Kasabada günler birbirine benzerken Mira bu benzerliği sevmeye başlamıştı. Aynı seslerle uyanmak, aynı yollardan yürümek, aynı bakışla karşılanmak… Değişmeyen şeyler, bedenindeki belirsizliğe karşı küçük bir dengeydi.
Bir sabah Mira pansiyonun mutfağında çay koyarken eli titredi. Bardağı tezgâha bırakıp derin bir nefes aldı. O an yalnız olmasına sevindi. Bu küçük anların kimseye görünmemesi gerekiyordu. Çünkü açıklama gerektiriyordu. Mira artık açıklamalardan yorulmuştu.
Biraz sonra dışarı çıktı. Deniz atölyenin önünü süpürüyordu. Onu görünce durdu.
“Bugün erkencisin,” dedi.
“Uyuyamadım,” dedi Mira. Sesinde hafiflik vardı ama nedeni başkaydı.
Deniz süpürgeyi kenara bıraktı. “İstersen yürüyüş yapalım,” dedi. “Hava iyi.”
Mira kabul etti. Yürümek bazen zor olsa da vazgeçmek istemiyordu. Yol boyunca konuşmadılar. Sessizlik artık ikisinin de diliydi. Deniz’in yanında sessiz olmak, Mira’ya kendini eksik hissettirmiyordu. Tam tersine, tamamlanmış gibi geliyordu.
Bir noktada Mira durdu. Deniz de durdu. “Devam edebilir miyiz?” diye sordu yine, yumuşak bir sesle.
Mira başını salladı. “Birazdan,” dedi.
Deniz ona bakmadı. Ufku izledi. Bu bakmamak, Mira’nın en çok sevdiği şeydi. Görülmek ama sorgulanmamak.
Öğleden sonra Mira kendini halsiz hissetti. Atölyeye gitmedi. Deniz bunu garipsemedi. Akşamüstü pansiyonun kapısı çaldığında Mira kapıyı açtı. Deniz elinde küçük bir paketle duruyordu.
“Çorba,” dedi. “Fazla yaptım.”
Mira paketi aldı. Gözleri doldu ama belli etmedi. “Teşekkür ederim,” dedi sadece.
Deniz içeri girmedi. Eşiğin bu tarafında kalmayı seçti. “İyi akşamlar,” dedi.
O akşam Mira çorbayı yavaş yavaş içti. Her kaşıkta boğazı düğümlendi. Çünkü bu, bir iyilikti ama acıma değildi. En kıymetlisi buydu.
Gece yatağa uzandığında Mira uzun süre tavana baktı. Deniz bilseydi, diye düşündü, belki daha çok gelirdi.
Ama sonra ekledi: Belki de gelmezdi.
Bilmemenin getirdiği bu doğal dengeyi kaybetmek istemiyordu.
Ertesi gün Deniz onu yine aynı sakinlikle karşıladı. Ne dünün hesabını sordu ne de bugün için endişe etti.
“Bugün nasılsın?” diye sordu.
Mira bu soruyu sevdi. Çünkü cevabı genişti. “Bugün buradayım,” dedi yine.
Deniz gülümsedi. “Güzel,” dedi. “O zaman yeterince iyidir.”
Mira bu cümleyi içinden defalarca tekrarladı.
Yeterince iyi.
Belki beden için değil…
Ama kalbi için.
Ve Mira, bu kasabada, bu sessizliğin içinde, bir gün daha gerçeği saklayarak ama sevgiyi eksiltmeden yaşamaya devam etti.