Orada geçirdiğim her saniye benim için zamanın tersine akışı gibiydi. Bir saat, bir dakika, hatta bir saniye bile bana yıllar gibi uzuyordu. Sanki beynim kalbimi sorguya çekmişti. İçimde hiç bitmeyen o hesaplaşma… Bir zamanlar sana burada işkence etmiş, seni küçümsemiş, sana “terörist” demiş bir adamı nasıl sevdin? diye bağırıyordu beynim. Ama kalbim, onu inatla savunuyordu. Hatta bazen kalbimden çıkan sözler bana bile yabancı geliyordu. Serdar ’ın bana yaptığı her kötülüğün bir şekilde dönüp iyiliğe evrildiğini söylüyordu. Çünkü düşünüyordum. Eğer beni buraya getirip sorgulamamış olsaydı, eğer bu kız masum deyip öylece yoluma devam etseydi, elimdeki bohçamla çıktığım yol nerelere götürürdü beni? O bohçada biraz para, biraz altın, birkaç parça elbisem vardı sadece… Öylece gitseydim, belki

