•JASPER•
Kulaklarımı okyanustaki bilincim tiz sesiyle kuşanırken onun zihninde babasının, Valentina'nın yüzünü hayal ettim. Ancak böyle kalabilirdi bana. Bilincimi oluşturan bedenim okyanusun içinde boş boş sürükleniyordu. Gözlerimi kapattım ve odaklanmaya çalıştım. Kuzen! Nerelerdesin? Gözlerimi açtım çünkü okyanus yavaş yavaş dalgalanmaya başlamıştı. Peter Valentina'nın tok sesini geçirdim içinden.
"Mia kızım."
Bir uğultu duydum ve okyanus çöker gibi oldu.
"Baba..." diye fısıldandı belli belirsiz bir ses. Yemi yutmuştu.
"Dinle beni."
"Hayır." dedi birden inkar yoluna giderek. Tamam, bu kız göründüğünden daha dik başlıydı. "Sesini duymak istemiyorum."
"Sana ulaşmam gerekiyor." Okyanus bilincimi içine çekmeye başladı. "Yardım et bana Mia."
"Niye yardım edeyim Rulingler öldürsün diye mi?" Öldürmeyecektim ki! En azından benim öyle bir niyetim yoktu. Asla da olmamıştı.
"Rulinglerin seni öldürme gibi bir niyeti yok." Düşüncemi söylemiş bulundum.
"Yalan."
"Babana güvenmelisin." Ben bile güvenmezken....
"Babam olduğunu nereden bileceğim?" Sesi sorgulayıcıydı.
Elimden bıçağı sıktım. Sonra kızın çığlığını duydum. Lanet. Bunu yapmamalıydı. Zihnindeyken kendi bedenime zarar verirsem o da zarar görürdü .
"Yüzümü gördün." Sakin ol Jas. "Senin için bir kanıt sayılır."
"Son iki haftada o kadar şey gördüm ki inan bana küçük bir illüzyon numarasını fark edebilecek kadar tecrübeliyim."
Bıçağı sıktım. Avuç içimde bir yarık oluştuğuna emindim. Kızın çığlıkları katlanarak arttı. O an anladım. Bıçakla kendimi yaralayan ben değildim taştı. Karanlık Işık taşı...
"Bana yerini söyle." Derince soludum. "Sana ulaşmalıyım."
"Ne için? Taşlar için mi?"
"Ailemiz için Mia." Doğrusu benim ailem, Ruling için.
Son çığlığını attığında okyanus beni dibe çarptı ve yukarı. Girdaba çekildim ve derin bir nefesle ayağa kalktım. Saçlarım sırılsıklamdı. Ellerimle sarı tutamlardan tutup yüzümden çektim. Bıçağın yere düştüğünü anımsıyordum. Akan kan yanağıma doğru süzülmüştü. Beni nihayet uyandıran şey acının kendisiydi. Aynadaki yansımama bakındım. İki gözümde yeşil bir ışık saçıyordu.
Kızın çığlığı zihnimdeydi. Çığlık atıyor öyle bir çığlık atıyordu ki zihnim yırtılıyor gibi hissetmiştim. Elimden akan kanı kulağımdaki küpeyi çıkararak yeşil taşa akıttım. Beslenmeliydi. Acı vermemesi için bir şey alması gerekiyordu. Kan. Alexander tuttu beni. Sandalyeye geri oturttu ve taşı elimden alarak sıradan bir şeymiş gibi odanın ortasına fırlattı. Taş parladı parladı ve söndü.
"Kardeşim." dedi. Kaşlarını çatmıştı, endişe ve öfke dolu bakışları ben ve odanın diğer ucunda dikilen adam arasında gidip geliyordu. Sonunda bana öncelik vermeyi seçti gömleğinden büyükçe bir parça kopararak elime sardı. Güçlerimiz olabilirdi ama insandık biz. En azından ben yarım olarak bir insandım. Abim yüzümü ellerimin arasına alarak kendime odaklanmamı sağladı. Usul usul mırıldandı; "Buradayım Jasper. Abin burada. İyisin, bilincini sakın kaybetme kardeşim. Güvendesin, sakin kal ve nefeslen."
Dediklerini yaptım. Ancak benden daha çok o panik olmuşa benziyordu. Sadece nefes aldım. Elime sarılı kandan kırmızı olmuş kumaşa baktım sessizce. Kızın çığlıkları düştü zihnime, nefes alamadım. Göğsümde bir yük oluştu nefes alamadım. Tıkanıp kaldım. Gözlerim iri iri açıldı. Alexander'ın elleri yüzümden omuzlarıma kaydı.
"Ne gördün?" diye sordu buz gibi sesiyle.
"Senin cesaret edip giremediğin zihinde ne gördüğünü mü merak ediyorsun?!" diye sordu abim bağırarak.
"Mia'nın zihni okyanus... Ve çok güçlü. Bir kaç dakikadan fazla dayanamadım..." Hatırlamaya çalıştım. "Çığlık attı. İçten içe çok çığlık attı."
Alexander sırılsıklam olmuş saçlarımı okşayarak yüzümden çektirdi. "Tamam Jas. Sakin kal kardeşim."
"Sakinim ben." Sesim aksini söylüyordu. Gür ve kızgındı. "Bana inanmadı. Eğer inansaydı ve bulsaydın ne yapacaktın ona?!"
"Tüm aileleri ortadan kaldıracaktım." dedi soğuk bir alaycılıkta ve kahkaha attı. Karanlığın içinden bir adım öne geldi. "Babası olarak onu koruyacağım. Herkes sizin babanız gibi değil. Mia'yı önemsiyorum. Her şeyden ve herkesten daha çok."
"Kızını bulmak için başka bir şey dene. Jasper yeterince yorgun, yaraları taze." Abim yavaş yavaş kendine çekerken beni dik tutmaya çalışıyordu. "Ve kardeşimi kullanmana daha fazla müsaade etmeyeceğim."
Başımı abimin karnına yaslarken adam gülümsedi. "Christian bana seve seve yardım edecektir."
"Onu karıştırma." Kaşlarını çattı. "Anlaşmamızın şartlarını unutma. Sadece üçümüz bilecektik."
Adam ağır ağır başını salladı. Dudakları hafifçe kıvrılmıştı.
"Bayım." dedim abimden destek alarak ayağa kalkarken. "Siz kötü birisisiniz."
"Sadece ben mi?" diye sordu eğilmeden taş eline kendiliğinden geldi. "Herkes kötü Jasper Ruling. Hem de herkes. Mia bile. Ancak daha içindeki kötülüğü keşfetmedi."