•2• LİDERLER VE ŞAHİTLER 3/1

1426 Words
Sia -Alive- İyi okumalar. İMPERİUM •2• LİDERLER VE ŞAHİTLER "Bugün ölmem değil mi?" diye sorduğumda Sky ellerini omuzlarıma koydu. Masaj yapar gibi sıkıp sıkıp bırakıyordu. "Rahatla." dedi. "Onlarda ataları gibi. Tehdit olduğuna emin olup da tehdit olduğunu düşündükleri kişiyi yok edene kadar durmazlar. Sonuna kadar ilerler. Bunun uğruna savaş bile çıkartır kan dökerler." "Sağol ya." Sky olacakları söylüyordu sanki. Cümlenin hangi kısımda rahatlamalıydım?" Sky başını eğerek ciddiliğini korudu. Asıl beni korkutan şeyde ciddi olmasıydı. "Yakıldım, yerin metrelerce altındaki zindanlarda yüz yıllar boyunca kapatıldım, işkenceler gördüm. Görmek istemeyeceğin yerlere esaret hayatı yaşadım. Hepsini onların ataları yaptı. Aileler, kurtlar yada wampirlerin ataları fark etmez hepsinin ortak bir noktaları vardı. Korkuları. Benden korkuyorlardı. Korktukları için esirdim, korktukları için yok edilmek istendim. Yaptıkları korktukları içindi." Huzursuzca silkelendim. "Sky içimi rahatlatmak mı istiyorsun yada beni olacak olanlara mı hazırlıyorsun?" "Korku." dediğinde gözlerinde şeytani bir kıvılcım görmüştüm. "Savaşlar biter aileler gibi, barışlar bozulur dostluklar gibi, ateşkesler kısa sürer, müttefiklikler gibi. Tüm o bağlar tek tek kopar, güven sonlanır, mutluluklar hüzün gibi kısa bir an içindir. Tüm bunlar geçer gider ama korku kalır." "Korkmalı mıyım?" diye sordum sakince. Aslında iliklerime kadar korkuyordum. Onların bana ne yapacağını tahmin edemiyordum. Belki wampirler ellerimden kurtlar ayaklarımdan tutar ve halat yarışı yaparlardı. Dikkatinizi çekerim orada ki halat ben oluyordum. "Sen değil onlar korkmalılar." dedi Sky yanaklarımı hafifçe tokatlarken. "Korkuyorlar da." Kendimi küçümsemezdim ama cidden benden mi korkacaklardı? Yüzüm buruştu. Parmağımla kendimi gösterdim. "Cidden benden mi korkacaklar? Benimle kafa bulma nefil." "Ciddiyim." dediğinde gözlerimin içine bakıyordu. Önümde çömeldiğinde dizlerimi karnıma çekerek berjerde kıvrılıp küçüldüm. Sky yüzüme kötü kötü baktı. "Neden ölmeni istediklerini sanıyorsun ki? Keyiflerinden değil her halde." "Tehdit olacak neyim var ki benim?" diye sordum. Nefil sessizliğini koruyarak göz devirdi. "Ben lise son sınıfa giden bir iş adamının kızıydım. Gerçi babamı bile tanımıyormuşum ama istisnalar kaideyi bozmaz. Sadece iki hafta bile olmamışken çok şey yaşadım." "Sadece sen mi?" diye sordu. "Çok şey yaşadık." Duraksadım. Başımı dizlerime koyup kaşlarımı çattım. "Siz bana yaşattınız..." Sky bir şey demedi. Ne diyebilirdi ki? "Beni taşa mühürleyen sendin..." Parmağımı gözüne sokar gibi gösterdim. "Beni ısırmıştın hatırlatırım. Kanımı taşa damlatmıştın." Beyaz dişlerinin her birini görebileceğim kadar ağzını büyükçe açıp sırıttı. "Sende beni ısırmıştın." Elini gösterdi. Diş izlerim bile kaybolmuştu ve benim haklı sebeplerim vardı. Elimi bıraksın diye ısırmıştım. Temas bağımlılığı vardı sanırım. Sokak Köpekleri ile karşılaştıktan sonra sürekli elimi tutup durmuştu. Sky başını eğip gülümsedi. "Ödeştik say. Oldu mu?" İç çekip, "Öyle oldu diyelim bakalım." dedim. "Şimdilik ama. Daha büyük dertlerden kurtulduktan sonra ödeşiriz." Gözleri şeytani bir kıvılcımla parladı. "Nerede, ne zaman ödeşmek istersen." "Korku." dedim birden kafamda bir ampul yanmış gibi. "İyi bir şey değildir. Değil mi?" "Yararlı." dedi sıkıntıyla tuttuğu nefesini rahatlayarak verirken. "Korku senden korkanları hizaya sokar. Bu kişinin kendi yararına iyidir." Çenemi hızlıca kaldırdım. "Korkulan biri olmak istemiyorum." "Korkulan biri olmak zorundasın. Bu dünya bana bunu öğretti." Yüzü yine şeytani bir hisle gölgelenmişti. "Bu dünyanın da cehennemden hiçbir farkı yok. Tek fark şeytanlar insan kılığına bürünmüş." "İki yüzlü." diye mırıldandım. "Bu yüzünü Beatrice ve Aaron'a hiç göstermedin değil mi?" "Ne?" "Beni manipüle etmeye çalışıyorsun." "Ha?" Başını iki yana salladı. "İlgisi bile yok." İşaret parmağımla yüzünü işaret ettim. "Yüzün çok ciddi. Normalde dakika başı bir kez bile olsa tebessüm edersin yada aptallık edersin ve... ve gözlerin şu şeytani parıltı konuştuğumuzdan beri hiç yok olmadı. Çok korkutucu..." Gülümsediğinde de zaten beni davranışları ile manipüle etmişti. "İşte korku böyledir sen farkında olmadan seni ele geçiverir. Fark ettiğinde ise çok geçtir." dedi alayla. Çenesini dikleştirip doğrudan gözlerimin içine baktı. "Sana şimdiden ders vermeye başladım." Başımı okşadı. "İyi bir öğrenci olacaksın- "Ama ben senden korkmak istemiyorum!" "Mia." "Tabii kimsenin benden korkmasını da istemiyorum..." Hadi Mia toparlamaya çalış. Yanlış anlaşılmanın sırası değil. Üstelik o her şeyi en baştan belli ederken. İma bile olsa sürekli benim bilmediğim geçmişinden sanki bende o geçmişe aitmişim gibi üstü kapalı söz ediyor. Nedenini dahi bilmiyorsun. "Korku bilirsin korkmak." "Anladım." "Tabii anladın." Başımı aşağı yukarı şiddetle salladım. "Ne anladın? Yada boş ver. Sormadım varsay." "Benden korkmak istemediğini anladım. Beatrice Aaron, Valery ve Rosa gibi." Samimi bir şekilde gülümsedi. Şeytani karanlık yerini melek aydınlığına bırakmıştı. "Onlar atalarından farklılardı. Beni insanlığa inandırdılar." Transa girmiş gibi otomatik bir sesle dediklerini tekrarladım; "Savaşlar biter aileler gibi, barışlar bozulur dostluklar gibi, ateşkesler kısa sürer, müttefiklik gibi. Tüm o bağlar tek tek kopar, güven sonlanır, mutluluklar hüzün gibi kısa bir an içindir. Tüm bunlar geçer gider ama korku kalır. Böyle dedin." "Küçük bir ekleme." dedi. "İnanç, o da kalıcıdır. Umut ettiğin sürece tabii." "Bu ikisi sürekli savaşır. Korkular ve umutlar." dedim dalgın dalgın. Umut. Her zaman umut edebilir miydim, sanmıyorum ama korku her anımda benimle olacaktı. "İnsanlar inançlarını yitirdiklerinde korktukları korkuların gölgesine sığınırlar." "Sen hangi korkuna sığınacaksın?" "Umudumu kaybetmedim ki." Dişlerini göstererek gülümsedi. "Güzel." Ellerim gergince seğirirsen çenemin altında birleştirdim. “Ama korkularıma yenilmekten korkuyorum..." O büyük salonda bir mahkeme kuruluydu. Sanki benim doğumumdan sorumlu olan onlarmış gibi şimdi de ölümüme karar veriyorlardı. Gerçekten yorucu iki günün ardından kaleye varabildiğime seviniyordum. Buraya kadar tek parça sapasağlam gelebilmiştim. Ama dinlenmek için sonsuz bir uykuya yatırılmaya niyetli değildim. "Ne olmasından korkuyorsun?" "Yakılmak, öldürülmek, zindana hapsedilmek, işkence görmek..." Akıl sağlığını kaybetmiş bir deli gibi histerikçe gülünce sorduğu soru aklımda tekrar ettim. Çoğu şeyden korkuyordum. Artık bir köpeği sevemezdim yada basit dostluklar kuramazdım. Ki önceden de insanlarla asla normal ilişkiler kuramazdım. Şimdi hayatım gittikçe anormal bir hal alıyordu. "Daha sayayım mı?" Sky dediklerimi duyunca gülümsedi. "Ben yalnızdım ama senin büyükannen ve Aaron dayın var. Ve elbette Cehennem prensin." Dediğine bu sefer gülen ben oldum. "Sürgün edilmiş hırsız prens. Doğrusu bu olacaktı." "Gerçekler acıtır." dedi yüzünü buruşturup. Saçlarını kulaklarının arkasına ittirdi. Geçmişe gidip her birinin kökünü kurutmak vardı diye yaklaşan düşünceleri ile Beatrice içeri girmişti. Hemen arkasında Arthur'u görünce ne yapacağımı şaşırmıştım. Sky homurdanıp korumacı bir tavırla benim önüme geçmişti. Elinden tuttum. "Sakın saldırma. O ve onun türü çok güçlü." "Bir wampiri nasıl parça parça ettiğimi görmeni isterim." dedi Sky hevesle. Arthur köpek dişlerini öne çıkarıp tısladı. Wampir zehrini sıçratıp taştan zemini eritti. İki güçlü varlığın kavgasını izlemek diğer zamanlarda eğlenceli olabilirdi ama şimdi zamanı değildi. Beatrice Arthur'un önüne geçti. "Sky hiçbir şey yapmayacaksın. Şu anda tarafsız bölgedeyiz. Bir ateşkes söz konusu." diye ortalığı yatıştırdı. "Arthur sende dişlerini içeri çek." Arthur eliyle ağzını kapatıp yutkundu. Korku dolu gözlerle ona bakıyordum. Zehir dediği bu şeyi mi benim damarlarıma doldurmayı planlıyordu. Ayağa kalkıp Sky'ın yanında durdum. Arthur bana bakıyordu. "Ne düşündüğünü biliyorum Mia. Ne korkunç değil mi?" Mor gözlerinin içinde sıcak bir his vardı. Yine o siyah kıvırcık saçlı ay yüzlü güzel kızı düşünüyordu. Hayır, o kızı da bana benzetiyordu. Milena. Durumlarımız benziyordu. Bir anıda Arthur kardeşine dönüşmesi gerektiğini söylüyordu. Kızda karşı çıkıyor ölümün daha iyi olacağını düşünüyordu. Kız kardeşi insan olmayı seviyordu... Bende öyle demiştim öldür gitsin. Aynı şekilde insan olmayı da seviyordum. Wampiri gerçekten incitmiştim. "Korkunç değil sadece farklı." dedim samimi bir şekilde. "Farklılık iyidir." "Şimdi ne yapacaksın amcacığım diyerek kollarına mı atılacaksın?" diye sordu Sky. Yüzüne saf saf baktım. "Ben ölümü seçmişken bile o ölmemi istemedi. Ama boynuma zehir püskürtmeye pek meraklıydı." dediğime odadaki herkes hariç bir tek ben güldüm. Boynumu ovuşturdum. "Üzgünüm, gergin olunca aptal aptal konuşur güler yada sırıtırım. Bazen kahkaha attığımda olur." Kulakları çınlatacak bir kahkaha attım. Beatrice "Mia." dedi kolları bana sararken. "Kılına bile zarar gelmeyecek." Yüzünü saçlarımın arasına gömerek sesli bir öpücük bıraktı. "Rahatla." "Kahkaha atmak ağlamaktan daha iyi Beatrice." dedim Sky'a bakarken. "İnan bana kat ve kat daha iyi." "Tamam canım." dedi Beatrice beni teselli ederken. Böyle durumlarda yanında bir yetişkinin olması iyi hissettiriyordu. "Sen öyle diyorsan." "Kızıllın deliliği bana da bulaştı." sedim iç çekip. Beatrice yada Clara ikisinden biri bana sarıldığında rahatlıyordum. "Ölürsem ruhum hepinize musallat olur." Beatrice dediğime kıkırdadı. Arthur "Zaten taşla seni mühürlemişler. Dönüşürsen sana biraz daha dayanıklılık katacağız." dedi. Sky çılgına dönerken wampir amcamın üzerine atlamasın diye koluna yapıştım. Beatrice kollarını benden ayırdığında wampire döndü. "Öyle bir şey olamayacağını sana söyledim Arthur. Torunum istediği müddetçe insan olarak kalacak." "Hep insan kalacağım." dedim büyükannemin söylediklerini onaylarken. Beatrice elini omzuma koyup beni kendine çekti. "Duydun onu Arthur. Şimdi aklını daha fazla bulandırma da diğerlerinin yanına gidelim. Orada konuşuruz." Arthur kapıyı açıp odayı terk eden ilk kişi oldu ardından ben ve Beatrice çıktık. Sky arkamızda bir koruma gibi ilerliyordu. Omzumun üstünden ona bakarken iki kez tökezlemiş ve Beatrice uyardığı halde dinlemeyip ona bakmayı sürdürmüştüm. Sky bana bakmadan yüzünü öne eğmişti. Yumrularını sıkıyordu. Boynundan uzanıp gelen mavi şah damarları nabız gibi atıyordu. Elimi ona uzattım Beatrice'in bir kolu hâlâ omuzlarıma sarılıydı. O beni yönlendirmese büyük ihtimalle bir duvara filan çarpardım. "Hey sorunun ne senin?" diye sordum. "Wampire dönüşme niyetinde değilim." "Beni boş ver kendine odaklan sen Mia." Yüzünden öfke hiç eksilmedi. Beni korkutan asıl şeyde buydu. "Kimseyi umursama." Huzursuzca omuz silkip önüme döndüm.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD