Bölüm 7

1164 Words
Yanımdan bana bakmadan geçip giden adam ile tuttuğumu fark etmediğim nefesimi bıraktım. Tekrar görebilmek için arkamı dönerken adamları sırayla içeri giriyordu. Kendimi toparlamam gerekiyordu! Bu adamlar kimdi? Burada ne işleri vardı? Başımı hızla iki yana salladım ve sinirle onlara doğru yürüdüm. "Yapacak çok fazla iş var Bayım." Elinde bir defter tutan gözlüklü, zayıf adam konuşurken adam elleri cebinde etrafını inceliyordu. "Ne gerekiyorsa yapın." ardından arkasını dönmüş ve beni görmüştü. Sanki yanlış bir şey yaparken yakalanmış gibi olsamda kendimi toparlayıp yanlarına gittim. "Siz kimsiniz?" diye sordum. Çok kısa gözleri üzerimde gezindi ardından "Wolf."dedi. Wolf? Anlamsızca ona bakarken elini öne uzatması ile geri sıçradım. "Adım Wolf." ona ciddi misin? Bakışı atarken elini görmezden geldim. "Adınızı sormadım, siz kimsiniz ve burada ne yapıyorsunuz?" adının Wolf olduğunu öğrendiğim adam yanında ki adama döndü, elini omzuna koyarken "Duvarların ne renk olacağına karar verdim beyaz." bana döndü "Avm için sizce uygun mu?" nefesim kesilirken "N-Ne?" diye sorabildim. "Burayı yıkıp yerine Avm yapacağım." birkaç adım atıp tam önünde durdum. "Bunu yapamazsınız!" "Öyle mi?" alayla konuşması ile yüzüne yumruk atma isteği ile dolup taşmıştım. Ellerim iki yanda yumruk olurken "Burada kaç çocuk var umurunuzda mı?" "Senin neden umurunda? Bahse girerim 18 yaşından küçük değilsindir." dilimi sinirle ısırırken "Sadece sizi ilgilendiren konular mı umurunuzda olur Bay Wolf?" Wolf başını eğdi ve yüz yüze olmamızı sağladı. "Genellikle." gözlerinin rengini tam anlamıyla görebilirken burnuma dolan kokuyla gözlerimi kapadım. "Ufaklık?" sert sesi ile gözlerimi açarken alayla ona baktım. "Ufaklık? Ben 18 yaşındayım." bu sefer gülümserken doğruldu ve adamlarına baş işareti verdi. Hiçbir şey demeden giderlerken "Hey! Buranın yıkılacağı konusuna ciddi misiniz!" diye sordum. Arkasını dönmeden "Evet." demesi ile şaşkınlıkla yerimde dondum. Odaya döndüğümde herkese olanları anlattım. Şaşkınlık içinde birkaç saniye dursalarda çoğu kızgınlıkla bana bakıyordu. "Ne! Hem Bayan Emily gitti bu da yetmezmiş gibi yetimhane mi kapanıyor?" bana dönen bir kız konuşurken sabırla onu dinledim. "Üzgünüm." "Üzgünsün? Her şeye sen sebep oldun, zaten 18 yaşına girdin senin için hiçbir sorun yok!" dediği ile kaşlarımı çattım ve aynı ses tonuyla cevap verdim. "Ya ne yapsaydım? Hepiniz gibi sussa mıydım?" "EVET! Konuştun da ne oldu? Rose'un babasına hiçbir şey olmadı Bayan Emily bugüne kadar kazandığı paralarla yaşar gider ya biz? Senin yüzünden evimizi de kaybedeceğiz!" herkes beni suçluyordu. Tek bir kez doğru olan şeyi yapmaya çalışmıştım ama sonunda sadece onlara zarar vermiştim. "Tamam haklısın! Şuan yaşanan şeye ben sebep oldum! Ama asla pişman değilim, kim ne kadar ceza almış ne kadar etki etmiş konuşmam umurumda bile değil! Ben doğru olduğuna inandığım şeyi yaptım." ne diyeceklerini dinlemeden dolabıma gittim. Sırt çantamı alırken arkadan" Bravo dünyayı kurtardın! Ayrıca sen neden hala buradasın? Sadece bize zarar veriyorsun. " gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ardından birkaç parça eşyamı aldım ve Emma'nın verdiği kağıdı çantama attım. Fermuarı çekip montuma uzandım. "Sonunda, en azından bundan sonra başımıza bir bela gelmeyecek." montumu giydim ve çantamı sırtıma taktım. Tek bir kişi bile nereye gittiğimi sormadı. Burası benim evimdi. Ama hiçbiri ailem değildi. O an Emma'yı daha iyi anladım, gerçek aileni bulduğunda onları kazanmak için her şeyi yapardın. Dışarıya çıktığımda Rose'un mezarına gittim. Çok uzun süre kalmadım çünkü ne kadar çok kalırsam o kadar gitmek zorlaşıyordu. Hiçbir şey söylemedim biraz ağladım, sustum ve dinledim. İçimden konuştum onunla oda rüzgar oldu ve saçlarımı dağıttı. Beni duyuyordu hissediyordum. Herkes gitmişti. Emma... Nasıl gidebilmişti? Onu anlamaya başladığımı söylemiştim ama hayır onu anlamıyordum. Rose'a tekrar geleceğimin sözünü verdim. Ne yapacağımı nereye gideceğimi bilemeden durdum. Cebimde beş kuruş para yoktu.Çantamın kulpunu sıkıca tuttum ve yola çıktım. Havanın güzel olması benim için çok büyük bir şanstı. Ama daha kaç saat yürüyecektim? Bir saat geçti. Boğazım susuzluktan kururken.ayaklarım artık isyan ediyorlardı. Bir ağacın gölgesine sığınırken terle ıslanmış alnıma dokundum.Güneş tam tepede parıldarken gözlerimi kamaştırıyordu.Nefes nefes sakinleşmeyi beklerken yaklaşan araba gözüme çarptı.Geçip gitmesini beklerken benden biraz uzakta durması ıle şüpheyle aracı inceledim.Güneşten tam olarak göremezken elimi gözlerime siper ettiğimde hatırladığım araç ile kaşlarımı çattım.O adamın aracıydı. Bu sırada kapı açılmış Wolf denen adam araçtan inmişti. Doğruca bana yürürken doğruldum ve ayağa kalktım. "Tavsiyemi dinlemişsin." "Hepsi sizin yüzünüzden!" gözlerimin dolmasını engelleyemezken dudaklarım titriyordu. Yaşlı gözlerime bakarken bir anda parmağının ucu ile yanağıma dokunması ile titredim. "Çek elini! " "Üzgünüm, sana yalan söyledim." ne dediğini anlamaya çalışırken ona baktım. Elini çekerken "Yetimhaneyi yıkmayacağım." "Ne demek bu?" sesim o kadar düşük çıkıyordu ki duydu mu emin değildim ama o devam etti. "Yalan söyledim çünkü... oradan çıkma zamanın gelmişti küçük hanım." dedikleri ile şaşkınlıkla bir adım attım. Ona baştan aşağı baktım kimdi? Beni nereden tanıyordu? Ve en önemlisi kim olduğunu sanıyordu. "Kendinizi çok mu akıllı sanıyorsunuz? Ben bilmiyorum çünkü kapıdan çıkıp gitmeyi! Ayrıca size ne sizi ne ilgilendiriyor?" dudaklarının kenarları yukarı kıvrılırken "Sadece sizi ilgilendiren şeylerle mi ilgilenirsin?" gülerek söylediği şey ile gözlerimi sabırla kapattım. Kafamı toparlamak için birkaç saniye dururken sonunda "Nereden? " dedim. "Bayan Emily." Hızla önünde durdum "Kimsin sen gerçekte?" diye sordum. "Yetimhanenin yeni sahibi. Bayan Emily senin hakkında biraz bahsetti o kadar. Bende ilk adımı atman için seni teşvik ettim. " "Yaptığınız şey aptalcaydı, sizin yüzünüzden sevdiğim insanları kaybettim." Tekrar. "O zaman onlara değer vermenize değmezlermiş." yerde ki çantamı alırken kolumu tutan eller ile durdum. "Nereye gideceksen bırakayım." nereye gidecektim? Bende bilmiyordum ve o bunu çok iyi biliyordu. Ellerinin üzerine ellerimi koyarken vücudumda hissettiğim titremeye görmezden gelerek. "Gerek yok, sizi daha fazla görmek istemem." dedim. "Görmezsin, ben ön koltukla olacağım arada cam var. Hadi Virginia buradan kasabaya kaç kilometre var biliyorsun değil mi?" Lanet olsun ki haklıydı. Sıkıntıyla yanaklarımı şişirirken pes edip ona döndüm. "Tamam, dediğiniz gibi olsun." dedim ve eliyle önden yürümemi işaret ederken arabaya gittik. Kapıyı benim için açarken tepki vermeden binmiştim, bu hareketime hafifçe gülerken umursamadım. Dediğini yaptı, ön tarafa binmişti. Arada ki cam ile onu görmüyordum. Başımı cama yaslarken geçip giden yola baktım. Uykum çoktu, ya da çok uyumak istiyordum, ama burada uyuyamazdım, çünkü onu tanımıyordum. Kasabaya girdiğimizde etrafta o kadar çok insan vardı ki sayamıyordum. Binalar, daha küçük evler renkli ışıklarla süslü sokaklar ve geçip giden insanlar. Her birini incelerken kıyafetlerine hayran olamadan edemedim birde kendi üstüme baktım. Basit bir tişört ve kot hayatımda hiç elbise giymemiştim. Ama burada ki kadınların hepsi renk renk elbiseler giyiyordu. Açık gökyüzüne bakarken "Kendine gel..." diye fısıldadım. Eğer bir iş bulursam bende istediğim şeyi giyebilirdim değil mi? Bu düşüncem ile hafif heyecanla arkama yaslandım bu sırada araç durmuştu. Hızla kapıyı açıp araçtan indim. Burnuma egzoz dumanı kokusu gelirken araç hareket etmiş ve uzaklaşmaya başlamıştı. Bir süre uzaklaşmasını izledim, o adamı bir daha göremeyecektim. Bu düşünce içimde soğuk rüzgarların uçmasına sebep olurken titrek bir nefes aldım ve etrafıma baktım. Telaşla yanımdan geçip gidenler omzuma çarpıyor ve umursamadan yoluna devam ediyordu. Birkaç kişinin uzunca üzerime baktığını gördüm, tiksintiyle yüzünü buruşturuyor ve önümden geçmek yerine yolunu değiştiriyordu. Bazıları ise kısaca üzerime bakıp üzüntüyle iç çekiyor ve yoluna devam ediyordu. Birinin acıdığı, tiksindiği kişi olmak istemiyordum. Hep acınan kişi olmuştum şimdi ise tiksinen kişiydimde. Tekrar isyan etmek istesemde başımı hızla iki yana salladım. "Daha başlamadın Virginia..." hiçbir çaba göstermeden onlar gibi olamazdım. Çalışmalıydım, emek vermeliydim ve sonunda kimsesin yoldan geçerken baktığı kişi olmayacaktım. Ve daha iyi anladım. İşte şimdi gerçek dünyadaydım ve savaşım asıl şimdi başlıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD