2

804 Words
"Güzel kızım!" annemin saçlarımı okşayan eliyle uyandım. İki gündür her akşam işten gelince odaya kapanıp sabaha kadar ağlıyordum. Bugün de tatil günüm olduğu için uyanmak istememiştim. "Rahat bırak anne." dedim. "Tatil günüm bırak da uyuyayım." "Kız kalk, öğleni geçti zaten. Çaya misafir var." "Ne misafiri?" Yastığa gömülü başımı kaldırdım. "Oy benim güzel kızım." dediğinde yanağımı sertçe sıktı. Seviyor muydu, dövüyor muydu belli değildi. "Kalk hadi üstüne güzel bir şeyler giy. Şöyle cici kız ol." "İyice delirdin anne ha." Sözümle popoma şaplağı indirdi. "Kız kalk yiyeceksin şimdi terliği." Yataktan doğruldum. "İyi kalktım işte." dedim ve yataktan çıktım. Annem gittiğinde üzerimi değiştim. Odayı havalandırmak için pencereyi açtığımda dışarıdan Serkan'ın sesi geldi. "Benim ne işim var anne sizin yanınızda? Yanında sürüklüyorsun zorla." Onun sesini Sevgi teyzenin sesi izledi. "Söylenme oğlum. Annene eşlik ediyorsun işte." Çok geçmeden kapı zili çalındı. Odadan çıkıp kapıyı açtım. Sevgi teyzeyle Serkan duruyordu. "Hoşgeldiniz." dediğimde ikisini de içeriye davet ettim. Sevgi teyze yüzüme gülerek bakıyordu. Serkan yanımdan geçerken "Evine misafir gelmiş yüzünü yıka bari. Çapaklı çapaklı şu gözlere bak." dedi gülerek. Yüzümü buruşturdum. "Sanane be işine bak." Salona girdiklerinde annem mutfağa çağırınca gittim. "Şu çayları ikramlarla hazırla da getir bakayım." Mutfakta tek kalınca ne ara hazır ettiğini bilmediğim böreği, keki, kurabiyeyi tabaklara hazırlayıp çaylarla salona götürdüm. Annemin çıkardığı sehpalara yerleştirip kendimde bir kenara oturup böreklerden yemeye başladım. Bütün gece ağlamıştım zaten geç de uyanınca iyice acıkmıştım. Börekleri yerken Sevgi teyze konuşuyordu. "Ee çocuklar, bize ne zaman söyleyecektiniz?" "Neyi?" dedi Serkan sıkılmış sesiyle. Kadınların arasında olmaktan bunalmıştı tabi. "Birlikte olduğunuzu." sözüyle börek boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım. İyice nefesim kesilmişti. Serkan oturduğu yerden gelip sırtıma öyle bir vurdu ki ciğerimi söktü şerefsiz. Yanıma oturduğunda annelerimizin ikisi de bize bakıyordu. Bu defa benim annem söze girdi. "Hacer ve Ayşe ile pazarda karşılaştık hayırlı olsun dediler de öyle öğrendik. İkimiz de evlenin diye gözünüzün içine bakıyoruz. Bize yok deyip park köşelerinde evlilik teklifi ediyorsunuz." "Saçmalayın. Ne evliliği, ne birlikteliği?" diyen Serkan'a annesi cevap verdi. Sesi fazla sertti. "O zaman ne diye yüzük takıyorsun kızın parmağına? Gönül mü eğlendiriyorsun yoksa eşek sıpası." "Yok öyle bir şey." dedim. Ben kim bu uyuz kimdi? Onunla iki cihan bir araya gelse yine de birlikte olmazdım. "Nasıl yok?" Annem sinirli bakışlarını üzerime dikti. "Madem yok yüzüğü niye parmağına taktın? Hem nerede bakayım o yüzük?" Serkan dişlerinin arasından sadece benim duyabileceğim şekilde konuştu. "Yaktın kızım başımızı. Şimdi nasıl çıkıyorsan çık işin içinden? Hayatta karışmam." Karışsa ölürdü zaten gıcık şey! Ne diyecektim ki şimdi? Sırf