağı uzanırken kapı çaldı. Gözlerimi kapıya yöneltirken, "Kimsin," diye sordum merak etmediğim halde. "Müsait misin Akkız," dediğinde Buğra olduğunu anladım sesinden. "Kahvaltıya inecektim," dedim kapıyı aralayıp onu görürken. "Belki, sonra konuşabiliriz." "Bu olayın acelesi var aslında." Dedikleri üzerine histerik bir kahkaha atarken, Buğra bana deli misin der gibi baktı. Kendimi toplayamazken gözlerimin sulandığını hissettim. "Gerçekten merak edilseydi.. bana gelmeyi bu kadar ertelemezdi Yağız.. halimi daha sormadan başka bir kızın yatağına girmezdi. Demek ki, bu konu çokta önemli değilmiş." Gülümsedim otuz iki diş. "Yalan söyleme artık bana. Ben bunu duyabilecek kadar güçlüyüm ki, artık Yağız'ın kim olduğunu ve benimde kim olduğumu biliyorum. Çocuk değilim Buğra." "Keyiften değildi, işlerimiz vardı." Başımı olumsuz anlamda sallarken, "Bana yalan söylememen gerekiyor Buğra," dedim omuz silkerek. "Sen yalan söylersen bende söylerim." Bu kısır bir döngüye dönebilirdi. "O halde," diyerek nefesini üfledi. "Kahvaltıdan sonra konuşalım." Başımı sallarken gitmek için arkasını döndüğünde, Esra'nın hali aklımın ucuna dank ettiğinde dudaklarımı bastırdım ardından dayanamayarak seslendim. "Buğra!" Buğra bunu bekliyor gibi bana döndüğünde ona baktım saniyelerce. "Esra'ya karşı ne hissediyorsun?" Bu soruyu beklemediği bozaran suratından belliyken kaşlarını çattı usulca. Buğra, sinirlenmişti bana. Fazlasıyla belli ederken, "Bunu nerden çıkardın," diye sordu dehşete düşerek. Arkasını kontrol etti korkarak. Yağız, onu korkutuyordu. Esra onun her şeyiydi. Başka kimsesi kalmamıştı. Ailesi ölmüştü. Esra vardı sadece.. bir de ben vardım eskiden. Hayaller.. hayatlar kısmındaydım şu anda. En çokta buna üzülüyordum ya, neyse. "Esra ile aramda bir şey yok, olmayacakta." "Baba olacaktın," dedim sinirle. Esra için üzülmüştüm. Eski hayatımızda Buğra onu sevmişti, bebek doğacaktı, adı.. adı bile belli olmuştu. "Olmadım ama," dedi Buğra rahat bir tavırla. "Senin yaşadıkların gerçek değildi Akkız, bizi hiç tanımıyorsun aslında. Bunu aklından çıkartma." Ne yazık ki, unutuyordum bu ayrıntıyı. Onlar benim yaşadığım hayatta yoktular. "Haklısın ancak hepiniz.. her şeyi ile aynıyken, bana inkar etmen etki etmiyor." Gözlerini üzerime dikerken, "Aynı olan ne Akkız," dedi alayla. "İsimler ve bedenler mi? Biz farklıyız. Bildiklerin bizim doğrularımız değil." Öyle sanıyordu. Kaynarca içlerine kadar girmişti, her şeyi benim daha gelmeden bilmem tesadüf değildi. "Mesela.. her şeyi bilemem ama bilmemem gereken şeyleri nasıl bildiğimi bilmek ister misin? Annen ile babanın zenginliğinin nerden geldiğini.. ya hut, kardeşin olduğu halde herkesten sır gibi saklaman. Evet, biliyorum ki, o zaman bilen Yağız bile bilmiyor şuanda. Ondan bile saklıyorsun." Kaskatı kesildiğinde yanına doğru gidip ona gülümsedim. "Herkesin korktukları var." Benim kaybedecek hiçbir şeyim kalmamıştı artık. Bana ait bir hayatın içinde bile değildim ki. Nasıl kaybedebilirim? "Ben senin korkularını bile biliyorum. Nasıl korktuğunu, korktuğunda neler yapabileceğini.. hatta yaptıklarını da." Sessiz kalıp ona baktım. Kimsenin bana bir şey demeye zerre hakkı yoktu artık. Ben, onların içinde beslenen hainin planlarına ortak edilen bir zihne sahiptim sadece. Her şeyi bilen, onları çok iyi tanıyan birilerinin ihanetine uğruyorlardı her saniye. Üzüldüm doğrusu. Zeki insanlardı. Öyle sanıyordum. Yıllardır aralarında olan hainle yaşamaya çalışıyorlardı. Zavallıca. Gözleri kan çanağına dönerken dişlerinin gıcırtısını duydum, kaskatı kesilmişti. Sessizce bana bakarken, "Sakın kimseye bahsetme," diye uyardı beni Buğra. Kardeşi için korkuyordu. Korkması gereken kişi ben değildim aslında. Korkması gereken kişi, aralarında olan haindi. "Beni tanımıyorsun Buğra ama ben her birinizi tanıyorum. Kimseye söylemeyeceğim kendim söylemek istemediğim için. Bil ki, karşında her hangi biri durmuyor." Buğra, gözlerinin sulanmasına korkudan engel olamazken fazlasıyla korkutucu duruyordu. Onu bu halde görmeye alışkın değildim ne yazık ki. Şaşırdım ama bastırdım bu duyguyu. "Kahvaltıda görüşürüz." Kapıyı kapatıp merdivenlere doğru ilerledim hızla. Esra'ya göre geç bile kalmış olabilirdim. Birer ikişer indikten sonra masaya baktım uzaktan. Esra haklıydı. Hemen Yağız'ın yanına oturmuştu Afra. Edremit'in ablası olduğunu duymak beni üzmüştü, Edremit bana göre daha normaldi. Hiç tanımıyor, yeni yeni tanımaya başlıyordum. Çok fazla hayal kırıklığı vermiyordu bana. Rahattı kafa. "Hoşgeldin Akkız." Beni gören Edremit olurken selamını eksik etmemişti. Gülümsedim. "Herkese günaydın." Oturmak için kendime yer kestirirken Yağız'ın masada kafasını kaldırıp bir kere bile bana bakmaması ilgimi çekerken Afra'nın hoşlanmadığım bakışları üzerimdeydi. Peşimden Buğra girdi içeriye. Onun girmesi ile Afra, "Çok tatlı bir kuzenin varmış doğrusu Buğra, çok sempatik," diyerek beni iğnelercesine konuştu. Onunla muhattap olmak beni sadece sinirlendirirdi. "Aynı duyguları paylaşmak isterdim doğrusu," diyerek sırıttım. "Herkese afiyet olsun!" Afra'yı bozarak tabağımı doldururken Esra bana yandan bakıyordu gülerek. Onun bu bakışları gözlerimi devirmeme sebep oluyordu. "Kaç yaşındasın Akkız? Çok küçük gösteriyorsun?" Afra bana merakla sorular sorarken herkes ikimizin arasında oluşan gerginliğin fazlasıyla farkındalardı. Bir kızın, başka bir kızı sorgulama itemi kendini üstün kılacak bulgular bulması içindir. Kanaatimce Afra bunu yapıyordu. "Öyle, sana göre fazla gencim." Esra yanımda gülüp çaktırmamaya çalışırken Buğra nefesini üfledi. "Yer misin omlet abla," dedi Edremit araya girerek. "Çok güzel olmuş." Afra, bir dilim kesip kendi tabağına alırken, Yağız başını kaldırıp ilk kez bana baktı. Gözleri, gözlerimde ona bakarken nefesimin kesildiğini hissedince dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi çevirdim ondan. Adımı duydum ondan. "Akkız." Ses tonu bana ilahi bir ses gibi geldi. Büyüleniyordum. "Kahvaltıdan sonra dışarı çıkacağız." Sormuyordu, emrediyordu. Gözlerimi devirecekken Buğra, "İşlerimiz var halletmemiz gereken," dedi Yağız'ın yanında durarak. "Birlikte kayalıklara gidecektik Yağız, Buğralar ikisi halledemez mi," diye araya salça olduğunda beklenti ile Yağız'a baktım. Benim yanımda olmasını istiyordum. Sadece, benim yanımda olmasını. Tahmin etmekten öte.. çok güzeldi. Ona ait her şey. "İşlerimizin olduğunu daha öncede söylemiştim." Yağız'ın cümlesinin ardından istemsiz bir gülümseme kaplarken suratımı Afra bana baktı göz ucuyla. "Gece seni çok dinlemedim doğrusu," dedi imalı bir şekilde. "Tamam o halde, bende Edremit ile gezebilirim." İkisi aralarında geçen diyalog sonrası konuşmazken Esra bana doğru eğilip fısıldadı. "Yenilgi altında ezilmemen hoş. Aferin kızıma!" İki gün öncesine kadar düşman gibiydik, onun olan sırrı söylemiştim, bebeğini kaybetmesine neden olmuştum, bana neden bu şekilde davranıyordu? Fazla şüpheli. Düşünmeyi sonraya ertelerken kahvaltı tabağımdakileri yedim umursamazca, herkes kendi önüne döndüğünde içim rahattı. İki üç dakika geçmeden, "Kalkalım," dedi Buğra bana bakarak. "Geç kalmayalım daha fazla." Bana elini uzatırken Buğra, Yağız, ayağa kalktı yerinden. "Hadi, Akkız." İkisi bana hızlı olmamı işaret ederken Esra da kalktı ayağa. "Bende gelebilir miyim?" Yağız, Esra'ya bakarken, "Olmaz, sen burda kalacaksın," dedi emri vaki yaparak. Esra, üzülürken Yağız onu umursamadı bile. "Son zamanlarda aşağı çok iniyorsun Esra, bir daha seni merdivenlerden aşağısında bir kere bile görmeyeceğim." O an.. Yağız için Esra'nın önemini tekrardan anladım. Gerçekten, anlıyordum. Yağız, Esra'dan başka kimsesi yoktu diye çok yanlız büyümüştü. Yanlızlık içinde kocaman bir dünya yapmıştı kendine. O dünyada nefes almak için çabalıyordu. "Ama Yağ-" "Duydun beni Esra. Odana çık ve kumar saatleri arasında inme aşağı. Afra sende!" İkisini uyardıktan sonra gözleri beni buldu, bir şey diyecek gibi olmuştu ama vazgeçti sanırım. Buğra, ile yan yana odadan çıkarken Afra, arkamdan sinirle bakıyordu. "Nereye gideceğiz?" Buğra, "Üçümüzün yanlız bileceği yere," dedi imalı bir şekilde. "Neden?" "Çünkü, bizi dinliyor olabilirler." Dış kapıya doğru ilerledik. En azından tahmin yetenekleri gelişikti, kapının hemen önünden arabaya bindikten sonra Yağız'ın gelmesini bekledik. Ağır adımlarla kapıda gördüğümde onu siyah tişörtünü giymişti, fazla havalı duruyordu. Arabaya bindi. Buğra, "Her zaman ki yere," dedi, başını sallayan Yağız, normal gözüküyordu. Sanki, eskisi gibi. Hayal ediyordum sanırım, arkama doğru yaslanırken nefesimi üfledim. Benim için bugün yeni başlıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD