İki mutlu kalp. ❤

1160 Words
Ece aynanın karşısında durmuş, hazırlanıyordu ama aklı hâlâ dünkü akşamdaydı. Serkan… İsmi bile içini hoplatmaya yetiyordu. Vücudu, gülüşü ve o tok sesi… Hâlâ kulaklarında yankılanıyordu. Bir an gözleri aynadaki yansımasına kaydı. Hafif bir gülümsemeyle kaşlarını kaldırdı. "Acaba bugün de karşılaşır mıyız? Ece, bugün her zamankinden daha güzel olmalısın," diye kendi kendine mırıldandı. Hem zaten ilişkinin ilk zamanlarıydı; görünüş her şeydi. Mutlulukla odanın içinde döne döne salona geçti. Kurulumunu Serkan’ın yaptığı televizyona göz ucuyla bakıp bir kahkaha attı. "Aşık olmak böyle bir şeymiş," diye düşündü. "TV’ye bile sevgiyle bakıyorum!" Müzik listesini açmak için seslendi: "Hello GP, bana keyifli listemi aç." "Merhaba, Ece. Tabii ki, işte keyifli listen oynatılıyor," dedi asistan. Ve kulaklarında o tanıdık melodi yankılanmaya başladı: **Emre Altuğ - Kapış kapış,** Öyle bir bakış attı ki Kalmasın taş taş üstüne Sen aşkı öyle bir canıma kat ki Taşsın yüreğimde Hadi çıkart içinde ki saklı cenneti Zaten sevişiyorsun benimle vücut dilinle . Ay yay ayy,,,, Hakkını verelim mi aşkın? Namusunu kurtaralım mı? Yediden yetmişe nam salıp Dillere slogan olalım mı? Kapış kapış aşkk*** Ece, üzerinde somon rengi transparan detaylı iç çamaşırı takımı, elinde mikrofon edasıyla taşıdığı tarağıyla şarkıya eşlik ederek hazırlanma ritüeline başladı. Saçları hâlâ nemliydi; dalgalarını öylece bıraktı. Bugün uğraşılmamış ama kusursuz görünmenin günüydü. Hafif bir makyaj yaptı; sade ve vurucu… Gözlerine ince bir eyeliner çekti, yanaklarına biraz renk kattı. Dudakları her zamanki gibi kiremit kırmızısı rujuyla süslendi. Sonra dolabın karşısına geçti. Siyah, zarif bir body elbise seçti. Dekoltesi zarifçe yaka detayına oturmuştu. Vişne siyahı ten çorabını giyip altına bordo, hafif topuklu botielerini ekledi. Üzerine gri kırçıllı bir kaban almayı düşündü. Altın takılarıyla zarif bir dokunuş yaptı. Parfümünü sıktı ve aynadaki yansımasına baktı. Vücudundaki kadınsı enerji dikkatini çekti. Serkan’ın bıraktığı izler, onun her zamankinden daha dişil hissetmesine neden olmuştu. "Ah aşk, sen nelere kadirsin!" diyerek kıkırdadı. Son bir kez kendine baktı. "Tamamdır, hazırım," dedi ve çıkmak için hazırdı. Merdivenlerden inerken Ece telefonunu çıkardı ve Burcu’yu aradı. “Kuzum, ne haber? Ne yapıyorsun? Hazırım ben, çıkıyorum evden,” dedi. Burcu’nun neşeli sesi duyuldu: “Ay süper! Biz de şimdi mekana oturduk. Hemen konum atıyorum sana.” “Tamam, tamam canım, hadi at, geliyorum hemen,” dedi Ece, gülümseyerek. Telefonu kapattıktan sonra bir taksi çağırdı ve yaklaşık on beş dakika sonra mekandaydı. Dışarıdan bakıldığında gayet şirin, salaş ama hoş bir restoran görünümündeydi. Loş ışıkların altında içeriye adımını atarken etrafını süzdü. Biraz ilerlediğinde Burcu’yu ve masadakileri gördü. Ama o anda bir an durakladı. Çünkü bildiği kadarıyla sadece Burcu ve erkek arkadaşıyla tanışacaktı, ancak masada bir kişi daha vardı. Burcu, onu görür görmez elini kaldırıp neşeyle salladı. Ece de gülümseyerek karşılık verdi ve masaya doğru ilerledi. “Ne haber kuzum? İyi misin?” dedi Burcu’ya, sarılıp öpüştüler. Burcu heyecanla yanındaki adamı işaret etti: “Ece, tanıştırayım, bu Ozan. Benim sevgilim. Ozan, bu da Ece, en yakın arkadaşlarımdan biri. Şirketimize yeni katıldı ama kısa sürede çok sevdim, mutlaka tanışmalısınız dedim!” Ece’nin yüzüne sıcak bir gülümseme yayıldı. “Teşekkür ederim, bu senin tatlılığın. Merhaba Ozan, memnun oldum. Nasılsın?” dedi. Ozan, sıcak bir tavırla cevap verdi: “Merhaba Ece, iyiyim, teşekkür ederim. Bu arada çok şık görünüyorsun, hadi hemen otur.” Tam oturmaya hazırlanıyorken Burcu tekrar araya girdi ve Ece’yi masadaki diğer adamla tanıştırdı: “Bu da Cenk. Ece’nin yalnız olacağını düşündüm ve onun kadar tatlı birini tanımasını istedim!” Cenk, uzun boylu, oldukça karizmatik bir adamdı. Düzgün taranmış sarı saçları yüzüne yumuşak bir ifade katıyordu. Derin mavi gözleri, giydiği açık renkli gömleğiyle oldukça uyum içindeydi. Hafif bir sakalı vardı, bu da ona sofistike bir hava