Bu adam düpedüz, Deli.!

1461 Words
Ece'nin Anlatımıyla; Sabah, yüzüme vuran güneşle ve alarmın o tanıdık sesiyle uyandım. Evimin bolca güneş aldığını daha önce söylemiş miydim? Ahh, Sadece iki saatlik uyku çekmiş olsam da güneşin bu sıcak davetiyle uyanmak yetiyordu bana. Çocukluğumda, ferah bir balkona açılan odada geçirdiğim o huzurlu günlerin bir etkisi olmalı bu tutkumun. Kahve makinasına bir kapsül yerleştirip düğmesine bastım. Colombia çift çekim, orta sertlikte, nefis bir başlangıç… Kahvenin kokusu evi doldururken banyoya geçtim. Dişlerimi fırçalayıp, dalgalı saçlarımı tarayıp hafifçe şekillendirdim. Ardından makyajımı yaptım. Dolabımın karşısına geçip pijamalarımı çıkardım ve turkuaz renkli dantelli iç çamaşırı takımımı giydim. Yeni almıştım nefis bir parça, kimse görmediği için ziyan olduklarını düşünüp, kıkırdadım. Üzerine gri palazzo pantolonumu ve kırmızı dekolteme kadar üç düğmeli ince trikomu geçirdim. Altın takılarımı taktım. "Ben gold kadınıyım. Sen seversin, sevmezsin beni ilgilendirmez, haha" üzerine altın tokalı kemerimle kombinimi tamamladım. Kahvem hazırdı; termosuma doldurup ağzını kapattım ve çantama yerleştirdim. Siyah rugan bootie ayakkabılarımı giyip, gri kırçıllı kabanımı üzerime aldım. Evden çıkmadan önce ocağı ve ışıkları kontrol ettim. Artık hazırım. Hava soğuktu ama tertemizdi. Derin bir nefes alarak şirkete doğru yürüdüm. Şirkete geldim, Kartımı okuttum, güvenlik görevlisine selam verdim ve yukarı çıktım. Masama geçip sistem girişimi yapmıştım saat 08:59, Kulaklığımı taktım. Artık mesaime hazırdım. Telefonumun diğer ucunda, ilk müşteriyle konuşmaya başladım: "Merhaba, Türkiye **** Bankası Sigorta Birimi’nden arıyorum. Ben sigorta danışmanınız Ece. Görüşmelerimiz kalite standartları gereği kaydedilmektedir. Bankamızın size özel bir teklifini iletmek için ulaşıyorum..." Gün resmen başlamıştı. Birkaç görüşme sonrasında çağrılar biraz rahatladı. Yan masamda Burcu diye bir kız oturuyordu, yeni işimdeki ilk haftam olmasına rağmen samimi davranışlarıyla beni çoktan ofise alıştırmıştı. Tatlı bir kızdı; benim gibi çok konuşuyor, çokça da gülüyordu. Bir anda masama doğru kafasını uzattı ve şikayet edercesine, "Hadi bir kahve içelim! Uyuz bir adama denk geldim, bütün enerjimi emdi, vampir gibi!" diyerek kıkırdadı. Görüşmeyi hızlıca muteleyip, "Tamam kuzum, çık geliyorum," dedim ve şaka yollu öpücük attım. Ardından görüşmeye geri döndüm. Şansıma, konuşma satışa dönmüştü, Artık rahatça molaya çıkabilirdim. Kimlik kartımı ve telefonumu yanıma aldım, bir de evden getirdiğim granola barları… Tabii Burcu’nun yüzünden kilo alacaktım; sürekli beni besliyordu! Ona karşılık bir şeyler götürmek istedim. Terasta kahvelerimizi alıp oturduğumuzda telefonuma bir mesaj geldi. Şirketin güvenlik görevlisinin hemen yanındaki küçük ofiste çalışan Serpil Abla’dan: "Ececim, sana bir çiçek geldi. Aşağıda bekliyor. Vaktin olunca alabilirsin." Şaşırdım. Doğum günüm değildi. Babamlar böyle bir şey yapmazdı. Erkek kardeşim mi acaba? Ama yok, o velet daha dün benden para koparmak için ibanını göndermişti. Bu olamazdı. Yanlışlık olmalı diye düşündüm. Burcu’ya dönüp, “Kuzum, bana çiçek gelmiş. Hazır moladayken gidip alayım,” dedim. Burcu gözlerini büyüterek, “Ooo! Kimden gelmiş?” diye sordu. Omuz silkip, “Bence yanlış teslim ettiler. Şirket kocaman, 1000 kişi çalışıyor. İsim benzerliği olabilir,” deyip şaka yollu koluna vurdum. Aşağı indiğimde gözlerime inanamadım. Siyah, uzun bir vazoya yerleştirilmiş, tamamı kırmızı güllerden oluşan kocaman bir çiçekti. Güvenlikten teslim aldım ve hemen heyecanla notu aramaya başladım. Zarfi açıp okumaya başladığımda şaşkınlık yerini korkuya bıraktı: > “Sensiz kaybettiğim zamanları telafi etmem lazım, güzellik. Sana kahve göndermek isterdim ama soğuyacağını düşündüm. Çiçekleri kokla ve beni hayal et. Belki rüzgar, senin kokunu getirir bana. İmza: Sarı Baretli.” Yüreğim ağzımda atıyordu. “Beni nasıl buldu? İş adresimi nasıl biliyor?” diye kendi kendime mırıldandım. İçimde korku yükseliyordu. “Ece, bu artık korkutucu olmaya başladı. Adam iş adresimi biliyor, iş adresimi!” Hemen telefonuma sarıldım ve mesaj attım: > “Şaka mı bu? Kahve tahmindi, kabul. Ama adres? Hem de iş adresim! Sırada ne var? Soy kütüğüm mü, ev adresim mi? Yoksa sütyen bedenim mi, ha? Ne dersin?” Cevap gelmedi. Molam bitmek üzereydi ve sinirden deliye dönüyordum. Çiçeği güvenliğe bırakmayı düşündüm ama olmazdı. Mecburen alıp masama çıkardım. Ofise girer girmez herkesin bakışları üzerimdeydi. "Aa, ne güzel çiçek!" gibi yorumlar duyuluyordu. Ancak ben utançtan yerin dibine girmiştim. Takım liderimle göz göze geldik. Ufak tefek ama oldukça sert bakışlı bir kadındı. Başımı hafifçe eğip selam verdim, o da aynı ciddiyetle karşılık verdi. Masama oturdum ve derin bir nefes aldım. Tam o sırada telefonuma bir mesaj bildirimi geldi. Gönderen oydu. Serkan.! Ellerim titriyordu. Çiçeği masamın bir ucuna yerleştirdim ve sandalyeme oturdum. Mesaja bakmaya korkuyordum. Ne yazmış olabilirdi? "Evet, ben bir sapığım. Her şeyini biliyorum, ensendeyim," gibi bir şey mi? Yazamazdı elbette ama bu durum bana neredeyse aynen böyle hissettiriyordu. Bu yaşıma kadar erkeklerden hep romantizm beklemiştim. Ne zaman içimden geldiği gibi davransam ya aldatıldım ya da kullanıldım. Son ilişkimden bu yana neredeyse iki yıl geçmişti, ama bu yıl garip bir şekilde değişmiştim. Eskiden topuklu ayakkabı sevmeyen, makyaj yapmayan ve sürekli sade iç çamaşırları tercih eden sıradan bir kız çocuğu iken; şimdi topuklularıyla aşk yaşayan, daha cesur kıyafet kombinleri yapan ve daha kadınsı iç çamaşırları seçen bir kadına dönüşmüştüm. Artık bedenim ruhum resmen sinyal veriyordu.Hayatımda bir erkek istiyordum: hem dokunulmak, hem kalpten sevilmek, hem de doyasıya güvenebilmek. Ama bu kişi o olamazdı. Adam yakışıklıydı, eğitimliydi ve maddi durumu gayet iyi görünüyordu. Peki neden bir uygulama aracılığıyla tanışmıştık? Başka bir yoldan bana ulaşamaz mıydı? Bir de bu kadar sapıkça davranmasa… Off! Kalbimle aklım arasında savaş veriyordum. Bilgisayar başında çağrı gelsinde aklım işe kaysın diye bekliyordum, ama gelmiyordu. Tam o sırada takım liderimizin sesiyle irkildim: "Arkadaşlar, data yüklenememiş. Hata var, bilgisayarlarınız 20 dakika IT kontrolünde olacak. İsteyenler molaya çıkabilir. Takım grubu mesajlarına dikkat edin; sistem açıldığında bilgi vereceğim," dedi. İstemeyerek de olsa molaya çıktım. Ruhum daralıyordu. Burcu'ya döndüm: "Kuzum, ben bahçeye çıkıyorum biraz. Öptüm," dedim. "Tamam kuzum, bir sorun yok değil mi?" diye sordu. Başımla onayladım ve koşar adımlarla aşağı indim. Bahçedeydim. Mesajı açtım. > "Kahve aşkın tüm sosyal medya hesaplarında bariz ortada. Soy kütüğünle işim yok, nasılsa seninle evlendiğimde benim kütüğüme kayıtlı olacaksın. Sütyen bedenine gelince… inst**m’daki şu meşhur Mısır tatilinde çekilen bikinili pozların sağ olsun, 90 B diye tahmin ediyorum güzelim. Şimdi artık biraz ciddileşelim: Bir daha beni sakın azarlama ve benim olanı, yani seni, sakın benden saklama." Bir mesaj daha geldi: > "Resmen kokuna hasretim. Seni görmem lazım. Akşam ne yapıyorsun?" Deliye dönmüştüm! Bu kadar despot ve hadsiz olması bir şaka mıydı? Dün ki naif, beyefendi adam neredeydi? Beni araştırmış ve utanmadan bunu kendinde hak görüyordu. Ne sanıyordu kendini, kocam mı? Sinirle yazmaya başladım: "Bu kadar yeter!... Sohbetine bayıldım ve seni normal bir tip sandım. Ama anlaşılan çok farklıyız. Beni korkuttuğunun farkında bile değilsin, Lütfen artık beni rahatsız etme. Hoşçakal!" Tereddüt bile etmeden, saniyesinde cevapladı: "Yapamazsın! Daha sana yeni ulaşmışken, bu kadar kolay bırakamam. Bırakmam!" Resmen mesajın sesi vardı; sanki yüzüme karşı hırlıyordu. Bu nasıl bir takıntıydı? Bir gecede bu hale nasıl gelmişti? Bir an kedi, bir an kaplan'a dönüşüyordu. Beni hiç görmedin, sesimi bile duymadın be adam... Bu nasıl olabilir? Resmen hasta! diye geçirdim içimden. Telefonun ekranını kapattım. Bahçede hızla yürüyerek ofis binasına doğru adımlarımı sıklaştırdım. Bir daha mesaj atmamaya karar vermiştim ki o anda bir mesaj daha geldi: "Bak güzelim, biraz korkutucu gelebilir ama ben seni uzun zamandır tanıyorum, izliyorum, özlüyorum. Ama bugüne kadar sana asla adım atmadım, evine gelmedim, iş yerine gelmedim. Hakkımda her konuda dürüst oldum, tek bir konu dışında: Ben ne istersem o anda elde ederim. Bu yüzden 'Bunu nasıl yaptın?', 'Bu bilgiyi nereden aldın?' gibi şeylerle vakit kaybetmeyelim. Sorumu tekrarlıyorum: Akşam ne yapalım?" Yok, yok... Düpedüz deliydi bu! Uzun zamandır beni nasıl tanıyabilirdi? Aynı şehirde bile değildik. Üniversiteyi Akdeniz’de okudum, sonra orada kalıp üç yıl sigorta uzmanlığı yaptım. Şirket, lokasyonunu İstanbul’a taşıdığı için iş arama sürecine girdim ve annemlere yakın olduğu için Eskişehir’i seçtim. İstifa edip Antalya’dan Eskişehir’e taşındım. Bu süreçte beni nasıl tanıyabilirdi? Üstelik tanıyabilse bile, nasıl hatırlamazdım onu? Sonunda mesajına cevap verdim: "Seni düzgün biri sanmıştım ama üzgünüm, sen hastasın! Beni uzun süredir tanıyamazsın çünkü aramızda kilometreler vardı. Uzatmak istemiyorum, eşleşmeyi kaldırıyorum." Mesajı yollayıp eşleşmeyi sonlandırdım. Artık mesaj atamayacaktı. Derin bir nefes alıp ofise doğru çıktım. PC sorunu düzelmişti ve iş başlamıştı. Hemen işimin başına döndüm. Saatlerce bir robot gibi çalıştım. Vücudumun her zerresi hayal kırıklığıyla dolmuştu. Sevgili olmasak bile en azından bir kahve içeriz diye düşünmüştüm. Ahh… Tamamen vakit kaybıymış! diye iç geçirdim. Mesai sonunda sistemlerden çıkış yaptım, kabanımı ve çantamı aldım. Kartımı okutup bahçeye çıktığımda yanıma Burcu koşarak geldi: "Ecee, yarın hafta sonu, ne yapacaksın? Biz sinemaya çıkacağız, gelsene sen de!" dedi. "Off, çok isterdim kuzum, iyi de gelirdi. Ama buzdolabımın servisi gelecek. Henüz kurulumu yapılmadı. Saat bilgisi vermediler. Erken biterse haber ederim, olur mu?" diyerek üzgün bir yüz ifadesi yaptım. "Tabii olur kuzum! Seni seviyorum, öptüm!" dedi ve servisine koştu. Benim evim yakın olduğum için servis kullanmıyordum. Çantamdan kulaklığımı çıkardım, serin havanın yüzümü okşaması eşliğinde eve doğru yürümeye başladım. Kulağımda ki müziği bölen bir ses yankılandı, mesaj bildirimiydi. Serkan'ın bana artık mesaj atamayacağını bildiğim için rahat bir şekilde telefon ekranına baktım. Wh***p bildirimiydi, kayıtlı olmayan bir numaraydı. Mesajı açtığımda başıma bela aldığımdan emin oldum... Mesajda " Seni nasıl tanıyorum, merak ediyorsun. Peki inst**m mesajlarına bak, ya isteklerdeyimdir, yada spamda. İsmim Serkan Demir. " yazıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD