Aklımda delice gezinen sorular. Veliaht kendini beğenmiş çocuk. Ne diye tüm dengelerimi yıkıyordu. Umursamamaya bende ant içtim o zaman.
Formamın işi bitince aldım ütüledim birlikte çamaşırhaneden çıkıp yeniden yatakhaneye doğru gitmeye başladık. Arada da kendimizce sohbet ediyorduk. Yataklarımıza geçip yattık.
Sabah formamı giyip saçlarımı topladım. İlk başta yemekhaneye indik. Dün heyecandan yiyememiştim bir şey. Kahvaltı tabağımızı alıp masamıza yerleştik. Umay bana o gün alışverişi felan anlatıyordu. Kapıya arkam dönük oturmuştum. Umay ‘in gözü kapıda kalınca bende arakamı döndüm Veliaht ile Burak kapıdan girmişlerdi. Tekrardan önüme dönüp Umayle konuşmaya devam ettim. O tabi beni yarım yamalak dinleyip Veliaht nereye gidiyorsa gözü ile takip ediyordu onu. “Umay” dedim kendine getirmek adına.
“Ne oldu” dedi bana bakarak
“Bir şey anlatıyordun”
“Ha evet “diye gülerek devam etti. Veliaht yanımdan geçti herkes ona şaşkınca bakarken yönü bana dönecek şekilde oturdu. Ben ona bakmadım. Birde her hareketini ne diye izliyorsam. Umay ile konuşmaya devam ettim.
Umay ama rahatsız olmuş gibiydi. “Neyin var”
“Yok bir şeyim” dedi gülümseyerek. “Annem yine alışveriş dedi” burukça gülümsedim. Aklıma gelen görüntülerle o gülümseme de silindi. Tabağıma baktım. ‘Al giy şunları’ diye bana attı annem eski püskü kıyafetleri. Niye iyide hayat buldum dediğin birini niye atarsın ki kömürlüğe. “Hayat” Umay’in seslenmesiyle ona baktım.
“Hadi derse geç kalmayalım”
Kalktım göz ucuyla Veliahtye bakayım dedim ama yerinde yoktu. Gitmiş miydi. Galiba ben düşüncelere dalınca gittiğini fark edemedim.
Ayaklandık… Sınıfa doğru ilerlemeye başladık. Kapısına gelince elim kapıya gitti tam açacakken Veliaht elimi kapıdan uzaklaştırdı. “dokunma” şaşkınca ona baktım. Beni geriye çekti. Kapıya tekmeyi geçirdi. Sınıfın kapısı menteşeleriyle söküldü. Düştü... Şevval bir bana birde Veliahtye baktı. “Kaç yaşındasın” Şevval’e direkt bakıp sordu.
“Ama Seymencım eğelenecektik” neye eğelenecekti bu çocuk durup dururken kapıyı ne diye söktü.
“Başkalarının canını yakarak eğlenemezsin” sesi sert ve otoriter çıkmıştı. Bana döndü sonra “Sende dikkat et” neye dikkat edeceğimi bile bilmiyorum ki. Anlamayan gözlerle ona baktım. Veliaht Umay’e döndü “anlat” dedi.
“Galiba kapının koluna elektirik bağlamışlar yani dokunduğun anda elektirik çarpacaktı seni” peki Veliaht nasıl anlamıştı ve ne diye korumuştu beni. Yanımdan geçip kapının üstünden yürüdü. Yerine geçip oturdu. Bizde onun yaptığı gibi yapıp yerlerimize geçtik. Hoca kapıya baktı bize baktı “Yuh hangi hayvan yıktı lan bunu” normalde gülerdim ama şimdi gülemiyorum. Zaten sınıftan çıt çıkmıyor.
“Ben yaptım” dedi Veliaht umursamaz bir tavır ile. Hoca 360 derece döndü “Yani evladım sende bir şey var mı?” Veliaht cevap vermedi. Hoca Kapıyı değiştirmesi için görevlileri çağırdı. Kapı yapılana kadar bizde dışarıya çıktık. Banklara geçip oturduk Umay ile “Neyin peşinde bu çocuk” dedi bana dönerek.
“Kim”
“Veliaht” tekrardan kollarını bağlayıp karşıya bakmaya başladı “İnanma onlara Hayat canını onlar daha çok yakarlar”
“Kimseye inandığım yok” dedim başımı çevirip. Kimseye inanmamayı öğrenmiştim zaten ne diye bana bunu yapıyordu. Ayağa kalktım ilerlemeye başladım. Şevval ileriden başını yere eğmiş düşünüyordu. Acaba bana ne yapacağını mı düşünüyordu ki. “Hayat” dedi Umay yanıma gelip. “Yanlış anlama”
“Yok yanlış anlamadım” dedim gülümsemeye çalışaraktan. Kimseye güvenmemem gerektiğini hatırlatıyordu bana. Bir yandan iyiydi dedikleri bir yandan da bana bile güvenme demeye getiriyordu. Ne bileyim işte ya da ben öyle anladım.
Yürümeye başladım. Adımlarım birbiri ardına sıralandı. Bir ağaç altı buldum kendime. Geldiğimden beridir. Doğru düzgün bir ders de işleyememiştik. Ne istiyorsunuz benden. Rahat bırakın, beni rahat bırakın.
Yanıma biri gelip oturunca oturana baktım şaşkınlıkla baktım hem de Veliaht ne diye yanıma gelip de oturmuştu ki. “burası benim yerim” dediğinde kalktım onun yanından.
“Bilmiyordum” dedim sadece gene yürümeye başladım. Sınıfa doğru gideyim bari ders çalışırım diye düşündüm. Bursumu yakmamam lazımdı. Eğer hala tamirat varsa da kütüphaneye gider orada çalışırdım. Sınıfta kapı tamir olmuştu. Sınıfa geçip oturdum kitaplarımı çıkarıp çalışmaya başladım. Sınıf yavaş yavaş gene dolmaya başladı. Veliaht elleri cebinde en son geldi. Umay de çok önceden gelmişti. Veliaht’nin yanımdan geçerken kokusu dolmuştu burnuma. Adam pahalı parfüm kullansa gerek çok güzeldi. Bir daha bir daha koklamak isteyeceğiniz bir şeydi.
Hoca gelince kafam ona döndü. “Evet bir oturma düzeni yapalım” dediğinde Umay’e baktım. Onunla oturmaktan mutluydum çünkü.
“Ama ben seninle” derken hoca ismimi söyledi. “Hayat Sözeri”
Kim bilir kimin yanına oturtacaktı beni. Bursluydum ya. Belki başka bir burslunun yanına otururdum. “Seymen’ın yanına otur” Seymen hafif gülümsedi. Şaşkınca ona baktım.
“Hocam ben yerimden memnunum” dediğimde bu seferde herkes bana şaşkınca bakmaya başladı. “Burada kalsam” diye devam ettirdim sözümü. Seymen nasıl olsa bir şey demezdi.
“Hocayı duymadın mı?” sınıf bu seferde ona doğru kafasını dönderdi. Ama niye bana bunu yapıyordu. Çantamı aldım sinirle onun yanına koydum. Hayvan sıranın yarıdan çoğunu kaplamıştı. Köşeye sıkışmıştım ayağa kalkıp kenarı bana vermişti. İyi yanı pencerenin yanındaydım. Kötü yanı bu çocuğun kokusu…
Başımı camdan dışarıya çevirdim Seymen’a bakmamak için. Hoca diğerlerini de yerleştirdi. Umay ile de Burak oturmuştu. Hoca derse başlayınca pür dikkat onu dinlemeye bazı yerleri not almaya başladım. Seymen elini defterime koyunca ona döndüm. “Ne yapıyorsun”
“Beni görmezden gelme küçük”
“Böyle bir şey yaptığım yok” diye sessizce konuştum. “ders dinliyorum unuttun mu Veliaht ben bursluyum senin gibi padişahın oğlu değilim” elini çekti.
“Keşke olmasaydım” gibi bir şey dedi kollarını bağladı. Dersi dinlemeye başladı ya da öyle görünüyordu. Bende derse odaklandım. Zil çalmadan Veliaht kalktı ayağa hoca hiç bir şey demeden çıktı gitti. Hoca sanki dışarıya kimse çıkmamış gibi devam etti.
Zil çaldığında bizde öğle arası için yemekhaneye geçtik. Umay biraz soğuk davranıyordu sanki” Ne oldu” dediğimde gülümsedi bana.
“Yok bir şey” dedi gülümseyerekten. “annem seni çağırıyor” yüzüm düştü. Benim evime hiç arkadaşım gelmemişti ne diyecektim onlara benim evim bu şu kömürlükte odam mı?
Yemekhaneye geçtiğimizde tepsilerle masamıza geçerken Şevval sırıttı çelme takmasıyla yere kapaklanmam bir oldu. Sinirle yerden kalktım. “seni” dedim üzerine yürümeye başladım.
“İşte burslular böyle mahalle karısı gibi kavga mı edeceksin” dedi bana bakarak. Kahkaha atmaya başladı
“Ben döveceğim” diye Umay araya girdi. Onunda arkadaşları araya girince kapıda Okulun sahibi göründü “Ne oluyor burada” dedi sinirle.
“Burslular hocam” dedi Şevval. Beni çenesinin ucuyla gösterdi. “Bize saldırıyorlar”
“Hayır Hocam” dememle beni susturması bir oldu.
“Burslu” dediğinde dişlerimi sıktım. “Tek bir hata daha yaparsan gözünün yaşına bakmam atarım seni” ama ben bir şey yapmadım ki. “Şimdi cezalısın yemek yok sana” kalabalığı yarıp dışarıya çıktım. Üstüm yemek olmuştu. Dişlerimi sıka sıka koridorda hızlıca yürümeye başladım. Veliaht bana bakacakken koşmaya başladım artık dayanamadım. Akmaya başladı gözlerim. Arkamdan durup baktığına eminim.
Bahçeye doğru koşmaya başladım lanet olası topuklu ayakkabılara bakmadan koşuyordum. Keşke tutmasaydın Veliaht beni oradan düşerken. Yeter artık sıkıldım. Hep hor gözükmekten sıkıldım. Yeter artık herkesin sözünü dinlemekten haklıyken haksız durumuna düşmekten sıkıldım.
Oturdum en sonunda çimlik alana. Yasak olan golf sahasına girmiştim. Yerden destek alarak kalktım. Ağaçların altına geçtim ayaklarımı uzattım başımı ağacın gövdesine yasladım. Gökyüzüne bakmaya başladım. Yalnızlık tek dostum tek arkadaşım yalnız doğdun Hayat, yalnızda ölçeksin ne peki bu var olma çabası. Yanıma tanıdığım koku oturdu. “burası da mı senin yerin” dedim ayağa kalkacakken tutup oturttu beni.
“Yok burası benim yerim değil”
“Ne diye geldin o zaman”
“Yalnızlığına ortak olmaya geldim”