Kurşun sesleri sustuğunda dünyanın içindeki ritim yerinden oynamış gibiydi. İlk anda öleceğimi sanmıştım; her şey bulanık, kalbim göğsümde çarpıyordu. Sonra sıcak bir ağırlık üzerime indi. Serdar. Ne zaman geldi, nasıl gelmiş, onu fark etmemişim; bilinç bulanıktı ama vücudum hemen ona sarıldı, istemsiz bir refleks gibi. Boynuna yapıştım, dizlerim titriyordu. “Ölüyorum. Bari ölürken söyle. Artık bana güveniyor musun?” diye kelimelerim nefesle birbirine yapışmış çıkıverdi. Sesim hem acı hem meydan okuyucuydu; kendimden utanarak, yine de bir cevap arıyordum. Serdar ’ın sesi soğuk ve tuhaftı; hiç duymak istemeyeceğim bir sakinlikle konuştu. “Ne ölmesi?” dedi. “Vuruldum, görmüyor musun?” dedim, gözlerimi kapatıp, ateşleyen ağrının nereden geldiğini ararken. Parmak uçlarım beyazlamıştı. İç

