4. Değişim

4986 Words
Kataleya şaşkın bir şekilde bakıyordu etrafına . Yaşadığı şeyler normal değildi . Burayı cennet sanıyordu . En önemlisi konuşa biliyordu . Hayatında en çok istediği şeye kavuşmuştu . Ölümün böyle güzellikler getireceğini bilse , daha erken ölürdü , diye düşündü . Ama bilmiyordu , kadehler sayesinde hala hayattaydı . Fısıldayarak ‘ Konuşa biliyorum . ‘ dedi , kendi kendine . Ama kraliçe Stella bunları duymamıştı . O hala olayın şokundaydı . Kızının kalbi durmuştu . Öldüğünden o kadar emindi ki , sonra bir anda gözlerini açtı ve burayı hatırlamıyordu . Kızı ona “ Neresi burası ?” demişti . “ İyi misin kızım ? ” dedi sakin bir sesle . Elini Zoya’nın alnına götürdüğünde sıcaklığının yerine geldiğini gördü . Derin bir nefes aldı kraliçe . İçi rahatlamıştı . Mutlu olmuştu . Kızı ne kadar kötü olursa olsun , onun tek varlığıydı . Kraliçenin gözünde o hala küçük bir bebekti . Her anne çocuğunu öyle görüyordur sonuçta . O da her anne gibiydi . Kadın Kataleya ’ya ‘ iyi misin kızım ? ’ derken Kataleya kadına bakmaya başladı . Siyah saçlı , kahverengi gözlü , güzel bir kadındı . Ve başında taç’ı vardı . ‘ Tam bir kraliçe . ’ gibi dedi içinden . Ama kadın ağlamıştı . Islanmış kirpiklerinden ve kızarmış gözlerinden belliydi . Ayrıca Kataleya ’ya kızım demişti . Ona tek kızım diyen kişi Alex’di . Bu onun kafasını karıştırıyordu . Öldü ve gerçek annesi ile mi tanıştı ? O bir suikastçıydı . Annesi bir Kraliçe miydi ? O aslında , saraydan atılmış bir prenses miydi ? Alexden önce ne olduğunu , hiç hatırlamıyordu ki . Kadına bakarak , kafasında bir sürü senaryo oluşturmuştu . Kataleya yine bu düşünceleri kafasından , atıp etrafın izlemeye başladı . Buranın neresi olduğu hakkında hiç bir fikri yoktu . Kendini topladı ve ayakların yataktan sarkıttı . Hiç acı hissetmiyordu . En son zehir içtiğini hatırlıyordu . O tatlı zehirin , kokusu burnunda , tadı damağındaydı . Dudaklarını yaladığında , ağzına ekşi bir tat geldi . Bunundaki koku kaybolmaya başlamıştı . Ona garip bakan kadına bir şeyler söylemesi gerekiyordu . Belki de sorular o kadındaydı ama nasıl soracağını bilmiyordu . Bir süre , kadının kahve renkli gözlerine , gözlerini dikti . Ne diyeceğini bilmeden , ağzını bir kaç kez açıp , kapadı . Nihayet doğru cümleleri toplaya bilmişti . Boğazı kurumuştu . Bir kaç kez yutkunup , kadına yeniden baktı . “ Burası neresi ? Neden bana kızım diyorsunuz ? ” dedi sakin bir sesle . Kraliçe bile şaşırmıştı . Ama daha çok şaşırdığı şey kızının onunla sakin konuşması . Her zaman kalp kıran kelimeler kullanırdı ve kraliçeni bile kırmaktan çekinmezdi . Kraliçe kafasın sağa sola salladı . Olamaz . Belki de ilk kez kızını tanımamıştı . Ve ne olduysa kızı da onu tanımıyordu . Bunun bir rüya olduğunu düşündü . Sahi gerçek olamazdı ki , daha bir kaç dakika önce , kızının soğuk bedenine dokunuyordu . “ Beni tanımıyor musun gerçekten ? ” dedi eliyle kızının yanağın okşayarak . En son kızına ne zaman dokundu hatırlamıyordu . Zoya aralarını baya bir açmıştı . Kraliçe oğlu öldükten sonra zaten yalnız kalmıştı . Kızı oğlunun yerin tutamazdı ve tutmaya da asla çalışmadı . Oğlu öldüğü günden beri ikisini de kaybetmiş gibiydi . Yakın olmalarına rağmen , aralarında dağlar kadar mesafe vardı sanki . Kataleya , Kraliçe’ye anlamaz bakışlar atıp , “ Hayır tanımıyorum . ” dedi sakin bir sesle . Kraliçe derin bir nefes alıp , “ Gerçekten hiç bir şey hatırlamıyor musun ? ” dedi merakla . Kataleya bu sefer konuşmadı ve başını hayır anlamında salladı . Hatırlıyordu ama burayı değil . Suikastçı dağını hatırlıyordu . Burası bir saray gibiydi . Şimdi bir suikastçı olduğunu söylese ne olur ? Bu kadın kraliçelere benziyordu . Bir şekilde zehirli bedenini kraliçe buldu ve iyileştirdi . Şimdi ona suikastçı olduğunu dese , idam etmezler miydi yine ? Bu konularda endişeli olduğu için , yalan söylüyordu . Kraliçe endişeyle “ Lütfen şaka yaptığını söyle . ” dedi ama içinden şaka olmasın diyordu . Çünkü , istediği kız şimdiki Zoya’ydı . Kataleya , “ Hayır şaka değil . Ben sizi gerçekten hatırlanıyorum ve buranın neresi olduğunu bilmiyorum . “ derken kafasına bir acı saplandı . En son olanlar aklına geliyordu . Hiç aklından gitmemişti olanlar ama bu acı , onun düşüncelerini , netleşmesini sağlamıştı . Büyüklerden birinin , elini kestiği için idama mahkum edilmişti . Kadeh , evet kadehten zehir içti . Ondan sonrası kendini bulutlarda buldu ve o kızı gördü . Kataleya aşağı düşerken , ağlayan o kızı . Hala aklında bunlar vardı . Kafasını iki elinin arasına alıp , acının geçmesini ve ani gelen bu görüntülerin gitmesini istedi . Bunları hatırlayınca , kalbi hızlı bir şekilde atmaya başlamıştı . Sanıyordu ki , bu mutluluğu kısa sürecek . Belki de bu gördüğü , ölmeden önce son rüyasıydı . Kraliçe biraz sevinerek , biraz da üzülerek “ Sen benim kızımsın . Burası da senin odan . ” derken Kataleya düşüncelerinde , savaşmaktan kurtulmuştu . Ellerini , karıştırdığı saçlarından çekip , ona , dolu gözlerle , gülümseyen kadına döndü . Kadın kızın elini almış öpüyordu . Kraliçe onun hafızasını kaybettiğini sanıyordu ama anlamıyordu karşısındaki kişi artık onun kızı değildi . Kataleya yine etrafına garip bakışlar atıyordu . Kraliçe kızının bu halin görüp gülümsedi ve “ Galiba geçici hafıza kaybı yaşıyorsun . Peki ismini hatırlıyor musun ? ” dedi . Kraliçenin söyledikleri ona gerçekten garip geliyordu . Tabi ki ismini hatırlıyordu . Ama onun yerine “ Hayır . ”dedi . Çünkü , bu kadını tanımıyordu , ne kadar annesinin olduğunu söylese de . “ İsmin Zoya . “ dedi sakin bir sesle ve bu geçici hafızanın geçmemesini diledi içinden . Firar eden göz yaşlarını , elinin tersiyle silip , ona mutlulukla bakmaya devam ediyordu . Sanki kızı yeniden hayata gelmiş gibiydi . Hafızasının geri gelmesini , kesinlikle istemiyordu . Onun bu hali , gökyüzünden gelen bir hediyeydi Kraliçeye . Tanrı sonunda onun da dualarını kabul etmişti . Kataleya çok düşündü . Bu ismi daha önce hiç duymamıştı . Ama daha ne olduğunu çözemeden , ona gerçek ismini söylemeyecekti . O hayatta Alex’den başka kimseye güvenmiyordu ve güvenmemeye devam edecekti . Kadın ne kadar içten olsa bile , ona güvenemezdi . Daha nerede olduğunu bile bilmiyordu . Her şeyi öğrendikten sonra , ona gerçekleri anlatacaktı . Kraliçe onu ayağa kaldırarak açıkta olan , kocaman dolabına götürdü . Askılıktaki kıyafetlere bakınca , yutkundu Kraliçe . Hepsi siyahtı . Bu elbiseleri görürse , hafızası geri gelir diye korkmuştu . En sonunda , bir tane mavi elbise bulmuştu . Onu alıp Zoya’nın eline tutuşturdu ve “ Al giyin şunu . Seni kapının önünde bekliyorum . ” dedi ve onu odada yalnız bıraktı . Kraliçenin heyecanı ve mutluluğu , hareketlerine bile yansımıştı . Kapının arkasında dururken , saniyeleri saymaya başlamıştı bile . İçinden , Tanrıya dua ve teşekkür ediyordu . Ölmeden böyle bir şeye şahit olduğu için mutluydu . Sevdiği adamla bile evlendiğinde bu kadar mutlu olmamıştı . Bu gerçek bir mucizeydi , Kraliçe için . Kataleya elbiseni yatağın üstüne bıraktı ve etrafı incelemeye başladı . Odada bir yatak küçük yuvarlak bir masa , birde büyük bir gardırop vardı . Merakına yenik düşüp , gardıroba yürüdü ve kapısını açtı . Elbiselerin , hepsinin siyah olması dikkatini çekmişti . Büyük bir pencere ve yanında kapı vardı . Oradan da büyük açık bir balkon vardı . Balkonda küçük masa ve oturacak ahşap sandalyeler vardı . Bu oda , dağdaki evinin toplamından bile büyüktü . Kafa karışıklığı ile odada dönüp durdu . Kataleya odayı izledikten sonra üstünü çıkarmaya başladı . Üstün çıkarırken gözü diğer duvardan gelen parlaklığa takıldı . O bir ayna olmalıydı . Hızla oraya koşup baktığında şok oldu . O kızı görüyordu yansıması gibi . Bir ayna vardı ve o kız . Ama hareket ettikçe o kızın kendisi olduğunu anladı . Korkarak aynadan , koşar adımlarla uzaklaştı . Kalbi yerinden çıkarcasına atıyordu . Aldığı eğitim olmasa , korkudan çığlığı basardı . Hızlı atan kalbi sakinleşecek gibi değildi ama bu odadan çıkmak istiyordu , bir an önce . Kendini hemen toparlayıp , üstün çıkarmaya başladı . Üstün çıkardıktan sonra bedenine baktı . Gerçekten de hiç yara izleri yoktu . Bu olanlar onun kalbinin teklemesine neden oluyordu . Hep istemişti farklı hayatı olsun , güzel olsun ve bu da olmuştu . Yüzünde gülümseme belirirken bir anda aklına gelenlerle yok oldu . O kız ağlıyordu . Ona bakan kız . Kafasını kurcalayan bir çok soru vardı ama cevap veren birisi yoktu . Kendisi bulmazsa cevapları asla da içi rahat etmez . Ayağa kalkıp cam tarafa yürürken , ayağına bir şey takıldı . Aşağı bakınca kadeh olduğunu gördü . Eline aldığında çok şaşırdı , artık şok olmuyordu . Çünkü , bu gün yaşadıklarından daha çok neye şok ola bilir ki ? Bir anda elleri boşalmıştı ve kadeh yeniden yere düşmüştü . Kadehi , eğilip yeniden eline aldı ve kalkarak yatağa oturdu . İdamda kullanıldığı kadehle aynı kadehti . Kadehin içine baktığında , karardığını gördü . Önce kokladı , şarap kokuyordu . Alex içtiğinden onun ne olduğunu biliyordu . Sonra masanın üstüne göz gezdirdi . Garip bir şey vardı . Şişeden yapılmıştı ve içinde kırmızı sıvı vardı . Ve bunun şarap olduğunu anladı . Şişenin kapağın açıp kokladığında kokusu garip geldi burnuna . Ve biraz daha kokladığında zehir olduğunu anladı . Çok garip gelen bir şey ise bunların diğer hayatındaki dünyasıyla aynı olduğu . Sadece bir kaç şey farklıydı . Aklında hala “ Burası başka bir dünya mı ? ” diye bir soru vardı . Yada okuduğu son kitaptaki gibi , yüzyıllar sonra yeniden mi doğmuştu ? Hayır , bu düşüncesine başını sallamıştı . Yeniden doğmamıştı . Var olan birinin bedeniydi bu . Tabi bunu yakında anlayacaktı . . . Kraliçe kızın merak edip kapını tıklatınca Kataleya , “ geliyorum hemen . ” dedi ve üstüne mavi elbiseni giyindi . Tabi ilk kez böyle bir elbise giyindiğinden , baya bir uğraşmıştı . Yine de korkarak da olsa , aynanın karşısına geçti . İlk kez mavi elbise giyiniyordu . Pardon ilk kez böyle güzel elbise giyiniyordu . O hep suikastçıların giyindiği gibi siyahlar içindeydi . Ve etrafına baktığında , Zoya’nın tüm kıyafetlerinin siyah olduğunu gördü . “ Acaba neden siyah ? ” dedi kendi kendine . Yeniden yüzünü aynaya döndü . Aynanın yanında siyah metalden işlenmiş bir tarak vardı . Onu aldı ipek gibi ve düz , uzun saçlarını taradı . Aslında bu beden ona ait değildi ama hayal ettiğinden de güzel bir bedene kavuşmuştu . Bir eli ile yüzünü okşamaya başladı . Kan gibi kırmızı , dolgun dudakları vardı . Bembeyaz tenliydi . Simsiyah gözleri parlıyordu resmen . Sanki bir kitap karakteriydi . Güzelliğine hayran olmuştu . Tarağı yerine bırakıp , kapıya doğru yürüdü . Ayakları ahşapta soğurken yatağın yanına baktı . Evet yerde ayakkabılar vardı ve onları da giyinerek dışarı çıktı . Kraliçe camın önünde olan sandalyede oturmuştu . Kızını görünce gülümseyerek ayağa kalktı . Kraliçe kızının bu halin görünce içinden ‘ Rüya gibi ’ dedi . Kaç yıldır hiç bu kadar sevinmemişti . Kadının gözlerinin içi gülüyordu ve Kataleya’da bunun farkındaydı ama onun bu mutluluğuna hala bir anlam veremiyordu . Çünkü Zoya’nı daha tanımıyordu . Ona bahşedilen bedenin , gerçek sahibi nasıl biriydi , bilmiyordu . Bu gerçekten bir hediye miydi ? Yoksa ceza mıydı ? Bunu zaman gösterecekti . Aynı giyinmiş hizmetçilere gözü takılmıştı Kataleya’nın . Önce ona şaşırarak bakanlar vardı ve ardından gözlerin kaçırıp baş eğenler . Kataleya’da ona baş eğen hizmetçilere hafifçe başın eğdi . Kraliçe bunu görünce gülümsemeden kendini durduramadı . Ellerini bir birine çarparak “ Herkes işinin başına . ” dedi . Kraliçe devam ederek , kızın kırmızı halılı merdivenlerden aşağı götürdü . Yol boyunca , kız etrafını inceliyordu . Odasının yerini , aklında tutmaya çalışıyordu . Aynı zamanda , tehlikede olursa , bu saraydan nasıl kaça bileceğini düşünüyordu . Dağdan kaçmak zordu . Oradaki her kişi , son derece , eşsiz dövüşçüydü . Ama burada , narin kızlar vardı hep . Onların elinden kaçması kolay olacaktı . Yemek salonuna gelene kadar hizmetçilerin şaşıran bakışlarına maruz kalmışlardı . Kataleya bu bakışlara maruz kaldığından ne yapacağını bilmiyordu . İlk kez bu kadar bakışa maruz kalıyor. O yüzden kafasın aşağı eğmişti . Ona en son böyle bakıldığında , idam için meydana gidiyordu . Bu manzara ona , o anını hatırlatıyordu . Kral salonun gürültülü açılan kapılarına baktığında , sinirli bir Zoya bekliyordu ama yanılmıştı . Kızının sakin halini, değişmiş halin görünce şaşkınlığını gizleyememişti . Yaşlı kral neye uğradığını şaşırmış durumdaydı . Bir sakin Zoya’ya bir de gülümseyen karısına baktı . En şaşırdığı konu ise , Zoya’nın üstünde mavi bir elbise olmasıydı . Daha dün , beyaz elbiseyi giymemek için , sinirleniyordu . Hatta o beyaz elbisenin , yırtılmış parçaları , sarayını süslüyordu . Ne olmuştu ona öyle ? Ondan gözlerini çekip karısına baktı . Kesinlikler bir şeyler vardı . Yıllar önce mutluluğu solan karısının , güzel yüzünde , bu gün büyük bir mutluluk vardı . Neler olduğunu anlamıyordu ve ayağa kalktı . Karısı Zoya’nı kolundan tutarak büyük masaya doğru götürdü . Masada olmayan yiyecek yoktu . Kataleya ilk kez görüyordu bu kadar yiyeceği bir arada . Hala olanların rüya olduğunu sanıyordu . Rüyasının bu kadar gerçekçi olması , onu korkutmaya başlamıştı . Kraliçenin onun için sürüklediği sandalyeye oturup , “ Teşekkür ederim . ” dedi . Yaşlı kral hala neler olduğunu anlamamıştı ve karısına , ‘ Biri bana ne olduğunu açıklasın ’ bakışları atıyordu . Kraliçe bunu göründe parmağını dudaklarına götürüp , susması için işaret etti . Kraliçe bu anı kesinlikle bozmak istemiyordu . Ayrıca bu durumun duyulması , nasıl karşılanırdı bilmiyordu . Etrafta bu kadar hizmetçi varken , onların yanında gerçeği anlatamazdı . Kral çok sevdiği karısın kırmadı ve gülümseyerek yerine oturdu . Kaç yıldan sonra karısın bu kadar mutlu görmüş , hiç üzer mi onu . Bir taraftan da içi içini yiyordu , gerçeği öğrenmek için . Kraliçe kızının tabağın zevkle doldurup yerine oturdu . Hizmetçiler yiyecekleri kral ve kraliçeye servis edince yemeğe başladılar . Kataleya çekinerek kralın başlamasını bekledi . O yedikten sonra kendisi de yemeğe başladı . Her zaman Alex’in yemesini beklerdi , sonra kendisi yerdi . Bunlar aklına gelince ‘ Keşke Alex’de burada olsaydı ’ dedi içinden . Onu düşününce yemeğe bakıp dalmıştı . Gözlerine ağır bir hüzün toplanmıştı . Kraliçenin sesiyle düşüncelerinden ayrıldı “ Yoksa sevmedin mi yemekleri ? ”dedi endişeyle . Asıl endişesi , kızın dalıp giden gözleriydi . Ya hatırlamaya başlıyorsa ? Korkuyordu . . . Kataleya hemen kendin toplayıp “ Çok sevdim efendim . ” dedi . Nasıl sevmesin ki ? Zamanında hiç yemek yemediği günler vardı . Hatta yemek bulamadığı . Kataleya bunları söyleyince kral içtiği suyu püskürtü ağızdan . İnanamıyordu olanlara . Kızı yeniden , ailesine saygılı mı davranmaya başlamıştı ? Artık merakı yeniden kendini belli etmeye başlamıştı . Kraliçenin gözlerine bakarak , cevap bekliyordu . Kraliçe gülümseyerek , “ Lütfen herkes dışarı çıksın . “ dedi otoriter bir sesle . Bir kraliçe de olsa çok sert bir kadındı . Kimsenin yanında kendini kötü göstermezdi . Hep başın dik tutup güçlü görünürdü . Kimse onun asaletine bir söz söyleyemezdi . . . Kraliçelerinin sözün ikiletmeyen hizmetçiler dışarı çıktılar ve kapıları kapadılar . Kraliçe yemeğini büyük iştahla yiyen kızına , “ Zoya babanı hatırlıyor musun ? ”dedi . Zoya ağzındakilerin yutup Kraliçe’ye döndü , Kraliçenin sözleri ile , gözlerini yemekten çekti “ Hayır . ”derken kral daha fazla kendin tutamadı . “ Neler oluyor burada ? “ Diye sordu merakla . Kraliçe gülümseyerek , “ Zoya geçici bir hafıza kaybı yaşıyor galiba . Bizi ve hiç bir şeyi hatırlamıyor . Kendi ismini bile . ”derken kral şaşkınlığın gizleyememişti ve ağzı açık kalmıştı . Elindeki çatalının tabağına düşüşü , sessizliğin hakim olduğu bu salonda yankılandı . Kral bu sesten sonra kendine gelip . “ Hiç bir şey mi hatırlamıyorsun ? ” dedi büyük büyük açtığı gözlerin kızına dikerek . Ama Zoya başın hayır anlamında salladı . “ Bu güne kadar yaptığın hiş bir şeyi de mi hatırlamıyorsun ? ” dedi yaşlı kral , hayretle . Kataleya onların bu davranışlarına bir anlam veremiyordu . Kızlarının hafızasını kaybetmesine neden bu kadar mutlu oluyorlardı ? “ Hayır . ”dedi sakin bir sesle . Kralın da yüzüne bir gülümseme doğmuştu . Kraliçe ve kral bir birlerine bakıp gülümsediler . Kral hala olanlara inanmamıştı ve elleri titriyordu . Ayağa kalkıp elleriyle kızının yanaklarından tuttu . Kataleya büyük merakla onu izlerken Kral kızının ipek gibi olan saçlarına şefkat dolu bir öpücük kondurdu . Bunu yapmağı hep çok istemişti ama Zoya onun küçük kızından daha çok başka birisi gibiydi . Kızının elinden tutup kaldırdı ve “ Hadi gel sana sarayımızı göstereyim . ”dedi , büyük bir heyecanla . Zoya’nın hiç bir şey bilmemesi onu geçmişine götürmüştü . Bu saraya gelince Zoya daha 9 yaşındaydı . Onun ellerinden tutup tüm sarayı göstermişti oğluyla birlikte . Zoya’nın o gün ki mutluluğu hala gözlerinin önünden gitmiyordu . O zaman bu sarayı yeni yaptırmıştı . Eski saray çok uzakta kalmıştı . Kataleya şaşkınlıkla ayağa kalkmıştı . “ Sarayımız ? “ dedi merakla . Kral ve Kraliçe kahkaha atarak güldüler onun bu sözüne . “ Kızım burası bizim krallığımız Arlond . Ateş krallığı olarak bilinir . Sende bu krallığın gelecek kraliçesisin . ” derken Kataleya ağzından çıkan “ Ne ? ” kelimesine engel olmamıştı . Yeni bir bedeni vardı , hem de bir Prensesin bedeni . Hayır gelecek Kraliçenin bedeni . Kafası karışık bir şekilde , kral ve kraliçeye baktı . gerçekten nerede olduğu hakkında bir fikri yoktu . Arlond , Ateş krallığını da hayatında ilk kez duyuyordu . Okuduğu kitaplarda bile böyle bir yer yoktu . Kral daha fazla burada kalamadı ve Zoya’nın elinden tutarak yemek salonundan çıktılar . Etraftaki hizmetçiler saygıyla baş eğiyordular onlara . Kral krallığının en yüksek yeri olan Ateş sembollerinin yanına çıkardı Kataleya’nı . Buradan bakınca tüm krallık ayaklarının altında gibiydi . Çok uzaktan beyaz renkte bir sembol gözüküyordu . “ Orası neresi ? “ Dedi eliyle sembolü gösterip . Etrafına baktığında bu sembollerden başka renklerde olan 2 tanesini daha gördü . Kral Maksis sanki bir dejavu yaşıyordu . Zoya 9 yaşındayken , buraya getirdiğinde de aynı bu soruyu sormuştu . Kızının bu soruları tamamen aynıydı . “ Bunlar krallıkların sembolleri . ” dedi kral ve devam etti . “ Seliya Su krallığı .“ dedi eliyle , Zoya’nın ilk gösterdiği beyaz sembolü gösterip . İkinci siyah olan parlak , belirgin sembolü gösterip , “ Orası Toprak Krallığı Tessa ” . Kral Tessa krallığının yanında olan pek belirgin olmayan , şeffaf su gibi gözüken krallığı eliyle gösterip “ Orası Hava krallığı Hales ” dedi ve devam etti . Kendi yanlarında kırmızı olan sembolü de gösterip ,“ Burası da Ateş krallığı Arlond ” dedi . Semboller çok büyüktü . Neredeyse saray kadardı . Bu kadar büyük olduklarından dolayı , uzaktan da gözüke biliyorlardı . Kral konuşurken Kataleya sözün kesmeden , dikkatle onu dinlemişti . Burası gerçekten onların dünyası gibi değildi . Başka bir dünyaydı . “ Peki bu element isimleri niye ? Herkes element kullana bilir mi ? ” dedi . Kral başını hayır anlamında sallayıp , “ Yıllar önce 4 büyücü bu dört elementi yaptılar ve 4 krallığa ayrıldılar . Evet çok önceler herkes element kullana biliyordu . Bunlar yüzyıllar önceydi ama artık elementler saflıkların kaybettiler . “ dedi ve derin nefes alıp devam etti . “ Elementler bir birlerine karışmıştı . O yüzden saflıkları gitti ve zamanla güçlerini kaybettiler . Artık element kullana bilen kimse yok . ”dedi . Kataleya merakla , “ O zaman herkes normal . “ dedi kendi kendine etrafındaki güzel manzaraya bakarken . Ama kral onun bu söylediklerin duyup , “ Hayır herkes normal değil . Bizden daha büyük krallıklar var ve onlar büyücülerin krallıkları . Bizi idare eden büyüklerimiz . ” dediğinde Zoya ona döndü ve , “ Ne kadar krallık var ? ” dedi . Kral ateş sembolüne elini koyarak “ Çok fazla krallık var . O yüzden sürekli savaş çıkıyordu . Ama sonra biz 4 krallık müttefik olduk . Bir birimizi korumaya söz verdik . Başka krallıklara saldırmıyoruz sadece kendi krallıklarımızı koruyoruz . Tabi en büyük krallık Büyücü krallığı Arseliya . ” dediğinde Kataleya’nın dikkatini bu isim çekmişti . “ Arseliya ? Seliya ? ” dedi , merakla . Kral başını evet anlamında sallayıp “ Ateş büyücüsü ve Su büyücüsünün krallığı . Arlond ve Seliya krallıklarından alınan bir isim . ” dedi . “ Peki toprak ve hava büyücülerine ne oldu ? ”diye sordu merakla . “ Hiç kimse bilmiyor onlara ne olduklarını bilmiyor . “ Kataleya’nın aklında o kadar soru vardı ki hepsini sormak istiyordu ve soru sormaya devam etti . “ Büyücüler ölümsüz mü ? ” dedi merakla . Ölümsüzlük diye bir şey var mıydı ? Kitaplardan öğrendiklerini soruyordu ve sorduktan sonra , bu sorusunu biraz saçma bulmuştu . Kral onun bu sorusuna karşı ağarmış sakallarına dokundu ve , “ Kimse ölümsüz değildir . Her şeyin bir sonu var kızım . Ve büyücüler 300 yıla kadar yaşar tabi en güçlüleri . Element büyücüleri ölümsüzdü ama saflıklarını kaybedince hiç ölümsüz diye bir şey kalmadı . ” dedi . Kataleya başın sallayıp ” Peki ilk elementi kullanan insanlara ne oldu . Onların saf değiller miydi ? ” dedi . Kral başın sallayıp “ Saftılar . Ama onların çocukları , torunları saflığı bozdukça onlarda güçten düştüler . Bu zamana kadar ölmüşlerdir ” dedi . Kataleya taş duvarlardan tutup etrafına göz gezdirdi . Bu krallıklar çok büyüktü . Arlond krallığının merkezindeydi bu saray ve en yüksek olan yeri buraydı . Tabi dağlar ve orman vardı arka tarafında . Tabi onlardan daha uzakta yine küçük evler vardı . Çok fazla insan vardı. Ve burayı diğer krallıklarda olduğu gibi koruyan büyük kale duvarları vardı . Diğer krallıklarda da öyleydi ve sadece sembolleri gözüküyordu . Krallığın içi gözükmüyordu bu büyük duvarlar sayesinde . Kimse kimsenin krallığının için görmüyordu . Kataleya bu temiz havanı derin derin içine çekti . Gerçekten de havadan orman kokusu geliyordu daha çok . Ormanı merak etmişti . Kral Zoya’nın bu halini görünce gülümsedi . Çocukken de buraya ilk kez çıkınca havayı derin derim içine çekmişti . Eski Zoya’sı geri gelmişti . Kral içinden , ‘ Hep böyle kalsa keşke . ’ dedi . Eğer böyle kalırsa , yeniden onu eğitir ve krallığına layık bir kraliçe eder . O da zaten tek kız olduğundan evlendirmek istemiyordu . Zoya’nin asi tarafını çok iyi biliyor ve bu krallığa layık olacağından emin . Ama başka birisini bu krallığa getirip de kral etmek istemiyor . Zoya’nın kendisinin güvendiği biri olursa olur , ayrıca hafızası geri gelip de kendini evli bulursa katliam çıkarır . O yüzden bir süre daha evliliği düşünmeyecekti . Kızı yeni doğmuş hiç bir şeyi bilmeyen bir çocuk gibi görüyordu . Ona bu sefer daha iyi eğitecekti . Kral sembolün yanından , kızı ile birlikte aşağıya indi . Ona askerlerini gösterdi . Askerlerin eğitim alanına götürünce Kataleya’nin gözleri parlak demirden yapılmış ok ve yaylara takıldı . Onların dünyasında ok ve yaylar demirden değildi ama burada bir başkaydı . Kataleya büyük masaya doğru yürüyüp orada olan silahlara göz gezdirdi . Onlarda bir tek kılıçlar sert metaldendi ama burada ki bir çok silah metaldendi . Gözlerim büyük büyük açıp eline büyük yay ve ok aldı . Kral bunu görünce gülümsedi . “ Denemek ister misin kızım ? ” dediğinde Kataleya hemen başını salladı . Kral onun atamayacağın biliyordu ve onu eğitmeye heveslenmişken Kataleya tahtadan yapılmış , ortadan kırmızı ile renklenmiş hedefinin çok uzağında durup , kendini dikleştirdi ve oku bir kaç saniye içinde serbest bıraktı . Kral şaşırarak kızına bakarken askerlerinin onları dikkatle izlediğini gördü . Doğru kızı ile gurur duyuyordu ve bunu gözlerine de yansıtarak kızın alkışladı . “ Çok kolay . ” dedi Kataleya . Kral bir ok daha alıp eline “ Yine denemek ister misin ? . ”diye sordu . Kataleya “ Evet Efendim . “ dedi gülümseyerek . Oku aldı ve gözlerini hedefine dikti .Çocukluğundan beri aldığı eğitimler sayesinde , kolayca ok ata biliyordu . Metalden yapılan okları sevmişti . Ayrıca , Krala nasıl hitap edeceğini bilmiyordu hala . Sonuçta , gerçekten kızları değildi . Bir yanlışlık olmuş olmalıydı ve kızlarının bedeninde uyanmıştı . Bu gizemli gün belki de uyuduğunda bitecekti . O yüzden güzel bir şekilde geçirmek istiyordu . Güzel bir bedeni vardı . Bir gün de olsa , kendinden iğrenmiyordu . Konuşa biliyordu ve güzel bir sesi vardı . Bu mutluluğunun biteceğine üzülüyordu . Bir gün bile olsa , bu gün onun , tüm ömrüne bedel bir gün olmuştu . Kral kızının , birinci oku atmasını acemi şansı saymıştı . O yüzden ikinci kez denemesini istiyordu . Oku hedefe atmak görüldüğü kadar kolay bir iş değildi . Adamları , hatta kendisi bunun için yıllarca eğitim almıştı . Zoya ikinci oku hazırlarken , kral bu sefer atamayacağına çok emindi . Ama ok bir kaç saniye içinde yaydan ayrıldı ve diğer okun tam dibine isabet etti . Kral askerlerine gülümseyerek , şaşkınlığını gizledi . Kızı hiç sevmezdi ki oku silahı . . . Kataleya yayını ve okları çok sevmişti . Krala yaklaşarak , “ Bunu ala bilir miyim ? “ dedi büyük bir hevesle . Aklına koymuştu, bu dünyanı keşfedecekti . Bir çok şey farklıydı ve büyücüler vardı . Daha neler olacağını görmek için sabırsızlanıyordu . Kral gülümseyerek , “ İstediğini ala bilirsin . ” dedi . Kataleya’nın yüzüne gülümseme yayılırken kral bu manzaranı görmek için hep dua ettiği günleri hatırladı . Duaları gerçek sonunda kabul edilmişti ve şimdi Zoya’nın hafızası , geri gelmesin diye , dua ediyordu . Küçük , sevecen prensesi geri gelmişti sanki . Kataleya büyük masaya yaklaşıp bir kaç tane ok alıp sadağına koydu ve sadağı sırtına yerleştirdi . Hevesle , “ Hadi gidip yine gezelim . ” derken gülümsüyordu . Bu gün yüzlerinden gülümseme hiç eksik olmamıştı . Kataleya da kendine şaşırmıştı . Çok seviniyordu bu duruma . İstediği gibi bir hayat onun olmuştu ama anlamıyordu bu hayatta hiç bir şey kolay değildir . Hele ruhlarının değişmesi hiç tesadüf bile değildi . Kaderdi . . . . Kral ona tüm krallığı , neredeyse gezdirmişti . Gezmekten bacakları acısa da kızının bu mutlu halin görünce acılarını unutuyordu . Krallıkta onları görenler Zoya’ya şok olmuş , şaşırmış gözlerle bakıyordu . Hatta Zoya insanlar arasında yürürken bir çocuğun onun önünde düştüğünü görünce , eğilip çocuğu kaldırmıştı . Üstünün tozunu eliyle silip çocuğa gülümsemişti . Bunu gören halk baya bir şaşırmıştı . Bir gecede bu kıza ne olduğunu herkes çok merak ediyordu . Güneş batmaya başlarken Kral kızıyla birlikte saraya döndü . Kraliçe balkonda güzel , küçük bir sofra açtırıp onları bekliyordu . Kahkaha atarak saraya dahil olan , kralı gören herkesin içi rahattı nedense . Bu gece Zoya kimseye işkence etmesin için dua ediyordular aralarında . Ama Zoya’nın bu halin görünce içlerinde bir umut yeşermişti ve herkes onun hep böyle kalmasını umuyordu . Yemekte kahkahalarla geçerken Kral ve Kraliçe ona çocukluğundan bahsediyordular . Kraliçe onlar gelmeden önce tüm hizmetçileri , muhafızları tembihlemişti . Kimse Zoya’nın bu zamana kadar yaptıkların ona söylemeyecektiler . Eğer yaptıklarını bilirse hafızası geri gelir diye düşündü . Ama Zoya ölmüştü ve onun yerine Kataleya’nın olduğunu kimse bilmiyordu . Bu yeni kişiliği herkes çok sevmişti ve hep böyle kalmasını umuyordular . Yemekten sonra Kataleya odasına girip sadağı ve yayı , kapının kenarına bırakmıştı . Üstün çıkarıp siyah olan geceliğin giyindi . Aynadan kendine dikkatle baktı . “ Neden siyah ? ”dedi kendi kendine . Aynadan ona bakan kişinin ona cevap vermesini umuyordu . Ama sadece kendi yansımasıydı . Bu duruma hala alışamamıştı . Kendisi dışında birini görüyordu aynadan . Bu çok garip geliyordu . Hatta korkutucu geliyordu . Derin nefes aldı . Hala alışmış değildi . Elini aynadan yansıması olan eline dokundurdu . “ Neden herkes bu gün sana şaşkınlıkla baktı . Sen nasıl biriydin . İyi mi ? Yoksa kötü mü ? Ama sen çok güzelsin . İyi bir yaşamın var . Hiç bir şeyin eksik değil . Neden kötü biri olasın ki ? ”dedi aynada ki yansımasına . Elin aynadan çekip yürüyerek odasından büyük balkona çıktı . Ilık rüzgarlı , hava ona çok iyi gelmişti . Uzun saçlarını uçuşturuyordu hafif esen rüzgar . Kataleya hızlı adımlarla odasına girip siyah tarağını aldı ve yine balkona dönüp oturdu . Saçlarını örüp siyah kurdeleyle bağladı . Kafasın kaldırıp mavinin ağır tonlarında , yıldızların parıltısını izlerken , beyaz bir kuşun uçtuğunu gördü . Önce korktuğundan kalbi tekledi ama sonra kendin toplayıp daha dikkatli baktığında bir güvercinin saraya doğru uçtuğunu gördü . İlk kez gece oturmuş gökyüzüne bakıyordu . Hayalet sanmıştı kuşu . Akşam akşam ne olduğunu merak etmişti . Kral ve kraliçe uyuduğuna göre bir posta güvercinini kim ne yapardı ki . Merakına yenik düşüp üstüne siyah uzun kollu ve uzun elbise gibi kalan ceketi giyindi . Kapüşonunu da taktıktan sonra , kapının yanından sadağını ve yayını aldı . Balkondan aşağıya baktığında çok uzak olmadığını gördü . Ayakların balkondan sarkıp aşağıya atladı . İki ayağının üstüne düşmüştü ama hiç acıtmamıştı . ’ Bu beden eğitilmiş . ‘ olmalı dedi içinden . Güvercinin orman tarafına uçtuğunu görünce adımların hızlandırdı ve kimseye görünmemeye dikkat ederek ormana girdi . Saraydan çok uzaklaştığında yayı ve oku kaldırıp güvercini nişan aldı . Ok tam güvercinin karnına isabet etmişti . Okun darbesiyle güvercinin yere düşmesini bekleyen kız , onun ağacın dallarına takıldığını gördü . Derin bir nefes alıp yayı bedenine geçirdi ve büyük ağaca tırmanmaya başladı . Bir kaç dakika uğraştan sonra güvercinin ölü bedenine varmıştı . Eline alıp direk bacağında ki küçük kutuyu açtı . İçinden kâğıtı çıkarırken , “ Lütfen heriflerimiz aynı olsun . ” dedi ve açtığında yüzüne bir gülümseme yayıldı. Tabi okumaya başlayınca gülümsemesi solmuştu . “ Efendim çok garip şeyler oldu . Prenses Zoya bir gecede çok değişti . Herkese iyi davranıyor . Ne olduğunu kimse anlamıyor . Ben yine de ne olduğunu öğrenmeye çalışacağım ve size yazıp göndereceğim . Kendinize iyi bakın , benim için endişelenmeyin . Prenses Zoya işkence etmedi bu gün kimseye . Ve bundan sonra da edeceğini düşünmüyorum . - Hira Ben kimim ? Sen neden birilerine işkence ediyordun Zoya ? Hira kim ? Aklımda ki sorulara kim cevap verecek ? Belki de kendim bulmalıyım .
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD