3- Bambaşka Biri

473 Words
MARDİN, KARATAŞ KONAĞI Dila Karataş, Mardin’de dillere destan güzelliği olan, Karataş aşiretinin tek kızı gece eve dönmemişti. Sabah ezanıyla uyanan ev halkı, onu yatağında bulamamıştı. Halil Ağa, öfkeyle köpürüyordu. Dila, nasıl bu kadar sorumsuz olabilirdi? Halil Ağa, Dilara’yı telefondan aramayı denedi ama kapalıydı. Çekmiyordu galiba. O sırada konaktan içeri Halil Ağa’nın adamlarından biri girdi. “Ağam, Dila Hanım’ın arabasını bulduk.” “Ne dersin sen?” diye öfkeyle soludu Halil Ağa. Dila’nın annesi başta olmak üzere herkes perişandı. “Dila nerede?” “Yoktu ağam. Her yere bakıyoruz, hiçbir yerde yok!” Babası hızla Dila’nın arabasının bulunduğu yere geldi. Arabası terk edilmişti. Sürücü kapısı ile bagaj açıktı. Arabanın lastiği patlamıştı. “Kaçmış olabilir mi?” dedi Halil Ağa’nın kardeşi. “Biliyorsun Ali’yle evlenmeyeceğim diye tutturdu.” Ama Halil Ağa’nın dikkatini bir şey çekti. Dila’nın çantası öylece arabanın içinde duruyordu. Yüreğine bir şey oturdu. Korkunç bir şey olmuştu dün gece burada ve Dila kim bilir nasıl da korkmuştu! Ayağını yere öyle bir öfkeyle vurdu ki toprak yoldaki tüm tozlar havaya kalktı. Yaralı bir hayvan gibi bağırdı. “Kızım kaçmadı! Kızım kaçırıldı! Hemen jandarmaya haber uçurun, kızımı bana bulun! Hemen!” * ŞIRNAK - CUDİ DAĞI ETEKLERİ SARP KARADAĞ Karargahta sabah içtiması yeni bitmişti. Sabah güneşi, dağların silüetini altın rengiyle yeniden resmediyordu sanki. Beton zemin hala gece ayazını tutuyordu ama içimiz çoktan terlemişti. Önüme acı çayımı alıp oturdum. Bugün herhangi bir sınır hareketliliği olur muydu, bilmiyordum ama içimde tuhaf bir sıkıntı vardı. Tulumun yakasını düzelttim. Telsiz omzumda, tabancam belimdeydi. HK33 tüfeğim de duvarda her zamanki yerinde asılıydı. “Karadağ?” Telsizden Teğmen Cem’in sesi geldi. “Dinliyorum.” “Komutanım, Mardin kırsalında bir sivil kadın kaçırılmış. Yerel jandarma biriminden istihbarat düştü. Olay terör bağlantılı olabilir. Ailesi Mardin’in çok güçlü bir ailesi. Ve çıldırmış durumdalar. Belki tanıyorsundur sende, ne de olsa orada yaşıyordun eskiden.” Sesim kısık ama netti. “Kimmiş?” dedim sert bir tonda. Telsiz sustu, sonra o isim yıllardan beri ilk defa yanımda sesli söylendi. “Dila Karataş.” Gözümün önünde geçmişin hatıraları, sanki dün yaşanmış gibi bir bir oynadı. On yıl öncenin silüetleri gözümün önünden geçti. Beyaz elbisesi, kıpkırmızı dudakları, omzuna dökülen siyah saçları… Alaycı bakışları, görünüşümle geçilen alaylar, bana hayır deyişi… Bir zamanlar kalbimi hiç düşünmeden ezen, ve bundan gram pişmanlık duymayan o kadın… Şimdi ise sadece içimde bir nefret canlanıyordu. Kaçırılmış olsa bile… Ama düşünecek bir şey yoktu. Ben yüzbaşı Sarp Karadağ’dım. Görevim neyi icap ederse onu yapacaktım. “Komutanım sesim duyuldu mu?” “Derhal hazırlanın!” diye emrettim. “Operasyon timi onbeş dakikada toplanacak. Güzergah çıkarılsın. Mardin kırsalında neresi olduğuna dair elimizde ne varsa dökün.” “Anlaşıldı.” Ayağa kalktım. Çelik yeleği taktım. Botlarımı yere sertçe vurarak bağladım. Silahımı sırtıma aldım ve yola çıktım. Ne olursa olsun onu sağ bulacak ve babasına teslim etmek için o konaktan bir kez daha girecektim. Ama bu sefer bambaşka biri olarak.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD