-"Sessiz kaldığına göre sende beni kendince ölçüyorsun biliyor muyum bilmiyor muyum diye değil mi?" Yine sessiz kaldı Beren. Bilmesine imkan yoktu. Bunu bilen sadece Aras ve o akşam orada olan korumalardı.
-"Biliyorum Beren. Karanlık fobin olduğunu biliyorum." Beren içli bir nefes çekti zorlukla.
-"Nasıl biliyorsun. Bunu kimse bilmiyor." Beren'in bel boşluğunu okşarken tebessüm etti.
-"O gece öğrendim." Beren'in soru dolu bakışlarını görünce tekrar konuştu.
-"Kulübün altındaki merdivenlere indim görüşme yapmak için. Sen o sırada yanındaki korumalarla aşağıya iniyordun. Beni görmedin. Tam o sırada ışıklar kapandı. Loş bir ortam oldu. Sen korkuyla gerilerken az kalsın merdivenlerden düşecektin. Koruman son anda seni tuttu. Sonra yanındakilere kızdı. Sonrasında içeri geçince adamlarımdan araştırma yapmalarını istedim. Ve senin birkaç korumandan bilgi aldı. O gece öğrendim karanlık fobin olduğunu." Beren'in içinde kızgın bir lav patladı. Yanında güvendiği adamları var sanırken salak heriflerin boşboğazlıkları yüzünden şimdi bu adamın eline koz vermişlerdi. Herşeye direnebiliyordu. Dövüşmeye, işkenceye. Ama karanlığa asla. Lukas'ın onu oraya atacağı düşüncesi bile kalbini sıkıyordu.
-"Beni karanlığa mı bırakacaksın." Lukas omuzlarını kaldırıp indirdi umursamazca.
-"Seçim senin?" Hala içinde direnmesini gerektiğini söyleyen bir his vardı.
-"Bunu yapmam. Sana söyledim."
-"Peki öyleyse. Ben sana önerimi sundum. Sen tercihini yaptın?" Beren'in kolundan tuttuğu gibi odadan dışarıya sürükledi. Bir koridordan geçip kocaman merdivene yöneldi. Neredeyse üç kat merdiven indiklerinde girişe gelmişlerdi. Buradan sonrasında nereye gideceklerini düşünürken Beren ona ayak uydurmaya çalışıyordu. Ancak attığı büyük adımlar karşısında bu biraz zordu. Bir alt kata doğru gittiklerinde içini bir ürperti aldı.
-"Burası evin bodrum katı mı?" Lukas'ın cevap vermeyeceğini düşündü. Ancak tuhaftır ki verdi.
-"Evet."
-"İşkence odanız mı?" Kendi evlerinin altında yoktu böyle yer ama gittiği büyük baronların evlerinin genelinde bodrum katlarda hep ya işkence odası, yada bu işlere dair bir oda bulunurdu.
-"Gibi. Ama şimdi gözlerini kapatacağız." Nereden bulduğunu bilmediği bir bezi Beren'in gözlerine kapatırken Beren direndi.
-"Hayır." Hatta elinden kaçıp geldiği yola doğru koşmak için hamle yaptı. Ancak Lukas tarafından bu hamle bertaraf edildi.
-"Buradan kurtulduğum anda senin işini bitireceğim Lukas." Lukas ise yine o her zamanki umursamamazlığını kuşandı.
-"Sabırsızlıkla bekliyorum bebeğim." Yürümeye devam ettiler. Ancak uzunca yol gelmişlerdi. Bir an duraksadı.
-"Daha ne kadar gideceğiz."
-"Biraz daha. Yoksa korktun mu?" Derken alayla gülmüştü Lukas yine. Ancak bunu önemsemedi. Merak ettiği başka bir konuyu sordu.
-"Neden bu kadar uzun?"
-"Ne kadar meraklısın sen böyle?"
-"Öyleyimdir." Bir süre sessizlik oldu. Beren onun cevap vermeyeceğini anladı. Zira uzun, sayılabilecek bir zaman diliminde susmuştu. Nitekim öyle de oldu.
