Ertesi sabah Kaan, gözleri hâlâ uykulu bir şekilde merdivenleri indiğinde, Mina’yı küçük çantasını hazırlarken buldu. Kadın sessiz adımlarla salona inmişti ama Kaan onu dikkatle süzüyor, her hareketini merakla izliyordu. Mina’nın davranışlarında bir sır, bir gizem vardı ve bu Kaan’ın içine garip bir boşluk bırakıyordu. Mutfağa geçti ve buzdolabını açarak kendine bir su aldı. Kaçamak bakışlarla Mina'yı izliyordu. En sonunda dayanamadı ve homurdanarak, “Ne oluyor? Bu çanta ne?” diye sordu, kaşlarını çatarak. Mina başını hafifçe salladı, gözlerini ondan kaçırarak: “Bir göreve gidiyorum,” dedi, sesi neredeyse bir fısıltı kadar alçak bir şekilde. Kaan’ın içi sıkıldı; hem hayal kırıklığı hem de merakla karışık bir duygu dalgası vücudunu sardı: “Beraber gidelim o zaman. Ben niye buradayım

