Bölüm 1

2264 Words
Derin Göktaş Sonbaharın ılık rüzgarı tatlı tatlı esip saçlarımın arasında dolanırken kampüsün bahçesinde ilerlemeye başladım. Bugün üniversitedeki üçüncü yılımın ilk günüydü. Normalde ilk günden kampüse gelmeyi düşünmüyordum ama tüm yaz göremediğim arkadaşlarımı çok özlemiştim. Onlarda beni özlemişti ve okula gelmezsem yurdu basmakla tehdit etmişlerdi. Manisa'da yaşayan ailemin yanından daha bu sabah dönmüştüm. Havaalanından direkt yurda geçmiş ve iki senedir kaldığım odaya eşyalarımı bırakıp soluğu okulda almıştım. Aklıma üniversiteyi ilk kazandığım zaman geldiğinde yüzümde geniş bir gülümseme oldu. Liseye giderken mühendislik okuyacağım diye tutturmuş ve deli gibi ders çalışmıştım. Babam kazanamayacağımı düşünse de ben onu yanıltmış ve İstanbul Teknik Üniversitesi makine mühendisliği bölümünü tam burslu kazanmıştım. Sonuçların açıklandığı gün hayatımın bambaşka olacağını anlamıştım. İstediğim bölümü okuyacak ve bitirdiğimde sevdiğim işi yapacaktım. Babam kazandığımı duyduğunda memnun olmamıştı. O benim İstanbul yerine İzmir'de okumamı istiyordu ama ben tercihlerimin arasına İzmir'i yazmamıştım. Biraz uzaklaşmaya ve kendi başıma kalmaya ihtiyacım vardı. Babamın katı kurallarından ve sınırlarından dışarı çıkmaya çok ihtiyacım vardı. "Kız kısmı o kadar uzakta mı okurmuş?" Babamın sözleri daha dün gibi kulaklarımda çınlarken yüzümü buruşturdum. Eğer abim olmasaydı okula gelemeyecektim. Babam sonucu duyduğu an karşı çıkmış ve izin vermemişti. Ben odamda deli gibi ağlarken abim, annemin ona haber vermesi üzerine eve gelmiş ve olaya el atmıştı. Onun sayesinde babamı ikna ettikten sonra araştırmalarımızı yapmış ve İstanbul'a gelmiştik. Abim ile birlikte okula kaydımı yaptırdıktan sonra internetten araştırdığım yurda da gidip kaydımı yaptırmıştık. Ben ilk başta devlet yurdunda kalmak istemiştim ama abim buna karşı çıkmıştı. Devlet yurdu hem okula uzaktı hem de şartlar bakımından sıkıntılıydı. Bu yüzden okula yakın olan özel bir yurtta karar kılmıştık. Yurdun odaları iki kişilikti ve her odada kendine özel banyo vardı. Kız ve erkek yurdu aynı alanın içinde olsa da kesinlikle erkeklerin kız yurduna, kızların da erkek yurduna girmesi yasaktı. İki yurdun girişinde de devamlı güvenlik duruyordu ek olarak ana girişte de bir sabit bir güvenlik daha vardı. İki büyük binayı birbirine bağlayan ve iki yurdun tek ortak alanı olan yemekhaneydi. Yemeklerimizi erkek yurdu ile ortak alanda yiyorduk. Bir anda gördüğüm yüz ile tüm düşüncelerim yerle bir oldu. Ayaz hemen karşımda elindeki telefonla gülerek konuşurken yürüyordu. Gözlerime bakmaması için emir versem de beni takmadan üç aydır özlemini çektiği yüzü incelemeye devam etti. Uzuvlarım bile bana itaat etmezken bu adamı nasıl gönlümden atacaktım ki ben? Ayaz Arslan. İlk aşkım, ilk gönül yaram, ilk kalp kırıklığımdı. Hiçbir şey bilmeden delicesine tutulduğum adama hiç açılamamış, ona onu sevdiğimi hiç söyleyemeden kaybetmiştim. Bir insanı kazanmadan kaybedebilir misiniz? Ben Ayaz'ı tam da kazanmadan kaybetmiştim. Gözlerim istemsizce dolarken bakışlarımı kaçırıp birkaç derin nefes aldım. Ben değil miydim tüm yaz kendine sözler veren? Onu unutacağıma, bir daha onun için üzülmeyeceğime yeminler eden? Peki, neden daha gördüğüm ilk anda tüm sözlerim ve yeminlerim yerle bir olmuştu? Bir kez daha sevdiğim adama bakmak gafletinde bulundum. Ayaz'ın dudaklarını sevgilisinin dudaklarıyla kavuşurken gördüğüm anda kalbim koca bir yıldır olduğu gibi yine parçalara ayrılmıştı. Bir kalp kaç kez kırılabilirdi? Ya da bir insanın dünyası kaç kez başına yıkılabilirdi? Ben Ayaz ve Eva'yı yan yana gördüğüm her an bir kez daha kırılıyor, bir kez daha içimin enkazı altında kalıyordum. "Derin gel be kızım artık çok özledim!" Biraz ileride kollarını açmış bağıran Eray'ı gördüğümde kıkırdadım. Hızla koşup benim için açtığı kollarının arasına girdiğimde Eray sarılıp bedenimi havaya kaldırdı. Ağzımdan kaçan küçük çığlığı engelleyemezken o beni döndürmeye başladı. "Acayip özledim seni be kızım." Kıkırdayarak boynuna daha sıkı sarılıp oynamayı çok sevdiğim saçlarından öptüm. Az önce hissettiğim çaresizlik ve acı kısa bir süreliğine beni rahat bırakmıştı. Bunun çok uzun sürmeyeceğini bilsem de şu an önceliğim deli gibi özlediğim arkadaşlarımdı. "Bende çok özledim Eray ya." Gözlerim dolarken inadına daha çok gülümsedim. Gerçekten çok özlemiştim. Tüm yaz sık sık görüntülü konuşsak da hiçbiri bu sarılmanın yerini tutmamıştı. Eray ile üniversiteye başladığım hafta tanışmıştık. İlk dersime girdiğim gün amfiden içeri adım attığında bir an nereye düştüğümü algılayamamıştım. Kalabalık bir erkek grubunun içinde tek kızdım. Makine mühendisliğini seçtiğim için erkeklerin çoğunluklu olacağını biliyordum ama en azından birkaç kız olur diye düşünmüştüm. Ben sudan çıkmış balık gibi şaşkınlıkla bakınırken önlerde oturan Eray elini kaldırıp; "Benim yanıma oturabilirsin." Demişti. İlk başta çekinsem de gülümseyen yakışıklı yüzü ve samimi mavi gözlerini gördüğümde çekinen adımlarımla yanına gitmiştim. O günkü tanışmamızdan sonra Eray en yakın arkadaşım olmuştu. Her şeyimi bilen, derslerimde bana yarım eden, anlamadığım yerleri bıkmadan bana tekrar tekrar anlatan en iyi dostumdu. Ayaz'ı bilen tek dostumdu. "Ben dış kapının mandalıyım zaten." Beste dudaklarını büzmüş küskün gözlerle ikimize bakarken Eray beni yere indirdi. Ondan ayrılıp en iyi kız arkadaşıma sıkıca sarıldığımda aynı şekilde karşılık verdi. "Derin çok özledim kuzum ya." "Bende çok özledim Beste'm." Güzel arkadaşımın yanaklarını bol bol öperken Beste kıkırdamaya başladı. Beste ile oda arkadaşıyız. Bu sayede tanışmıştık. Yurda yerleşmeye gittiğim gün o benden önce yerleşmişti. O gün tanışmış ve bir daha hiç ayrılmamıştık. Beste fizik mühendisliği okuduğu için bölümlerimiz ayrı olsa da aynı kampüsün içindeydik. Benim sayemde Eray ile tanıştıklarında birbirlerini çok sevmişlerdi. Bu sayede üçümüz hiç ayrılmaz olmuştuk. Eray bize hem dost hem de abi olurken bizde onun kardeşleri ya da Eray'ın değimi ile melekleri olmuştuk. "Hadi kantine gidelim de meleklerime dondurma ısmarlayayım." Diyen Eray ikimizin omzuna da kolunu doladığında Beste ile yanaklarından öptük. Okulun çoğu ilk başta bu yakınlığımızı yadırgasa da zamanla aramızda bağı anlamışlardı. İlk başlarda garip bakışları üzerimize çeksek de artık herkes halimize alışmıştı. "Birazdan gedelim mi?" Diyen Beste'ye baktım. "Neden?" Derken Beste'nin gözünü kırpmadan baktığı yere baktım. Enes biraz ilerimizde oturan Ayaz ve Eva'nın yanına yürüyordu. "Şimdi anlaşıldı derdin." Ben konuşurken Enes'i fark eden Eray homurdandı. Beste geçen senenin sonuna doğru Enes'ten hoşlanmaya başlamıştı. Bir türlü açılmaya cesareti olmadığı için uzakta duruyordu. Eray bu durumdan hiç hoşlanmıyorken ben gidip konuşmasını söylüyordum. Benim yaptığımı yapıp benim gibi üzülmesini istemiyordum. Yine de gidememesini de anlıyordum. Zamanında ben de Ayaz'ın yanına gidememiştim. Belki gitsem şimdi kalbim ve ruhum bu halde olmayacaktı. "Biz gidiyoruz Beste. Geliyor musun?" Eray huysuz bir ses tonuyla konuşurken kolunun altındaki beni de sürükleyerek yürümeye başladı. Beste bir bize bir Enes'e bakıp surat asarak yanımıza geldi. "Ne olurdu beş dakika dursaydık?" Derken küçük bir çocuk gibi kollarını önünde bağlayıp dudaklarını büzdü. "Boşuna hiç surat sallandırma Beste. Herifin peşinde mi dolanacağız?" Eray azarlarken aralarına girdim. "Eray kızı rahat bırak! Beste sende artık gidip konuş şu çocukla. Dünyanın sonu değil ya." Dediğimde bakışlarını beni buldu. "Konuştu aşk doktoru. Kolaydı da sanki!" Derken suratı daha da asıldı. Kolay olmadığını en iyi ben biliyordum ama bundan Beste'nin haberi yoktu. Benimde yüzüm düşerken Eray ne düşündüğümü anlamış gibi omzumu destek olurcasına sıktı. Ayaz'a olan hislerimi ilk günden beri bilen tek kişi Eray'dı. Beste'ye de anlatmak istiyordum ama dillendirmeye cesaretim yoktu. Beste onun gibi yalnız olan Enes'e söylemekte zorlanırken ben sevgilisi olan Ayaz'a aşkımı nasıl anlatabilirim ki? "Asmayın suratınızı meleklerim. Unutmayın ki dondurma dünyayı daha güzel bir yer haline getirecek." Eray'ın dedikleri ile ikimizde kıkırdarken kollarımızı beline sarıp birbirimizin elini tuttuk. Klasik sarılışımızla ağır ağır yürürken birbirimize yazın neler yaptığımızı anlatmaya başladık. Beste ve Eray aileleri ile tatile gitmişlerdi. Tatil anılarını anlatırlarken gülmekten karnıma ağrılar girmişti. Biz babamların işlettiği mandıra yüzünden bir yerlere gidemesek de abimler ile birkaç gün çeşmeye kaçmıştık. Belli aralıklarla yaptığımız deniz kaçamakları sanırım tatilimin en güzel anlarıydı. Dinlenmiş, arınmış ve yenilenmiş olarak İstanbul'a dönmüştüm. Dondurma kararımızdan vazgeçip kahve almaya karar verdikten sonra elimizdeki bardaklarla yeniden bahçeye çıktık. Oturmak için boş bir alan bakınırken bankları boş verip çimlere doğru yöneldik. "Bizim ilk günden okulda ne işimiz var? Neden dışarda buluşmuyoruz!" İsyanım ile Eray ve Beste gözlerini devirirken ben sızlayan kalbimle sevgilisinin bacağına uzanmış olan Ayaz'dan gözlerimi zorla çektim. Oturmayı düşündüğümüz boş alanın biraz ilerisinde Ayaz ve arkadaşları vardı. Okulun başından beri bir arada gördüğüm ekip yine aynı şekilde bir aradaydı. Ayaz yere oturmuş olan Eva'nın bacağına başını yaslamış, yanında bağdaş kurmuş oturan Enes ve Kerem ile sohbet ediyordu. Eva kucağındaki saçları okşarken gülerek sohbet eden üçlüyü dinliyordu. Bir anda parmak uçlarımın sızladığını hissettim. Sanki parmaklarım o saçlarda dolanmak için can çekişiyordu. Ruhum hiç kavuşamadığı diğer yarısı için içten içe çırpınırken öfkeyle sızlayan parmak uçlarımı yumruk yapıp avuç içime bastırdım. Onun sevgilisi var Derin! Kendine gel! İçimden öfkeyle kendime saydırırken omzuma değen elle düşüncelerimden sıyrıldım. "Dünyadan Derin'e. Nereye daldın sen kızım?" Beste merakla bana bakarken onu cevapsız bırakıp oturdum. Eray ve Beste de yanıma otururken kahvemden minik bir yudum aldım. "Hiç öyle bir an dalmışım. Bir şey mi demiştin?" Konuşmam ile Beste'nin bakışları bana döndü. "Diyorum ki yurda en yakın yer okulun kampüsü iken neden dışarı çıkalım? Burada da bir sürü imkan var." Ona hak verirken sırıttım. "Haklısın canım ama ne kadar geç gelirsek o kadar iyi. Sonuçta önümüzde koskoca iki dönem var. Bol bol burada olacağız nasılsa." İkisi sözlerime gülerken Eray cebinden sigarası çıkarıp yaktı. "İçme şu zıkkımı!" Ben çemkirirken Beste'de; "Bence de!" diyerek destek verdi. Eray sırıtarak bizi takmadan sigarasını içerken ona yüzümüzü buruşturup arkamızı döndük. "Aman da aman benim meleklerim bana küsmüş mü?" Eray ikimizin arasından başını uzattığında gülmeye başladık. Ona küs almak ikimiz için de imkansız gibi bir şeydi. Tatlı dili ve sevimliliği ile hemencecik gönlümüzü alıyordu. "Derin baksana ne güzel gülüyor." Beste'nin dedikleri ile bakışlarımı Enes'e çevirdim. Kerem'in dediği bir şeye kahkaha atıyordu. Hafif arkaya düşen başı ve kısılan gözleri ile Beste'nin kalbini hoplattığını anlamak zor değildi. Enes tam bir esmer güzeliydi. Koyu renk saçları, siyaha yakın gözleri ve esmer teni ile oldukça yakışıklı bir adamdı. Aynı zamanda da bu yakışıklılığının farkında olan ve bunu kullanmaktan çekinmeyen biriydi. Aynı sınıfta olduğumuz için Eray gibi onları da okulun başından beri tanıyordum. Enes'in kırdığı cevizler ise daha ilk andan beri dilden dile dolanıyordu. Karakterini bilmesem de bu çapkın tavırlarının Beste'ye uygun olmadığının farkındaydım. Yine de tanımadığım, oturup bir kere bile sohbet etmediğim birine önyargı ile yaklaşmak istemiyordum. Belki de içinde çok iyi bir insandır. "Beste madem çocuğun gülüşüne bile eriyorsun neden gidip konuşmuyorsun?" Sorum ile üzgün bakışlarını kısa bir an bana çevirip yeniden Enes'i izlemeye başladı. "Ona bir baksana Derin. Nasıl gidip konuşayım? Her gün yanına farklı farklı kızlar gelip giderken ben nasıl gidip konuşayım. Ya beni de onlardan sanırsa?" "Korkunu anlıyorum ama böyle nereye kadar gidecek? Sen bu şekilde kendini üzmek ve yıpratmaktan başka bir şey yapmıyorsun. Hem konuşsan belki de her şey farklı olur." Beste kararsız gözlerle bana bakarken sigarasını bitiren Eray kollarını omuzlarımıza doladı. "Beste'yi bu konuda cesaretlendirme Derin. Ben o herifin Beste'ye uygun olduğunu düşünmüyorum." Çatık kaşlarıyla bize bakan Eray'ın elini omzumdan ittirdim. "Uygun olmasından ziyade kıskançlığından böyle diyormuşsun gibi geldi. Hem ne kadar daha uzaktan sevecek?" "Bunun kıskançlıkla bir alakası yok. Adamın altından geçen kızlar buradan Ağrı'ya yol olur! Sence Beste'ye uygun mu?" Eray'ın çıkışı ile kaşlarımı çattım. "Enes bekar biri ve istediği ile takılabilir. Aralarında hiçbir şey yokken onu takıldığı kızlarla yargılamak ne kadar doğru? Belki Beste ile beraber olduğunda değişecek. Belki aşık olacak." "Sen iflah olmaz bir Polyanna olabilirsin Derin ama işler o şekilde yürümüyor. Enes gibi adamların bir kıza bağlanıp her şeyi bırakması kolay değil!" Dediğinde dik dik yüzüne baktım. "Kendinden mi biliyorsun? Malum senin de pek rahat durduğun söylenemez." Dediğimde Eray'ın çatık kaşları daha da çatıldı. "Durun. Benim yüzümden kavga etmenizi istemiyorum." Beste aramıza girdiğinde ikimizde kafasını başka yöne çevirdik. İnsan en çok en sevdiği ile anlaşamaz derler ya çok doğru. Eray ile birbirimizi çok sevsek de çok tartışırdık. Hiçbir zaman birbirimizi kırmasak da sıkı birkaç tartışmamız olmuştur. Bu konuda takındığı tavır beni başından beri rahatsız ediyordu. Çünkü Enes'i yargıladığı yaşam şeklini kendi de uyguluyordu. Onu tanıdığım günden beri hiç sevgilisi olmamıştı. O da tıpkı Enes gibi günlük ilişkiler yaşıyordu. Her ne kadar bu ilişkilerini bizden uzak tutsa da neler yaptığını biliyorduk. Eray bu yaşam biçimine rağmen mükemmel bir insandı. Biz onu bildiğimiz ve tanıdığımız için bunun farkındaydık ama belki dışardan bakan biri de Eray için aynı düşüncelere sahipti. Bir insanı tanımadan ona bu denli önyargılı olmak ne kadar doğru? Belki Enes de içinde Eray kadar mükemmel bir insandı. Hiçbirimiz bunu bilemezdik. "Hihhh!" Beste'nin yerinden sıçramasıyla hızla ona döndüm. Kocaman açtığı gözleriyle karşıya bakıyordu. "Ne oldu?" "B-buraya geliyor." "Kim?" Derken bakışlarını takip ettim. Az önce hakkında tartıştığımız Enes ağır adımlarla bize doğru geliyordu. "B-Ben ne yapacağım? Vallahi buraya geliyor!" Beste'nin eli ayağı birbirine girerken uzanıp titreyen elini tuttum. Sıcak havaya rağmen elleri buz gibi olmuştu. "Sakin ol Beste belki de buraya gelmiyordur. Sadece yanımızdan geçecektir." Dediğimde derin nefesler aldı. Bir anda kızarmaya başlayan yanakları ve üstümüze düşen gölge ile başımı kaldırdım. Enes dinimizde durmuş direkt olarak Beste'ye bakıyordu. "Selam." Dediğinde Eray ve Beste sessiz kalırken ben; "Selam." Diyerek oluşan garipliği dağıtmaya çalıştım. "Beste konuşabilir miyiz?" Enes'in sorusu ile bakışlarımı arkadaşıma çevirdim. Gözleri kocaman olmuştu. Sanki yuvalarından fırlayıp Enes'in ayaklarının dibine düşecekti. "Benimle mi?" Derken sesindeki şaşkınlığa gülmek istesem de kendime engel oldum. "Bildiğim kadarı ile tek Beste sensin." Diyen Enes gülümsediğinde arkadaşımın erimemesi için dua ettim. Birazdan çocuğun karşısında eriyerek sıvı bir hal almazsa iyidir. "Ne konuşacaksın!" Eray'ın sert sesi ile ona döndüm. "Biz Beste değiliz dimi Eray. Bize ne?" Dediğimde öfkeli bakışlarının odağı oldum. Beste sessizce yanımızdan kalkarken; "Şimdi gelirim Eray." Diyerek Enes'in yanında yürümeye başladı. Eray hala öfkeyle bana bakarken onu umursamadan biraz ileride durup konuşan Enes ve Beste'yi izledim. Beste'nin heyecanını kendi içimde hissederken yerimde kıpırdandım. Umarım Beste'yi üzecek bir şey olmazdı. "Beste'nin de sonu sana benzeyecek!" Diyen Eray'a ters ters baktım. "İkisi aynı şey değil Eray. Lütfen abartma!" Eray sessiz kalırken ben tekrar bakışlarımı biraz ileride duran arkadaşıma çevirdim. Deli gibi ne konuştuklarını merak ederken Beste'nin telefonunu Enes'e uzatması ile gözlerimi kocaman açtım. Sanırım güzel bir şeyler oluyordu. Enes telefonunu Beste'ye geri verdikten sonra kısa bir süre daha konuştular. Beste bize dönüp yürümeye başladığında Enes arkasından hayran gözlerle onu izliyordu. Yüzündeki gülümsemeye daha önce hiç şahit olmamıştım. Sanırım arkadaşımın duyguları karşılıksız değildi. Beste yanımıza geldiğinde elleri deli gibi titriyordu. "Ne oldu?" Ben heyecanla konuşurken o yerde duran çantasını aldı. "Yurda gidelim lütfen." Dediğinde ikiletmeden yerimden kalktım. Eray da bizimle birlikte kalktığında hep birlikte kampüsün çıkışına doğru yürümeye başladık.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD