Gecelik paramparça olup yere düştüğünde, Masal’ın boğazına koca bir düğüm oturdu. Tenine değen serin hava bile ruhundaki ürpertiyi bastıramıyordu. Utanç, damarlarında buz gibi aktı. Gözlerini kaçırmak istedi ama Barlas’ın bakışları, onu bir çivil gibi yerinde sabitlemişti. Kollarını göğsüne kapatmak aklına gelse de bunun daha fazla zafer gibi görüneceğini sezdi. Kalbinin atışı kulaklarında uğuldarken, korku nefesini kesti. Barlas’ın gözlerinde ise merhamet yoktu; sadece bir yabancının soğuk merakı vardı. Öfke… evet, öfke de kabarıyordu içten içe. Hem ona, hem kendine. Bu kadarını nasıl olmuştu da yaşamak zorunda kalmıştı? Onu burada çırılçıplak bırakan sadece Barlas mıydı, yoksa kendi hataları da mıydı? Bir anlık cesaretle başını kaldırdı; bakışlarıyla en azından biraz gurur kırıntısı