katıyordu. Ece’nin yüzünde hafif şaşkın ama sıcak bir tebessüm belirdi. “Merhaba Cenk, memnun oldum,” dedi, tokalaşmak için elini uzattı. Cenk de zarif bir şekilde elini sıkarak, “Ben de memnun oldum Ece. Bu arada Burcu bana seni biraz anlattı. Sanki seni önceden tanıyormuşum gibi hissediyorum,” diye ekledi. Resmi olarak gece başlamıştı. Ozan ve Burcu’nun sevgili halleri masaya neşe katarken, Cenk’in Ece’ye olan ilgisi ilk andan itibaren belliydi. Burcu, her zamanki gibi enerjik ve çok konuşan halindeydi. "Ece, Ozan bir mimarlık ofisinde tasarımcı, Eskişehirli, o da benim gibi!" diyerek tanıttı Ozan’ı. Ozan, gülümseyerek selamladı tekrar Ece’yi. Burcu, masadaki diğer adamı işaret ederek, "Cenk de bizim şirketin teknoloji kolunda çalışıyor. Ahh, Cenk, o konulara uzağım, sen anlat, rezil etmeyeyim meslek kolunu!" diyerek kıkırdadı. Cenk, Burcu'nun şakasına gülümseyerek, gözlerini doğrudan Ece'ye dikti ve konuşmaya başladı: “Sizin bankanın birçok bilişim işini bizim şirket aldı. Ben de İstanbul lokasyonundayım ama ayda iki kez gelip 3 gün konaklıyorum burada. Genellikle IT ekibinin çözemediği sorunlarla uğraşıyorum, bilgisayar mühendisiyim.” dedi ve Ece'ye gülümseyerek bakmaya devam etti. Ece, bir an heyecanla araya girdi: “Aa, benim de arkadaşım makine mühendisi, bu aralar hep mühendislerle karşılaşıyorum desene!” diye söyledi, sonra hemen kendini toparlayıp, "Neden bunu söyledim ki?" diye düşündü. Masada bile aklındaki tek konu Serkan’dı. "Ben baya baya tutuluyorum bu adama," diye gülümsedi içinden. Burcu, Ece'yi izleyerek kıkırdadı. “Ece, tabağınla neden gülüşüyorsun?” dedi. Ece, hemen Burcu’nun omuzuna hafifçe vurdu. “Ne alakası var, hadi yiyelim,” dedi ve gülümsedi. Sohbet oldukça koyuydu. Cenk, hobilerinden ve uğraşlarından çokça bahsetti. Ece, bir yandan dinlerken kendi düşüncelerine daldı. "Hayat gerçekten garip," diye düşündü. "Normalde Cenk gibi biri için hayaller kurardım; yalnız olmaktan üzülürken, yakışıklı, boş beleş olmayan, hoş sohbet biri olsun diye." Ama şimdi, tüm bu kriterlerin çok ötesinde biri vardı zaten hayatında. Hatta kokusunu bile burnunda hala hissediyordu. Bu yüzden Cenk’e sadece tebessümlerle cevap veriyordu. Düşünceler arasında Burcu seslendi: “Hadiii, bugünün anısına bir fotoğraf çekinelim, yaklaşınnn!” "Peynirrrr" kahkaha eşliğinde fotoğraf çekildiler. Burcu, fotoğrafı çekip, “Etiketliyorum, paylaşırsınız!” dedi. Ece, fotoğrafa baktı ve oldukça güzel görünüyordu. Dün gece aklına geldi, Serkan telefonu elinden alıp kendini i********:'dan eklemişti. ‘'Ahh, elim kaydı, yanlışlıkla ekledim, diye gülmüştü,” Bu düşüncelerle kıkırdadı ve biran özleminin farkına vardı. "Offf, ben niye bu adamı özledim bu kadar? İlk günden bağımlı olmazsın be, Ece," diye mırıldandı. Serkana bu güzel halini gösterme düşüncesiyle; Ece, fotoğrafı alıntılayıp, konum ekledi. Altına “Keyifli bir akşam, güzel dostlarla” yazıp paylaştı. Daha sonra telefonu masaya koyup, tekrar koyu sohbete katıldı... --- Serkan, Ece’nin evinden çıkar çıkmaz, daha şimdiden onu özlemeye başlamıştı. “Off, evlenenlerle alay ediyordum, hatun aklımı aldı, şuna bak, daha yanından ayrılalı bir dakika oldu. Özledim. Ah lan, gel evlenelim dese, valla kız gibi bohçamı alır kaçarım gibi ya… Off be kadın, sen ne yaptın bana?” diyerek güldü kendi kendine. Araç anahtarını doğrultup kilidi açtı ve hızla araca atladı. Telefonunu yerleştirip annesini aradı. “Annemm, napıyorsun? Kız evde misin, ben geliyorum.” Enerjik ve tatlı bir sesle annesi cevapladı: “Aaa, Serkan! Oğlum sen hep cuma akşamı gelirdin, o yüzden bu hafta gelmiyorsun sanmıştım. Evdeyim tabii, gel, açmısın, bir şey hazırlıyım hemen.” Serkan gülümsedi ve cevap verdi: “İşlerimi anca hallettim annemm, seni görmeden geçmeyim hafta sonunu dedim. Hiç yemekle falan uğraşma, tokum, akşamda dışarı çıkabilirim. Sen mis gibi bir çay demle bana.” “Tamam, hadi bekliyorum oğlum, görüşürüz.” diyerek telefonu kapattı. Serkan, eve doğru sürerken istemsizce radyoyu açtı ve mutlulukla şarkıya eşlik etmeye başladı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD