Sarayda o kadar çok sıkılmıştım ki ne yapacağımı bilmiyordum. Her şey üzerime geliyordu. Nereye adım atsam insanlar saygıyla başlarını eğiyordu, kimse gözüme bakmaya cesaret edemiyordu. Kiminle sohbet etmeye çalışsam kendimi tam açıklayamadığımı hissediyordum. Gece lordu olduğumdan beri bu sarayda nefes alamıyordum. Her zaman bir lord gibi davranmaktan sıkıldım. Bana göre değildi lordluk o. Kendimi o kadar boğulmuş hissediyordum ki saraydan dışarı çıkıp etrafta yürümeye başladım ama yine de kendimi iyi hissetmiyordum.
Bu şehir bana göre değildi. Adımlarımı hızlandırıp dünyalar kapısına doğru yürüdüm. İnsan şehrine gitmek istiyordum; şu an orası bana daha iyi gelebilirdi. Kapının olduğu yere geldim, gözlerimi kapatıp kapıdan geçtiğimde konuşmaya başladı.
— “Gece lordu, yine mi insan dünyasına?”
Dediğinde sinirlendim. Hayır yani bir kapı nasıl konuşabilir ki? Ve ayrıca beni neden sorguluyor ki? Konuşmaya başladım:
— “Veyra, biliyor musun? Bu dünyada beni sorgulayan tek varlık sen olabilirsin.”
Dediğimde gülme sesini duydum.
— “Kael, unutma. Sen benim efendim değilsin.”
Dediğinde gözlerimi devirip,
— “Tabii değilim Veyra, çünkü sen bir canlı değilsin. Konuşan bir kapısın sadece. Şimdi aç şu kapıyı.”
Dediğimde açmadı.
— “Veyra!” diye bağırarak devam ettim. “İyi ki de bir yüzün ya da şeklin yok, yoksa şimdiye çoktan yüzünü gözünü dağıtmıştım.”
Dediğimde güldü.
— “Kael sakin ol. Ayrıca dua etmesi gereken ben değilim, sensin. Soylusun diye bu kapıdan geçebildiğini unutma.”
Dediğinde daha sakin olup,
— “Veyra, lütfen bu kapıyı açar mısın?”
Dediğimde kapıyı açıp konuştu:
— “Sihirli kelimeyi söylediğine göre, buyur geç.”
Hızla kapıdan geçip insan şehrine girdim.
— “Lanet aptal kapı! Nefret ediyorum ondan.”
Hızla yürüyordum. Şu an kendimi biraz daha nefes almış gibi hissediyordum. Burada kimse beni tanımıyordu, herkes kendi işiyle meşguldü. İnsan şehrinde sevdiğim tek şey buydu; kimsenin bana “lord” gözüyle bakmaması.
Biraz daha yürüdükten sonra bir bar gördüm, içeri girdim. Genelde buraya nefes almak için gelirdim ama bazen de barlara gider, sarhoş olana kadar içerdim. Hatta birkaç kızla da yatardım.
İçeri girdiğimde etrafta o kadar çok ışık vardı ki gözlerim rahatsız oluyordu. Karanlık bir yeri gözüme kestirip oraya oturdum. İçkimi içip çılgınca eğlenen insanlara baktım. Dertlerini unutmak için içiyor gibiydiler. İçiyor, öpüşüyor, sevişiyorlardı.
Bir süre sonra sarışın bir kız yanıma gelip,
— “Selam yakışıklı.”
Dediğinde kafamı kaldırıp ona baktım. Bir şey demeden onu baştan aşağı süzdüm. Güzel bir kadındı ama benim canım bugün sevişmek ya da bir kadın istemiyordu. Sadece sarhoş olmak istiyordum.
Kadın, cevap vermememe bozulmuş olacak ki biraz daha yaklaşıp eteğini sıyırıp kucağıma oturdu. Elleriyle göğüslerime dokunup,
— “Sevişelim mi?”
Diye sorduğunda elini tutup ona yaklaştım:
— “Bugün olmaz. Şimdi defol git.”
Dedim ve elini bıraktım. Kadın umursamayıp kendini bana sürtmeye başladı, dudaklarımı öpmeye çalıştı. Elleri omuzlarımdan saçlarıma doğru gitti. Ellerini saçlarıma daldırıp beni öpmeye devam ederken aynı anda kendini ileri geri hareket ettirip bana sürtünüyordu.
Bir süre karşılık vermedim ama sonra hormonlarıma yenik düşüp beline sarıldım, onu kendime çektim. Öpüşmesine karşılık verdim. Kadın dudaklarımızı ayırıp,
— “Bir odaya gidip kaldığımız yerden devam edelim mi?”
Dediğinde,
— “Odaya ihtiyacım yok, seni burada bile sikerim” dediğimde.
Kadın dudaklarını ısırarak bana yaklaştı, kulağıma fısıldadı:
— “Güzel fikir ama inlemelerimi kimse duysun istemem. O yüzden bir odaya geçelim.”
Dediğinde gülüp,
— “Geçelim o zaman. İnlemelerini duymak istiyorum.”
Dediğimde kadın kucağımda kalktı. Ben de ayağa kalktım. Elimden tutup beni odalardan birine doğru götürürken birden garip bir şey oldu.
Bir insanın sesi kulağımda çınladı. Şaşırmıştım. Böyle bir şey nasıl olabilirdi? Daha önce hiçbir insanın sesi kulağımda çınlamamıştı. Bu her kimse yardım istiyordu. Garipti — biz vampirler insanların sesini duyardık ama hiçbir ses kulağımızda çınlamazdı.
Ses bir kez daha yankılandı:
> “Dokunma bana... yardım edin!”
Kadının elini bırakıp gözlerimi barın içinde gezdirdim. Sonra bir kadın gördüm; biri onu duvara sıkıştırmıştı. Ona doğru yürümeye başladım.
Sarışın kadın kolumdan tutup,
— “Nereye gidiyorsun?”
Dediğinde kolumu çekip onu umursamadan yürüdüm.
Yanlarına geldiğimde kadını adamdan kurtarıp ona döndüm.
— “İyi misin?”
Diye sordum.
Başını salladı.
— “İyiyim... teşekkür ederim.”
Dediğinde kadına bakıyordum. Siyah uzun saçlı, mavi gözlü, beyaz tenli güzel bir kadındı.
— “Önemli değil, kendine dikkat et.”
Deyip kadının yanından gitmek için adımladığım an kolumdan tutup beni durdurdu.
Ona döndüğümde beni öpmeye başladı. İlk şoka uğramıştım ama kadının öpüşü beni öyle azdırmıştı ki karşılık verdim. Gerçi öpüşmeyi bilmiyor gibiydi, acemice öpüyordu ama yine de nefes nefese kalana kadar öpüştük.
Sonra benden ayrılıp kollarıma yığıldı. Onu kucağıma alıp bardan dışarı çıktım. Onunla ne yapacağımı bilmiyordum ama içimde bir ses onu bırakmamam gerektiğini söylüyordu.
Evini bilmediğim için onu evine götüremezdim, burada ayılmasını da bekleyemezdim. Eğer sabaha kadar ayılmazsa benim için insan şehri tehlikeli olabilirdi. Burada da bırakamazdım. Onu saraya götürmeye karar verdim. Belki aptalca bir karar ama şu an yapabileceğim tek şey buydu.
Kapının olduğu tarafa yürüdüm. Vardığımda gözlerimi kapatıp içeri girdim, kendi dünyama geçmek için kapının açılmasını bekledim. Ama bu lanet olası kapı yine açılmamıştı.
— “Veyra, kapıyı aç!”
Dedim sinirle.
— “Kael, kucağındaki bir insan olduğunu biliyorsun değil mi?”
Dediğinde sinirle,
— “Şaka yapıyorsun Veyra. Sen söyleyene kadar insan olduğunu bilmiyordum.”
Dediğimde,
— “Biliyorsan o zaman bir faniyle bu dünyaya giremeyeceğini de biliyorsun.”
Dediğinde sinirle,
— “Sadece uyanana kadar burada kalacak Veyra. Lütfen şimdi bu kapıyı aç, kimse fark etmeden onu geri götüreceğim. Merak etme.”
Dediğimde,
— “Kael bu çok tehlikeli. Diğerleri öğrenirse ne olur biliyorsun.”
Dediğinde sıkıntıyla nefes verip,
— “Biliyorum ve bütün sorumluluğu alıyorum. Şimdi lütfen aç şu kapıyı.”
Dediğimde sonunda kapıyı açtı.
— “Teşekkür ederim Veyra. Ve merak etme, kimse fark etmeden onu geri götüreceğime söz veriyorum.”
Deyip kapıdan geçtim.
Saraya doğru yürürken kimse onu fark etmeden nasıl içeri sokacağımı düşündüm. Saraya vardığımda odamın camının açık olduğunu gördüğümde sevindim. Uçarak cama ulaşıp oradan da dikkatlice onu içeri aldım.
Onu yatağıma taşıyıp yavaşça bıraktığımda ondan tuhaf bir koku aldım. Burnumu boynuna yaklaştırıp kokladım. Baş döndürücü, güzel bir kokuydu. Öyle güzel kokuyordu ki kokusuna yükselmiştim. Daha önce hiçbir insanda böyle bir koku almamıştım.
Burnumu boynunun girintisine gömüp uzun uzun koklamaya başladım. Bir süre sonra vampir dişlerim çıkıp boynunu ısırmam için beni dürtüklediklerinde içgüdüme karşı koyup geri çekildim.
Yüzünü incelemeye başladım. Güzel, hatta çok güzeldi. Dudaklarına baktığımda onu tekrar öpmek istedim. Dudaklarına yaklaştım ama sonra vazgeçtim. Baygındı ve ondan yararlanmak istemiyordum.
Yataktan kalktım, üzerini örttüm. Birden sıcaklık bastığı için üzerimdeki tişörtü çıkarıp yere attım. Kendimi onun yanında yatağa uzatıp uyumaya çalıştım ama bir türlü uyuyamadım.
Kafamı çevirip kadına baktım. Kimdi bu kadın? Sesi neden kulağımda çınlamıştı? Neden tuhaf bir kokusu vardı? Ve neden sanki onu daha önceden tanıyormuşum gibi hissediyordum?
Ona bakıp,
— “Sen kimsin?”
Diye fısıldadım.
İçimden bir ses bu kadının hayatıma girmesinin hiç iyi bir şey olmadığını söylüyordu. Başımı tekrar tavana çevirip gözlerimi kapattım, uyumaya çalıştım.
Bir çığlık sesiyle gözlerimi açtım.
— “Sen de kimsin!”
Dediğinde gözlerimi açıp yanımdaki kadına baktım. Üstüne örttüğüm battaniyeyi sıkı sıkı tutmuş, korku dolu gözlerle bana bakıyordu.
Ona baktığımda tekrar bağırdı:
— “Sen kimsin ve bana ne yaptın!”
Dediğinde yataktan doğruldum, başımı tutarak ona baktım.
— “Önce şu sesinin desibelini azalt.”
Dedim sinirle.
Sonra ona bakıp,
— “Ayrıca bu soruyu ben sana sormalıyım.”
Dediğimde,
— “Senin mi? Neden seninmiş? Asıl benim sormam lazım sapık adam!”
Dediğinde güldüm.
— “Anlaşılan sen dün akşam olanları hatırlamıyorsun.”
Dediğimde korkuyla gerildi.
— “Dün akşam ne oldu ki?”
Dediğinde yataktan kalkıp tişörtümü yerden alıp giydim.
Tekrar ona bakıp,
— “Dün akşam sen beni öptün, sonra da kollarıma yığıldın.”
Dediğimde öfkeyle,
— “Saçmalama! Ben seni öyle bir şey—”
Yüzü kızardığında ona yaklaşıp,
— “Ne oldu, yoksa hatırladın mı?”
Dedim gülümseyerek.
Bana öfkeyle bakıp,
— “Ben sadece alkolün verdiği bir cesaretle öpmüşüm ama sen beni yatağa atmışsın sapık adam!”
Dediğinde gülüp onu göstererek,
— “Sence seni yatağa atmış olsam elbiselerin üzerinde mi olurdu? Hepsi paramparça olmuş bir şekilde yerde olurdu.”
Dedim arsız bir sırıtışla.
---
Liora’nın Anlatımı
Gözlerimi açtığımda başım patlamak üzereydi. Etrafıma baktığımda evimde olmadığımı anladım. Peki ben neredeydim? Kafamı çevirip yana baktığımda üstü çıplak bir adam hemen yanımda uyuyordu. Üzerimdeki örtüyü üzerime çekip korkuyla bir çığlık attım.
Adam gözünü açıp bana baktığında ona kim olduğunu sordum. Bana dün gece olanları hatırlamadığımı söyledi.
Sonra birden birkaç görüntü gözümün önünde belirdi. Biri beni taciz etmeye kalkmıştı, bu adam da beni kurtardığı için onu öpmüştüm.
Ona,
— “Sen beni yatağa attın!”
Dediğimde arsız bir sesle,
— “Eğer seni yatağa atmış olsaydım kıyafetlerin üzerinde olmazdı.”
Dediğinde başımı eğdim. Evet, haklıydı. Kıyafetlerim hâlâ üzerimdeydi. Rahat bir nefes alıp tekrar ona baktım.
— “Ayrıca bana teşekkür etmelisin. Seni bir sapıktan kurtardım.”
Dediğinde utançla başımı eğip,
— “Teşekkür ederim.”
Dedim.
— “Rica ederim.”
Diyip yanımdan uzaklaştı.
Ona bakıp,
— “Nereye gidiyorsun?”
Dediğimde,
— “Duş alacağım. Bir sorun mu var?”
Dedi.
— “Yok.”
Dediğimde sırıtarak,
— “İstersen beraber duş alalım.”
Dediğinde sinirle ona bakıp,
— “Sapık herif!”
Dediğimde güldü. Dolabından eşyalarını alıp banyoya doğru giderken,
— “Bir şey sorabilir miyim?”
Dedim.
— “Sor.”
Dedi.
— “Adın ne?”
Dediğimde,
— “Kael.”
Dedi.
— “Peki senin adın ne?”
Dediğinde,
— “Liora.”
Dedim.
Gülümseyip,
— “Memnun oldum Liora
"Ben de Kael.”
Dediğimde banyoya girip kapıyı kapattı.