ağızlarına laf vermemek için yaptım desem bu defa annemden azarı yiyecektim hem de en terliklisinden. Sonra başlayacaktı bir de adınız çıktı millete ne diyeceğiz diye. Allah'tan babamlardan önce annemler araya girmişti. Söyleyecek bir şey arıyordum ama yoktu. En sonunda "Prova yapıyorduk." dedim. Hepsi yüzüme garip garip baktı. "Birine nasıl teklif edilir nasıl evet denir onun provası." diye iyice saçmaladım. Serkan yandan dürtüp duruyordu. "İyice saçmaladın. Sus istersen." diye fısıldadı. "Olmadı mı?" dedim yine fısıltıyla. "Sence oldu mu?" Haklıydı biraz saçma olmuştu ama aklıma bir şey gelmiyordu ki! Annem yine araya girdi. "Zaman kazanmak için yalan söylemeyi bırakın. Birbirinizle olduğunuz için biz çok mutlu olduk. Ahiretliğimle ne güzel dünür olacağız. Bu işi uzatmanın gereği yok." Serkan oturduğu yerden kalktı. "Bu konuşmaya devam etmek istemiyorum." Evden öylece çıkıp gitmişti beni de bırakmıştı bir başıma. Ne diyecektim şimdi ben? Gerçekleri anlatsam olay olacaktı ama Serkan gibi biriyle hayatta evlenmezdim. Dünyada ki tek erkek o kalsa da yüzüne bakmazdım. "Kızım." diyen Hava teyzeye baktım. Bakışları beklenti doluydu. Annem nasıl evleneyim diye gözümün içine bakıyorsa o da aynısını Serkan'a yapıyordu. "Bizden çekinip, saklamaya çalışmayın. Size bunun için kızmayız aksine çok mutlu oluruz." "Sakladığımız bir şey yok ki!" Annem yanıma gelip ellerimi tuttu. "Güzel kızım, Öykü'm, sevmek utanılacak bir şey değil. Rahat ol." Şimdi düşüp bayılacaktım! Ellerimi annemin ellerinden çekip tek kelime etmeden evden fırlarcasına çıktım. Kalırsam daha kötü olacaktı. Açıklama yapamadıkça üstüme üstüme geleceklerdi. Mahalleden çıkıp parkın oraya gittiğimde Serkan'ı bankta otururken gördüm. Hızlı adımlarla yanına gittim. "Ne diye kaçıp gittin? Yardım etsen ölür müydün?" dedim sitemle. Bakışları bana döndüğünde kahverengi gözleri güneş ışığında parıldıyordu. "Umarım halletmişsindir." "Ne diyeyim bilemedim ben de kaçtım." Yanına oturdum. Ayaklarımı ileri uzatıp ellerimi iki ayağımın arasına sıkıştırdım. "İstersen anlatayım gerçekleri ama bu defa annen seni darlar o yüzük kimeydi diye." "Olmayacak birine aitti." Sesi kısık çıkmıştı. "Çok mu sevmiştin?" İlk defa terslemeden konuşmuştum. Farklı şekillerde olsa da şu an ikimizde aynı tür acı çekiyorduk. "Ne fark eder? Artık hayatımda olmayan birinin arkasından konuşmam." Fazla efendice olmuştu. Bu kadar düşünceli miydi? Gerçi kavga etmekten başka bir şey yapmıyorduk ki nasıl insan olduğunu bileyim. "Ne yapacağız? Ne söyleyelim?" Kendimle beraber onu da atmıştım bir sıkıntının içine ve nasıl çıkaracağımı bilmiyordum. Ne diye düşünmeden o yüzüğü öylece parmağıma takmıştım? Hep yaptıkları gibi konuşup susarlardı işte. Bakışları yüzüme çevrildi. Benim konuşurken olan alaycılığım onda pek yoktu. Elleriyle oturduğumuz bankın kenarına tutunmuştu. Ayağının ucuyla yeri eşeleyip duruyordu. Gözleri gözlerime kilitlendiğinde "Evlenelim." dedi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD