Bölüm 5

1230 Words
Yağmur kapkaranlık bulutların arasından yeryüzüne düşerken önümde ki mezara baktım. Gözümden akan yaşla gözlerimi sıkıca yumdum. Sanki tekrar açtığımda tüm bu kabus bitecekti. Gözlerimi açtım, bitmedi. Kızlar birbirine sarılmış ağlarken Emma birkaç adım geride durmuş boş gözlerle ileriye bakıyordu. Kalbim öyle acıyordu ki bas bas bağırıyordu resmen acıyı. hıçkırığımı tutamazken eğilip çamura oturdum. Eteklerim çamura saplanırken soğuk toprakta elimi gezdirdim. Bunu hak etmiyordu. Bu soğuk toprağın altında olmayı hak etmiyordu. Saçlarım yağmurdan ıpıslak olurken dudaklarımı araladım. "Minik Rose... Neden bu kadar erken? Tam her şey düzelebilecek gibiyken neden?" beni derin bir sessizlik ve hıçkırıklar karşıladı. Sert esen rüzgar saçımı dağıtırken, hafifçe gülümsedim "Bizi izlediğini biliyorum... Sadece bizi bekle. artık hiçbir şeyden korkmana gerek kalmadı." avucuma aldığım toprağı sıktım ve avuçlarımdan dökülen toprağa baktım. "Biz yanına gelene kadar korkma olur mu?" omuzumda hissettiğim ellerle sıçradım. "Virginia..." Emma'nın çatlak sesi ile ayağa kalktım ama ona bakmadım. Onunla göz göze gelmek o kadar korkutucu geliyordu ki. Sanki ikimiz bunun sebebiydik, belki de gerçekten öyleydik. hastahaneye götürebilseydik, ona ilaç bulabilseydik daha fazla önemseseydik belki... Belki... Belkiler, pişmanlıklar hiç bitmiyordu. Gözlerimi sıkıca kapattım ağrıyan başımı umursamadan gitmek için bir adım attım "Kalbimde ki acı bir gün geçecek mi?" diye geçirdim içimden. Emma kolumu tuttu ve "Virginia?" diye seslendi. Ona döndüm ve yaşlarla dolu gözlerine baktım. Sanki aklımdan geçenleri tahmin etmiş gibi başını sertçe iki yana salladı. "Yapma! kendini suçlama, beni suçlama." dudaklarıma düşen tuzlu gözyaşının tadını alırken, ateş püskürten bakışlarımla "Düşünmeyi bırakamıyorum Emma! Rose ölmeyebilirdi biz onu hastaneye götürseydik o-" "Bunlar sadece acımıza acı katmaktan başka bir şey yapmayacak! Virginia." bu dedikleri ile kahkaha atmak isterken arkamı döndüm. bana bak." ona bakmam için ısrar ederken pes edip ona döndüm. "En azından şimdilik sana yalvarıyorum Rose'u güzel yolculayalım olur mu?" bu sözleri tekrar kalbime bir iğne batırırken , birkaç saniye sustum. Rose bu kadarını hak ediyordu .onaylarcasına gözlerimi kapatıp açtım. Bana destek ararmış gibi bakarken benimde hiç olmmadığı kadar ona ihtiyacım vardı. Bir yanım ona bizim yüzümüzden olduğunu yüzüne bas bas bağırmak istiyordu. Her tarafı dağıtmak, yıkmak geride hiçbirşey bırakmamak istiyordum. Ama hiç gücüm yoktu. Ayakta durmak bile zor gelirken ne yapabilirdim? Birkaç saniye durdum ardından öne atılıp sıkıca sarıldım. Belime dolanan kollarla tekrar ağlamaya başlarken beni acıyarak izleyen gözler umurumda değildi. "Neden Emma? Neden? Neden gitti? " Emma saçıma bir öpücük kondurdu ve sustu. Gözlerimi kapattım. Dünya zalimdi belki insanlardan bile fazla. Rose'u son kez uğurlarken topladığımız çiçekleri mezarı başına koyduk. Herkes son sözlerini söylerken sanki bedenim ve ruhum farklı yerdeydi. Ne bir adım atabiliyor ne de konuşabiliyordum. Tören boyunca sustum. Emma ile yan yana dururken ayakta durabilmemin tek dayanağı belime doladığı kollarıydı. Emma derin bir nefes alıp birkaç adım ileri gitti. "Umarım şuan mutlusundur Rose... Hayatım boyunca hatırlayacağım en değerli hatırasın. Seni şimdiden çok özledik Rose..." gözümden akan yaşlar daha kurumadan yenileri eklenirken arkadan gelen adım sesi ile hafifçe başımı çevirdim. Dalton. Her şeyin sebebi olan o adam. Başı önde bir şekilde buraya yaklaşırken hırsla ona yürüdüm. "NE YÜZLE BURAYA GELİYORSUN!?" çatlak sesimle ona seslenirken başını kaldırdı. Sanki üzgün olduğunu göstermek ister gibi dudaklarını büktü ve dolu gözleri ile bana baktı. "Çok pişmanım Virginia. Keşke... Keşke..." hırsla sözünü kesip "NE Keşke? NE DİYECEKSİN! KEŞKE VİCDANSIZ GİBİ DAVRANMASAYDIM DA ONU HASTAHANEYE GÖTÜRSE MİYDİN? KEŞKE İLAÇ İSTEDİĞİMİZ DE İNSAN GİBİ VERSE MİYDİN? SENİN KEŞKELERİN ONU GERİ GETİRMİYOR. SENİN PİŞMANLIĞIN ONU GERİ GETİRMİYOR. DUYDUN MU BENİ!" Elimle göğsüne ve elimin yettiği her yere vurarken o hiç haraket etmiyordu. Sonunda yorgunlukla kollarım aşağı düştü. "H-Her şey senin yüzünden oldu. Sen bir çocuğun elinden hayatını aldın. " Dalton bir anda omuzlarımdan tutup gözlerime baktı. "Benim yüzümden? Peki sen Virginia? Hasta olduğunu anladığın an alıp kasabaya götüremez miydin? Emma? Belki de benim kadar sizde şuçlusunuzdur" "Ne diyorsun sen!" Emma'nın öne atılıp bağırmasını duyamamıştım bile kulaklarımda çınlayan sesler gözümün önünü karartırken dengemi kaybedip yere düştüm ve karanlığa daldım. Sanki her şey bir anda önemini yitirmişti. Nefes almak, adım atmak, yemek yemek sanki sonunu bildiğimiz bir yolda farklı yerlere saparsak kaderimizi değiştireceğimizi düşünüyorduk. Hepsi boş bir çaba gibiydi. Uyandığımda üzerimde bir hırka vardı. Hızla üzerimden atıp ayağa kalktım. Dengemi kaybederken yakınımda ki masaya tutundum ve gözlerimi kapattım. Bu sırada kapı açılıp kapanmıştı. "İyi misin?" Emma'nın sesiyken derin bir nefes aldım. "Bundan sonra hep böyle mi olacak?" dediği ile burukça gülümsedim. "Ne olmasını istiyorsun?" ona döndüm ve "Hiçbir şey normal olmayacak Emma! Hayatım boyunca içimde ki suçluluk duygusuyla yaşayacağım!". Sanki her şey bir anda önemini yitirmişti. Nefes almak, adım atmak, yemek yemek sanki sonunu bildiğimiz bir yolda farklı yerlere saparsak kaderimizi değiştireceğimizi düşünüyorduk. Hepsi boş bir çaba gibiydi. Emma'nın gözünden İki ay sonra Yatağımda uzanırken Virginia pencere kenarında durmuş uzakları izliyordu. Rose gideli tam iki ay olmuştu. İki ay. Yatağına bakmamak için kendimi zor tutarken eğer bakarsam kendimi tutamayacağımı iyi biliyordum. Böyle zamanlarda insanlar birbirine destek olmalıydı değil mi? Ama Virginia ile biz birbirimizi daha da yaralıyorduk. Benden Sadece birkaç adım uzaktaydı ama aynı zamanda ulaşamayacağım kadar da uzaktı. Kapının açılması ile dikkatim dağılırken gelen Tatia'ya baktım. "Bayan Emily geldi, seni görmek istiyor." kaşlarım merakla çatıldı benimle ne işi olurdu ki? Tatia acele etmemi söylerken daha fazla düşünmeden kalktım gitmeden Virginia'ya bakarken hala aynı pozisyonda olduğunu gördüm. Bayan Emily'in kapısını çalıp içeri girdiğimde masasında her zamanki sert tavrıyla oturuyordu. Geldiğimi gördüğünde yorgun bir şekilde geçmemi işaret etti. Koltuğa oturduğumda rahatsızlıkla yerimde kıpırdandım. "Bugün Brandon adında biri geldi." soru dolu gözlerle ona baktım ve devam etmesini bekledim. "Senin için, amcan olduğunu söyledi." bu dediği ile uzunca bir süre ona baktım. Ciddiydi, dudaklarım alayla kıvrılırken "Ne?" diye sorabildim. "İnanması zor biliyorum fakat kimliği var. Bunca zaman senden haberi varmış, neden seni yıllardır gelip almadığını sordum." söylediği şeyleri anlamlandırmaya çalışırken kalbimde ki acıyla sordum "N-Neden? Neden gelmemiş?" benim bir akrabam vardı! Ben kimsesiz değildim! Onca sene boşamıydı? Bu eziyet, acı neden bunları çekmeme izin vermişti? Bayan Emiliy arkasına yaslandı "Tahmin etmesi zor değil. Bunca zaman yurtdışında olduğunu söylüyor fakat..." devamını merakla beklerken "Evet?" diyebildim. Gülümserken acıyan bir bakışla bana baktı "18 yaşına giriyorsun Emma, tam bu zamanda gelmesi sence neden?" Bayan Emiliy anla artık der gibi bana bakarken ona bakmaya devam ettim. Aklımdan geçen şeyi söylemek istemiyordum. "Gelen adam oldukça fakir görünüyor, sende artık çalışabilecek yaşa geldin seni bir nevi kullanmak istiyor." içimde doğan umut yeniden giderken ellerimi sıktım. "Bu kadar endişelenmene gerek yok eğer sevmezsen 18 yaşına girince onun yanından ayrılırsın." dediği şeyi duymamış gibi yaparak ayağa kalkarken 'Bu gece gelecek.Masada her duruma karşı bir telefon mmumarası ve adres var.' Bayan Emiliy ayağa kalkıp titreyen eleerime kağıdı yerleştirdi. 'Güçlü ol. Bundan sonra daha çok ihtiyacın olacak.' söyleyecek bir şey bulamayıp sustum. "İzninizle." Bayan Emiliy'e bakmadan hızla odadan çıktım. Kapıyı açıp dışarı çıkarken gülmemi durduramıyordum. "Benim bir akrabam var." tüm dünyaya haykırmak istiyordum. Ben kimsesiz değildim. Bir yandan gülerken bir yandan da ağlıyordum. Amcam beni gerçekten istemiyordu ama ne olursa olsun onun yanında olmak istiyordum. Sıkıca tuttuğum kağıdı açtım ve ezberlemek ister gibi tekrar tekrar okudum. Ailem kimdi? Bunun hakkında bilgi almak istiyordum. Onunla konuşmak, vakit geçirmek için can atıyordum. Tüm heyecanımla orada dikilirken aklıma gelen kişiyle bir an yüzüm düştü. Virginia... Onu bırakamazdım. Ama benimle birlikte gelebilirdi! Onunla hep hayal ettiğimiz gibi sonsuza kadar birlikte yaşayabilirdik. Tekrar sırıtırken amcamı dert etmiyorfum bile madem onun için önemli olan tek şey para öyleyse benimle birlikte Virginia'da çalışabilirdi. "Teşekkür ederim Tanrım." siyah gökyüzüne bakarken gözlerimi kapattım ve her şeyin yolunda gitmesi için dua ettim. Ürpermeye başladığımda hızla üst kata çıktım. Virginia'ya bu haberi vermek için can atıyordum. Bir bölüm sonu! Görmek istediğiniz sahneler var mı? Görüşmek üzere! ???????
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD