1-Kız İsteme

512 Words
10 YIL ÖNCE- MARDİN (2015) Mardin; öğle güneşinde altın gibi parlıyor ama alev alev yanıyordu. Hava çok sıcaktı. Gerçi, Mardin’mi daha sıcaktı yoksa Sarp’ın yangına dönmüş kalbi mi, orası bilinmezdi. Daracık sokaklardan, arkasına aldığı ailesi ile birlikte Dila’nın yaşadığı konağa yaklaşırken Sarp’ın kalbi göğsünde hızla atıyordu. Elindeki çiçeği ve çikolatayı yanındaki amcasına verip gömleğini toparlamaya çalılştı. Gömleğinin yakası terden ıslanmış, gözlüklerinin camı buğulanmıştı. Göbeği oturunca pantolona sığmaz olmuştu ama heyecanı göbeğinden büyüktü. Karadağ ailesi dört araba ile gelmişti kız istemeye. Hep birlikte ellerinde bir sürü hediyeyle aşağı indiler. Kadınların ellerinde tepsi tepsi tatlılar, özel kahve seti, çikolatalar, özel işlemeli bohçalar göz dolduruyordu. Önceden geleceklerini haber etmişlerdi. Dila’nın yaşadığı konak çok görkemliydi. Karataş aşireti Mardin’in en saygı duyulan aşiretlerinden biriydi ve çok zenginlerdi. Konağın kapısı gıcırdayarak açıldığında, avluda, aşireti ile birlikte Dila’da belirdi. Üzerinde kırmızı çiçekleri olan beyaz elbisesiyle on sekiz yaşında, çok göz kamaştırıcıydı. Masmavi gözlerine tezat, simsiyah saçları ve bembeyaz bir teni vardı. Güldüğünde bembeyaz dişleri ortaya çıkardı. Allah vergisiydi güzelliği; burun desen hokka gibi ağzı biçimliydi. Avluda nadide bir inci gibi parlıyordu. Ondan iki yaş büyük Sarp’ın nefesi kesilirken, Dila hoşgeldiniz dercesine hafifçe gülümsedi. İşte o küçücük gülümseme; Sarp’ın yüreğinde bir fırtına kopardı. Belli ki, Dila’da Sarp’ı istiyordu. Ama sanki aşiretin yüzü biraz donuktu. İçeri buyur ettiler. Biraz sohbetten sonra kahveler önüne geldi. Sarp’ın babası fazla uzatmadan söze giriş yaptı. “Allah’ın emri, Peygamber’in kavliyle kızınız Dila’yı oğlum Sarp’a istiyoruz.” Bir sessizlik oldu. Ardından Dila’nın amcası kahkaha patlattı. “Sen oğluna bakmaz mısın hiç bey? Oğlunun göbeğinden neredeyse düğmeleri kopacak.” Bir başka adam söze karıştı. “Sen mi bizim kızımıza talip olacaksın?” İlk konuşan amcası tekrar söze girdi. “Oğlum, sen önce aynaya bak. Kusura bakma ama hem çirkinsin hem de çok kilolusun. Gerçekler acıdır. Bizim Dila’yı kimler istiyor da vermiyoruz. Bizim kız, Mardin’in incisidir. Sen neyine güvenipte geldin buraya?” Bir diğeri araya girdi. “Babası memur, kendi hali ortada… Bizim aşiret kızını böyle birine mi vereceğiz?” Sarp’ın babası sinirlenmişti. Ayağa kalktı ama Dila’nın babası, konuşan kardeşlerine ters bir bakış fırlattı. Sarp başını kaldırdı ve Dila’ya baktı. Yüzünde bir gülümseme aradı. Belki karşı çıkar, kendisini korur diye bekledi ama Dila buz gibi bir ifadeyle önüne bakıyordu. “Dila, kızım,” dedi babası, “Bak bu delikanlı seni ister. Ne diyorsun? Razı mısın?” Dila, gözlerini Sarp’ın üzerinde gezdirdi. Yüzünde iğrenir gibi bir ifade vardı. Dudakları ince bir çizgiye dönüştü. “Hayır istemiyorum,” dedi. “Beni anlayan, bana denk biriyle evlenmek isterim baba. Sarp, kusura bakma seni tanırım ama sen bana göre değilsin.” O cümle Sarp’ın içinde bıçak gibi saplandı. Birkaç saniye önce onu umutlandıran o küçük gülümseme, şimdi bir hatıra gibi acıtıyordu. Amcası araya girip kahkaha attı. “Eh olacağı buydu! Sizde kusura bakmayın!” dedi Sarp’ın ailesine dönerek. “Çokça zahmet etmişsiniz ama bu işin olmayacağı belliydi zaten.” Sarp’ın babası ne cevap verdi ne hediyeleri geri almaya tenezzül etti. Hemen toplanıp konaktan çıktılar. Arabaya binmeden önce Sarp’a döndü. “Bir daha beni bu kapıya getirtme! Bu kız sana artık YASAK! Bu kızla evlenmen için cesedimi çiğnemen gerekir, bu da böyle biline!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD