Nazlı Kocalar
“TAMAM ÖLDÜR BABA! YEMİN EDERİM SESİMİ BİLE ÇIKARMAM ÖLÜRKEN! AMA NE OLUR ÖLDÜR! BEN BUNUNLA YAŞAYAMAM! BEN SENİN SEVGİSİZLİĞİNLE YAŞAYAMAM BABA” bakışlarımı gözlerine çevirdim “NE OLUR ÖLDÜR”
Babamın önünde diz çökmüş bir vaziyette beni öldürmesini bekliyordum, Şuan en doğrusu bu gibi geliyordu. Zaten haftalar önce yaşadığıklarım bedenime ve ruhuma derin yaralar açmış ve beni büyük bir utanca mahkum etmişti. Karşımda bir hareketlilik hissedince yere indirmiş olduğum bakışlarımı tekrar babamın gözlerine çıkardım
Gözleri dolmuş, elleri titriyor ve dudaklarını birbirine bastırıyordu “ÖLDÜR BABA! BUNU İSTEMİYOR MUYDUN? EĞER ÖLÜRSEM BAŞINI TEKARARDAN YERDEN KALDIRACAKSIN! YAP BABA!” kararımı çoktan vermiştim. Ölürsem bu utançta bitecekti, Haşim bile sırf beni korumak için bu utanca dahil olmuştu.
“S-Sen ne diyorsun kızım? Sahir YAPMA!” annem yatakta çırpınıyordu ama faydasızdı , bunu isteyen bendim “Yapsın anne!” dedim sesim olabildiğince sert çıkmıştı “Ne oluyor lan burada!” gelen kişi ile bakışlar odanın kapısını buldu, Baran gelmişti. Kapıda bütün heybetiyle duruyor herkese sert bakışlarını göndermeyi ihmal etmiyordu. Kahveleri ilk babamın elinde ki silaha daha sonra ise yerde diz çökmüş bana kaydı. Bakışlarının karardığını ve öfkeden kızarmaya başladığını fark etmem uzun sürmedi “Size ne oluyor diyorum?”
“Al karını git... karşımda bana öldür diye yalvarıyor” kırgın kırgın babama bakarken sertçe yutkundum “ne demek ölmek istiyorsun lan? Sen benim karım olacaksın berdel olacak birde ölmek mi istiyorsun?” Baran bana öfkesini kusuyordu ama kimeydi bu öfkesi? Ben onun neyiydim ki bana kızma hakkına sahipti?
“Kes sesini aile arasında ki olaya karışma, ortalığın anasını ağlattın birde gelmiş burada benim karım diye ahkam kesiyorsun” odaya girdiğimizden beri sessizliğini koruyan abim Barana karşı çıkmaya çalışıyordu fakat ölme isteğime karşı bile çıkmamıştı. Baran bir adım atıp abimin karşısına geçti “Kardeşin bana berdel oldu! Üstüne ölmek istediğini söylüyor sende kuzu kuzu bunu kabul ediyorsun! Hem sen kimsin de bana karşı çıkıyorsun lan? Ben Baran Kayaoğluyum, aşiretin lideri benim” abim Baranın bu lafına karşılık üstüne yürüdü tam bir şey diyecekken “Sus Kemal! Şu namussuz için daha fazla dil dökme! Al git hadi”
“SAHİR!”
“BABA!” babamın bana karşı böyle olması içimde kalan son umutlarımı da yok etmişti. Madem beni istemiyordu artık, burada daha fazla durmanın anlamı yoktu. Diz çöktüğüm yerden ağır ağır kalktım ve babamın tam karşısında durup gözlerimi gözlerine diktim “Bu diyeceğim bir beddua değil ama Allahtan bir dileğim var baba tek bir dilek...” biraz soluklanıp “Allah ne sana ne bana masum olduğumu göstemden almasın yanına” dedim ve bir şey demesine izin vermeden Barana döndüm “Gidelim” bunu beklemiyor olacak ki ilk başta şaşırdı ama bu durum kısa sürdü kendini toparlayıp hemen kafasını salladı.
“Kızım...gitme... ben ne yapacağım Nazlı?” annem ağlayarak gitme diyince ayaklarım yere çakıldı, göz yaşlarım dik duruşuma ihanet ederek yanaklarımdan süzülürken omzumun üzerinden anneme baktım “Anne... dua et” dedim ve daha fazla dayanamayacağım için hemen kendimi evden dışarı attım.
Avluda bana öfkeyle bakan insanlara inat duruşumu dikleştirdim ve merdivenlerden aşağı indim, arkamdan adım sesleri duyuyordum. Bu Barandı! Hayatımın orta yerine etmişken bana Karım demesi kalbimi heyecanlandırmamlıydı, bu... bu çok kötüydü “Yılan kız! Konağımıza gelip giderken ne haltlar yemişsin dua et Baran ısrar etti yoksa sen benim asla gelinim olamazdın” Rojin hanım bana küçümseyici bakışlar atarken sessizce bakıyordum ona, bir ara bakışlarım karşı konaktaki Gülendema değdi, yüzüme alaycı bir ifade kondurup tekrar Rojin hanıma döndüm “Dinime küfreden müslüman olsa be Rojin hanım. Şansa bakın ki sizin kızınızda bizim konağa gele gele birilerini ayartmış ha”
“Seni oru...”
“Sus Rojin hanım! Kızımız yeterince başımızı yere eğdirmişken birde sen eğme” Ciwan Ağa sert bir şekilde karısını uyarıp arabaya yöneldi, Rojin hanım bana öldürecek gibi baka baka gitmişti “Gel!” Baranın bağırması ile tüylerim ürperdi ben onunla mı gidecektim yani? “Seninle gelmem” durup bana bir hışımla döndü ve kolumu tutup kendine çekti “Bana bak Nazlı hanım! Benim canımı sıkma yoksa inan bana şuan ki gibi sakin olamam” dedi ve sürüklemeye başladı.
“Geç şuraya!” beni arabanın ön koltuğuna fırlatıp sertçe kapıyı yüzüme çarptı, bu hareketi ile yerime sinmişti. Canımı daha çok ne kadar yakacaklardı çok merak ediyordum, Baran yine aynı sinirle kendi yerine geçip arabayı çalıştırdı. Ara ara yan bakışlarla ona bakıyordum biraz cesaretimi toplasam onunla konuşmak istemiştim ama o kadar sinirli görünüyordu ki hemen vazgeçip önüme döndüm.
Başımı sağ yanımdaki cama çevirip dışarıyı izlemeye başladım, sakinleşmeye çalışıyordum. Derin bir nefes aldım, gözlerimi kapatıp açtım. Gazi Antebin o mükemmel sokaklarından geçerken aklımdaki anılar artık eskisi kadar masum ve saf değildi. Hayatımın en büyük kazığını dostum, kardeşim dediğim insandan yemiştim. Dahası hayallerimi süsleyen adamla evlenecektim fakat bana bu dünyada gereksiz bir böcekmişim gibi davranıyordu, ailem desem onlar bana hayatımın hem en büyük acısını hem de en büyük dersini vermiş ve müstakbel kocamın insafına bırakmışlardı.
Namus namus diye başımızın etini yiyen insanlar, daha namusun iffetin ne demek olduğunu bilmiyorlardı ve üstüne üstlük bizi yargılayıp hakkımızda hüküm veriyorlardı. Kadın olmak sakınmak demekse erkek olmakta korumak demekti ama kimse bunun hakkını vermiyordu.
“İn hadi!” Arabanın durduğunu Baranın emir veren sesiyle anlamıştım. Düşüncelere o kadar dalmıştım ki hangi sokaklardan geçtiğimizi bile anlamamıştım “Kime diyorum lan?” sorusunu es geçip yüzüne döndüm “Berivanla değilde neden benimle berdel istedin?” Sorumu duymasıyla bağırması bir oldu “Sanane Nazlı? Ben istedim oldu sanane? Beni daha fazla sinirlendirme in”
Söyledikleri ile anında gözüm dolmuştu, bundan nefret etmiştim. Neden böyle yapıyordu? Beni beklemeden arabadan indi, bende arkasından yürüdüm. Konağın kapısında ki korumalara bakınca Haşimin burada olmadığını anlamıştım “Eğ kafanı beni delirtme aşığın burada değil depoda” dedi ve kolumu tutup yine arkasında sürüklemeye başladı, aynı yeri tuttu için olsa gerek canım çok yanmıştı “B-Baran abi kolum..”
“Ne abisi lan? Biz evleniyoruz seninle” göz yaşlarım sicim sicim akarken tekararlamak zorunda kaldım “Kolum a-acıyor lütfen bırak” bir taraftanda elinden kurtulmaya çalışmıştım. Ne yaptığımı anladı ve hemen elini çekti “Tamam beni takip et” dedi ve yürümeye başladı.
Geldiğimiz yer baraka gibi bir yerdi, bu kısmı daha önce hiç görmemiştim. Barakanın derme öatma pencerine önüne gelince durdu ve “Buraya gel” dedi. Bende ne kadar istemesemde yanına ilerledim “İçeri bak” sözleri o kadar emir kipi ile doluydu ki sanki hep uygulamam gerekiyormuş gibi hissettiriyordu. Biraz daha ilerleyip pencereden içeri baktım fakat gördüğüm kişi ile donakaldım...
Haşim eli yüzü kan içinde bir sandalyeye oturtulmuş ve elleri yakları bağlanmıştı. Onu böyle görünce ağzımdan “Hiiii!” diye bir ses çıktı. Ellerimle ağzımı kapatmış dehşetle bu görüntüye bakıyordum. Ne yapmışlardı ona? Ben hala bakarken arkamda bir beden hissettim bu ürpermeme neden oldu ilk başta ama kokusundan Baran olduğunu anlamıştım.
“Bak Nazlı! Aşığın şuan sırf sana dokunduğunu düşündüğüm için bu hale geldi, bakışmalarınızı her hatırladığımda daha fazla yumruk attım, gülüştüğünüz anılar gözümde canlanırken parmaklarını daha çok kırdım Nazlı” her keimesi sarsılmama neden oluyordu. Bu nasıl bir manyaklıktı? “N-neden yaptın bunu” kulağıma eğildi ve “Çünkü ben öyle istedim Nazlı! Benim kim olduğumu unutma Nazlı! Yarın benim karım olacaksın, eğer bir kişiye bile Berivan ismini söylersen onu gözlerinin önünde öldürürüm Nazlı!” diye fısıldadı.
Baranın amacını şimdi anlamıştım. Eğer Berivan olduğu halde benimle evlenmek istediğini Ağalar bilirse aramızda ki berdel evliliğide sona erecek demekti “Ne o sustun?” resmen eğleniyordu bu halimle “Sen tam bir manyaksın, normal değilsim Baran a-abi”
“Bana bir daha abi dersen bu seferde senin dilini keserim. Yürü odanı gösterecekler git zıbar” diyip uzaklaştı. Ben hala az önce ki olayın etkisindeydim “Nazlı hanım Rojin hanım size odanızı gösterecek” Nazmiye ablanın sesi ile pencereden gözlerimi çektim ve sessizce fısıldadım “Özür dilerim Haşim”
“Gel buraya!” Rojin hanım bana tiksinmiş bir şekilde bakıp yürümeye devam etti, onu takip etmeye başladım. Yukarı çıkacağımızı sanıyordum fakat zemin kata inmeye başlayınca kaşlarım çatıldı burası bodrumdu “al... odan burası” gösterdiği yere şaşkınca baktım. Kilerin yanında kapısı tahta, tek bir yatak ve bolca farenin olduğu bu odada mı kalcaktım ben kafayı yerdim burada? “Rojin hanım ben-ben burada nasıl kalırım?” beni baştan aşağı süzdü ve “Tam sana layık” diyip gitti. Arkasından üzgünce bakıyordum, bir gecede hayatım mahvolmuştu resmen.
İçeri girip eski tahta kapıyı kapattım, fare yoktur umarım diye içimden söyleniyordum. Etrafa iyice baktım, yok gibi görünüyordu. Derin bir oh çektim ve yatağa ilerledim, üzerinde serili eski yorgana baktım ve yeni serilmiş olduğunu anladım. Buna da şükür diyecektim artık, daha ilk geceden bana böyle davranıyorlarsa bundan sonra ne yapacaktım? Bu düşünce benim bütün inançlarımı sarsıyordu ama uğradığım ihanette bir yandan kamçılıyor ve intikam yeminleri etmeme sebep oluyordu. Ben tüm bu düşüncelerle boğuşurken ağlamaktan artık acıyan gözlerim ve yorulan bedenim kendini uykunun kollarına bırakıyordu.
***
Nikahtan Hemen Sonra
Üstümde sıradan beyaz bir elbise ile beni bıraktıkları odanın ortasında duruyordum. Şimdi ne olacaktı? Baran nikah sırasında yüzüme bile bakmamıştı. Allahım ben ne yapacağım? Bunları düşünürken odanın kapısı setçe açıldı. Korkuyla yerimde zıpladım, gelen kişiye baktım.
İşte Baran ateş saçan gözleri ile karşımdaydı. Bana öfkeyle bakarken korkudan titriyordum karşısında. Sert soluklar alarak bana yaklaştı. Kalbim deli gibi çarpıyordu, yüzüm yerde, ellerim ile elbisemin eteklerini sıkıyordum “Bana bak!” söylediği şey emir gibiydi ama ben korkumdan kafamı kaldırsam bile yüzüne bakamıyordum “Bana bak Nazlı!” Allah kahretsin bağırdığı an gözlerim dolmuştu.
Bütün cesaretimi toplayıp yüzüne çevirdim bakışkarımı. Gözlerinde en ufak bir merhamet yoktu, saf öfke ile bana bakıyordu. Elleri ile odayı gösterdi “Buraya iyi bak Nazlı! Burası senin yeni cehennemin!” Bir bıçak gibi keskin sözleri beni derinden kesmişti.
Bir adım daha yaklaştı “Anladın mı Nazlı!” dişleri arasından söylediği sözlerini duyuyordum ama cevap veremedim. “Anladın mı? Cevap ver!” bana her bağırdında dolan gözlerime lanet ediyordum. Eğer cevap vermezsem çok daha fazla sinirlenecekti “A-anladım!” fısıltı gibi çıkmıştı sesim. Kafasını salladı ve aynı sertlikle kapıyı çarparak çıktı.
Ben şimdi ne yapacaktım? O-o benden hiç hoşlanmıyordu. Bu eve Gülendam için geldiğimde bile kötü davranırdı bana. Bir keresinde sadece Baran dediğim için bile beni çok kötü azarlamıştı. Ondan sonra içim kan ağlaya ağlaya abi demiştim. Acaba şimdi ona Baran dememe izin verecek miydi? Gerçi bçenden nefret ederken bu kadar önemli miydi bu? Bilmiyorum. Mehir olarak bile bir şey vermek istememişti bana ama ben talak hakkı istemiştim. Bir an o anlar geldi gözümün önüne...
2 Saat Önce
Rojin Hanım önüme eski beyaz bir elbise fırlatıp bana tiksintiyle baktı “Al bunu giy!” sonra bir hışımla odadan çıktı. Beni buna layık gördükleri için çok üzülüyordum. Ama yapabileceğim başka bir şey yoktu, elbiseyi yerden aldım ve giymeye başladım.
Rojin Hanım, Gülendam, Baran ve Ali’nin annesi Kayaoğullarının hanımıydı. Aslında beni çok severdi ama kızı Gülendam amca oğlum Mahmuta kaçınca beni düşman bellemişti. Kaçan kızlarıydı ama günah keçisi bendim. Yanımda ailemden kimse yoktu, ailem de sayılmazlardı gerçi. İç çekip son kez aynaya baktım, berbat görünüyordum ama kimsenin umursayacağını sanmıyordum zaten
Nikah için herkes toplanmıştı. Benim gözlerim Baranı arıyordu, sonunda gördüm babasıyla konuşuyordu. Yanına gitmem gerekiyordu, gözlerimi kapattım ve içimden kendime “sakin ol” diye telkinler verdim. Normalde deli cesaretim çoktu kolay kolay kimseden çekinmezdim ama söz konusu Baran olunca olmuyordu. Yanına gittim, babası beni görünce sustu ve sadece baktı. Allahtan o bana bir şey demiyordu. Baran babasının baktığı yöne dönünce göz göze geldik. Anında kaşlarını çattı tam bir şey diyecekti ki izin vermeden ben konuştum “Seninle konuşmamız gerekiyor” sanki yapabilirmiş gibi daha fazla çattı kaşlarını, babası Ciwan Ağa omzuna dokundu “Konuşsanız iyi olur” dedi. Her zaman anlayışlı ve adaletli biriydi gerçekten. Babasına karşı çıkmadı “GEÇ!” sadece bunu diyip bir odaya sürükledi. Ona bir şey diyemiyordum.
“Ne var? Ne istiyorsun?” bu adam bağırmadan konuşamıyordu galiba. Bağrış seslerinden hep kokmuşumdur. Ellerimle oynamaya başladım, konuşmam gerekiyordu yüzüne bakmadan “Mehir..” hemen lafımı böldü “Sana beş kuruş yok yılan! Sırf benimle evlenmek için Gülendem ı yaktın. Birde Mehir mi diyorsun?” öfkeyle bağırdığında söylediği şeyle dondum kaldım. Ne diyordu? “N-ne diyorsun Baran abi?” dibime kadar girip “Yalan mı? Benimle evlenmek istemiyor muydun? Sana istediğini vereceğim” Bu sefer sinirlenen bendim “Mehir olarak beş kuruşunu bile istemiyorum sadece talak hakkımı istiyorum. Seninle evlenme konusuna gelince ASLA böyle bir şey istemedim Baran abi. İster inan ister inanma” ilk defa ona böyle konuşuyordum. Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı, alayla bana baktı “Şu işe bak sen! Vermezsem” bunu bekliyordum “Normalde berdel olması gereken kuzenim Berivan olmasına rağmen beni istedin. Kuzenim pek tanınmaz o yüzden ağalar da sorgulamadı. Eğer talak hakkımı vermezsen şimdi çıkar berdeli bozarım. Kimsede bir şey diyemez, Haşimi de umursamam” bunu beklemediği için afalladı ama çabuk toparladı sonra kaşlarını çatarak konuşmaya başladı, “İyi al talak hakkını. Ama bunu kullanabileceğini düşünme bile Yılan kız! Sana bunların bedelini ağır ödeteceğim” Blöfümü yemişti.
Hem bedel diyip duruyordu, neyin bedeliydi bu Allah aşkına! Ben ne yapmıştım da bedelini ödeyecektim?