Fırat geldiğinde değişmiş miydi? Hiç sanmıyorum. Kaynanam, onu kapıda bekliyordu. Daha arabasının sesi bile duyulmadan dışarı fırlamıştı. Oğlu geliyordu. Oğlu! Sanki yıllardır görmediği, gurbete yolladığı, yolunu gözlediği bir evlatmış gibi. Sözde iş için gitmemiş de bir savaştan dönüyormuş gibi. Ben de dışarıdaydım ama içeri çekildim hemen. O sahneye dâhil olmak istemedim. Kaynanamın gözlerindeki o aşırı sevgiyi, o telaşı görmek istemiyordum. Fırat ’ı nasıl bağrına basacağını, onun için nasıl pervane olacağını tahmin edebiliyordum. Oysa ben… Ben orada olsam da olmasam da onun için bir şey değişmeyecekti. İçeri girdim, ama konak yerinde durmuyordu. Mutfak telaş içindeydi. Sanki seferden dönen bir paşayı karşılıyorlardı. En sevdiği yemekler, tatlılar hazırlanıyordu. Tatlı kokusu her yere

