ZİLAN oluk oluk yağmur yağıyordu, şimşekler karanlık odamın içini aydınlatıyordu. kaç saat oldu, üç... tam üç saat olmuştu. pencereme gelmiş, bana söylemek istediklerini bir kağıda yazmış, elime tutuşturmuştu. "güzelce hazırlanıp sadece geceyi belke" demişti. ona hiç bir şey söylemeden nasıl zor durumda olduğumu anlamıştı. üstelik benim onu tanımadığım gibi, oda beni tanımıyordu. iki günlük biri için bu yazılanlar çok fazlaydı. bana acımış mıydı. babam beni ahıra sürüklediğinde hatırladığım kadarıyla onu görmüştüm, hemde evinin önünde ellerini yumruk yapmış, öylece bana bakıyordu. acımıştı işte, ne rezil bir durum ama... keşke ailemin bu yönünü hiç bilmeseydi. en azından burada çobanlık yaparken bunları görmemeliydi. onu tersleyip bu işe karışmamasını söyleyebilirdim, ama bir yardım

