Üzerinde hissettiğim yoğun ağırlığa ramen yavaş yavaş gözlerimi araladığımda bir yatak üzerinde yattığımı idrak etmem kısa sürdü.
Etrafa biraz dikkatlice bakınca da bu sefer kendi odamda da olmadığımı hemen anladım. Yine kolumda serum bağlıydı ama bu sefer bir hastahane odasındaydım.
Ahmet yine baş ucumda oturup elimi tutarken Mert ise diğer baş ucumda ayakta durmuş bana bakıyordu. İkisininde yüzünde endişeli bir ifade vardı.
Benim ayıldığımı fark eden Ahmet elimi biraz daha sıkı tutup "Elif! Allah'a şükür, sonunda kendine geldin. Yine bizi çok korkuttun." dedi.
Sonra elini yüzüme nazikçe dokundurup "Şimdi nasılsın? Herhangi bir ağrın sızın varmı canım?" Diyerek sordu.
İyiydim ama hala daha sorduğu soruya cevap verecek takati kendimde bulamayınca sadece başımı öne eğerek iyi olduğumu anlatmaya çalıştım.
Benim halimi anlayan Ahmet "Tamam canım kendini yorma biraz daha kendini topla" dedi gülümseyerek. Fakat bakışlarında farklı bir hal vardı. Sanki üzüntü ve hayal kırıklığı gibi.
Ahmet bana kaçamak vede tuhaf bir şekilde bakmaya devam ederken diğer başucumda dikilen Mert mırıltı şeklinde "Geçmiş olsun Elif hanım" diyerek ondan beklenmeyen bir tavırla başını öne eğdi. Nasıl acımasız bir adam olduğunu bilmesem bu tavırlarından pişman olduğunu zannederdim. Ki onun pişman oluşu benim zerre umrumda olmazdı. O benim hayatımı mahvetmişti ve pişman oluşu asla yaptıklarının telafisi olamazdı.
Onun bu sahte pişmanlığı karşısında kaşlarım çatılırken Ahmet'e çaktırmamak için yarım ağız kendimi teşekkür etmeye zorladım.
Mert başını yerden kaldırıp bana dikkatlice bakmaya başladı. Yine o bakışları beni germeye başlayıp sinirlenirken, kapı çaldı ve içeriye gülümseyerek beyaz önlükkü bir kadın girdi.
Kadın bana gülümseyerek baktıktan sonra "Demek hastamız kendine geldi. Nasılsınız Elif hanım, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" diyerek sordu.
Doktor olduğunu hemen anladığım kadına gülümseyerek iyi olduğumu söyledim. Fakat o andan sonra doktor hanım hiç beklemediğim cümleler sarfetmeye başladı.
" Sevindim Elif hanım düşük nedeniyle çok kan kaybetmişsiniz bu yüzdende bünyeniz zayıf düşmüş. Ama merak etmeyin serumun etkisiyle kısa zamanda eskisi gibi güçlü ve sağlıklı olursunuz." dedi.
Fakat benim aklım tek bir cümlesine takıldı. Göz yaşlarım inceden yanaklarıma süzülürken "Dü... Düşük" diyerek tekrar ettim aynı kelimeyi . Sonra gözlerim Ahmet'e kaydı az önceki bakışlarındaki garipliği şimdi anlamıştım.
Gözyaşlarım daha da çok akarken utançla başımı başka yöne çevirip ağlamaya başladım. Benim ağlamama doktor hanım sıkıntılı bir sesle "Şey be.. ben eşiniz her şeyi size anlatmıştır diyerek tahmin etmiştim. Ben ço çok üzgünüm." dedi sonra yaşadığı pişmanlık sesine yansıyarak " Üzgünüm" dedikten sonra Ahmet'e " İsterseniz eşinizi bir iki saate çıkarabilirsiniz Ahmet bey, burada kalması için sebebi yok, evde daha iyi istirahat edecektir" dedi.
Doktor hanımın Ahmet'i eşim sanması beni şaşırtmıştı fakat Ahmet'in "Tabiki doktor hanım karım evde kendini daha iyi hissedecektir" demesi beni daha çok şaşırtmıştı.
Muhtemelen Ahmet karısı olduğum yalanını beni hastahane çalışanları gözünde nikahsız hamile kalan, ayıplanan kadın durumuna düşürmemek için söylemişti.
Bu yaptığıyla Ahmet gözümde dahada çok büyümüştü ama bir türlü utancımcam onun yüzüne bakamıyordum.
Doktor hanım 'geçmiş olsun' diyerek odadan çıkar çıkmaz Ahmet bir müddet daha ayakta sessiz bir şekilde bekledi. Yüzüne bakmasamda bana üzüntü ve hayal kırıklığıyla baktığını anlayabiliyordum. Muhtemelen bundan sonra beni ne yanında ne de evinde isteyecekti. Zaten evlenmeden kimden hamile kaldığı belli olmayan bir kızı niye yanında, heleki kızının etrafında olsun istesindiki.
Sessizliğinin kısa ama benim için utanç dolu o saniyelerinde yerin yarılmasını ve içine girmeyi diledim. Artık onun yüzüne bakacak tek kelime edecek gücüm yoktu.
Ahmet kısa olan sessizliğini bozup tekrar yanı başıma oturdu. Elimi avuç içlerine alarak utancımı bir kenara bırakıp dahada çok şaşırmama neden olan o sözleri söyledi.
" Merak etme Elif senin sağlığın benim için her şeyden daha önemli hem biz evlendiğimiz de başka bebeklerimizde olur"
Bu sözlerle kaşlarım hayretle havaya kalkmaya ve utancımı bir kenara atıp yüzümü Ahmet'e doğru dönmeye başladım. Şaşkınlığım hala daha yüzümde asılıyken kekeleyerek " E E evlendiğimizde? "diyerek sordum. Evlilik kelimesi beni şaşırtırken asıl düşürdüğüm çocuğu sahiplenmesi beni daha çok şaşırtmıştı. İkimizde çocuğun kendisinden olmadığını biliyorduk.
Sonra sebebini idrak etmem kısa sürdü. Ahmet bu gerçeğin ortağı hatta arkadaşı sandığı Mert'in dahi bilmesini istemiyordu. Zaten Ahmet'in çaktırmadan yan gözle onu işaret ederek "Tabiki evlenince, yaptığımız hatanın sorumluluğunu almayacağımımı zannettin Elif? "demesinden de daha iyi anladım bunu, ama söyleyiş tarzı umulmadık bir şekilde sakin ve rahattı.
Ben daha ağzımı açmadan Mert sesine yansıyan öfkeyle bana bakıp " Madem Elif hanım iyi ben artık gideyim. Yine ç.o.k g.e.ç.m.i.ş o.l.s.u.n E.li.f h.a.n.ı.m"dedi cümlesinin her harfine vurgu yaparak.
Bakarken de gözleri de öfkeyle yanar haldeydi. Sadece öfkede yoktu bakışlarında, anlam veremediğim aşağılama ve tiksinti de vardı.
Ahmet Mert'in sözlerinden sonra hızla ayağa kalkarak ona elini uzatıp her şey için teşekkür etti. Mert'se Ahmet'in ona uzanan eline gözleri hafif hafif öfkeyle seyirirken karşılık verdi. Bir taraftan da zoraki bir şekide gülümsemeye çalışıyordu. Sonra bir şey demeden hızla odadan çıkıp gitti.
Mert odadan çıkınca yine utançla başımı önüme eyerek "Ben üzgünüm" dedim sonra af diler gibi başımı yukarı kaldırıp, gözlerinin içine bakarken başımı iki yöne salladım ve "Ama inan bana isteyerek olmadı. Ben istemedim. Bana zorla.... O...." dedim ve devamında susmak zorunda kaldım.
Devamını anlatamadım, zaten anlatamazdım da. Mert çok tehlikeli bir adamdı. Ahmet söylediklerimle kaşlarını çatarak, hiddetle" Kim o Elif? Kim o alçak herif? "diyerek bağırdı.
Tepkisinden ne kadar çok korksamda söyleyemezdim. Onun için, Buse için. O yüzden sessiz kalıp yine başımı öne eğdim. Fakat Ahmet pes etmeyip esip gürleyerek söylemem için ısrar edip uzunca bir süre baskı yaptı. Ama sonunda kim olduğunu asla söylemeyeceğime kanaat getirince pes etmek zorunda kalıp " Tamam Elif daha fazla ısrar etmeyeceğim. Elbet bir gün anlatacaksın nasıl olsa." dedi.
Ahmet biraz sakinleşince aklımdaki düşünceleri üzülerek dillendirmeye başladım " Biliyorum artık benim Buse'ye bakıcılık yapmamı istemeyeceksin. Ama merak etme sana hak veriyorum. O yüzden kendimi toplar toplamaz gideceğim. " dedim ve yine akan göz yaşlarımı silmeye başladım.
Ahmet'inse kaşları söylediklerimle yine çatılmaya başladı. Fakat sonra derin bir nefes alıp gevşerken elimi tutup " Hayır Elif gitmeni istemiyorum. Sana benim için sadece bir bakıcı olmadığını söylemiştim. Söylediklerimde daima içten ve ciddiydim. Az önceki söylediklerimde ciddi olduğum gibi." dedi ve duraksayıp gözlerimin içine uzun uzun bakmayan başladı.
Bu sefer bu sözlerle kaşlarını çatan ben oldum ama meraktan "Az önceki söylediklerim derken, yani evl..." dedim ama Ahmet sözümü yarıda keserek " Evet Elif evlilik, sen benim için çok değerlisin ve Buse'yede şimdiye kadar annelik ettin. Bundan sonrada edeceğine şüphem yok. Belki evlilik kağıt üzerinde olacak ama hem senin için hemde bizim için en doğrusu bu olacak Elif." dedi.
Ahmet haklıydı anne ve babam küçük bir mahallede yaşıyordu. Böyle bir olay duyulursa bana farklı bir gözle bakılacak hem benim hem ailemin namusu hakkında ileri geri konuşulacaktı. Bunlara dayanamazdım. Özelliklede ailemin yüzlerini yere eğmenin sebebi olmaya.
Ama Ahmet'in de, her ne kadar onun hayatını kurtarmak için yapsamda, kirletilmiş bir kızla acıdığı için kendini evlenmeye mecbur hissetmesini istemiyordum.
Benim kararsız olduğumu anlayan Ahmet hızla elimi tutarak "Merak etme Elif bu nikah sadece kağıt üzerinde olacak ve istediğin zaman da sonlandırabileceksin. Hem sana söz veriyorum. Bu yaşananları sen anlatmadıkça bir daha asla mevzusunu dahi açmayacağım. İnan bana en doğru olan bu Elif" dedi gayet ciddi ve içten bir şekilde. O haklıydı o yüzden daha fazla direnmeyip teklifini kabul ettim.
Bu evlilik kağıt üzerinde olacaktı ve ben Ahmet bir gün başka bir kadına aşık olursa bu evliliği sonlandıracaktım. Üstelik boşanmış bir kadın olarak tekrar ailemin yanına gitmek kirletilmiş bir kız olarak dönmekten çok daha iyiydi. Hem Busem vardı. Ahmet haklıydı onu bir anne hissiyle seviyordum.
☘️☘️☘️☘️☘️☘️☘️☘️
Zaman hızla ilerlemişti hastahaneden çıkalı tam 20 gün olmuştu. Bu 20 gün içerisinde Ahmet evlilik kararını ikimizin ailesinede usulunce anlatmış ve kabullenmesini sağlamıştı.
Gerçi Ahmet'in anne ve babası haberi alır almaz çok sevinmişler hatta Zerrin teyze "Ne yalan söyleyeyim Elif, rahmetli Eda'dan önce gelinim olarak aklımda hep sen vardın" diyerek mutlu oluşunu açıkça dillendirmişti.
Kabul etselerde gönlü fazla olmayan benim ailemdi. Babam Ahmet'i çok severdi ama" Elalem ne der kızım Ahmet'in karısının ölümünün daha senesi gelmeden bakıcısı ile evlenmesine, hem yangından mal mı kaçırıyoruz bir hafta içinde evlenmekte ne?" diyerek sitem etmişti.
Ama Ahmet babamın bu itirazını duyunca kararlı sözleriyle babamı ikna etmiş ve bir hafta içinde düğün yapmaya razı etmişti.
Evet düğün ben sadece Ahmet'e " Düğüne gerek yok Ahmet abi, evde sade bir nikah yapalım" dediğimde Ahmet kaşlarını ciddiyetle çatarak "Evliliğimiz kağıt üzerinde bile olsa bu senin için ilk olacak ve senin için en doğru olanı ve en güzel olanı istiyorum Elif" demiş sonra sözlerinin peşi sıra" Ve bana da artık abi deme" demişti. Tamam anne ve babalarımızın yanında bunu istemesi normaldi ama yalnız kaldığımızda da istemesi garibime gitmişti.
Ahmet değişen yüz ifademden anlamış olacak ki " Yani dilinin alışması için Elif, hani yanlışlıkla bizimkilerin yanında abi demeyesin diye" demiş konuya açıklık getirmişti. Beni asıl şaşırtan ve de daima diken üstünde oturmama neden olan ise Mert'i.
20 gün geçmiş ve nikah günü gelmişti. Ama bu zaman zarfında Mert'ten hiçbir ses çıkmamıştı. 20 gün boyunca bir daha hiç eve gelmeyen Mert, Ahmet'in dediklerine görede ortaklıktan da ayrılmış ve ona yurt dışına yerleşeceğini söylemişti. Ama ben buna kesinlikle inanmamıştım. Çünkü Mert acımasız bir adamdı ve sebebinin ne olduğunu bilmesem de intikam uğruna Ahmet'i bitirmeye ant içmiş biriydi.
Bu kadar kolay pes etmeyeceğine kesinlikle emindim. Hatta şu an bizim için sahtede olsa, Ahmet'in evleniyor ve mutlu oluşu onun öfkeyle daha çok hırslanmasına neden olduğundan da emindim. O yüzden boş durmayıp intikam almak için muhakkak bir şey yapacaktı. Bu da her an diken üstünde olup gerilmeme neden oluyordu.
Hissettiklerim de haklı olduğumu biliyordum. Zaten haklı oluşumu anlamam da kısa sürdü.
Mert nikah günü düğün yapacağımız otele gelip bekleme odasında beklerken pat diye odaya daldı. Allah'tan o an odada benden başka kimse yoktu. Yoksa olacak felaketleri düşünmek bile istemiyorum.
Her halinden sarhoş olduğunu anladığım Mert'e kaşlarım çatılı halde bakarken "Ne işin var senin burada!" diyerek bağırdım.
Mert keskin yeşil bakışlarını bir saniye olsun üzerimden çekmezken yavaş adımlara bana doğru ilerlemeye başladı.
Mert yaklaştıkça bendeki heyecan ve korku dalgası da git gide dozunu artırmaya başlıyor ve geri geri adımlamama neden oluyordu.
Adımlarım duvarın dibini bulup gidecek yer bulamayınca artık durmak zorunda kaldım. İçimdeki korkuya ramen hala daha öfkeyle çatılı olan kaşlarımla bu sefer " yaklaşma!" diyerek bağırdım.
Fakat sözlerim yine onu durdurmadı. Mert aramızdaki mesafeyi tamamen kapatıp 1.90 lık iri cüssesiyle tam karşımda dikilmeye ve bana dikkatlice bakmaya devam etti.
Kısa sayılmayacak tüm o süre zarfında öylece yüzüme baktı. Sonra bir anda tepkisiz yüzünde öfke ve tiksinti oluşmaya başladı. Beni aşağılayan bakışları bedenim üzerinde turladı. Taki içindeki öfkesini kusana kadar.
Önce alaylı ses tonuyla "Demek evleniyorsunuz ha" dedi sonra ani bir şekilde kaşlarını çatıp fakat sesindeki alaya devam edip " Seni teprik etmek istedim Elif, ama evlendiğin için değil saf ve masum kız rollerini çok iyi oynadığın için. Biliyormusun o kadar iyi oynadın ki bir ara sana gerçekten acıyacaktım."dedi.
Söylediklerine bir anlam veremiyordum. Sarhoş olduğu için muhtemelen saçmalıyor diyerek düşündüm önce, fakat devamında öfkeyle burnumun dibine kadar eğilip" Merak ediyorum bekaretini bana verdikten hemen sonramı kendini onun kollarına attın. Peki Ahmet'in altına yatarken bende alamadığın o zevki aldın mı? "dedi sonra dahada iğrençleşip" Benimle ağlarken onun altında zevkten inlemişsindir heralde"dedi ve bu sözler benim için bardağı taşıran son sözler oldu.
Bu adam kendini ne sanıyordu bana onca şeyi yaşattıktan sonra buraya gelip bu iğrenç hitamlarda nasıl bulunabiliyordu. Ne hakla, ne sebeple.
İlk kez karşısında göz yaşlarıma hakim oldum, artık bu adam yüzünden tek bir damla dahi yaş dökmeyecektim. Artık kazanan o olmayacaktı. Karşısında dimdik durarak sarfettiği tüm iğrenç sözlerle yüzüne sıkı bir tokat geçirdim.
Fakat dinmeyen öfkem yüzünden onu tekrar iri omuzlarından geriye doğru iterek bağırmaya devam etti .
" Sen ne saçmalıyor iğrenç herif! Sen.... Sen ne hakla bana bu sözleri söylersin ha! Ne hakla! Bana yaptıklarından sonra bir de beni nasıl suçlarlarsın.!"diyerek bağırdım.
Fakat Mert haklı sözlerime ramen beni kollarımdan sıkıca tutup silkerken" Yana mı ha? Yalan mı? " diyerek bağırdı.
Bu sefer sesimi kısmayacaktım, ne olacaksa, kim duyacaksa duysun umrumda değildi. Bu aşağılamaları hak etmiyordum. Suçlamaları kabul eder gibi sessiz kalmayacaktım.
O yüzden" Yalan! "Diye bağırdım önce sonra ellerinden kurtulmaya çalışarak" Yalan alçak herif, bana tehditle, zorla, sahip olan sadece sensin, sadece sen, o perişan halimi göre göre, göz yaşlarıma, yalvarmalarıma aldırmadan, hayallerimi, geleceğimi mahvettiğini bilerek. Şimdi karşıma geçmiş nasıl bu iğrenç sözleri söylersin ne hakla“ dedim.
Ama onunda susmaya niyeti yoktu kollarımı hala daha sıkarken "hıh!" layarak " Hala saf numaraları, Ahmet'in söylediklerimide yalan ha!" dedi.
Sarfettiği cümleyle bu sefer ben ona tiksintiyle baktım "Evet yalan. O nefret ettiğin, intikam almak istediğin adam sırf beni korumak, bana sahip çıkabilmek için, beni bu hale getirenin sen olduğunu bilmeden bu yalanı söyledi." dedim.
Söylediklerimle adete kafasına darbe almış gibi afallayan Mert" Na nasıl siz.. "dedi bense öfkeyle sözlerini yarıda kesip" Evet! Biz hiç bir zaman beraber olmadık. Niye mi çünkü o senin gibi alçak ve acımasız bir adam değil "dedim. Sonra kollarımda gevşeyen ellerinden kollarımı hızla çekerek hızla kapıya doğru yönelip kapıyı açarak" defol git buradan" dedim sakin olmaya çalışıp.
Ama Mert çıkmak yerine yanıma kadar gelip kapıyı tekrar kapattı. Sakinlediği ve pişmanlık içinde olduğu her halinden belli olan Mert ne kadar şaşırsamda önce söylediği sözler için yalvarır halde benden özür diledi. Sonra " Lütfen Elif beni dinle ben tekrar özür dilerim Ahmet hastahanede öyle deyince... Affet. Ahmet'e olan öfkem gözlerimi kör etti ama sen şu an şu saniye benimle gelirsen benim için ne kadar zor olsada intikamımdan vaz geçerim. Ahmet'e hiç bir zarar vermem artık"dedi. Onun özürü benim zerre umrumda değildi.
Ama son sarfettiği sözlerden sonra Mert'in yüzüne ciddi olup olmadığını anlamak için uzun uzun bakmaya başladım. Yüz ifadesi oldukça ciddi duruyordu. Onunla gidersem artık Ahmet'in peşini bırakacaktı. Ama neden, onunla gidersem intikamından vaz geçecekti. Niye?
Yoksa buda bir yalanmıydı. İntikam almak için yeni bir oyun.
Nikah gününün üzerinden tam iki ay geçmişti. O günden sonra Mert'i ne görmüştüm. Nede ondan bir haber almıştım. Bu da her an diken üzerinde oturmama neden oluyordu.
Çünkü nikah günü Mert'in " Eğer şu an şu saniye benimle gelirsen, benim için ne kadar zor olsada intikamımdan vaz geçerim. Ahmet'e de hiç bir zarar vermem artık" sözlerini " Artık senin gibi aşağılık herifin tehditleri umurumda değil, defol git buradan" diyerek kabul etmemiş ve onu bekleme salonundan kovmuştum. Mert'se öfkeyle bana bakıp, " Demek öyle Elif, o zaman bundan sonra Ahmet'in başına geleceklerden kendisi kadar sende sorumlu olacaksın" diyerek yeni tehdit te bulunarak öfkeyle çekip gitmişti.
Emindim sözlerinde çok ciddiydi ve kesinlikle intikamını almadan Ahmet'i rahat bırakmayacaktı. Bu da beni çok korkutuyordu. Ahmet'te benim bu endişeli halimi anladıkça sürekli sorular sorarak neyim olduğunu çözmeye çalışıyordu.
Bense zorla gülümsemeye çalışıp, inanamasada bir şey olmadığına onu ikna etmeye çalışıyordum. Tek yaşadığım zorluk bu da değildi.
Ahmet'in bu iki ay boyunca bana olan bakışları ve tavırlarıda çok fazla deyişmişti. Tamam eskidende bana karşı hep nazik, ilgili ve kibardı ama son iki ayda daha da üzerime düşmeye ve benimle daha da çok vakit geçirmeye başlamıştı.
Üstelik anne ve babalarımızın yanında evlilik numaraları yaparken rolünü fazla abartarak sürekli kollarını belime dolayıp yanağıma küçük buseler konduruyordu. Fakat son bir ayda o buseleri sabah işe giderken de kimsenin yanımızda olmadığı zamanlarda da kondurmaya başlamıştı.
Bense Ahmet'in dudakları her yanağıma değdiğinde renkten renge girerek afallıyordum.
Ama dün gece afallamaktan çok daha fazlasını yaşamıştım. Akşam yemeğini yine Ahmet'le beraber yemiş sonrada Buse'yi uyutmak için yukarı Buse'nin odasına çıkmıştım.
Buse'yi uyuttuktan sonrada kendi odama gitmek için sessizce odasından çıkmıştım. Fakat arkamı dönemle ne zaman geldiğini anlayamadığım Ahmet'le burun buruna gelip, korkuyla irkilmiştim.
Yaşadığım korkuya ramen kısa süre içinde kendimi toplayıp gülümseyerek yanından geçmek istedim Ahmet'in. Ama nedense Ahmet önümden çekilmek yerine bana daha çok yanaşıp son iki ayda farklılaşan o bakışlarıyla bakmaya başlamıştı.
Yaptığıyla o an panik ve heyecanla ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemez hale geldim. Tek yapabildiğim hızlanan kalbimi konturol altına almaya çalışmak oldu. Ama onda da başarılı olamıyordum. Heyacanla sürekli inip kalkan göğsüm ve titreyen bedenimle olduğum yerde kala kalmıştım.
Ahmet'in bu kadar yakınında olup ılık nefesini yüzümde hissetmek beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı.
Yaptığıyla olduğum yerde hareketsiz dururken, Ahmet hiç beklemediğim bir şey daha yapmış elleriyle yüzümü avuçlamıştı.
Gözlerimin içine önce koyulaşan gözlerle bakıp sonrada boyun çıkıntıma doğru eğilerek uzunca bir soluk almıştı.
Bu yaptığı sanki mümkünmüş gibi daha da çok heycanlanmama neden olmuş ve dizlerimin bağı iyiden iyiye çözülmeye başlamıştı.
Ahmet aldığı uzun soluktan sonra kendini geriye doğru çekmiş uzunca gözlerimin içine bakmıştı. Onun bana bu kadar yakın oluşu beni heyecanlandırsada bir taraftanda anlam veremediğim bir şekilde korkutmaya başlamıştı. Sanki görünmez bir el boğazıma el atmış nefesimi kesmeye çalışıyormuş gibiydi. Tarif edemediğim bir huzursuzluk peydah olmuştu içimde.
Ahmet uzun bakışlarının ardından vucumun karıncalanmasına neden olan ses tonuyla " Ben..... Ben sana aşık oldum Elif ve artık seninle sadece kağıt üzerine evli kalmak istemiyorum. Seninle tam anlamıyla karı koca olmak istiyorum. Her şeyinle benim olmanı, seni hissetmeyi istiyorum Elif" demiş ve gözlerini dudaklarıma sabitleyip dudaklarını yaklaştırmaya başlamıştı.