Serdar ’la birlikte arabaya doğru yürürken birden duraksadım. Kalbim hala hızlı hızlı atıyordu. O sessizlik, o bakışlar hala gözlerimin önündeydi. "Ne oldu? Neden apar topar gönderdin çocuğu?" diye sordu Serdar, sesi sakin ama keskin, gözleri karışık bir merakla beni süzüyordu. "Umurunda mı gerçekten?" dedim, yüzümde hafif bir öfke ve hayal kırıklığıyla. Serdar duraksadı, sonra daha ciddi bir tonla konuştu. "Bir şeyden şüphelendiysen bunu bana söylemen lazım, Yaren. Benden bir şey gizlersen seni koruyamam." "Hiçbir şeyden şüphelenmedim." dedim, omuzlarımı hafifçe kaldırarak. "Emin misin?" "Evet, gayet eminim. Çok düzgün biriydi. Ama anladım ki ben düzgün biriyle yapamıyorum. Bana arıza lazım." dedim, kendi kendime bile itiraf etmiş gibi bir tonla. Serdar kaşlarını çattı. "Yaren, da