Nihayet durduklarında Beren bunun son bulduğuna sevindi. Zira yürümekten kan ter içinde kalmıştı. Gözlerindeki örtü açıldığında gözleri her zamanki gibi kamaşmadı. Aksine onu karşılayan karanlık yüzünden kalbi hızlandı. Bir adım geriye doğru attığında sırtı Lukas'ın göğsüne çarptı.
-"Burası da ne böyle?" Karşılıklı demir parmaklıklardan oluşan birer hücre vardı burada. Sırayla neredeyse on tane olan bu hücreler karşılıklıydı.
-"Burası artık senin evin." Demir kapının kilidini açarken bir anda sol taraftaki hücrenin parmaklıklarına sertçe çarpan tiz bir ses ve ardından gelen gürültülü bir kükreme ile Beren korkuyla bir adım geriledi. Sağ tarafa doğru kaydığında bu defa da o hücreden gelen kalın sesli bir kükreme ile koca bir yutkunma geçti boğazından.
-"Buda ne böyle? Beni nereye getirdin sen?" Lukas'ın kısık sesli gülüşünü duydu.
-"Hım çok mu merak ediyorsun. Peki öyleyse ışıkları açıp görelim neresi olduğunu?" Bir anda açılan ışıklarla gözleri kamaştı. Kısılan gözlerini pijamasının kollarına bastırdı. Gözlerine vuran ağrıya alışmak için yavaşça başını kaldırdı. Kısık kısık bakıp ardından yavaşça gözlerini tamamen acınca buranın nasıl bir korkunç yer olduğunu gördü. Zira buranın bir hayvanat bahçesinden farkı yoktu. Sırayla dizilen kafeslerin içinde vahşi birçok hayvan vardı. Aslan, kaplan, puma, çıta, sırtlan, çakal, tilki ve daha birkaç tane daha hayvan... Beren gözleri kocaman olmuş bir halde Lukas'a döndüğünde onun çoktan kendisini izlediğini gördü.
-"Sen manyak mısın? Bunlar ne böyle?" Yüzünü buruşturdu.
-"Birkaç koleksiyon hayvan. Tabi genelde onları esirlerimi konuşturmak için kullanırım. Oldukça etkili de bir yöntemdir." Beren birkaç adım geriye adımladığında arkasındaki kafeste duran puma hırladı. Anında ileri atıldı tekrardan.
-"Beni burada bırakamazsın."
-"Bırakırım. Sen tercihini yaptın. Sonuçlarına da katlanacaksın." Beren'i kolundan tuttuğu gibi hücrenin içine attı. Kapıyı bir hamlede kilitlerken Beren anında kapıya yapıştı.
-"Başka bir çözüm yolu bulabiliriz Lukas. Beni burada bırakamazsın." Lukas alayla güldü.
-"Daha deminde söylediğim gibi burası artık senin evin. Burada kalacaksın. Başka bir çözüm yolu da yok. Alışmaya bak." Arkasını dönüp gidecekti ki duraksayıp bedeninin yarısını ona çevirdi.
-"Bu arada unutmadan söyleyeyim. Ben çıktıktan sonra ışıklar kapanacak ve pumaların kafesinin kilidi açılacak. Parmaklıklara yaklaşmanı tavsiye etmem yoksa o karanlıkta seni ham yaparlar vahşi güzel." Göz kırpıp arkasını döndü. Birkaç büyük adım atmıştı ki Beren'in gür sesini duydu.
-"Lukas dur bekle." Bir anda adım sesleri kesildi. Beren onun gittiğini sandı.
-"Lukasssss." Ve birkaç saniye sonra adım sesleri tekrar duyuldu. Kapatıldığı kafesin önüne geldi. Elleri cebinde yüzünde zafer kazanmış bir komutan edası vardı.
-"Seni dinliyorum." Beren derin bir nefes verdi yine gamlı gamlı.
-"Ne istiyorsun?" Başını omzuna doğru yana eğdi Lukas.
-"İstediğim çok açık aslında farkında değil misin?" Onun bedenini istediğini biliyordu Beren. Bu zamana kadar ki vakur duruşu yerle bir oldu. Yıkılmaz dediği o kalesi kum gibi dağılıyordu. Sırf karanlık korkusu yüzünden onun elinde oyuncak oluyordu. Büyük bir çıkmazdaydı. İçi yana yana başını yenilgiyle salladı.
-"Tamam." Lukas ilk anda anlamadı. Hala direnmeye devam edeceğini düşünüyordu.
-"Ne?" Berense bitkin bir ses tonuyla açıklamaya devam etti.
-"Tamam kabul ediyorum istediğini yapacağım. Karşılığında sende beni buradan çıkaracaksın." Yüzünde güneş gibi parlayan bir gülümseme belirdi.
-"Çıkaracağım." Birkaç saniye birbirlerine baktıktan sonra Lukas cebindeki anahtarı çıkarıp kafesin kilidini açtı. Beren'i kolundan tuttuğu gibi dışarı çıkardıktan sonra kapıyı kapattı. Diğer cebindeki bezi çıkarıp onun gözlerini bağlarken Beren hiç itiraz etmedi. Kolundan tutulup yine sürükleneceğini sanıyordu ancak beline dolanan kollar yüzünden irkildi.
-"Yolumuz uzun. Çok kötü görünüyorsun. Şimdi seni kucağıma alacağım." Normalde itiraz eder kendim yürürüm derdi. Ancak enerjisi bir anda çekilmiş gibiydi. Dermanı kalmamış, konuşacak gücü bile yoktu. İtirazsız bir şekilde kollarını boynuna sardığında Lukas'ın keyifli sesini duydu. İtalyanca konuşmuştu.
-"Aferin benim Vahşi Güzelime." Bir ara başını bile tutamayacak hale gelince başını onun omzuna yasladı.
-"İyi misin?" Lukas'ın merak dolu sesini duydu.
-"Bilmiyorum." Böyle olurdu hep. Korktuktan sonra fenalaşırdı.
-"Biraz daha dayan odaya geçince halledeceğiz." Çok sürmeyen bir yürüyüşün ardından tekrar odada gözleri açıldı. Lukas onu yatağa bıraktıktan sonra telefonla birini aradı.
-"Tibo. Hemen tansiyon aletini getir. Yanında iyi gelebilecek birkaç yiyecek. Çabuk." O anlar gözünün önünden film şeridi gibi geçti. Ne ara gelip tansiyonu ölçüldü ne ara ilaç içti hiçbir fikri yoktu. Ama içtiği ilaç ona iyi gelmişti. Kendini toparlayıp yatakta oturur pozisyona geldiğinde Lukas karşısındaki tekli koltukta oturuyordu.
-"Nasılsın?" Başını sallayarak iyi olduğunu belirtti.
-"İyiyim." Yerinden kalkıp onun yanına geldi. Elinden tutup Beren'i yataktan kaldırdığında merakla ne yapacağını bekliyordu Beren.
-"Çok yoruldum. Gel önce duş alalım." Elinden tutup arkasına dönmüş bir adım atmıştı ancak Beren hareket etmedi. Onun bu hareketi karşısında Lukas geriye dönüp ona baktı.
-"Anlaşmayı kabul ettin Beren." Çaresizce tekrar şansını denedi.
-"Başka bir yol bulalım. Başka bir şey iste benden. Söz yapacağım." Lukas'ın kaşları çatıldı.
-"Tek istediğim bu. Ya bunu yaparsın yada aşağıya geri gidersin seçim senin." Birkaç saniye duraksamanın ardından Lukas'ın kızgın sesi duyuldu.
-"Anlaşıldı. Sen benimle oyun oynuyorsun. Geri-" Cümlesinin yarıda kesilmesine sebep olan Beren'in sözleriydi.
-"Tamam lanet olası tamam." Lukas'ın yüzünde tekrar mutlu olduğuna dair gülümseme vardı.
-"Banyoya geç. Kabine gir bende geliyorum." Beren yıkılmış bir ifadeyle elini onun ellerinden kurtarıp banyoya geçti. Hiç duraksamadan üzerini çıkarıp banyonun her bir yerine fırlattı. Çırılçıplak kaldığı anda saçlarını da çözerek kabine girdi. Onun gelmesini beklemeden sıcak suyu açıp kendini o hissizliğe attı. Çok değil birkaç dakika sonra kapının açıldığını duydu Beren. Hiçbir şekilde ona dönmedi. Sırtı kabin kapısına dönüktü. Lukas içeri girdiği anda cam kabinden görünen o siluete hayranlıkla baktı. O yuvarlak diri kalçası ve pürüzsüz bacakları bile şimdiden onun cinsel dürtülerini harekete geçirmişti. Üzerindekileri bir çırpıda çıkarıp heyecanla kabinin kapısını açtı. O sırada Berense yan dönüp ona tamamen sırtını döndü. Kabin oldukça genişti. İki tane duş başlığıyla iki kişilik tasarlandığı barizdi. Kendi tarafında durmuş suyun üstünden aşağıya akmasını beklerken bir anda sırtındaki saçlarının yavaşça omzuna doğru atıldığını hissetti. O anın yavaşça geldiği biliyordu. İçinde başlayan bir garip hislerin de. Zamanında elbette o da birşeyler yaşamıştı. Sevgilileri olmuş. Bazıları ile öpüşmüş, bazıları ile biraz daha ileri giderek birbirlerine dokunmuşlardı. Ama sadece o kadar. O hislerin varlığını şimdi tekrar hissetti. Kasıklarında başlayan o sızı karşısında kendine kızdı. Şuan bunları hissetmemeliydi. Sırtına yaslanan göğüs ve beline dolanan kaslı ve dövmeli kollar karşısında yutkundu. Sağ boynuna yüzünü gömdü Lukas.
-"Çok gerginsin. Biraz sakin ol. Rahatla." Konuşurken boynuna temas eden dudakları yüzünden kendini biraz geriye çekmek istedi ancak güçlü kollar buna izin vermedi.
-"Şşttt benden kaçamazsın. Bunu öğrenemedin mi hala?"
-"Kaçmak için bir alanım yok zaten. Ayrıca gergin olmam normal değil mi? Zorla bana istediğini yaptırıyorsun." Sitemli sesine karşılık Lukas derin bir nefes çekti içine.
-"Mecburum. Çünkü sen beni mecbur bırakıyorsun."
-"Resmen beni karanlık fobimle tehdit edip o karanlık vahşi hayvanlarla dolu yerde bırakacaktın." Onu ona şikayet etmesi karşısında Lukas gülümsedi.
-"Yabancı değiller ki onlar senin arkadaşların. Malum sende vahşisin." Gözlerini devirdi.
-"Aman ne komik? Espiri miydi?" Memnuniyetsiz bir suratla yüzünü buruştururken Lukas onun göbeğini okşadı.
-"Biraz gerginliğini alsın diye yaptım aslında." O göbeğini okşadıkça Beren'in kasıklarındaki alev daha da büyüyordu. Çünkü büyük elleri göbeğinden taşıp kasığına kadar geliyordu. Bu temas alevi harlamaya yetiyordu.
-"Daha da artırdı gerginliğimi inanır mısın?" Lukas gülümseyerek onun boynunu öptü.
-"Hadi ama relax ol."
-"Sen yanımdayken mi? Mümkün değil. " Beren'i kolumdan tutup kendine çevirdiğinde belinden sımsıkı sarılıp kendine yasladı. Sahte bir kaş çatmayla baktı Beren'e.
-"Sana daha önce hiç çok konuştuğunu söyleyen olmuş muydu? Ahh tanrım gerçekten dilin yılan gibi. Sokmak için fırsat bekliyorsun. Keşke Hamit'in dediği gibi uslu bir kız çıksaydın. O zaman gerçekten iyi anlaşabilirdik seninle." Ellerini Lukas'ın göğsüne bastırdı. Bedeni onun kontrolündeydi çünkü.
-"O hamiti de geberteceğim. Onun yüzünden başıma bunlar geldi. Buradan çıktığım anda hepiniz benden korkun." Lukas birşey demedi. Zira buradan çıkış olmadığını defalarca söylemesine rağmen Beren'in umudu hiç kırılmıyordu. Gerçi ona bu gece karşılığında ülkesine göndereceğini söylemişti. Ama bu elbette bir yalandı. Onu bırakmaya niyeti yoktu. Beren'in öyle sanmasında bir mahsur görmedi. Zira elinde çok güçlü bir koz vardı. O kozla onu burada tutabilirdi.
-"Çok korktuk emin ol." Dedi sırıtarak.
-"Sanki benimle alay ediyorsun gibime geldi." Dedi Beren kaşlarını çatarak.
-"Hayır Vahşi Güzel. Neden alay edeyim seninle."
-"Bana Vahşi Güzel diyip durma."
-"Neden?"
-"İstemiyorum çünkü."
-"Sen istemiyorum dedin ya şimdi daha çok söylemek geldi içimden." Dedi gülerek.
-"Hem acımasız hem laftan anlamaz bir adamsın Lukas Morosini."
-"Öyleyim. İnkar etmiyorum." Yüzünü Beren'e yaklaştıracaktı ki Beren bir hamleyle onun boşluğundan yararlanıp bir adım geriledi. Ancak kaçacak pek bir yeri yoktu. Lukas'ın kaşlar havalandı.
-"Hala bana direnmeye devam mı ediyorsun. Anlaşmayı unutma Beren."
-"Unutmadım." Dedi yutkunarak. Özgürlüğü için bekaretini böyle zorba bir adama verecek olmak gücüne gidiyordu. Babasının onu bulacağından adı kadar emindi oysaki. Neden hala bulamıyordu. Kendince direnebildiği kadar direnmişti ama artık sonuna geldi.
-"O zaman sorun ne?" Diyerek Beren'e yaklaştı. Önüne eğdiği başını kaldırdı. Tam dibinde olduğu için başını çokça geriye atmak zorunda kaldı.
-"Yok bir şey."
-"Beren." Çatılmış kaşları, gerilmiş vücudu ile bakıyordu. Umursamadı Beren.
-"Yok birşey. Ne yapacaksan yap artık. Sonrada beni bırak. Hadi." Umursamaz halleri karşısında Lukas sinirlendi. Ani bir hareketle onu belinden yakaladığı gibi kendine çekti. Biraz fazla güç uygulamış olmalı ki Beren hazırlıksız yakalanarak Lukas'ın o kaslı göğsüne yapıştı. Vücutları birbirlerine o kadar bütünleşmişti ki Beren'in göğüs uçlarının sivrildiğini hissediyordu Lukas.
-"Öyle mi?" Dedi sinirle.
-"Öyle." Diye meydan okudu. Bu meydan okuma ile Lukas aç bir kurt gibi Beren'in dudaklarına yapıştı. Öyle bir saldırıydı ki bu Beren'in nefesinin kesilmesine neden oldu. Dolgun dudakların keskin ferah kokusunu durumsadı. Karşılık vermedi. Zira bu ona istekli olduğunu gösterirdi. Beren sadece bu anın hemen bitmesini istiyordu. Onun hevesini almasını bekledi. O süre zarfında ise aklını başka şeylerle meşgul etti. İstanbul'daki hayatını düşündü. Evini, yatağını ve işini özlemişti. Bir an önce geri dönmek için Lukas'ın dediklerine boyun eğiyor gibi görünmek zorundaydı. Zihnindeki çarklar dönerken bir anda Lukas'ın geri çekilmesi ile ara vermek zorunda kaldı. Kapalı gözlerini açtığında Lukas'ın koyu yeşil gözleriyle karşı karşıya geldi. Yaşadığı cinsel arzudan dolayı kopkoyu bir hale gelmişti açık orman gibi yeşil gözleri.
-"Neden karşılık vermiyorsun?" Dedi kalın bir ses tonuyla.
-"İstemiyorum çünkü. Sadece işini bitirmeni bekliyorum." Gözlerini kapattı.
-"Aç gözlerini." Açtı Beren.
-"Duşumuzu alıp çıkalım hadi." İşte bu beklemedikti. Onun daha ileriye gitmesini bekliyordu oysaki.