“Bu kadar uyuşukluk yeter kalk hadi.”
“Birazcık daha uyumak istiyorum.”
“Züleyha, hemen kalk ve bana kahvaltı hazırla.”
Saat daha 11.00 çok erkendi. Yorgunluktan kolumu kıpırdatacak halim yoktu. Kendimi çok iyi hissediyordum. Sanki bütün sinir stresimi atmıştım. Kalkar kalkmaz telefonuma mesaj gelmiş diye baktım ve gelmiş diye çığlık atıp deliler gibi dans ettim.
**Günaydın, güzellik.**
Ah Romeom mu demeliyim. Hiç böylesine ilgi görmemiştim ve daha tanışmadan beni tatmin etmeyi başarmış bir beyefendi vardı karşımda. Bir erkek tarafından saygı ve sevgi görmek çok güzel bir duyguymuş. Ben bu duyguyu tatmayalı uzun zaman olmuştu.
**Günaydın Yasir Bey.**
Çok mu resmi olmuştu. Ya soğuk yaptığım için daha fazla yazmazsa? Ay biraz cana yakın olmalıyım.
“Züleyhaa!”
“Geldim geldim.”
Masayı hazırladıktan sonra konuyu açmak istedim. Beni neden aldattığını sormak istedim. Buna cesaretim yoktu. Beni terslemesinden korktum. Kendimce kurnazlık yapmayı planladım ama ben kim kurnazlık kim.
“Mustafa, doğu çok güzel değil mi? Mesela Van’ a gitmek ister miydin?”
“Nerden çıktı şimdi bu.”
“Bilmem belki gitmek istersin diye düşündüm.”
Mustafa’da bir değişiklik olduğunu hissettim. Sanki heyecan ve tedirginlik arasında gidip geliyordu.
“Bir şey mi duydun Züleyha?”
“Bir kadınla görüşüyormuşsun.”
“O benim arkadaşım.”
“Arkadaşınla otel odalarında mı görüşüyorsun.”
“Sana ne. Sen beni mi takip ediyorsun. Bıktırdın beni. Amacın ne senin? …”
Mustafa bana saydırırken ilk kez bu kadar rahattım ve artık onu takmıyordum. Tek isteğim telefonda gelen mesajı okumaktı. Çay fincanımı elime aldım ve salona doğru giderken telefonumu kaptım. Heyecanlandığım için şifreyi yanlış girmiştim.
**Züleyha benimle resmi olma. Sanırım dün gece fotoğrafı görünce uykuya kaldın. Ben de seni rüyamda gördüm. Çok sexysin. Seninle görüşmek istiyorum. Canlı kanlı karşımda olmanı çok istiyorum.**
Canlı kanlı derken acaba ilişkiye girmek için mi beni istiyordu. Çayımdan bir yudum aldım ve bende uzun mesaj atma hedefine giriştim.
**Görüşmek için biraz erken değil mi? Ama çok ısrar edersen tabikide olabilir.**
**Bu gün saat 14.00’ da?**
Ne? İnanmıyorum. Bu gün mü? Acil kuaföre girmeliyim. Hızlı olmam lazım bunun için sadece 2 saatim kalmıştı.
Masaları toplamadan evden çıktım. Deri elbisemi giydim. Miniydi ve kolları uzundu ama öndeki fermuar detayına bayılıyordum. Deri çizmelerim ve kırmızı rujumla efsane gözüküyordu. Saçlarıma fön çektirip at kuyruğu şeklinde toplatmıştım. Telefonuma baktım ve bana konum göndermişti. Rize küçük bir şehir olduğu için etrafta tanıdıkların görme ihtimalini düşünmüş uzak bir mekanı ayarlamıştı. Böyle bir ince düşünceliği bile beni kendine çekmesine yeterliydi. Hazırdım ve taksi tutup gönderdiği konuma gittim. Her yer çok sessizdi. Sanki dünya bu gün bana dönüyordu. Daha hiç tanımadığım birinden böylesine sevgi görmek kendimi özel hissettirmişti.
“Merhaba Yasir”
“Merhaba Züleyha”
Oturdum masaya ama ter yerim titriyordu. Etrafta tanıdık biri var mı diye kolaçan ettim. Bizden başka iki masa doluydu onlarda tanıdık değildi. Derin bir oh çektim. Mekan çok güzeldi. Güneş çok güzel parlıyordu. Yasir’ den gelen parfüm kokusu muazzamdı. Kendimi çok huzurlu hissettim. Bacaklarım titriyordu ama bu titrenti hoşuma gitmişti. Hiçbir şey umrumda değildi. Zaman durmuştu. Beklediğimden çok daha yakışıklı bir beyefendi karşımdaydı. Fotoğraftaki bedeni geldi gözümün önüne. Siyah balıkçı kazağın içinde ne de çekici gözüküyordu. Ben hayallere dalmışken onun kalın ve dinlendirici sesiyle irkildim.
“Konuşmayacak mısın?”
“Iıı şey dalmışım kusura bakma.”
“Buranın sac kavurması meşhurdur ondan söylüyorum bize.”
“Olur, öyle diyorsan tadarım.”
Bir anda aklıma Mustafa geldi. Bana hiç böyle kibar davranmamıştı. Beni hiç restoranta götürmemişti. Mustafa diyince… aman Allah’ ım benim evli olduğumu biliyor muydu acaba? Ben söylemedim. Söylemeli miydim? Ne yapacaktım. Ya söylediğimde benimle görüşmezse? Rengimin beyazladığını hissetmiştim. Zaten beyaz tenliydim iyice zombiye dönüşmüş olabilirim.
“İyi misin?”
“İyiyim teşekkürler. Ben evliyim.”
“Anlamadım?”
Eyvah! Bir anda ağzımdan çıkıvermişti. Neden böyle yaptın. Gerizekalı Züleyha. Adam şimdi masayı terkedecek. Off tam bir aptalım. Ne diyecektim şimdi.
“Görüşmek istemezsen anlarım. Evliyim ama evliliğim resmi bitmese de fiilen bitti…”
“Şşş sakin ol biliyorum. Haberim var. Şimdi şu manzaranın tadını çıkaralım bunları sonra konuşuruz.”
Salak gibi heyecandan hızlı konuşmaya başlamıştım. Kendine gel Züleyha. Vicdan azabı çekiyordum. Mustafa’ ya karşı mahcup hissettim kendimi. Ama aklıma Miray denen o kadın geldi. Hiç de yanlış yapmıyorum. İlk o başlattı.
“İyiyim bir an panikledim. Eşim beni aldatıyor. O yüzden ihanet etmiş gibi hissediyorum ama aklıma gelince moralim düzeliyor.”
“Biliyorum.”
Az önce o biliyorum mu dedi? Ben mi yanlış duydum acaba? Nerden bilebilirdi ki?
“Nerden biliyorsun?”
“Çok güzelsin Züleyha. Seni düşünmeden yapamıyorum. Bu yüzden araştırdım. Benim olmanı istiyorum. Sana söz çok güzel günler yaşatacağım.”
Kulağa çok hoş geliyordu bu ses tonunda cümleler. Beni içine çekiyordu sanki. Bu cazibeliğin içinde kayıp giderken inanmıştım tüm kelimelerine, tüm harflerine. Ben aşık oldum galiba bu yabancıya. Mutluydum ve zamanın akıp gitmesini istemiyordum.
“Teşekkür ederim Yasir. Çok hızlı başladık sanki ama bende seninle mutlu olmak isterim.”
Utanmıştım. Gerçekten çok hızlı başlayan bir sevgi olmuştu. Zaten 24 yaşıma kadar yavaş gitmişti. Bundan sonrası hızlı gitse ne olur sanki?
“Burdan çıkınca benim ofise gidelim mi? Benim bir kaç işim var sonra seni evine bırakırım.”
“Olur.”
Çok utanmıştım. Ofisine neden beni götürüyordu ki? Belki de gerçekten işi vardır. Sevmiştim bu çılgını. Evi biraz uzak tarif ederim kimseler görmez o zaman bizi.
“Kalkalım mı?”
“Makyajımı tazeleyip kalkabiliriz.”
Lavaboya gittim tek düzelttiğim şey rujum oldu ve oradan çıkıp ofise doğru yol aldık. Arabası çok hoşuma gitmişti. Range Rover marka ve siyah renkti tam hayalimdeki gibi. Ofise vardık ve benim de gelmemi işaret edercesine kafasını salladı. İndim ofisine geçtik kimsenin içeriye girmemesini söyledi ordaki birilerine. Ne yapacaktı acaba bana? Korkmuştum biraz.
“Şöyle otursana.”
Oturdum ve sesim çıkmıyordu. Aklımda binbir türlü felaket tellallığı vardı. Yaklaştı bana doğru. Parfüm kokusu daha da yakından çarptı yüzüme. İliklerime kadar korkuyordum. Boynumdan öptü. Kendimi kötü hissettim ama olayın seyrine dalmak istiyordum. Elimdeki çantayı bıraktım ve dudaklarına yapıştım. Bütün korkuyu kaplayan yer boşalmış yerini şehvet kaplamıştı. Alt dudağını kapmıştım. Nefesindeki sıcaklık beni azdırmıştı. Elimle kafasının arkasındaki saçını itip kendime yakınlaştırdım. Onun bir eli belimde diğer eli bacağımdan yukarıya doğru kaydı. Durdurmam gerekiyordu. First date te bu kadar ileriye gitmek bile yeterliydi. Eli tam kadınlığıma geldiğinde elini tuttum ve kendimi geri çektim.
“Beni eve götür.”