6.BÖLÜM

1987 Words
Karanlığın içindeyken kulağıma yavaş yavaş uğultular gelmeye başladı. Bir müddet sonrada gelen sesler netlik kazanıp anlaşılır hale gelmeye. " Sonunda, Allah'a şükür sonunda kendine geliyorsun Elif. Artık aç gözlerini lütfen" bu ses Ahmet'e aitti. Sesi fazlasıyla telaş ve endişe içindeydi. Ağrıyan başıma ramen başımı ağır ağır kımıltatıp sesin kaynağına doğru çevirmeye başladım. Bir yandanda üzerinde büyük bir ağırlık hissettiğim kapalı olan gözlerimi yavaşça aralamaya gayret ettim. En nihayetinde bir parçada olsa gözlerim açılıp bilincim yerine gelirken etrafımda gördüklerimle şaşkınlıkla etrafımı inceledim. Ben kendi odamdaydım ve yatağımda koluma takılı bir serumla uzanmış yatıyordum. Şaşkınlık içinde Ahmet'in duyamayacağı bir ses tonuyla "Ben.. Ben buraya nasıl geldim?" diyerek mırıldandım. Benim o şaşkın halimi Ahmet'in yine endişeli sesi bozdu. "Elif nasılsın kendini nasıl hissediyorsun. Beni çok korkuttun, sana bir şey oldu zannettim" dedi. Ahmet'in ses tonu kadar yüzünden de endişelenip korktuğu anlaşılıyordu. Bir müddet sonra korkusu azalınca gece gibi karanlık gözleriyle bana bakıp içten bir şekilde gülümseyip elimi tuttu. Bende o an yine odama nasıl geldiğimi düşünmeye başladım. Tüm o yaşadıklarım hayal olamazdı herhalde, aklım bir türlü bu durumu almıyordu. Taki onun sesini duyana kadar. Ciddi ses tonuyla "Sonunda kendinize geldiniz Elif hanım sizi buraya gelirken evin önünde baygın bulunca bende çok endişe duydum" diyen Mert'in sesi. O an anladım ki yaşadığım her şey ne hayaldi ne rüya. Maalesef her şey gerçekti. Gözlerim yine dolmaya başlarken Ahmet'in "Kendini iyice toplar toplamaz seninle çok ciddi konuşmamız lazım Elif" deyişiyle ağlayamadan olduğum yerde donup kaldım. İçime dolan korku ve meraklada kaşlarım havalanmaya başladı. Endişeyle Ahmet'in bana ciddiyetle bakan siyah gözlerine bakıp kekeleyerek"A an anlamadım ne ne konuşacağız? " diyerek sordum. Sonrada korku dolu bakışlarımı bana sert bir şekilde dikkatlice bakan Mert'e çevirdim. O yine sessiz ve keskin bakışlarıyla bana bakıyordu, benim se içimden "Yoksa Ahmet'e her şeyi anlattın mı? Yo yo bu olamaz" diyerek endişeli sözler geçiyordu. Ahmet'in "Kendini iyice toplar toplamaz seninle çok ciddi konuşmamız lazım Elif" deyişiyle fazlasıyla paniye kapılmıştım. Mert'in tüm her şeyi anlattığı korkusu tüm bedenimi korkuyla kas katı kesilmesine neden olmuştu. Endişe dolu gözlerim Ahmet'ten Mert'e kaydığında Mert'in beni dikkatlice süzdüğünü gördüm. Ben Ahmet'in sorusuna uzunca bir süre sessiz kalınca o gözlerini benden ayırmadan hızla araya girip. "Az önce doktorun söyledikkerini duydun dostum Elif hanımın bünyesinin çok zayıflamış olduğunu ve dinlenmesi gerektiğini söyledi. Daha fazla onu yormayalım. Biz çıkalım istersen oda biraz dinlensin." dedi. Mert'in bu sözleri tüm kaslarımın sinirle kasılmasına neden oldu. Nasıl böyle kolay rol yapabiliyordu. Sanki bu halimin sorumlusu o değilmiş, beni bu hale kendi getirmemiş gibi. İyi niyetli ve düşünceli insan rollerine girmesi midemi bulandırmıştı. Fakat sessiz kalmaya mahkumdum onun yalancının, acımasız adamın teki oluşunu haykıramazdım. O intikamı uğruna herşeyi yapabilecek bir adamdı. Ve ben Ahmet ve Sude için yine sessiz kalmaya mahkumdum. Nefret etsemde o haklıydı dinlenmeli ve kendimi iyice toplamalıydım. Ölmek istemiş fakat o alçak yüzünden bunuda yapamamıştım. O yüzden güçlü olmalı ve ne yapmam gerektiğine karar verdiğim an beni durduramamalıydı. Ahmet Mert'in sözleri üzerine gözleri hala daha benim üzerimdeyken "Haklısın Mert" dedi sonra yüzüne yerleştirdiği içten ve sıcak gülümsemesiyle " Sen uyuyup dinlen Elif nasıl olsa konuşacak bolca vaktimiz var" dedi ve yüzündeki gülümsemeyle ayaklayıp kapıya Mert'e doğru yönelmeye başladı. Ahmet'in bu içten ve sıcak tavırlarından Mert'in ona hiçbir şey anlatmadığını hemen anladım. Buda bir parçada olsa rahatlamamı sağladı. Ahmet kapıya yönelirken o adi herifinse gözleri hala daha benim üzerimdeydi. Bakışları yine beni fazlasıyla sinir etmiş midemi bulandırmıştı. Daha fazla dayanamayıp öfkeyle başımı hızla önüme çevirdim. Fakat Ahmet'in çıkmadan önce "Her hangi bir isteğin varmı Elif? " deyişiyle malesef başımı yine o yöne çevirmek zorunda kalıp o acımasız herifin yüzünü tekrar gördüm. Ahmet'e bakıp zoraki gülümsemeye çalışırken "Hayır yok teşekkür ederim Ahmet abi" dedim. Abi, bu kelime hala daha burnumun direğini sızlatıyordu. Mert'in sözlerinin aksine Ahmet beni kız kardeşi gibi görüyordu ama ben içimdeki ona karşı olan sonsuz aşkımla ona abi derken kahroluyordum. ☘️☘️☘️☘️☘️☘️☘️☘️☘️ Mert o günden sonra neredeyse her akşam bir bahaneyle yada emrivaki bir şekilde kendini eve davet ettirerek gelmeye başladı. Onu her an görmekse benim için işkence gibiydi. Çünkü onu heran görmek bana o iğrenç ve korkunç günü hatırlatıyor ve sürekli kahroluyordum. O günden sonra defalarca ölmek istedim. Fakat yapamadım çünkü o adamın sürekli Ahmet ve Sude'nin yanında var olup etraflarında dolanması, açıkça dillendirmesede bana tehdit dolu bakışları yüzünden her defasında vaz geçtim. Üstelik Sude'm daha çok küçüktü ve bana ihtiyacı vardı. Ahmet kendimi toplar toplamaz bana "Kendini bizim için çok yoruyorsun Elif, bizi düşünmen beni ne kadar çok mutlu etsede, artık senin kendini bu kadar çok yormana izin vermeyeceğim. Bundan sonra sadece Buse ile alakadar olmanı istiyorum Elif. Ev işlerine artık kesinlikle karışmayaksın" demiş benim "Ama Ayşe abla tek başına yetişemez" itirazıma karşı " O zaman bir yardımcı daha tutarız diyerek bana başka itiraz hakkı bırakmamış ve konuyu ciddi bir yüz ifadesiyle kapatmıştı. Ahmet o günden sonra artık üzerime daha çok düşmeye ve her an sözleriyle benim onlar için ne kadar değerli olduğumu söylemeye başladı. Neredeyse her an üzerime titrer hali vardı. Ama bu titreyiş alçak Mert'in dediği gibi bana olan aşkından değil beni küçük kız kardeşi gibi gördüğü içindi. Zaten bu saatten sonra aksi bile olsa hiç bir şey farketmezdi ben artık o masum ve el değmemiş Elif değildim. O acımasız adamın intikam uğruna kirlettiği yaşarken öldürdüğü Elif'tim. Hala daha nefes alıyorsam bu sadece Ahmet ve Sude'yi korumak içindi. Mert bakışlarıyla tehditler savursada sözlü olarak hiçbir girişimde bulunmamıştı. Taki bu güne kadar. O günün üzerinden tam bir ay geçmişti ki benim için ikinci bir yıkım daha gerçekleşti. Her şey öyle bir anda olmuştiki ne yapacağımı nasıl davranacağımı bilemez hale geldim. Mert yine kendini bu gecede akşam yemeğine bir şekilde davet ettirmiş. Ve masada her zamankinin aksine karşıma değil tam yanıma oturmuştu. Her akşam olduğu gibi bu akşamda yine bir bahane bulup yemekten kaçmak istedim. Fakat Ahmet'in yoğun ısrarıyla Sude ile birlikte yemeğe katılmak zorunda kaldım. Benim için o anlar o kadar çok gergin anlardı ki. Sanki diken üstünde oturuyormuşum gibiydi. Çünkü Mert'in bu kadar yakınımda olması beni çok korkutuyor ve tedirgin ediyordu. Yemek boyunca onun o iri cüssesine değmemek için büyük çaba sarfediyordum. Yanlışlıkla da olsa o acımasız herifin bana bir daha asla dokunmasını istemiyordum. Fakat o alçak herif ben bir ara su bardağıma uzandığımda oda bilerek elini uzatıp bana değmişti. Bense eli elime değdiği anda panik olmuş hızla elimi geriye doğru çekmiştim. Ama çekerkende kolumu sürahiye çarpmış sürahiyi kırmıştım. Teni tenime değince o kadar çok kötü olmuştumki yine o iğrenç anlar gözlerimin önüne tekrar gelmiş olduğum yerde kas katı hale gelmiştim. Beni kendime getiren Ahmet'in endişeli sesi oldu. "Sen iyi misin Elif?" Ahmet'in sorusuyla hızla kendimi toparlayıp kekeleyerek "Be ben i iyiyim. Ben he.. hemen toplarım bunları" diyerek aşağıya eğildim. Fakat benle beraber Ahmet'te eğilip beni bileğimden yakalayınca tekrar yukarı doğru onunla beraber kalkmak zorunda kaldım. Ahmet kaşlarını çatıp "Daha önce bunları konuşmuştuk değil mi Elif. Bu işler senin görevin değil" dedi ve bu sefer ellerini bileğimden elime doğru kaydırıp elimi iki avcunun içine alarak. "Sen Sadece Sude'den sorumlusun kendini başka hiç bir şeyle yormanı istemiyorum canım" dedi yüzüne yerleştirdiği sıcacık ve içten gülümsemesiyle. O an Ahmet'in içten gülüşü bana ilkez canım diyerek hitap edişi ve samimiyetle bakan siyah gözleri beni ziyadesiyle etkilemiş ve duygulandırmıştıki sanki içimden sıcacık bir şeylerin aktığını hissettim. Yanaklarım alev gibi yanmaya başlarken "Şey ben tamam" dedim ve peşinden beni daima kahreden o kelimeleri kullandım "Ahmet abi" Benim için o büyülü geçen dakikaları Mert'in yüksek sesle yaptığı öksürük sesleri bozdu. Başımı ona doğru yavaşça çevirdiğimde gözlerine alenen yansıyan saf öfkeyi görünce korkum yine baskın çıktı ve hızla kendimi toparladım. Kafamı öne eğerek elimi Ahmet'in avuç içlerinden çektim ve hızla ayağa kalkıp Sude'ye doğru yöneldim ve onu kucağıma aldıktan sonra Mert'le yine göz göze gelmemek için oldukça çaba sarfedip "Ben artık Sude'yi yatırsam iyi olacak Ahmet abi, şey hem bende biraz yorgunum bugün bende biraz erken yatsam iyi olacak, size iyi geceler" dedim ve hızımı kesmeden merdivenlere doğru yönelip üst kata çıkıp Sude'nin odasına girdim. Fakat odaya girince hala daha elim ayağım korkuyla titremeye devam etti. O adam bana yine dokunmuştu. Hemde kasıtlı olarak. Parmaklarının yine tenime değmesiyle sanki tüm vücudumda acı dolu kasikler varmış gibi hissettim. Uzunca bir süre sonra kendimi anca toparlayınca Sude'yi uyutmayı başarıp sessizce odasından çıkmaya başladım. Fakat kapıyı yavaşça kapatıp tam arkamı dönüyordum ki onunla burun buruna geldik. Mert'le. Onu bir anda karşımda görmek korkuyla ilkilmeme neden oldu. Mert yine keskin yeşil gözleriyle ve yine alelen yüzüne yansıyan öfkeyle bana bakıyordu. Fakat sonra yüzündeki o öfkeli ifadeyi alaycı bir gülüşe çevirdi. Sesinede yansıyan o alayla "Ne o korkuttun mu Elif hanım?" dedikten sonra eğilerek burnumun dibine kadar gelmeye başladı. Yaklaşmasıyla tüm vucudum korkuyla titremeye başladı ama sakin olmaya çalışıp hiç bir şey demeden kaçmak istedim. Ama daha yaptığım ilk hamlede elini kaçış yönüme kapıya yaslayıp beni engelledi. İçimdeki korkunun sesime yansımasına engel olmaya çalışarak, kaşlarımı çatıp yüzüne dahi bakmadan "çekil önümden" diyerek mırıldandım. Ama o dahada burnumun dibine girip aynı alaylı ifadesiyle " Gerçekten benden korkuyorsun? Beni görünce gerilmeye başladın hemen."dedi. Sonra ani bir şekilde geri çekilip sesi buz keserken" Şu an benim yerimde Ahmet olsaydı memnun olurdun heralde"diyerek bana dik dik bakmaya başladı. Onunla daha fazla dibdibe kalmak istemediğim için sorusunu duymazlığa gelerek yine sessizce kaçmak istedim. Fakat yine elini kapıya dayayıp bana engel oldu. Hatta yine burnumun dibine kadar girip "Ne o yoksa varlığım seni rahatsız mı ediyor Elif? Neden? Ahmet gibi seni heyecanlandıramıyor muyum. Az önce masada pek bir mutluydun" deyince korkuma ramen sinirlenerek onu geniş omuzlarından iterek yine kendimden uzaklaştırmaya çapaladım. Bir yandan da "Sen ne saçmalıyorsun? Sana önümden çekilmeni söyledim." diyerek söylendim. Ama ne itmem ne sözlerim onu benden ulaklaştırmaya yetmedi. İri cüssesiyle hala daha dibimde durup çenemi iri eliyle kavrayıp öfkeyle "Niye? Hem sana bir soru sordum Elif. Benim yerimde Ahmet olsa memnun olurmuydun dimi? Sana dokunan" dedi ve birden duraksayıp bakışları donuklaşırken burnunu boyun çıkıntıma doğru uzatarak "senin kokunu içine çeken" dedi ve boynumu kokladı sonra yine aniden öfkelenip kendini bir anda geriye doğru çekip keskin yeşil gözleriyle alev saçarken "Belkide yapmıştır ha, az önce masadaki haliniz çok samimiydi. Belki onunlada yatt..." dedi. Fakat ben daha fazla bu iğrenç sözlerine dayanamayıp onu bu sefer daha da kuvvetli itip yüzüne sert bir tokat atıp "Sen ne saçmalıyorsun alçak herif?" diyerek Ahmet'in bizi duymaması için kısık sesle bağırdım. Ama bu yaptığım onu yine durdurmadı. Aksine öfkeyle iri kollarını hızla belime doladı ve beni kendi vucuduna doğru sertçe çekti. Yaptığıyla göğüslerim sert ve adeleli vucuduna çarptı ve canım yanacak şekilde ezilmeye başladı. Ama bu acı karnıma saplanan acı kadar kuvvetli değildi. Sanki içimden bir şeyler sökülmeye başlıyor gibiydi. Canımın yanmasına ramen durmayıp ince ve zayıf kollarımla ondan yine kurtulmak istedim. Bu son yaptığım girişimde sonuçsuz kalınca artık kurtulamayacağımı anlayıp, göz yaşlarım gözlerimden süzülürken "Bırak beni artık ne olur. Ne istiyorsun hala benden" diyerek yalvarmaya başladım. Fakat yalvarmalarım boşunaydı. İri ve kuvvetli kolları bir santim dahi gevşemedi. Keskin yeşil gözleri gözlerimin içine bakarken hiç bir şey demeden sessizce bana bakmaya devam etti. Sanki karşımda etten bir duvar vardı. Ruhsuz ve acımasız bir duvar. Karnımdaki acı şiddetini artırırken göz yaşlarımla son bir kez daha "Bırak beni diyorum. Çek iğrenç ellerini benden" diyerek söylendim. Söylediklerim onda yine tesir etmezken karnımdaki acı artık dayanılmaz bir hal almaya başladı. Sonra acıyla beraber bacak aramdan süzülen sıcak bir sıvı hissetmeye başladım. Gelen bu sıvıylada her yer aniden gözlerimin önünde dönmeye ve kararmaya başladı. Tüm bedenimin takati git gide azalıyordu. Sonunda dayanamayıp Mert'in iri kolları arasında kendimi aşağıya doğru salmak zorunda kaldım. Mantığım hala yerindeyken şaşırsamda Mert'in telaşlı sesini duydum. "Elif! Neyin var?" Sonra beni dikkatli ve nazikçe yere yatırdı ama başımı iri kolları arasına alarak "Elif neyin var?" sorusunu yeniledi. Ama benim cevap verecek takatim yoktu. Etraf benim için dahada çok kararırken sesi dadada endişeli gelmeye başladı. İri elleriyle yüzünü avuçlayıp hafif hafif silkmeye ve "lanet olsun bu kanda neyin nesi? Elif! Elif! Kendine gel aç gözlerini." diyerek bağırmaya başladı. Benden cevap alamayınca beni geniş kollarıyla hızla kaldırıp kucağına alarak merdivenlerden aşağıya doğru indirmeye başladı. Benimse o an gözlerim benim için her yer tamamiyle siyaha boyanmadan önce giydiğim krem rengi elbisemin kasıklarında oluşan yoğun kana kaydı. Fakat sonrası karanlık....
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD