HAVİN Demir’in o uğursuz sözleri hala havada asılıydı. Kulaklarıma inanamıyordum. Sanki kanım içimde fokurdayıp, uğulduyordu. Halamın, Karan’ın babasından bir oğlu vardı! Babam biliyor muydu? Ya da annem? Büyük halam Şerife? Sorular kafamda uçuşurken Karan bir kaplan gibi gürledi. “Müslüm! Bağlayın bunu! Kıpırdayacak hali kalmasın! Ağzını da bantlayın ki daha fazla yalan konuşmasın! Baran piçi de yakınlardadır, onu da bulup bana getirin!” Müslüm ve Welad, Demir’i yere bastırıp ellerini arkadan kelepçelerken, ben hala donakalmış vaziyetteydim. Bozok aşiretinin böyle bir skandala karışması imkansızdı. Hele Karan’la akraba olma ihtimalim daha da imkansızdı. Demir’in gözlerinde öfke, kırgınlık ve garip bir haklılık parlıyordu. Yalan söylemiyordu, biliyordum bunu. Yalan söyleyen bir adam

